Mu kıtası binlerce yıl önce Büyük Okyanusta varolduğu sanılan bir kıta.Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarının Mu kıtası kalıntıları olabileceği sanılıyor.James Churchward’ın araştırmalarına göre Mu kıtasında tek tanrılı bir din hakimdi,bu din ruhsal gelişim için sürekli tekrar doğmak temeline dayanıyordu.Burada bahsedilen bildiğimiz veya bilmediğimiz özellikte bir reenkarnasyondur.Zaten Mu toplumunun en dikkat çekici noktasıda burada başlıyor.Günümüzden çok daha ileri seviyede bir manevi güce sahip oldukları düşünülüyor.Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi olaylar gümüzde çok az kişinin sahip olduğu özelliklerken,mu toplumunda olağan yeteneklerdi.
agarta
Atlantise gelince;Atlantis denizcilikte çok ileri seviyede olan ve antartika kıtasında varolduğu düşünülen bir topluluk.Antartika 1820’de keşfedilmiş ve hala heryeri tam olarak araştırılıp çözülememiştir.”Harika bir ülkeydi.Denizcilikle meşgul gelişmiş tekniğe sahip bir uygarlığa aitti.Ayrıca harika bir mimarlık ve göz alıcı bir başkent.İnsanlar materyalist ve aldatıcı olduktan sonra, yıldızlar yerlerinden oynamaya başladı, güneş diğer taraftan doğdu. Depremler yeri yardı, yanardağlar lav püskürttü. Herşey üzerinde bulunduğu toprakla birlikte denize gömüldü ve sonsuza dek haritadan silindi.”Eski yunan filozofu Plato’nun bahsettiği Atlantis efsanesinde böyle bahsedilmektedir.
Atlantis dairelerden oluşan bir başkenttir.
Agarta ise bu iki kıtanın büyük felaketler ile batımının ardından,iki topluluğun son devrelerindeki göçler ile yeraltında kurulduğu sanılan topluluktur.Geçmişte ki korkunç nükleer savaşlardan ders aldıkları için barış içinde yaşamaktadırlar.İşin ilginç yanı günümüzde bu uygarlıkla bağlantı kuran toplumların olduğu iddiasıdır.Agarta’nın yeryüzünde 7(kimi kaynaklara göre 4)çıkış noktasının olduğu düşünülmektedir.Bu çıkış noktalarının Orta Asya’da yani Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde olduğu tahmin ediliyor.Tibet tradisyonlarına göre, Agartalılar şimdiki dönemin sonunda ortaya çıkacak ve yeryüzünde ki menefiği yenecektir.Maya takviminin 2012 yılında sonra ermesi ile dünyamızın bir dönemi kapatıp yeni bir döneme gireceği düşünceside 2012’de Agarta yeryüzüne çıkacak mı sorusunuda akıllara getirmektedir.Bir diğer kafa kurcalayansa Mısır piramitlerinin çözülemeyen sırrı,inanılmaz hesaplamalar ile inşaa edilmiş olması,labirentlerinin çözülememesi,bazı bölgelerine hala girilememiş olmasıda piramitlerin Agarta’nın çıkış noktası olup olmadığıdır.Varsayımlara göre Agarta İmparatorluğu’nun birbirine tünellerle bağlı yeraltı şehirlerinden oluştuğu ve bu tünellerde, uzay araçlarına benzeyen taşıtlarla dünyanın her köşesine gidilebildiği öne sürülür.Tarihin birçok döneminde Agartalı üstün varlıklar yeryüzüne çıkarak, insan ırkına rehberlik etmişler ve onları savaşlardan, felaketlerden ve yok oluşlardan kurtarmışlardır.Bu durum “uzaylılar dünyamıza bize yardım etmek için geliyor.”düşüncesi ile bağdaştırılıp,uzayın derinliklerinden geldiğini düşündüğümüz canlıların yeraltından gelen agartalılar olabileceği ihtimalini akıllara getiriyor.Hint destanlarından “Ramayana”da, Rama’nın Agarta’dan uçan bir araçla geldiğinin anlatılmasıda ihtimali güçlendiriyor.Bazı araştırmacılar Kapadokya bölgesinde bulunan Mazıköy,Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı kentlerininde Agarta’nın bir ispatı olduğunu düşünmektedirler.Hitler ve Atatürk’ündönemlerinde bu toplumun çıkış noktalarını araştıdıkları bilinmektedir.Günümüzde ise Amerika’nın toplum ile bağlantılarının olduğu iddiası mevcut.
