Harvard üniversitesi
Harvard üniversitesi

Harvard üniversitesi, bilindiği üzere Amerika’nın en eski üniversitelerinden biri ve dünya çapında bilinen en popüler üniversitesidir. Bu üniversiteye dünya çapında Amerika’da Eğitim almak isteyen birçok kişi her yıl başvurmaktadır. Harvard, Amerikan vatandaşları dışında dünyanın diğer ülkelerinden insanların kabul olasılığı oldukça düşük bir üniversitedir. Bunun en büyük nedeni ise “önceliği Amerikan vatandaşlarına vermek” olarak kısaca açıklanabilir. Çünkü Harvard’tan mezun olmuş kişiler dünyada belirli yerlere çok daha kolay gelirler ve bu kişiler otomatik olarak her hangi bir işe bir adım önde başlarlar. Amerika’nın Obama dahil bir çok başkanı bu üniversite mezunudur. O nedenle bu gücü kullanan kişinin Amerikalı olması gerekir ve böylece de Harvard aslında gayet milliyetçi bir üniversite olarak ta değerlendirilebilir. Buraya kabul edilen %1’i bile bulmayan uluslararası öğrenciler ise, ya zaten böyle bir nüfuza ihtiyacı olmayan, ya babası bir ülkenin başkanı, veya dünya çapında bir şirketin sahibi, ya da ödül almış bilim adamlarının oğulları veya kızları vb. kişilerden seçilir. Diğer başvuru sahibi binlerce kişiden ise başvuru ücretleri ($200+$50=$250) olarak toplanarak, dünyanın en zengin üniversitesinin kasası her yıl tüm dünyadan gelen paralarla daha da doldurulur. Bu başvuru karşılığında ise bir A4 kâğıdı hediye edilir, bu kâğıtta ise kibarca “siz bizim istediğimiz kişi değilsiniz” denir. Başvuru sahibi her ne kadar kişisel olarak başarılı olursa olsun, bu pek bir şey değiştirmez. Hatta böyle bir başvuru tehlikelidir bile, Harvard’ı bitirip küçük bir ihtimalle de olsa, Amerika’da kalmayıp ülkesine dönerse Amerikan çıkarları açısından bu hiçte olumlu olmayacaktır ve onların verdiği gücü Amerika için değil de bir başka ülke için kullanacaktır ki bu kabul edilebilir değildir.O nedenle bu kişiler mümkün olduğunca başvuru sırasında elenir. Harvard başvuru formunu incelerseniz adaydan daha çok aile fertleri hakkında bilgiler sorulduğunu görebilirsiniz. Yani “anne ve babanızın bir ödülü var mı?”, ” politik bir rolü var mı?”, “Daha önce buradan mezun olmuş ailenizden biri var mı?” vb. başvuruyu yapan kişi ile pek alakası olmayan, ancak kabulü 100% etkileyen unsurlar hem caydırıcı hem de dışlayıcı özellikler ile doludur.Burada çuvaldızı bir de kendimize batıracak olursak; Üniversitelerimiz, Türk insanın da severek yaptığı gibi, birbirleriyle ve özellikle de YÖK ile “Hacivat-Karagöz” oynarken, aslında nasıl da yanlış bir yolda olunduğu açıklıkla görebilir. Bu gibi unsurlar sadece kaotik ortamı sürdürmekten başka bir şey yaratmayacağı gibi, ülkemizdeki üniversite kalitesinin iyileşmesinin de önündeki en büyük bariyerdir. Unutulmamalıdır ki, üniversiteler, ülke insanını bir yere taşımak, onları topluma faydalı bireyler haline getirmek için vardırlar. Ama Harvard gibi isim yapmış üniversiteler insana bir de bonus olarak, dünya çapında geçerli, “prestij” ve “güç” verirler. Yazıktır ki, medeniyetin beşiği olmuş, tüm medeniyetlerin üstünde var olmuş, dünyaya hükmetmiş olan Türk imparatorlukları, özel üniversiteleri bile daha yeni yaygınlaştırabilmiş (Harvard’ın kuruluş yılının 1636 olduğu düşünülürse), diğer ülkelerin yüzyıllar önce yaptığını, daha yeni başarabilmiştir. Sene 2010 – 1636 basit bir matematik ile aradaki derin farkı aşağı yukarı tahmin edebilmek mümkündür. Bu acı tablodan ben merkeziyetçi yönetimlerimiz, üniversitelerde üretmeyen ve makamını korumaya çalışan profesörlerimiz, YÖK benzeri köstek olmaktan başka bir şey yapmayan kuruluşlar ve hatta matbaanın ve medeniyetin ülkemize girmesini engelleyen, tahtını korumaya çalışan padişahlarımız gibi birçok unsur suçludurlar. Yani bunun suçu ne yazık ki yine bizdedir.O nedenle geçmişi bir tarafa bırakıp, üniversitelerimizin küresel bir düzeyde eğitim vermeleri, isimlerini güçlendirmek için yurtdışından öğrenciler çekebilecek olanaklar sunmaları ve daha da önemlisi Amerika gibi ülkelere kaptırmadan, dünyaya etki yapabilecek öğrencileri kendi ülkemiz için yetiştirmeleri çok hayati bir önem taşımaktadır. Yeni oturmaya başlayan üniversite sistemimizde %70 gibi diğer ülkelere korku salan bir genç nüfusumuz ile daha iyi yetişmiş, global ölçekte işler yapabilen insanlar yetiştirmek, bilimin ve yaratıcılığın önünü açmak, üniversitelerimizin bu ülkeye olan borçlarıdır. Sıcak savaşın artık biteceği önümüzdeki yüzyılda, artık savaşlar bilgi ile yapılacağından bu bilgi düzeyine önce ulaşanlar savaşın galipleri olacaktır. Bu nedenle ülkemizin hızını artırmak, her şehrimize en hızlı internet bağlantılarını ve olanaklarını, gerekirse ücretsiz olarak vermek, yasakçı zihniyetlerden sıyrılmak, üniversitelerin kaliteli bir şekilde gelişimini ve kaliteli insan oluşturması için üniversitelerin önünü açmak, tüm yönetimlerin öncelikli işi olmalıdır. Ancak bu şekilde ülkemiz aradaki farkı en hızlı bir şekilde kapatabilecek ve hatta öne de geçecektir.Netice olarak, bizim bozduğumuzu, yine biz yapmalı, Türk insanının neler yapabileceğini başkalarına göstermek için değil, ülkemizin çoğunlukta olan gençlerine ispatlamak için ve onların güvenini tekrar kazanmak için, yoktan var etmeliyiz.