bildirgec.org

lagos

11 yıl önce üye olmuş, 17 yazı yazmış. 95 yorum yazmış.

hissetmiyorum

lagos | 23 December 2009 14:19

ironik bir masal dramatize etmek gibi pis işlere bulaşıyor ruhum hava kararınca. zaten birçok gün hava kararınca gün başlıyor benim için. kendimi buluyor gibiyim gecede. gece de geri çevirmiyor hiç beni, alıyor himayesine her gece..

bedenim o şişeden bu şişeye savrulup, kanımdaki alkol miktarı, antikor miktarını sollarken; ince belli dilber feri sönmüş kahverengi gözlerini bana dikiyor. tadını unutamadığım çilek dudaklarından dökülüyor ruh halimi alt üst eden kelimeler..

bir veda..

lagos | 23 December 2009 11:40

unutmak mı daha zor, unutmuş gibi yapmak mı?

unutmanın zor olduğunu unutamadığınızda anlarsınız. unutmuş gibi yapmak, o karşınızdayken hiçbir şey yokmuş ya da olmamışçasına hareket etmek zorunda bırakır sizi. “söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil” iğrenç bir ikilemde, berbat hayatınızın değersiz paradokslarından birini daha yaşıyorsunuz.

ikiside farkındaydı oysa.
3 saatlik tren yolculuğu için sabahın altı buçuğunda kalkıp, bilmediğin bir şehre gitmen; bilmediğin bir adresi bulup -başaramasan da- ona sürpriz yapmaya çalışman, sebepsiz değildir elbet. biliyordur özlediğini; ona dokunmayı, koklamayı.. onun da özlediğine inanmak istiyorsundur, emin olamasan da..
ama biliyordu ki, sebepsiz çıkagelişlerin anlamı bir arkadaşı ziyaret edip, gönül almak değildir. açıklamak güç. kulp bulmak güç. geçerken uğradım‘larla geçiştirilir. fark da yapmaz aslında ne söylediğin, çünkü bilinir ama dile gelmez, gelemez gerçekler..

boş adam 2

lagos | 23 November 2009 11:42

farketti ki son günlerde fazla küfretmeye başlamıştı. buna da küfredip devam etti boş ve aylak yürüyüşüne.

kendini özgür hissetmesi gerektiğini biliyordu. ama hissedememesi onda farklı etkiler yaratıyordu. ne yapacağını kestiremiyor; bir an intikam ateşiyle yanıp tutuşurken, bir an onu hiç haketmediği hissine kapılıyordu..

başını yukarı kaldırıp, “neden ben?” diye sordu yukarıdakine. cevap alamamak onu daha da dibe çekiyordu. aylardır telefonuna yerli yersiz bakıyor, olası bir “naber?” mesajı bekliyordu içten içe, anlamsız bir ümitle..

boş adam

lagos | 18 November 2009 10:44

uyandı.
el yordamıyla telefonun saatine baktı. kısık sesle derinden bir has*ktir çekti. geç kalmıştı. bu saatten sonra gitmenin bir anlamı yoktu.

yine de kalktı yatağından. kahvaltı yapmak için mutfağa gitti. buzdolabını açmak için tuttu dolabın kulpundan. gözleri buzluğun yüzeyine magnetlerle tutturulmuş fotoğraflara takıldı. neden hala orada oldukarını düşündü. çoktan yırtıp atardı başkası olsa, belki de yakardı. o umursamıyordu, ya da umursamıyor izlenimi vermeye çalışıyordu. aslında kendisi de bilmiyordu..

tanrı bilir..

lagos | 05 November 2009 13:47

her uyuduğunda, yarın sabaha onarılmış bir kalp dilerken; daha beter acılarla uyanıyorsun..

gideli birkaç ay oldu.. sanki dün akşam gitmiş gibi taze burukluğu. sanki dün sabah kulağına günaydın diye fısıldamış gibi; sessiz ve kimsesiz şimdi yatağın diğer yarısı.. her sabah gözünü açar açmaz yanında mı diye bir umut yoklayışın, yetiyor gününün alabildiğine berbat geçmesine..

başlarda karnına giren krampların yerini boşluklar aldı, ne saplasalar umrunda olmayacak. miden gereksiz artık, pek fazla da kullanmıyorsun zaten. burnun hep o kokuyu arıyor değil mi? o gerdanının büyüleyici kokusunu.. içine çektikçe daha fazla çekesin gelirdi, madde bağımlısıymışsın gibi..
you really are my ecstasy..
ve emre aydın dizeleri geliyor aklına..
kokunu bırakma / çok sevdim kokunu / bilemezsin, götür kokunu..