yorumlar
Aklımda yanlış kalmadıysa, King Kull da Mu kıtası batarken yüzerek kaçıp kurtulmuştu.
darwin James Churchward dan daha akıllı imiş, hiç olmazsa ne idüğü belirsiz teorisini gerçek diye yutturmayı başarmış. misal yazıda gerçekliği ispatlanmış gibi anlatılan şeylerin çoğu sağır duymaz uydururmuşcasına masal gibi geliyor. yazıdaki tek doğru yer
ki bu 2sini yanyana zikretmek 5816 kardeşe yakınlaşmak demektir, tehlikelidir.böle şeyler köksüz -olmak isteyen?- insanların ve toplumların kendilerine kök arama çabasından başka bişi diildir, beyhudedir.
Adına ezan yazılan, adına mevlit “editlenen”, tanrılaştırılan, yarı ilah, peygamber, mesih yüce atamız her şeyin doğrusunu bilir, en iyisini yapar, her zaman en doğrusudur.1400 yıllık İslam tarihini, 6 asırlık Osmanlı medeniyetini “geri dönüşüm kutusuna” atarak şanlı ırkımıza büyük iyilik yapmıştır.Bu boktan tarih yerine şaşalı Mu medeniyetinin gerçek geçmişimiz olduğuna vurgu yapmış, üstünlüğümüzü tüm dünyaya kanıtlamıştır. 64000 insanın vücut yapısı, kemik ve kafatası biçimini inceleterek üstün ARİ ırkımızın temel özelliklerini tespit etmiştir.Yüce atamızın izinden gidip Mu uygarlığının kültürünü kavrayabilseydik, dünyadaki gerçek yerimizi alırdık.Yer çekimine bile karşı koyup ÖzMatriks efektleriyle ırkımızı dünyaya üstün kılıp, beyin gücüyle oturduğumuz yerden dünyayı idare ederdik.Peh, ezan sesiyle uyuşmuş gerici yobaz milletim benim!…
Türklerin tarihini Mu ve Atlantis efsanelerinde aramak abestir. Buna itirazımız yok.Ancak Türklerin tarihi ne Osmanlı’yla ne İslam’la sınırlıdır. 1400 yıllık İslam tarihini ve 600 yıllık Osmanlı tarihini “geri dönüşüm kutusuna” atmak (ki öyle bir şey yapıldığı da yok) ne kadar yanlışsa, sanki bundan öncesi yokmuş gibi konuşmak da bir o kadar yanlıştır.Yine öte yandan, kafatası ölçmek bize bugün ne kadar saçma gelirse gelsin, bir dönem için tamamen geçerli bir bilim dalı sayılmıştır. Bu tip araştırmaları yapmamak, bilimde geri kalmışlık olarak görülmüştür. Bu bilim dalını icat eden de adına ezan yazılan, adına mevlit “editlenen”, tanrılaştırılan, yarı ilah, peygamber, mesih yüce atamız değildir.
bir arada bir kısım çığlıklar tespit edilmişti yer altında, acaba bir ilintisi var mıdır ?
yok, cehennem demişlerdi ona.
cehennem dediklerini biliyorum, acaba diyorum orası cehennem yerine uzaylıların iletişim firekasına yaklaşılmış olunabilirmi ?