bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

şubat ayına girerken yemek haberleri.

nazokiraze | 18 January 2010 13:03

Sofralarımızın baştacı,olmazsa olmazı ekmek yapılan açıklamalara göre Şubat ayında zamlanacakmış

”Gourmand World Cookbook Awards”ta 2009 ‘un en iyi yemek kitabı seçilen (yerel mutfak dalında) Bursa Mutfağı (yazarı Ömür Akkor) önümüzdeki ay Paris’te düzenlenecek kitap fuarında sonuçları açıklanacak olan dünyanın en iyi yemek kitabı yarışmasında da finalist olarak seçildi. Ömür Akkor Şubat ayını heyecanla bekliyor.

duyu

astral | 18 January 2010 11:11

Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.

İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.

SICACIK

mavilikler | 18 January 2010 10:16

Kocaman bir gülümseme olmalısın hayatta. Sana bakanların yüzünde o gülümsemeyi yansıtmalı; onlara bakanları da, onlar gibi, baktıkları yüzdeki gülümsemeyi yansıtan bir ayna yapmalısın… Ki böylece sonsuza dek çoğalabilsin gülümsemen…, daha da büyüsün uçsuz bucaksız…

Öyle bir noktaya gelsin ki bu çoğalış; kim ayna, kim gerçek, karışsın. Ortadaki, tüm karmaşadan uzak olan tek gerçekse, herkesin ama herkesin yüzünde varolan o tatlı gülümseme olsun sadece. Nedenleri ve nasılları ortadan kaldıracak kadar güçlü, ta içten gelen bir duyguya dayalı o gerçek, ‘bir gülüşün mucizesi’ olsun!

Japone..

pillibebekkuyuda | 18 January 2010 09:22

Ayrılmazdı bu eller,
Karşı sokaktaki,
En büyük ağacın,
Kendine benzemeyen,
Dağılmış gölgesinden,
Çıkışta, al beni.

Bu bir hikaye mi ? Size göre evet, bana göre hayır..
Bir hayat hikayesinin içinden bir gerçeği alıp düşe yerleştirmek istedim. Düş kabul etmedi. Nereye koyacağımı şaşırdım, burayı uygun buldum..

”Küçük Japon kız” dı onun adı, aynı okuldaydık..

Hayatının aşkını buldu, hiç tereddüt etmedi, hemen evlendi. Herkesi kıskandıracak mükemmel bir aşk yaşandı.
Tam on yıl sonra, eşini kalp krizi sonucu kaybetti.
Yanına gitmek istedim, acılı Japon arkadaşımın. Tam 6 ay geçmişti ölümünden. Beni bekliyordu, tek başına..Öyle yıkılmıştı ki.. O’nu görür görmez omuzlarım düştü, içim çekildi. Sarılır sarılmaz ağlamaya başladım, ne sulu gözdüm..

ölü bir kan damlası ölü bir yaşam!

Leb i Nar | 17 January 2010 15:02

Bir yaşam vardı içimde sana dair, seninle birlikte oluşturduğumuz. Ayrılık yoktu hiçbir zaman. Hayalleri sen kurardın ben ikimiz için inşa ederdim. Zemin sağlam omalıydı ve sen bana güvenirdin. Adımlar atardık beraber. Bazen küçük, bazen büyük. Çukurlar çıkardı önümüze atlar geçerdik ya da düşsekte sallamazdık. Çünkü kurtarırdık birbirimizi. destek olmak böyle bir şeydi heralde, birbirimizin elinden sıkıca tutmaktı… uçmayıda öğrendim seninle. bulutlara çıkardık seyrederdik altımızda akıp giden yaşamı. bazen umarsızca bakardık hayatın akışına, bazen tereddütle. korkardık elbet ama yansıtmazdık birbirimize. bakışlarımız buluştuğunda sıyrılırdık bu duygudan ve gülerdik ve mavimsi pamuktan uçağımızı sürerdik başka semalara…
şimdi bakmaya korktuğum bir hayatın enkazı var içimde. hiç yıkılmayacağını sandığımız beraber attığımız o temeller nasıl yıkıldı, tereddütle ama cesurca baktığımız o hayatın akışına nasıl kapıldık, kimler kopardı bizi, nelere yenildik..
şimdi o enkazın içinde dolanırken bazı sesler geliyor kulağıma.. seni seviyorum diyor bir ses fısıltıyla.koşuyorum , yakalamak istercesine sesi takip ediyorum ama .. sonrasında bir çığlık yükseliyor .. bu ne acı bir ses.. kendimi görüyorum.. sana çağırıyorum korkak ve anlamsız bir halde.. elimi uzatıyorum belki tutarsın diye ama ne çare, boşlukta sallanıyor bir yaprak gibi elim yanıma düşerken.. bakıyorum kendime .. bu hale nasıl geldik, nerede kaybettik bizi, neredeydik kaybolurken tutamadık elimizi.. nerede.. ve içimde bir yaşam sana dair eskisinden farklı.. bir mezar.. ve ölü bir kan damlası , ölü bir yaşam..

ALEVİLİK nedir ? bir bilen anlatsın Allah Aşkına…

sbaskentli | 17 January 2010 11:48

Selam Size Can kardeşlerim.

Ve selam size tüm halkım…

İlk selamım bugüne kadar öz kardeşlerimden ayrı tutmadıgım ve onlarında bana aynı şekilde değer verdiğini bildiğim alevi dost ve arkadaşlarımadır.

Böyle bir soruyu tüm toplumumuza sorma ihtiyacım uzunca bir zamandır içimi kemirmektedir.

Hz. Ali ; Peygamber Efendimize yakınlığı , örnek karakteri ve ahlakı , İslam dininde ki tartışılmaz derecedeki önemi,saygınlığı sebebi ile yürekten sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir büyüğümüzdür.

Hz. Ali Efendimize ve Ailesine o dönemde yaşatılan sıkıntılar , zulümler ve dinimizce kesinlike yasaklanmış bir şekilde kan akıltılması kabul edilemez olaylardır.

kubbe şehir-bir dost..

morfik | 16 January 2010 21:25

Zamanı ayaklarından bağladığın, gözünü çıkardığın olur. Zamanın dudakların öpüp uzattığın, kalbine hançeri saplayıp durdurduğun olur.
Uykuya daldığında senden çaldıkları olur. Çok uzaklarda erişemediğin olur.
Yani, zamanın neresinden tutarsan, tutarsızdır.

Kurultaydaki dinleme cihazını ne yazık ki buldular. O nedenle çok yardımcı olamayacağım.
Anladığım kadarı ile, seçilmişlerin boynuna dolayacakları mola azaltıcı sayesinde duvarı sağlamlaştırma düşüncesi içerisindeler.
Çok fazla ateş. Hallerini düşünmek bile istemiyorum.

Çıňğız Aytmatov

24black mamba24 | 16 January 2010 19:29


Cengiz Aytmatov

Kırgızistan’da 12 Aralık 1928 yılında doğan Aytmatov, ünlü bir sovyet ve kırgızdır. Hayatı boyunca edebiyat, gazetecilik, çevirmenlik ve siyaset alanlarında çalışmlar yapmıştır.

Talas eyaletinin Şeker köyünde doğan Cengiz Aytmatov‘un babası Torekul Aytmatov, ünlü bir devlet adamıydı. Torekul Aytmatov 1937 yılında tutuklandıktan sonra 1938 yılında taranarak öldürüldü. Annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva ise bir tiyatro aktrisiydi.