[Dikkat: Bu yazı Hamlet, Kalpazanlar, Don Kişot, Kara Kitap, Masumiyet Müzesi, Tutunamayanlar vs. hakkında eser miktarda spoiler bilgi içerebilir, kimi sürprizleri bozabilir. Yazarı sorumluluk kabul etmez, tereyağından kıl çeker.]

Bir görüntünün içinde, aynı görüntünün küçük ölçekli hallerinin sonsuz bir döngüde tekrar etmesine “Droste Effect” (Droste etkisi) deniyor. Droste ismi, bu etkiyi kurabiye kutularında kullanan Hollandalı çikolata ve bisküvi markası Droste‘tan geliyor. Şu an Photoshop‘ta dahi Droste etkisi yaratma teknikleri revaçta. Pink Floyd’un Ummagumma albümünün kapağı da aynı etkiye sahip bir tasarım.

Pink Floyd, Ummagumma, 1969
Pink Floyd, Ummagumma, 1969

Droste etkisi, kurabiye şirketinden çok daha eski olan savaş armalarını inceleyen heraldik sayesinde “mise en abyme” olarak da geçer terminolojide.

Birleşik Krallık Savaş Arması, 1801-1837
Birleşik Krallık Savaş Arması, 1801-1837

Arma sanatçısı kraliyet şövalyelerinin kalkanlarına savaş armasının motifini işler. Sanatçı kalkanın ufak bir kopyasını da kalkanın merkezine işler ve o ufak kalkanın içine de motif ikinci bir kez daha işlenir. Böylece mise en abyme ortaya çıkar.
Mise en abyme sonsuz döngü anlamına gelen Fransızca bir terim. Günümüzde armacılık kalmadığı halde farklı birçok alanda bu terim kullanılmakta. Modern yaşantımıza Andre Gide tarafından katılmış. Andre Gide Kalpazanlar adlı romanı yazdığında bu terimi yarattığı kurguyu adlandırmaya münasip bulmuş ve bir roman tekniği olarak içeriğini detaylandırmış.Ancak edebiyata girmeden önce o da konuya kimi tarihi referanslar vermiş ve çarpıcı açıklamalarda bulunmuş. İlk olarak Velasquez‘in Las Meninas (Nedimeler) tablosunu ele alıyor. Las Meninas tablosu bilindiği gibi Picasso tarafından da kübik stilde yeniden yeniden kopya edilmiş bir eser. Özelliği ise resim sanatına yeni bir boyut kazandırması. Ressamın tablodaki yerini ve perspektifini yeniden sorgulamak hususunda bir devrim niteliğinde sayılabilecek bu tabloda ressam IV. Felipe ve karısını resmetmekdir esasında ancak kompozisyonu bu resmettiği anı resmederek, yani tablonun içine kendisini de koyarak oluşturur. Portrelerini çizmesi gerektiğ kral ve karısı ise tam karşımızdaki aynadan direkt bize bakar. Ressam da resmini yaptığı kişilere bakarken yine resme bakan kişilere doğru bakar. Yani biz bu resimde kral ver karısının yerindeyiz bir bakıma. Bu tablo kendisinden sonra gelen birçok esere öncü nitelikte sayılır.

Las Meninas, Velasquez, 1656
Las Meninas, Velasquez, 1656
Las Meninas, Picasso, 1957
Las Meninas, Picasso, 1957

