Az önce kantinde 5 dk. sıra bekledikten sonra çay alabildim. Çay 10 kuruş, yani ekmek parasına 4 çay alabilirsiniz. bu ucuzluk güzel aslında ama sıra çok. Burada 3 bin asker var ve bir çay satılan yer var ve birde çay satan usta asker.
Usta asker deyince, askerlerin de bazı diğer askerlerden üstünlüğü var. Bu askerde bulunma süresiyle ilgili. Daha önce gelenler daha sonra gelenlerden üstün. Bu üstünlük sade askerin kendi içerisindeki bir uygulama değil, sistemin de verdiği bir hiyerarşik imtiyaz.
işte ben sıradayken birkaç usta asker geldi ve sırayı beklemeden çay istedi. herkesin duyacağı bir şekilde “burada sıra yok mu kardeşim” dedim. Ama usta asker duymamazlıktan geldi. bu sözüme binaen bazı acemiler homurdanmaya, daha cesurları da usta askerlik kavramına küfretmeye başladı. önümdeki asker “5 tane çay” dedi ve demir 1 ytl yi gözden içeri uzatıp demir levhanın üzerine bıraktı. çaycıyı göremiyorduk, çaycı da bizi göremiyordu. çünkü göz küçük ve aşağı bir seviyede, dışıda yine metal ve demir ile kaplıydı. Ben de elimdeki 10 ykr yi levhaya koydum. Çaycı “sen çek parayı” gibi bir ses çıkardı. Parayı yavaş bir hareketle çektim. hızlı değil yavaştım. bu yavaşlık gururumun kabarıklığına mı işaretti yoksa korkusuzluğa mı? onu düşünemeden ağır bir hareketle parayı elime geri aldım. O an eğilip yüzümü çaycı askere göstermek istedim. Beni tanıyordu, konumumu biliyordu. Ben ve benim gibiler diğer askerlerden farklıydık. çünkü biz kısa dönem askerdik. bu nedenle hem bize misafir muamelesi yapıyorlardı hem de biraz tırsıyorlardı.
Göstermedim bu arada gururumu yendim ve yüzümü kullanmak istemedim. Çaycı önümdeki demir 1 ytl veren askerin 3. çayını verirken. “söyle diğerlerine çay kalmadı” dedi. işte o an yüzümü gösterme ihtiyacı hissettim. çünkü 5 dakika kadar boşuna beklemenin yanında çay içemiyecektim. Gerçekten çok çay içmek istiyordum. çünkü yemeği yeni yemiştim. yemeğin yanında verdikleri helvanında 3 de 1 ini yemiştim. helva beni susatmış fakat su içmemiştim. biraz yansın istiyordum. bazen insan gerçekten ızdırap çekmek istiyor. ya da ben istiyorum. bir de buna mazeret olarak haklıymış gibi sebepler uydurarak.
yani yanıyordum, çayı gerçekten içmek istiyordum. eğildim ve yüzümü gösterdim…
kaldığı yerden devam edicek…
yorumlar
Merakla bekliyorum …
mubin’e selamlar.hem söyle ona hiç üzülmesin gidemedim diye. çünkü ben askerde, çok isteyerek gelip de daha sonra yolunu bulup çürüğe ayrılan arkadaşlar gördüm.
aaa,hiç haksız degilmişsin yazılarını okudum gerçekten boktan,sende benim yorumlarımı sittir et kale alma gurban.
cevap vermiyorsam veremiceğimden sanma…
suskunlugun asaletindenmi yoksa.
Yüzünü gösterince ne olacak cok merak ediyorum. Ikinci bölümü sabirsizlikla bekleyecem…
ben askere gitmedim ama bir çaylı kahvaltımı anlatabilirim ..Bir sabah kaktım..Buralarda herkes kalkar kalkmaz kahveye saldırır, ben de çay ararım ama demlik diye birşey yok, sallama çaylarla idare ediyoruz, o da hiç zevkli olmuyor..Kağıt kokulu sıcak sulu şey, işte çay..Sonra kırdım yumurtamı, amanın o da ne, sucuk diye doğramışım domuzcukları, aynen çöpe gitti..Sonra çıktım yola bir türk market buldum, alıverdim çayımı, çay kutusunu öperek eve geldim..O da ne, demlik yok, verdim siparişi netten, gelecek hayırlısıyla bekliyoruz..ÇAY ÇOK ÖNEMLİYMİŞ HAYATIM DA BİLEMEMİŞİM..:((
Askerlikle ilgili ne konuşulsa eşim başlar hemen ufak ufak anlatmaya:)) şimdi bu yazı hoş okutuyum desem yine başlayacak en iyiisi ses çıkarmıyayım:)