bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

kuyuda

taha3045 | 04 December 2010 16:07

Diyarlardan birinde bir kız yaşarmış kendine göre güzel, kendine göre soyluymuş ama dedim ya kendine göre…

Henüz yeni yürümeye başlamış bir bebekken bahçedeki kuyuya düştüğü vakit bir süre yokluğu belli olmamış, zavallı yavrucak kör,karanlık kuyuda saatlerce ağlamış bakmış gelen giden yok ne yapsın tabiki susmuş ve zifiri karnlıkta el yordamıyla çevresini karıştırmaya başlamış.

Bebek bu ya daha önce kuyuya düşürülen şeyleri hevesle toparlamaya başlamış, karanlıkta onların ne olduğunu bilmeden , bulduğunu pembe elbisesinin ceplerine doldurmaya başlamış, bir kaç saatte böyle geçirmiş.

Bir Işık Yak

devrialem47 | 04 December 2010 14:02

aydınlık geleceğimizdir...
aydınlık geleceğimizdir…

Karanlıktan aydınlığa doğru… bir ışık yak. Öyle bir ışık olsun ki bütün yaşamını aydınlatır türden olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru… bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki nefretten sevgisizlikten yoksun olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru…bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki ebedi mutluluk, ve saadet olsun.

Karanlıktan aydınlığa doğru…bir ışık yak.Öyle bir ışık olsun ki kirli,paslı kalpler yerıne temiz,saf kalpler olsun.

YÜZMASKESİ

kraladek | 04 December 2010 11:49

Çirkin insan yoktur; ancak bakımsız insan vardır. Yıllar önce yüzümün çok fazla yağlanması nedeniyle sıkıntı içindeydim. Cilt doktorlarına muracaatlarım pek faydalı olmuyordu. Bir sürü krem kullandım; ama nafile. Daha sonraları alternatif tıp ile ilgilenmeye başladım. kendi sıkıntılarıma derman ararken başka bilgilrede ulaşmış oldum. Aslında bunlar bir bilgi kirliliğine dönüşmüştü diyebilirim. bazen herhangi bir konuda yaptığım öenerilere insanlar gülüyorlardı.Derken yaşı 45 civarında bayan arkadaşlarımdan biri bana yüzünü çok yorgun hissettiğini söyledi, bende ona bir terkip önerdim. hafta sonu bunu uygulayan arkadaşımı pazartesi sabahı işyerinde görünce ben bile inanamadım. yüzü okadar ışıl ışıl oolmuştu ki onu görenler yüzüne ne yaptığını sormadan edemiyorlrdı. arkadaşım ise çok mutlu bir şekilde tebessüm ediyordu.Aslında ona önerdiğim terkip benim keşfettiğim bir şey değildi. Doğrusu şifalı terkipler ile ilgili okuduğum bir kaynakta rastlamıştım. Şimdi bunu size aktarmak istiyorum.Bu terkibi hazırlamak okadar zor bir şey değil. Terkip için kırmızı şarap ve yumurta yeterli. Önce yumurtanın sarısı ile akını ayırıyorsunuz. Sonra yumurtanın sarısı ile kırmızı şarabı yoğurt kıvamı oluşuncaya kadar karıştırıyorsunuz. Bu karışımı yüzünüze sürüp iki saat bekliyeceksiniz. Bu bekleme esnasında yüzünüz çok gerilecektir endişe etmeyin. Daha sonra kalan yumurta akını yüzünüze sürüp iki saat daha bekleyeceksiniz.(Sakın oha! demeyin, sabırlı olun.) Süre dolunca yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Bu arada fotoğraftaki kız kadar güzel olamayabilirsiniz. Ama yüzünüze ciddi bir bakım yapmış olacaksınız. Herşeyden once sağlık.

Altın Şehir El Dorado ve Amazon Deltasını Keşif

bionik amele | 03 December 2010 09:59

Yeni kıta Amerika’nın keşfinin ardından pek çok kaşif bu gizemli topraklara gelmiştir. Bazıları bu büyük kara parçasının etrafını gezerken, bazıları da Amazon Deltasının derinliklerine kadar inme cesaretini göstermiştir. Bu kaşifler, Amazon Nehri‘nin beslediği dünyanın en büyük yağmur ormanlarının arasında ve devasa nehrin labirent misali kollarında gezinmiş, türlü musibetlerle uğraşmışlardır. Bu maceraperestlerin pek çoğu da canlarını vermiştir.

Amazon Nehri
Amazon Nehri

Amazon Deltasının bu denli bir cesareti doğuracak kadar görkemli ve zengin olmasının yanı sıra bünyesinde başka bir zenginlik daha bulunduruyordu. En azından uzun yıllar boyunca kaşifler öyle olduğuna inandı. O zenginlik tamamen saf altınla kaplı olan şehir El Dorado‘ydu.

