Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.
İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.Bu hem muhteşem ve hayatımın en güzel şeyi, hem de aynı zamanda berbat mı berbat! Neden? Bak şekerim, öyle şeyler var ki, ateşe atsan elin yanmaz. Yanar ama yanmaz. Bilirsin yanacağını, bilsen de atarsın elini; ki, sen çoktan atarsın. Ne yaşarsak yaşayalım: ‘Sen kötüsün diyelim, bana haber verme ruh halini ya da -o ta nerelerde beni nereden bilecek de-, yok öyle bir şey; duyuyorum. Kocaman bir his bu. Lakin buna his demek bu duyuyu aşağılayan bir küfür olur yalnızca. Aç olduğumu nasıl anlıyorsam, senin nasıl olduğunu –görmesem ya da duymasam da lüzum yok- anlıyorum.

Sen huzurlu olunca: ‘Çiçekler açıyor kış gününde, karlar eriyor, buralarda annem benden bir şey istemeden yalnız ben olduğum için bana sesleniyor; iki yüzlü insanlar aslında o kumpasları kurmamışlar, dünya sırt çevirip- sırtından vurma derdinde olmamış, çocukluk arkadaşlarımla yollarımızla ayrılmamış, kedim kaçmamış, ‘Niye böyle oldu ki?’ dediğim onca konudan kendimi kaçırmak zorunda kalmamışım, ablamla her gün görüşüyorum ve evlendiğindeki göz yaşlarım haklı çıkmamış, ilkokuldaki Nejla hala hayatımda ve hala çok eğleniyoruz, konservatuarda o sonsuz güzel geçen zamanlar hala hayatımda; Abdul babam ve Pınar annem rolünde ha babam komedi devam ediyor, günlere gırgırla sardırdığımız ve bir ömür hatırlayacağım günler devam ediyor, tabular- kurallar- gerekler yok, hiç baskı yok. Sen huzurlu olunca: Çocukluğumdaki gelincik tarlasından gelincik topluyorum, hala gelincik tarlası olan yerler bolca var, bisiklette akşama kadar geziyorum, hayat bu diyorum, su yeşilinin gerçek olduğunun kanıtı bir göl; Çukurova Üniversitesi’nin içindeki gölün başına gidip sessiz, saatlerce en yakın arkadaşımla, kitap okuyorum ve hayatımda Doğan Cankuyla tanıştırıyor. Sen huzurlu olunca: Derya Erkenci’yle mektuplaşmalarımızın ilki elimi geçiyor ve aradan sekiz yıl geçmişken beni bir mailde hatırlıyor. Ablamla oyunlar oynuyoruz. İstediğim bölümü kazandığım ilk gün, en berbat yılımda elime geçen ödülü alınca tüylerimin ürperip ağlamam, en zor zamanlarımda kardeşimin yanımda olması… Sen huzurlu olunca: Nazlı Eray’la karşılıklı öykülerimizi okumamız ve onunla sohbetlerin tadı. Son romanını nasıl yazdığını tatlı tatlı anlatması ve altındaki anlamları anlattığımda, gözlerindeki ışığın değiştiğini gördüğüm an… Yekta (Kopan) ile öykü sohbetlerimiz, keyifli zamanlar… Beş yaşımda babamın beni lunaparka götürmesi ve benim orada yaşananları hiç unutmamam. Çok çok kalabalık olduğumuz bir bayram sabahı babaannem, Arnavut yemeği olan mişoriz yapıyor, akşamüzeri dedemin odadan kuran okuyan sesini duyuyorum, amcam hayatta ve espiri yapıyor bana, ondan ayrılacağımı bilmeden, oyunlar oynayıp gülüyoruz ve ben onu bu kadar sevdiğimiz henüz o zaman bilmiyorum. Sen huzurlu olunca: Çocukluğumda babamla hiç ayrı kalmamışım ve hiç annem öyle susmamış… Sen huzurlu olunca: Çocukken bahçeye havuz inşa edip, orayı pilaja çevirmekte ustalığımı gösterip, açılıp saçılıp ta o zamanlardan güneşlendiğim anlarda oluyorum; havada kocaman bir güneş parlıyor, kuşkusuz, kusursuz ve hiç tedirgin olmadan ve henüz küçükken… İlk radyo programım, coşkuyla kafama göre yaptığım en keyifli rock programı, ilk yağlı boya tablolarımı yapmaya koyulmam ve evi atölyeye çevirmem… İlk sahneye çıkışım, canlı yayında ilk oyun oynayışımız, depremdekilere manevi yardım için çadırda kalışımız oradakilere oyunlar oynamamız, onların gözlerindeki ışık ve saat başı kardan ıslanan çoraplarımı takmayışım gibi; senin huzurun… ’Sen hayatımda olunca/ senin için rahat olunca: ‘Gül bahçelerimde en güzel kırlangıçlar sevişmeye koyuluyor düş bahçelerimde. Her gün bana yazılıyor, bu melankolik yanı ağır kadın; huzur sadece sadece huzur oluyor, çünkü sadece çünkü hissediyorum; senin içindekini.’Sen beni sevince/ senin için daha bir ben dolunca: Ben delice hissediyorum. (İşte bu yüzden her şeyin çok olmasının sebebi de bu, bir önceki cümle.) Sen konuşmasan benimle ya da nerde şu anda kimle konuştuğunu hiç bilmesem de bebeğim, acayip ve apaçık, apaçık ve sade hissettiğim bir şey var. Sen huzurlu ol, ben anlıyorum. Kutsal ağacın tohumları, sessiz tohumları gelip/ koşup üzerime konuyorlar. Senin iz bahçelerinden pırlantaları dilime, yağmur damlası olarak bırakıyorlar ansızın ve ben anlıyorum bebeğim; senin ne kadar bende, benim ne kadar sende olduğumu, çoktan. İçini anlatmana dahi gerek kalmıyor bu vakitler: ne söz, ne iltifat, ne sevdiğini söylemen, ne aşk cümleleri; yok hiçbir şey… Yalın. Gerek yok.
Konuşma sadece hisset içinde beni. Yeter/li. Duyuyorum seni. Taa buralarda benim kalbimde işliyor senin kabin./de atan/geçen hissiyat damarlarıma, her ağaçtan dolaşarak/ dolanarak bana uzanıyor. Ben bir yaprağa konuyorum, seni buluyorum; yine sen varsın.Sen hisset, ben anlıyorum.
1- (Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır. 2- Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)