bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Mısır Mı Darı Mı?

Siradanbiri | 30 April 2009 11:42

panicum miliaceum
panicum miliaceum
Zea Mays
Zea Mays

Mısır ve darının eş anlamılı ya da bölgesel kullanımlı ( izmirliler mısıra darı der gibi ) isimler olduğu zannıyla birbirlerinin yerine söyleyeduralım, ortak özelliklerinin çok olmasına rağmen iki farklı tür olduğunu ilan etme zamanı gelmiştir.
İkisi de tıpkı buğday, pirinç, arpa, yulaf gibi buğdaygiller familyasındandır. Mısır latince
Zea mays olarak adlandırılırken, darı Panicum miliaceum dur.
Aktarlarda hint bülbülü yemi olarak da satılan darının , patlatıp film izlerken atıştırmayı sevenlerin yakından tanıdığı cin darı ve koca darı çeşitleri de vardır. Fransızca ve İngilizce olarak millet denilen darının, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da bilinen oldukça lezzetli ekmeği de yapılır.
Mısır ise daha çok mısır özü yağı için kullanılır. Yağ oranına paralel olarak enerji düzeyi de çok yüksek bir bitkidir.

üz-ül-ünce

morfik | 30 April 2009 10:47

Mayınlardan bahsetmek istiyorum. Bir dizin, tek bir damarla bacakta durmaya çalışmasını, vücuduna karşı onurunun eline taşınmasını ..
işte bu sahneyi yüz sayfa, bin sayfa en ince ayrıntısına, detayın detayına kadar anlatmak istiyorum.

Katilleri de.. En korkunç cinayetleri hakkında yazılacak tek kelime kalmayana kadar.

Küçük bir kıza tecavüz edilirken, kelimelerim ağlarcasına dökülsün istiyorum.
Bu ağıt hiç bitmeyecek sansın okuyan.

Ekmek parasını taştan çıkarırken hakkı yenen babanın, intihar ederek cehennemin dibini boylamasını da not düşmeli.. ateşi hissetsin okuyan.

Hala

FEYZAN | 30 April 2009 09:37

Evimizin karşısında ki giriş kata taşındıklarında MS hastası olduğunu filan fark
etmemiştim. Zaten daha ilkokula giden bir çocuğun bunu fark etmesine de imkan yoktu. Hatta o devirde MS diye bir hastalıktan bile haberi yoktu kimsenin. Kaç yaşındaydı o zamanlar bilmiyorum. Bana yaşlı gelirdi. Ama ona annesi baktığına göre 40’ larında olmalıydı.
Bütün gün camın kenarında oturup sokağı seyrederdi.
Annemle sokağa çıktığımız bir gün, camdan bize seslendi, nereli olduğumuzu filan sordu, kardeşimi ve beni çok sevdiğini ne de güzel çocuklar olduğumuzu söyledi. Annemde onu sevmişti. Sonra bir gün annem tatlı yaptı ve onlara da bir tabak yolladı. Tatlıyı ben götürdüm. Beni içeri buyur ettiler. Yatağı camın kenarındaydı. Bütün günülerini ve gecelerini aynı yerde camın önündeki yatakta geçiriyordu. Ağabeylerinin çocukları gibi ona Hala dememi söyledi. Tekerlekli iskemle denen şeyi ilk orada görmüştüm. Ayaklarını altına almış, her zaman ki gibi perdenin aralığında sokağa bakıyordu. Ayaklarını altına alabildiğini görünce yürüyememesine çok şaşmıştım.Çocuk aklımla ayaklarını altına alıp kıvırabilecek birinin, yürüye de bileceğini düşünmüştüm. Kas hastalığı filan gibi kavramlar bana çooookkkk uzaktı. Bir de ilk kez evinde böyle geniş kütüphanesi olan biirni görmüştüm. Kütüphaneye baktığımı görünce, geri getirmek şartıyla kitaplardan alıp okuyabileceğimi, kütüphane de çocuk kitaplarının ve ödevlerime yardımcı olacak da ansiklopedilerin de olduğunu söyledi.