El Dorado’da Kralın sarayının ve zenginlerinin evlerinin, hem içleri hem de dışları altınla kaplıydı. Fakir olanlar ise evlerini saf gümüşle kaplardı. Kralları ise her sabah özel bir banyoya girer ve baştan aşağıya kendini altına bulardı.

El Dorado Kralı Vücudunu Altın Tozuna Bulardı
El Dorado Kralı Vücudunu Altın Tozuna Bulardı

Çok eskiden beri anlatılan El Dorado’nun, tahmin edebileceğiniz gibi, yerini bilen yoktu. Sadece büyük bir ada olduğu biliniyordu. Onu keşfeden ve ele geçiren ülkenin dünyanın en zengin devleti olacağı elbette kesindi. Zira El Dorado tüm büyük devletlerdeki altınlardan daha fazla altına sahip bir yerdi. Bu arayışa liderlik eden kişinin ünvanı ise conquistadordu. Yani Ispanyolca fatih anlamına gelen kelime. Bu kişiler yeni dünya arayışına liderlik eden kişilerdi.

O conquistador’lardan biri de Gonzalo Pizarro‘ydu. Quito Kasabası valisi Pizarro, El Dorado’yu bulursa Ispanya Krallığı adına çok büyük bir iş başarmış olacaktı. O zamanlar çok değerli olan tarçın ve bu parıltılı şehri bulmak adına kurduğu ekipte, 340 İspanyol, 4000 Indio (yerli), 150 at, 1000 yırtıcı köpek, bir lama sürüsü ve yemek için bir domuz sürüsü bulunuyordu. Başlarına gelecek olan talihsizliklerden dolayı sadece domuzları değil, köpekleri ve atları da yiyeceklerini belki de kimse tahmin etmiyordu.

Makyöz..

pillibebekkuyuda | 02 December 2010 17:50

O özel günde, muhteşem yüz hatlarına sahip güzel bakışlı O erkeğe makyaj yapmak, olağanüstüydü..

Makyözün hava şartlarından dolayı gelemeyeceğini söylemişler, yoğun düşünceler içindeyken, kendimi ortaya atıp ”ben yapabilirim, bundan kolay ne var ki” demiştim..

Şirketin gönüllü tiyatrocuları, kostümlerini giyinirken, vücut hatlarını saklama gereği duymuyorlardı yanlarındaki çapkın bakışlı kadınlardan..

Önce müdürlerden biri oturdu karşıma, Ona makyaj yapmak gelmemişti içimden..Hemen yanımdaki kıza, biraz işim olduğunu yarım saat sonra geri geleceğimi söyledim..Gönüllü olup da her işte kendime gösterdiğim toleranslı taraflarımı seviyorum..

Mükemmeliyetçi Tipler

ventola | 02 December 2010 11:29

Başta ben böyle hastalıklı tiplerden biriyim. Asla iyi bir şey değil. Bazıları iyi, faydalı bir şey olduğunu düşünse bile git gide içinden çıkılmaz bir hal alır, çünkü mükemmeliyetçi tipler doyuma ulaşmaz, bir yerden sonra ipin ucunu kaçırarak her şeyin mükemmel olmasına çalışır. Nafile bir çaba. Bir bakıma her şey olduğu gibi mükemmel olsa bile, mükemmeliyetçi tipler sadece kendi kafalarındaki mükemmelliğe kilitlenmiştir. Düzeltmek, kontrol etmek isterler her şeyi, fakat mümkün değil.

Hatta bu tipler bir yerden sonra en ufak şeylerin bile kendi kontrollerinde olmadığını görüp iyice çileden çıkarlar. Yani işin doğrusu hiçbir şeyi yüzde yüz kontrol edemiyor insan, bunu söylemek istedim. Çünkü her şey sonsuz ayrıntıya sahip. Bu durumda mükemmeliyetçi tipler çaresiz, perişan ortada kalıyor.

ŞİİR Ve YAŞAMA TUTUNMAK

gazidenali | 02 December 2010 10:10

Yalnızlık bunalımına hapsolmuşsundur, aklına şiir gelir. Ruh halini iyi hissedecek kadar keyiflisindir, aklına şiir gelir. Âşıksındır ve yine kendini şiirin içinde bulursun. O an ki ruh hali ne olursa olsun insanoğlunun ilk tutunduğu dal şiirdir. Kimi yazar, kimi okur, kimi söyler, kimi dinler… Şiirle kendini anlatır veya hayal ettiği imgeleri konuşturabilmek için şiirden yardım bekler.
Şiir düşündürür, eğer düşünüyorsan şiirle iç içesindir. Şöyle bir hayal edin, yüksekçe bir yerdesiniz ve bir şehir manzarasını karşınıza almış düşünüyorsunuz. O anda ne hayal edersiniz, neler geçer aklınızdan! Sevdiğiniz mi? Arkadaşınız mı? Hayatınız mı? Geçmişiniz ya da geleceğiniz mi? İşte, şiir herkese farklı düşündürür, düşündürdükleri ise insanı hayata tutundurmaya yeter de artar bile. Hayatın bu sıkıcılığında, monotonluğunda kendine tutunacak bir dal arayan herkes, haydi şiire…

