Diyarlardan birinde bir kız yaşarmış kendine göre güzel, kendine göre soyluymuş ama dedim ya kendine göre…Henüz yeni yürümeye başlamış bir bebekken bahçedeki kuyuya düştüğü vakit bir süre yokluğu belli olmamış, zavallı yavrucak kör,karanlık kuyuda saatlerce ağlamış bakmış gelen giden yok ne yapsın tabiki susmuş ve zifiri karnlıkta el yordamıyla çevresini karıştırmaya başlamış.Bebek bu ya daha önce kuyuya düşürülen şeyleri hevesle toparlamaya başlamış, karanlıkta onların ne olduğunu bilmeden , bulduğunu pembe elbisesinin ceplerine doldurmaya başlamış, bir kaç saatte böyle geçirmiş.Yokluğunu farkeder farketmez evin altını üstüne getiren acılı ailenin en son aklına gelen kuyu olmuş, bir bakmışlarki kızları kuyuda ve sağ nasıl bir sevinç bu anlatılmamış. Hemen ipten bir merdiven bulunmuş evin deposundan , o merdivenle aşağı inen bahçevan gözü yaşlı , pembe elbiseli bebeği yukarı çıkarmış, ancak bebeğin yukarı çıkarken boynundaki kolyesini düşürdüğünü farketmemiş. İnsanlık denen o kolye kuyuda kalmış, oyun amaçlı ceplere doldurulan kibir, önyargı, bozgunculuk,kıskançlık gibi şeyler ise sevimli bebekle dışarı çıkmış.Kuyunun karanlığında uzun zaman kaldığından olsa gerek gözlerinde oluşan rahatsızlık hiç geçmemiş, ülkenin en iyi hekimlerine götürüldüğü zaman her hekim başka bir teşhis koymuş biri kendi haricinde herkesi çirkin görme isteği demiş , başka bir hekim ise kalpte oluşan karanlıktan dolayı göz de kararmış diye teşhis koymuş ama kimse çare bulamamış.O günden sonra elbette bu kuyu olayı unutulmuş herkes normal hayatına devam etmiş, pembe elbiseli bebek büyümüş , genç kız sonra da evli bir kadın olmuş ama cebinde yukarı taşıdığı kibir,kıskançlık,bozgunculuk ve önyargılardan yaptığı ve insanlık kolyesinin yerine taktığı kolyesini boynundan hiç çıkarmamış.Kendi kurduğu dünyasında kendi gözünün gördüğü ve güzellik sandığı şeylerle yaşayan pembe elbiseli kız önce sadece kendinin çok güzel olduğunu düşündüğü için sürekli çevresindekilere kusur bularak başlamış işe, ona gör herkes cahil, herkes çirkin, bakımsız, hatalı sadece kendisi güzelmiş.Sonra insanların düşüncelerine göz koymuş , siyasi fikirlerinden tutun giyilen kıyafetlerin zevkine kadar sürekli eleştirmiş, yargılamış, kırmış, üzmüş ama bunları hiç farketmemiş.Kendi hayal dünyasında oluşturduğu mükemmel bir güzellik, zenginlik ve harika bir yaşam tarzı ile kimseleri beğenmemiş. Ama bilmediği bir şey varmış bunların sadece kendi hayal dünyasında oluşan şeyler olduğunu, onun aslında bunların hepsine sahip olmadığını aslında pek çok kişinin bildiği, onu çok fazla önemsemedikleri için yüzüne fazla vurmadıklarıymış.Bu masaldan çıkarılacak ders: kuyuların etrafında çocuklarımızı dolaştırmamak, insanlık kolyesini kaybetmemek için sıkı sıkı taşımak, her kötü huyu cebimize doldurarak hayata sokmamak onlar olmadan da yaşanır çünkü. İlle birşeyler edineceksek bu hoşgörü,saygı,sevgi olsun.Fikre,inanca, hatalara,isteklere, haklara özgürlük amacıyla yazılmıştır.