bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

maşinga

nazokiraze | 29 October 2008 13:58

Bu yaz tanıştım bu kelimeyle, bu yaz yıllardır ilk kez gittim kayınvalidemin köyüne. Bu çerkes köyü beni ilk kez maşingayla muatap etti.

Bildiğimiz soba maşinga bildiğimiz fırınlı yada kuzineli soba ama marmara ve ege dolaylarında maşinga deniliyor.Dökme demirden yapılmıştır. Kestane, ekmek kızart fırınına bütün patates at közlensin.

Ama asıl şaşırdığım ki ben kışın suyu donan elektirigi olmayan köy dahi gördüm orda bile tüp kullanılıyordu. Bu köyde kimse tüp kullanmıyor kışın evde yazın kapının önünde tüm yemekler bu maşingada pişiyor.

şeker bayramı (!)

| 29 October 2008 13:26


62. İşte O, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır. O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz! (Mü’min suresi)

Allah, kainatı nasıl yaratmışsa, düzgün bir şekilde işleyebilmesi için kanunlarını da koymuştur. İradesi olmayan tüm canlılarla birlikte cansız varlıklar bu kanuna uyar. İnsana ise davranışlarında seçim yapma yeteneği ve imkanı verilmiştir.
Allah, kainatın düzenli işleyebilmesi için kanunlar koyduğu gibi, insanların huzur içinde yaşayabilmesi için de kurallar koymuştur.
Gerek birey, gerek toplum, gerekse devlet olarak insanların yapması ve kaçınması gerekenleri bildirmiştir. Allah’ın koyduğu kurallar bütününe genel anlamda İslam dini diyoruz.

2008 kpss

vatanda | 29 October 2008 12:36

Nedir bu kpss böyle hatta nasıl bir şey bu kpss. Her 2 yılda veya artık 4 yıl oldu 4 yılda bir giriyoruz bu sınava 30-40 ytl veriyoruz. Sanki milli piyango oynar gibi bizimle dalga geçiyorlar aslında hatta milli piyangodan da farklı bir durum orjinal iddaa oynuyoruz. hele bu son kpss tam anlamıyla komediye döndü. Dikkat ettinizmi bilmiyorum 1 aydan fazla oldu millet isyanlarda hala öysm den bir açıklama yok. Hatta duyuru bile yok. Bizim elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz. Başka hiç bir yerde yok böyle bişi. bu kpss ve bilumum türevlerinin neden ve niçin bu şekilde yapıldığını anlayan yada anlatabilecek birisi varmı onuda merak ediyorum. Aslında çoğuna göre şanslı birisiyim bu kpss iddaasında kazandım 🙂 Yinede bir yarış atı olarak kendimi tam otlanma zamanında hissediyorum. Biliyorsunuz bizler yavas yavas beygirleşiyoruz. Anlamıyorum bilmemiyorum neden niçin böyle tamamen anlam karmaşı bence.

Cumhuriyetimizin 85. yılı Kutlu olsun

Ddelikan | 29 October 2008 11:58

Cumhuriyetimizin 85. Yılı Kutlu olsun
Cumhuriyetimizin 85. Yılı Kutlu olsun

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bambaşka bir sevinç var içimizde, tam 85 yıl önce Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk; “Türkiye Devleti’nin Hukümet şekli Cumhuriyettir” maddesi ile başlayan önergeyi tüm Büyük Millet Meclisindeki vekillere duyurdu.Ulu önder, Tam 85 yıl önce devletimizin geçirdiği buhranın mevcut sistemden olduğunu ve yarayı sarmanın tek yolunun bulunduğunu, bunun da Halkın Kendi kendini yönetmesi ile çözüleceğini tespit etmiştir.

Ulu önderimiz, Meclis Kürsüsünde
Ulu önderimiz, Meclis Kürsüsünde

Nitekim Ulu önderimiz’in Cumhuriyet ilan edildikten sonra meclis kürsüsünden söylediği şu sözler manidardır; “Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanlarınn ne kadar tedkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir.Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir!Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır.”
Ruhun Şad olsun Atam, Binlerce minnet, binlerce şükran sana…