katliamlar

nazokiraze | 02 December 2010 09:53

1932–1933 arası 5 ile 10 milyon arasındaki insanın hayatını kaybetmesine yol açan Holodomor Katliamıtarihteki diğer örnekleri gibi silah veya bombalarla yapılmadı.Şimdiki Ukrayna’nın bulunduğu yerde yaşanan bu olayda tabiatın ve şartların elverişli olmasına rağmen dış güçlar tarafından oluşturulan açlık nedeniyle göz göre göre milyonlarca kişi canından oldu. (Ukrayna’da yeniden alevlenen soykırım tartışmaları)

Gençler

snail | 01 December 2010 16:04

Babanemler iki yıl kadar önce bir takım tatsız olaylardan dolayı tam seksen yıl boyunca yaşadıkları yerlerden taşındılar.Her ikiside yaşları seksenin üstünde olmasına rağmen oldukça dinçler.Dedem dişlerinin dötrte ikilik kısmını henüz kaybetti,çoğunluğu üst dişleri,neden öncelikli olarak üst dişleri döküldü acaba diye düşünürken bunun sebebinin yer çekimi olduğuna karar vermem fazla uzun sürmedi fakat bu durumda alt dişlerin her geçen zaman dahada sağlamlaşması gerekir tabi buda kendi içinde çelişen bir durum dolayısılya tezim çabuk çürüdü. Babanem ise geçirdiği kalp ameliyatından sonra adeta yeniden hayata döndü gözleri fıldır fıldır.Her sabah dedemle birlikte erkenden kalkarlar, yeşil çay kaynatır ,tan yerine doğru kung-fu heraketleri eşliğinde meditasyon yaparlar,yok yok yapmazlar erken kalktıkları doğru fakat meditasyonla ilgili kısım benim hayal dünyam.Belli bir yaştan sonra hayat sıradandan daha sıradan bir hal alıyor,görerek öğrendiğim kadarıyla yemek yemek uyumak ve hastaneye gitmek dışında,(ha birde televizyon izlemek var ((babanemin kanal değiştirirken kumandayı ileri doğru kaktırması gerçekten evlere şenlik bir görsel))) yapılabilecek başkada bişey yok ölümüne bekleyiş böyle bişey sanırım;fakat içerisinde gram kafa karışıklığı yok endişe yok,sakin sessiz sonsuz bir kabulleniş
Hayatı anlamakta bu olsa gerek,yada bizim ihtiyarlar iyice bıraktı kendilerini.Bu bırakmışlığa rağmen zaman zaman dedemin siyasi yorumları ilgi çekecek türden,böyle zamanlarda dedemin ,Nazım’ın “Yaşamaya Dair “isimli şiirinde ajans haberlerini dinleyen adam olduğunu düşünüyorum.

Agarta:Uzaylılar yeraltından mı geliyor?

hurie | 01 December 2010 14:58

Mu kıtası binlerce yıl önce Büyük Okyanusta varolduğu sanılan bir kıta.Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarının Mu kıtası kalıntıları olabileceği sanılıyor.James Churchward’ın araştırmalarına göre Mu kıtasında tek tanrılı bir din hakimdi,bu din ruhsal gelişim için sürekli tekrar doğmak temeline dayanıyordu.Burada bahsedilen bildiğimiz veya bilmediğimiz özellikte bir reenkarnasyondur.Zaten Mu toplumunun en dikkat çekici noktasıda burada başlıyor.Günümüzden çok daha ileri seviyede bir manevi güce sahip oldukları düşünülüyor.Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi olaylar gümüzde çok az kişinin sahip olduğu özelliklerken,mu toplumunda olağan yeteneklerdi.

agarta
agarta

Atlantise gelince;Atlantis denizcilikte çok ileri seviyede olan ve antartika kıtasında varolduğu düşünülen bir topluluk.Antartika 1820’de keşfedilmiş ve hala heryeri tam olarak araştırılıp çözülememiştir.”Harika bir ülkeydi.Denizcilikle meşgul gelişmiş tekniğe sahip bir uygarlığa aitti.Ayrıca harika bir mimarlık ve göz alıcı bir başkent.İnsanlar materyalist ve aldatıcı olduktan sonra, yıldızlar yerlerinden oynamaya başladı, güneş diğer taraftan doğdu. Depremler yeri yardı, yanardağlar lav püskürttü. Herşey üzerinde bulunduğu toprakla birlikte denize gömüldü ve sonsuza dek haritadan silindi.”Eski yunan filozofu Plato’nun bahsettiği Atlantis efsanesinde böyle bahsedilmektedir.