yakıştı

taha3045 | 29 April 2009 18:10

Seninle uyumak
her yeni güne seninle başlamak
bundan duydugum mutluluktan dolayı mutsuz olarak
bunu kendimden bile saklamak.
Kıpkırmızı bir kalbim var benimde
ama etrafını dikenlerle çevirdim
kollarım ne kadar seni kavrasa da
aslında ben onları dağlayarak
sevgi duymasını engellemişim
Ne kadar yanında olsam da fasa fiso
ben duydugum heyecandan bile rahatsızım.
Ölümden korkmak,filmlerde ağlamak
çocuklugu özlemek gibi gerçek bu duygu
ama ben şiddetle yalanlıyorum.

Gitmek istediğim tüm yerler gözümün önünde şimdi, haritalarını çıkarıyorum senin yanında
sırf seni düşünmemek için senin yanındayken bile
kaçmak istedigim yerleri düşünüyorum
sanki çok kaçmak istiyormuş gibi,
kendi kendimi uyutuyorum.

Filmde bir Allah var bir de: Reha Erdem

kahramancayirli | 29 April 2009 16:33

reha erdem
reha erdem

Filmde bir Allah var bir de: Reha Erdem

Kahraman Çayırlı

Kamera ayak hizasında kayar: Yerler tahta, tüyleri dökülmüş eski bir halı. Bir makara. Kalın et rengi çoraplı, plastik terlikler içinde bir çift kadın ayağı. Sonra, eski stil alçak topuklu bir terlikten çıkmış, öncekilerden daha ince çoraplar içinde bir başka çift kadın ayağı. Çoraplardan biri delik ve orta parmak hafifçe ortaya çıkmış. Bir martı. Martının yanında bir tek narin çıplak ayak… Neyir: Sırrı Bey’in çorbasını yedirdiniz mi? Nükhet Seza:…Ya da diğer bölümleri tümden kiraya verip… Bir süre için tabii… Parasıyla tamamlatsak planı, diye geliverdi dün aklıma. Eskimiş antika eşyaların yanında, az da olsa, plastik-melamin nesnelerin gözüktüğü bir ‘salon-alle à manger’. Duvarlarda saatler -fazlalığı göze çarpacak miktarda-, aynalar, fotoğraflar, Venedik’i hatırlatan bir peyzaj, ‘çöllü develi’ bir diğeri, camlı bir çerçevede ‘Yakub ve Kuyu Başında Yusuf’ resmi…

Ölünce önlem alırız.

Paga | 29 April 2009 15:53

http://www.aksam.com.tr/2009/04/29/yazar/12576/serdar_akinan/kucuk_kiyamet_kapida_mi_.html

Zencileyin..

pillibebekkuyuda | 29 April 2009 15:02

Kadın, martının, içini gıcıklayan çığlığıyla uyandı o sabah..Sinirlendi, doğa da bir yere kadardı..Doğal yaşamanın da, bir sonu olmalıydı..Atıştırma şeklinde kahvaltısını yaptıktan sonra, koşmak üzere, evinin arkasındaki ormana doğru yola çıktı..Hava, serin olmakla birlikte, sabah güneşi yüzünü yakıyordu, ama o önlemini alıp güneş koruyucusunu, evden çıkmadan 20 dakika kadar evvel, sürmüştü..Aslında o daha önce, cilde zarar vermeyen yıkama jeliyle yüzünü de yıkamıştı ki, bu konuda detaya girmesine gerek yoktu, girince çıkamayacağını biliyordu..Çevreyi çok iyi tanımadığı için, herzaman izlediği yolun dışına çıkmak istemedi.Aklında, bin bir düşünce ile hafif adımlarla ilerlerken, bütün sıkıntı ve hüzünlerin, yeni icat edilmiş bir kremle giderilebilir olmasını düşündü ve gülümsedi..O an ülkesi geldi aklına, orman, genelde, gazetelere haber olan, bir sürü tecavüzcülerle doluydu..Oysa, şu an rahat olmaması için bir sebebi yoktu..Derken, tam arkasın da, garip bir hışırtı duydu,

– Hadi, canım dedi, kendi kendine.. O an anneannesinin bir kaç cümlesi geldi aklına..