Gide’in üzerinde durduğu diğer konu Shakespeare‘in Hamlet oyunu. Bu oyunun içinde oyunun kahramanı Hamlet, tıpkı eserin aslının anlattığı hikayedekine benzer bir hikayeyi anlatan bir oyun sahneye koymaya çalışır. Oyun içinde oyun vardır. Burada Droste etkisini ya da mise en abyme‘i Las Meninas’taki gibi iki boyutlu değil, tamamen bir kurgunun içinde tekrar edilirken hissederiz.Gide’in bu örnekleri vermesinin sebebi, konuyu kendi kitabı olan Kalpazanlar’a bağlamaktı kuşkusuz. Kalpazanlar’da da Gide romanın içinde roman yazan başka bir kahraman yaratır. Onun yazdığının içinde de yine başka bir roman yazan kahraman vardır. Bu çok katmanlı yapıt okuyucuyu da bir noktadan sonra içine çeker ve onu da romana katar. Alışıldık roman anlayışının dışına çıkan Gide, modernist yazının mihenk taşı gibi durmasına rağmen Kalpazanlar’dan çok önce yazılan başka bir benzersiz roman daha vardır: Don Kişot. İlk olarak 1605’te İspanya’da basılan bu kitap başta alıştığımız bir olay örgüsüyle, olayları peşi sıra anlatır. Don Kişot şövalyeliğe özenip uşağı Sancho Panza’yla birlikte şövalyelik hikayeleri yaşamak için yola çıkar. Bu maceralar esnasında yaşanan komik durumları okuruz. Roman ilerledikçe Don Kişot’un yaşadıklarının romanın geçtiği dünyada, aslında bir kitapta zaten yazılmış olduğunu Don Kişot’la aynı anda belki ondan daha da şaşkın bir halde görürüz.

Hikaye içinde hikaye olarak da nitelendirilebilecekbu katmanlı anlatım, okuyucuya da daha zevkli bir okuma sunarken yazarın yaratıcılığını da yalnızca kurguya değil o kurguyu anlatış biçiminin çeşitliliğine de yansıtmaya başlar. Söz konusu çeşitlilik de aslı metakurmaca olan ve dilimize “üstkurmaca” olarak çevrilebilecek bir tekniğe ulaşır ennihayetinde.Modernizm-post modernizm tartışmaları süredursun; bu konu üzerine eğilen ve bu tekniği geliştirerek romanın içine giren yazar, romanın içine giren okur, kendini fark eden hikaye gibi çeşitlendiren uluslararası düzeyde Borges, Fowles; Türkiye’de ise Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Orhan Pamuk gibi yazarların adı öne çıkar.Orhan Pamuk eserlerine bakılınca Kara Kitap’ta çok belirgin bir mise en abyme olmakla birlikte; Kar, Masumiyet Müzesi, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı’da ya yazarın kendiyle (Orhan Pamuk olarak), ya bir yansımasıyla (Orhan olarak) ya da romandaki kurgusal karakterlerden biri olan başka bir yazarla karşılaşırız.

Orhan Pamuk, Kara Kitap, 1990
Orhan Pamuk, Kara Kitap, 1990

Kara Kitap‘taki mise an abyme romanın bütününe yayılmış bir ağdır. Kitabın içindeki çoğu öykü, Galip’in başından geçenlere referans verir nitelikte masallar, kısa hikayecikler, mitlerdir. Bu tekrarlar romana öyle bir ustalıkla yedirilmiştir ki, okuyucu bunları fark etmezse romanın tadına varamaz. Galip’in ağzından okuruna “okuyucu ey okuyucu” diye seslenen Pamuk tarafından sarsılınca, okur ancak kendine gelir. Kara Kitap’ta Droste etkisine görsel olarak da ayrıca yer verilir. Bu imge “zeytin kavanozunun üstündeki resimdeki zeytin kavanozu resmi”, “çocuk haftası dergisinin kapağındaki resimdeki çocuk haftası dergisi okuyan kızın okuduğu derginin kapağında da yine aynı kızın aynı dergiyi okuması” gibi betimlemelerle okuyucuya aktarılır.Droste etkisi filmlerde, tiyatro oyunlarında, öykü ve romanlarda, iki boyutlu görsel sanatta karşımıza çıkan, alıştıkça dahi kişi üzerindeki şaşırtıcı etkisi azalmayan sihirli bir dönme dolaptır belki de.Kaynaklar:Wikipedia: Droste effect
Wikipedia: Mise en abymeWikipedia: Story within a storyWikipedia: HeraldryGülsoy, M., 2009, 602. Gece, Can Yayınları