Yaratık Avı

vatanda | 29 October 2008 11:47

Saat sabaha karşı dört civarı ben Ahmet, Hasan ve Gülçinle birlikte altı nolu köşe başında bekliyoruz. Soğuk iliklerimize kadar işlemiş ceketlerimizin üzeri çiğ taneleriyle ıslanmış. Esen rüzgarın ıslığının dışında ortamda hiç bir ses yok, ama birazdan olacaklara hazırlıklıyız. Hepimizde son derece tecrübeli ve oldukça tedbirliyiz. Ahmet elindeki arbelest ile en ufak bir harekete duyarlı bir şekilde eli tetikte beklemekte. Hasan ışık atarını sıkıca kavramış Ahmet’in arkasını kolluyor. Gülçin ve ben ise arkalarında ellerimizdeki gümüş bıçak ve sarmısak kılıçlarıyla bekliyoruz. İleriden bir uluma sesi ve çatışma sesleri gelmeye başladı bile. Bizim yanımıza gelmeleri an meselesi herkez son derece gergin bir şekilde karşımıza neyin çıkacağını merak ederek bekliyoruz. Bu sefer daha yakından bir insan çığlığı ve ardından büyük bir patlama sesi geldi. Günay’ın altı patlarının sesine benzer bir sesti.Hepimiz Ahmet’in arbelest inden çıkan okun sesiyle irkildik ve o noktaya doğru yöneldik Ahmet ard ardına atışlar yapmaya başladı ilerdeki silüet ise oldukça hızlı bir şekilde ahmet’e doğru yaklaşmaktaydı ahmet geriye döndüğünde gülçin ile ben öne atılarak karşımızda dört gümüş okla vurulmuş dişlerinden kan akan oldukça vahşi ve bir o kadar pis kokan kurtadamla yüz yüze geldik. kurtadamın ilk hamlesi gülçin’e gelsede çok kolay bir şekilde savuşturmayı başardı. Bu sırada elimdeki gümüş bıçağı kurtadamın boynuna saplamaya çalışıyordum. Ve biraz şans biraz da uğraşla tamda istediğim noktaya bıçağımı saplamayı başardım. Kurtadam ulumalar eşliğinde yere düşerken arkamızdan Hasan’ın bağırdığını duyduk ahmet ve hasan ilerdeki üç-dört silüete ışık atar ve arbelestle saldırıyor ilerdeki silüetlerse bir önceki saldırı grubunu karçalıyor ve bize ulaşmaya çalışıyorlardı. Bu gece oldukça uzun geçeceğe benziyordu. Kurtadamı öldürür öldürmez ahmet’lere yardım için yanlarına döndüğümüzde üçtane vampirin leşiyle birlikte hasan’ında cansız bedeni yerde yatıyordu. Hasan’ın ölümüne olan üzüntümüz etraftan gelen çığlık ve ulumalarla dağıldı ve ileride az önce parçalanan gruba doğru ilerledik. Artık bu bölgede kalan tek grup bizdik ve sabaha 1 saat var. Üçümüzde birbirinize oldukça yaklaşarak sabahı beklemeye başladık.

Askerlik anılarım 3

321ksd | 29 October 2008 11:15

Az önce kantinde 5 dk. sıra bekledikten sonra çay alabildim. Çay 10 kuruş, yani ekmek parasına 4 çay alabilirsiniz. bu ucuzluk güzel aslında ama sıra çok. Burada 3 bin asker var ve bir çay satılan yer var ve birde çay satan usta asker.

Usta asker deyince, askerlerin de bazı diğer askerlerden üstünlüğü var. Bu askerde bulunma süresiyle ilgili. Daha önce gelenler daha sonra gelenlerden üstün. Bu üstünlük sade askerin kendi içerisindeki bir uygulama değil, sistemin de verdiği bir hiyerarşik imtiyaz.

işte ben sıradayken birkaç usta asker geldi ve sırayı beklemeden çay istedi. herkesin duyacağı bir şekilde “burada sıra yok mu kardeşim” dedim. Ama usta asker duymamazlıktan geldi. bu sözüme binaen bazı acemiler homurdanmaya, daha cesurları da usta askerlik kavramına küfretmeye başladı. önümdeki asker “5 tane çay” dedi ve demir 1 ytl yi gözden içeri uzatıp demir levhanın üzerine bıraktı. çaycıyı göremiyorduk, çaycı da bizi göremiyordu. çünkü göz küçük ve aşağı bir seviyede, dışıda yine metal ve demir ile kaplıydı. Ben de elimdeki 10 ykr yi levhaya koydum. Çaycı “sen çek parayı” gibi bir ses çıkardı. Parayı yavaş bir hareketle çektim. hızlı değil yavaştım. bu yavaşlık gururumun kabarıklığına mı işaretti yoksa korkusuzluğa mı? onu düşünemeden ağır bir hareketle parayı elime geri aldım. O an eğilip yüzümü çaycı askere göstermek istedim. Beni tanıyordu, konumumu biliyordu. Ben ve benim gibiler diğer askerlerden farklıydık. çünkü biz kısa dönem askerdik. bu nedenle hem bize misafir muamelesi yapıyorlardı hem de biraz tırsıyorlardı.