Dèjá-Vu

lagos | 12 September 2009 10:37

dedi ki,
tanrı bizleri yer küreye yollamdan önce yaşayacağımız hayatın tamamını film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçirirmiş.

dedim ki,
hiçbir kareyi atlamadan mı?

dedi ki,
evet. ama ilk kez oksijeni soluduğunda, ciğerlerin yandığında hepsini unutuyormuşsun. her şey sıfırlanıyormuş yani.

dedim ki,
deja-vu budur diyeceksin birazdan. ben de sana deja-vu‘nun farklı bir formundan bahsedeceğim.

dedi ki,
aynen öyle. fakat nedir bu farklı olan?

Mezestre

lagos | 03 September 2009 12:13

soğuk..
çok soğuk bu yaz gecesi.
yine de terlemeye başlıyorum,
vücut ısımı yükselten nefesin değil, rom şişesi..
kumsal zifiri karanlık,
ay bulutların arkasında,
yıldızlardan hiçbir iz yok.
sadece çok uzaklardaki birkaç teknenin ışığı gözüme takılan.
rom kokusu dalgaların kokusunu bastırıyor gibi biraz.
anlamazdım eski denizciler romu nasıl sek içermiş?
şimdi anlıyorum..
zormuş her limanda bir kelebek öldürmek.
acıtıyormuş iskelede ağlayan bir martıya veda busesi bırakmak.
dudaklarımdan gitsin diye onun tadı,
sek içiyorum ilk defa..
hissizleşiyor dudaklarım.
ısırıyorum hissetmek için.
kan tadı geliyor.
pek de iyi gitmiyor diye düşünüyorum romla kan.
senin kanın olsa belki..
ama benim kanım pis.
ruhumu arındırmak için defalarca damarlarımda dolaşan bu kan pis.
yine de arındıramayan bu kan pis..
kansızım derdin diye hatırlıyorum,
her an bayılacakmış hallerin,
ve üşürdün hep..
gereksiz ayrıntıları hatırlıyorum hep nedense.
ama sevdiğin rengi hatırlayamayacak kadar gereksiz bu balığın hafızası..
unutmak istediklerini unutamayacak kadar da seçici geçirgen..
ıslak bir kalp benimkisi.
dokunursan ıslanırsın demiştim.
gözlerinin ıslaklığı rimellerini akıtıyor.
ve yastığın kurşuniye boyanıyor, biliyorum..
geri gelecek misin sorusuna doğru yanıtı vermeyi çok isterdim.
ama yapamıyorum.
bilirsin yalan da söyleyemem.
o yüzden susuyorum..
zaten ruhum hep alargada.
o karaya hiç ayak basmıyorki..
bedenimse her vedada gözlerimin altına bir çizgi ekliyor.
zaman hiçbir şey öğretmiyor, öğreten tecrübe.
ve yine her kaçışta,
gitmek istemezcesine,
sancağım mezestre..

Deniz Kokusu

lagos | 27 August 2009 18:16

snııff snnnnnıııııııfff..!!

alabildiğine içime çekmek istiyorum. patlasın bronşlarım, paramparça olsun. bu kokudan ayrılmak istemiyorum. ayrılsam da gittiğim yere götürmek istiyorum..

oksijen bazen yetersiz kalıyor yaşamam için. hayati fonksiyonlarımın tamamını idare edebilmede yetersiz kalıyor. ihtiyacım olan hep o soluk alışverişler. deniz kokan bir ben, her nefeste..

masal gibi belki ama gerçek bir kesit doğadan. terkedilmesi güç. kürkçü dükkanı gibi; fazla uzaklaşamadan geri dönüyorum. döndüğümdeyse uzaklaşmak istemiyorum. tek isteğim sonsuza kadar burada kalıp, bu havayı solumak. ya da benim sonum gelinceye kadar..

Usain Bolt’u geçebilir misin?

lagos | 25 August 2009 12:05

sadece iki parmağını kullanarak Usain Bolt‘tan daha hızlı koşabilir misin?
cevabın evetse, siteye girdikten sonra RACE BOLT sekmesine tıkla.
oyun yüklendikten sonra “Start Race” de ve hazır olduğunda kalkış için boşluk tuşuna basılı tut. yarış başladıktan sonra ise sağ-sol yön tuşlarına seri şekilde bas ve puma‘nın sponsoru olduğu usain bolt’un dünya rekoru 9.58‘i geçmeye çalış..