Bu yaz tanıştım bu kelimeyle, bu yaz yıllardır ilk kez gittim kayınvalidemin köyüne. Bu çerkes köyü beni ilk kez maşingayla muatap etti.Bildiğimiz soba maşinga bildiğimiz fırınlı yada kuzineli soba ama marmara ve ege dolaylarında maşinga deniliyor.Dökme demirden yapılmıştır. Kestane, ekmek kızart fırınına bütün patates at közlensin.

Ama asıl şaşırdığım ki ben kışın suyu donan elektirigi olmayan köy dahi gördüm orda bile tüp kullanılıyordu. Bu köyde kimse tüp kullanmıyor kışın evde yazın kapının önünde tüm yemekler bu maşingada pişiyor.Tamam sobayı biliriz,kuzineli sobayı da biliriz soba üstünde yemek ısıtılır, su kaynatılır hepsini gördük bildik. Ama hiç tüp almadan maşingayla her iş yapılması benim çok ilgimi çekti. Kahve için bile sönük maşinga hemen yakılıp su kaynatılıyor.Bu ne üşenmemek,ne çalışkanlık şaştım kaldım. Elektirikli su ısıtıcıda bile bazen üşenen ben maşingadan sonra daha bir tuhaflaştım.Kendimi işe yaramaz hisettim. Aslında maşinga kullanmak köy yerinde çok mantıklı geldi bana sonraları,odun bol , üzeri geniş epeyce tencere tava sığıyor, fırınında zaten apayrı şeyler pişiriliyor.Çok işlevli bir şey. Kızartmanın bile onun üzerinde yapılması daha da ilginçleştirdi maşingayı benim gözümdeYazar Nezihe Meriç Gülün İçinde Bülbül Sesi Var isimli kitabında Maşinga isimli öyküye de yer vermiştir.Şimdi bu soğuyan havalarda belki herkes benim gibi soba özlemiştir ve artık soba degil maşinga özlüyorum.