hamsinin dürüm hali

nazokiraze | 29 October 2008 11:02

Babası doğulu annesi laz biri olarak hiçbir zaman Karadeniz yemeklerini sevemedim bu yaşıma kadar. Hele o içinde karalahana ve birçok bilmedigim şeyler olan yemekleri ve mısır ekmeğini oldum olası görmek bile istemem. Damak tadım Ege ve Güneydogudan yanadır benim.

Hep konuşulurken şaşardım hamsiden yapılan yiyecekleri, hamsi balıktır, dolayısıyla ya tavada ya da ızgarada yenmelidir. Öyle acaip acaip yemeklere malzeme olmamalıdır diye düşünürdüm.. Geçen seneye kadar öyleydi.

Oturdugumuz yerde bir yer açıldı geçen sene öylesine uğradık hamsi tava falan yeriz diye, sonra hamsili pilavdan tadın dedi sahibi olan teyze, hiç mi anamın hatırı yoktu mutlaka tatmalıydım falan…

Alegori

neceff | 29 October 2008 10:20

Bir fasıla dilersiniz bazen aranızdaki “savaşa”. Mesafesini önceden koyduğunu söyler yukarıdan bakışlarla. Fark etmişseniz,- ki, bu sonraki geçişlerinizide olanıklı kılar- “görüyorum” dersiniz. Elinizde olmadan adımlarınız o sokağa doğru sürükler her defasında, seyrüsefer edersiniz…Sayrılı davetlerdir bunlar. Sokaktan her geçiş, dile vurulan darbe gibidir. Kelimeleriniz seyrelir, kendinizden başka kimseye anlatamazsınız gördüklerinizi, izin vermez…Bu yaşadıklarınız müntehir merağınızı sizden uzaklaştırır. O’nun yaşamına muvazi bir yaşamın içinde bulursunuz kendinizi. Bakışlarınız anlam kazanmaya; yaşadıklarınızın ve hislerinizin aynasına dönüşmeye başlar. Daha az sözcük…Yaşam incelir.

TEK KELİMEYLE: YOLLARIN HAKİMİ

tekin61 | 28 October 2008 21:34

Yolların Hakimi
Yolların Hakimi

Ankaralılar bilirler; Ankara’nın caddelerinde, sokaklarında, en ücra noktalarında bile rastlayabileceğiniz; Atatürk’ten kalma, otobüs görünümlü, uçak motorlu ulaşım araçlarımızdır.

Yolların Hakimi - Mozaik
Yolların Hakimi – Mozaik

Ankara’da okuyan öğrenciler onun varlığını daha çok hissederler ve onlar için ulaşımda huzurun başladığı yerdir.

Yolların Hakimi - Dalgalı
Yolların Hakimi – Dalgalı

KIYAFETLERİM

oyuncuhandan | 28 October 2008 17:34

KIYAFETLERİM

“Hissettiklerim, sana verdiğim tepki, hayatına değil. Seçtiğin hayatı illa birilerinden saklama çabanadır” dedi. Doğru söylüyordu. Aslında hiçte istemediğim pantolonu ve gömleği sırf yaşamımı saklasın diye giyiyordum. Oysa arkadaşım “insan nasıl yaşadığını saklamak zorunda mı? Neyi istersen onu giy. Asıl o zaman kendini saklarsın dürüstçe” demişti hiddetli tartışmamızın sonunda. Çok kızmıştı, gözlerinden kan çıkacaktı neredeyse. Bende memnun değildim giydiklerimden ama öyle giymem “gerekiyormuş” olduğundan giyiyordum. “Aptal değilim ben. Anlıyorum bunların içinde mutlu olmadığını. Ama sen inatla mutlu olduğunu göstermeye çalışıyorsun yalan bir gülümsemeyle” dedi konuşmasının bir yerinde. Bedenimden ayrılıp arkadan kendime baktım. Gerçekten çok kötü görünüyordum. İstediğim bu değildi.