bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

A. Barış Ağır / Herkesin Alıp Gittiği

kahramancayirli | 24 December 2009 12:57

el-aziz.net adresinden alınmıştır
el-aziz.net adresinden alınmıştır

iyi ki deliler var çünkü hayat çok sıkıcı insanlar çok sıkıcı diye düşündüm ben bizzat bugün işe otobüs ile gelirken. iyi ki deliler var müzik yapıyorlar kitap yazıyorlar film çekiyorlar.

gemilerin uykusu olur mu? olur. gemilerin uykusu, genç şair a. barış ağır’ın ilk şiir kitabıydı (edinmek güç, hele ki şimdi), 2004 yılı behçet aysan şiir ödülü’nde dikkate değer bulunmuştu, bu dosya. derken 2009 yaşar nabi nayır şiir ödülü’nü kazanan herkesin alıp gittiği isimli yeni şiir kitabı geldi. anneler ve kadınların içinden geçtiği iyi şiirler yine. okuyalı bir ay oluyor sanırım, bir haftasonumu güzelleştirmişti. fiyatı 8 tl. internetten kitap alıyorsanız 6 tl’ye satan siteler de var.

BEYAZ KEMİK TOKA (İkinci bölüm)

astral | 24 December 2009 12:04

KÜÇÜK KADIN, HAVVA

Doğarken yetim kalacak küçücük bir yürek dünyaya adım atar, yankılı olmayı beceremeyecek kaderlere börek açacaktır, Yunan yemekleriyle daima. Baba bir çatışmada kaybolur. Hiç tanışması nasip olmaz ne babayla, ne de anneyle. Halası bakar ona, Yunanlı bir Hala.

Bacadan kaçırılmış ve daha on ikisinde gerdeğe girmiş bir anne olmuş isimsiz küçük kadın Anjelika’nın yetim bebeğidir Havva.

İşte dünyası böyle başlar Havva Kadın’ın. Müslüman olmayan bir aile Havva adını verir, kaçırdıkları aile Müslümandı diye… Hava akrabalarını hiç bilmez.

Don Kişot’tan Kara Kitap’a Droste Etkisi

vivian darkbloom | 24 December 2009 11:33

[Dikkat: Bu yazı Hamlet, Kalpazanlar, Don Kişot, Kara Kitap, Masumiyet Müzesi, Tutunamayanlar vs. hakkında eser miktarda spoiler bilgi içerebilir, kimi sürprizleri bozabilir. Yazarı sorumluluk kabul etmez, tereyağından kıl çeker.]

Bir görüntünün içinde, aynı görüntünün küçük ölçekli hallerinin sonsuz bir döngüde tekrar etmesine “Droste Effect” (Droste etkisi) deniyor. Droste ismi, bu etkiyi kurabiye kutularında kullanan Hollandalı çikolata ve bisküvi markası Droste‘tan geliyor. Şu an Photoshop‘ta dahi Droste etkisi yaratma teknikleri revaçta. Pink Floyd’un Ummagumma albümünün kapağı da aynı etkiye sahip bir tasarım.

Pink Floyd, Ummagumma, 1969
Pink Floyd, Ummagumma, 1969

Droste etkisi, kurabiye şirketinden çok daha eski olan savaş armalarını inceleyen heraldik sayesinde “mise en abyme” olarak da geçer terminolojide.

her daim benimle ol

taha3045 | 24 December 2009 11:04

Heyecanlıyım içim kıpır kıpır Şubat’a birşey kalmadı, ayaklarım yerden kesilecek gibi, bunun nedeni mutluluk mu, korku mu, heyecan mı bilemiyorum,lunaparktaki gondolun aşağı inişindeki gibi oluyorum, kalbim yerinden çıkacakmış gibi.

Bu duyguları herkesle paylaşmak istiyorum, herkes yanımda olsun bazende herkesten uzak olmak istiyorum. Deli gibi, manyak gibi heyecanlıyım, bazen hiç bir şey yapmadan saatlerce oturmak istiyorum, hiç kıpırdamadan durmak, sadece durmak, bazen de durmaksızın hareket etmek.

rıhtım

astral | 24 December 2009 10:14

karanlık bir rıhtımdı önce bakışları.
sebepsiz, aşksız ve katı bir adada yatılı kalmış…
ebruli ve verimsiz bir kıtanın ortasında sessiz ve derinliksiz
bir matem gibi kimsesiz, renksiz, hissiz…
oysa bir buğu vardı ardında.

gülümsemeyi çoktan özlemiş, buruk keyfim duruyordu, gözlerini kaçırırken –üzerine bastığı- anlamlarından…
şimdiye değin, korunaksız ve ıslak duvarlarını kendine saklarken,
tutku ve gökkuşağı eksik bir hayale tutunamayan koruyucu meleğim duruyordu karşımda…

uzun kirpiklerini bir kaldırıp bir indirirken ve
‘her şey tüm normalliğiyle devam ediyor,
ben de o normaller içinde normallerden bir esintiyim.’ derken dudakları;
söylediklerinden başka tılsımlar iletiyordu yeryüzüne oysa…

çam pamuklu koşnili ve çam balı

nazokiraze | 24 December 2009 09:40

Halk arasında basra olarak bilinen (Marchelina Hellenica) çam pamuklu koşnili denen böceğin çıkardığı tatlı sıvı arılarca peteklere taşınarak ,olgunlaştırılır ve çok faydalı dünyada sadece Türkiye ve Yunanistanda bulunan çam balı olarak önümüze gelir.

Bu böcek ağaç kabukları arasında yaşar, hortumlarını ağaçların iletim demetlerine sokarak beslenirler, bu demetlerin içindeki suyun büyük oranı şekerdir. Bu böceğin sindirim artıkları (basura) bala dönüştürülür. Yani çam balı arıların tek başına yaptıgı bir besin değildir, arı-koşnili böceği ortak yapımıdır.

Çam pamuklu koşnili kızıl çam,kara çam, fıstık çamı ve sarı çamda yaşar, onların bu işlemi yapabilmesi için en elverişli ortamlar nemli ve sıcak havalardır, 20 Temmuzdan Ekim ayına kadar verimli dönemdir.Karlı dönemde koşnili yaşayamaz.Yagmur yagdıgı zaman üç gün verim olmaz, etrafta yeterli arı yoksa salgı donarak boşa gider.

Koşnililerin en iyi yaşabildigi agaçlar kart agaçlardır.Dalların çatlamış kabuklarında yaşayan böcek Nisan ayı sonunda düştükleri yerlerden toplanarak üretilmek istenen bölgelerdeki çam ağaçlarının üzerine götürülür.

Devrilen Çamlar..

pillibebekkuyuda | 23 December 2009 16:44

”Yılbaşı için hediye almalıyım” dedi, ve evden çıktı.
Heryer karla kaplı olduğundan yürümeyi tercih etti.

Biraz ileride, kesilmiş ve karların üzerine bırakılmış, küçük çam ağacını gördü.
Soğuğa aldırmadan onu yerden kaldırdı, diğer ağacın kalın gövdesine yasladı. On metre uzaklaşmadan ağaç rüzgarın etkisiyle tekrar karların üzerine bırakıverdi kendini. Yanına geldi, küçük çam ağacını yeniden kalın ağaç gövdesine yasladı.

ZENCEFİL RENGİ SEVDALAR

sevde837 | 23 December 2009 15:16

Süresiz zamanların kozasını yırtan benliğim, şimdilerde esir bir yüreğe göz kulak oluyor. Birkaç adım gider gitmez yıkılacağını bildiğim esareti, giriftli çıkmazlarda çetrefile dönen zencefil rengi sevdalarda kapaklanıyor buluyorum; kalakaldığım bir deste gözyaşıyla. Açsa avuçlarını… Kendine kapadığı yüreği gibi açsa biliyor ki dualara esir, süresiz bir esaret daha el ayak olunası bir keşmekeş çanları çalacak. Ya ben! Kendime bile ait olmayan bir göz kulak ve bir el ayaktan mı ibaretim? Sürüklenesi mecburiyetin özgürlüğü, sürdürülesi bir esarete mi esir? Sürüncemede bıraktıklarım bir mevsim gibi… Gün güne, gün güneşe artıyor gecenin koynunda doğan yıldız misali. Ne kadar uzun kaldığının hiçbir önemi yokmuşçasına kalkıyor yine o zencefil rengi sevdalara… Sağır bir özgürlük fısıltısı salınıyor kulaktan kulağa: “Yaşam, es işareti verilmiş bir durak.”
Bir beden kendine geliyor. Sarınıyor kendine, kendi kendine…
Bu sefer kimin için çalıyor çanlar!

23/12/2009

hissetmiyorum

lagos | 23 December 2009 14:19

ironik bir masal dramatize etmek gibi pis işlere bulaşıyor ruhum hava kararınca. zaten birçok gün hava kararınca gün başlıyor benim için. kendimi buluyor gibiyim gecede. gece de geri çevirmiyor hiç beni, alıyor himayesine her gece..

bedenim o şişeden bu şişeye savrulup, kanımdaki alkol miktarı, antikor miktarını sollarken; ince belli dilber feri sönmüş kahverengi gözlerini bana dikiyor. tadını unutamadığım çilek dudaklarından dökülüyor ruh halimi alt üst eden kelimeler..