bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Fıkra

sinjob | 10 June 2010 14:41

Bir köyün lideri ölür ve ahali yeni lider seçmek için köy meydanında toplanır.Bu köye lider olmanın bazı şartları vardır,bunlar:

  • bir şişe rakıyı susuz içmeli
  • hemen ardından tüfeği omzuna alıp,dağdaki herkesin korktuğu büyük ayıyı öldürmeli
  • son olarak da,köyün en yaşlı kadını ile birlikte olmalı.

Adaylar içinde ilk şartı sağlayana tüfeği verirler ve dağa yollarlar.Saatler geçer ama aday ortada yoktur.”Ayı bunu öldürdü kesin”,derler ve yeni lider adayı düşünürlerken dağdan birinin geldiğini farkederler.Bakarlar ki lider adayı dağdan dönüyor.Köy meydanına varır,ahaliye yan yan bakar ve sorar:

”Nerde Lan Benim Vuracağım Karı?”

Harun Atak Gecel ve Didem Gülçin Erdem Perdesiz

kahramancayirli | 10 June 2010 12:23

Şairin göndermeler yaptığı, dizelerini, sözcüklerini alıntıladığı diğer şairler, esas şairin yolunu belli ediyor biraz biraz. İlhan Berk, Turgut Uyar çıkarken karşımıza Didem Gülçin Erdem’in Perdesiz’inde, Nietzsche, Rimbaud, Lautreamont, Mallarme beliriyor Harun Atak’ın Gecel’inde. Perdesiz’i dün akşam Taksim’den Ortaköy’e giderken; Gecel’i de bu sabah Ortaköy’den Taksim’e gelirken okudum. Şiirlerin ne kadar iyi olduğu ile boğmuyorum yazıyı, Perdesiz bu yıl Memet Fuat Şiir Ödülü’nü, Gecel ise Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazandı. Siz de okurken iki kitabın boşuna ödüllendirilmediğini göreceksiniz, gerçekten hak ediyorlar. İki isim de şiir dergilerini takip edenlere aşina. Erdem’in Özgür Edebiyat dergisinde, Atak’ın Varlık’ta yayımlanan şiirlerini hatırlıyorum. İlk kitap olarak ikisi de gerçekten iyi şiirle donanmışlar, gelmişler.

Bakır Rengi Hatıralar

lavinya76 | 10 June 2010 10:37

Kimseye haber vermeyin adresi kendim bulurum, dediğine bin pişman olmuştu otogarda elinde valizle kalakalınca. Güneşin en kızgın saatleriydi. Saçını ensesinde toplayıp az ilerdeki taksiye doğru ilerledi. Bavulunu aldı taksi şoförü, bagaja yerleştirirken “hoş geldiniz” dedi. Nezaketen bir gülümsemeyle karşılık verirken elindeki adresi uzattı adama.

– Bedesten’e mi?
– Bilmiyorum işte kâğıtta ne yazıyorsa orası…

Cama dayadı başını. Yorgun ve uykusuzdu. Tüm minarelerden aynı anda ezan sesleri yükselmeye başladı. Ne garip bir havası var şehrin diye geçirdi içinden. Ulvi, uhrevi…

sensizliğe

osghur | 10 June 2010 09:46

Gözlerinin değdiği her yer öksüz şimdi
Otobüs durakları terk edilmiş
Kaldırımlar sensizliğin mateminde
Toprak ayak izine hasret
Çay bardakları dokunuşuna
Güneş omzuna düşmeyi özlemiş yağmur damlaları saçlarına

Söndürülüp atılmış üş beş izmarit kadar terk edilmiş ve hüzünlüyüm yine.
Kahkahalarının yükseldiği çatılar geliyor üstüme
Sığmıyor dertli başım hiçbir yere
İçimi ürpertiyor yokluğun
Ruzgarda kalmış yaprak gibi titriyorum
Hırkalara sarılsamda nafile
Çünkü içim üşüyor
Dost sohbetlerinde adın geçiyor
Demlenirken akşam bir meyhanede
Kimse gittiğine inanamıyor
Kimse inanmıyor bir daha gelmeyeceğine.
Şarkılar öksüz kaldı melek yüzlüm
Yastığın sahipsiz
Aynan taragın sahipsiz kaldı
Bende sensiz kaldım can özüm
Bende sensiz

Dilimizi Katletmek

onurduke | 09 June 2010 14:45

Son günlerde devamlı gezip tozmaktayım.Aslında böyle birşey hakkında devamlı televizyonlarda oturumlar izlemişliğim olsada hiç bu kadar önemsememiştim. Ta ki dün Taksim’e gidene kadar.Etrafıma ilk defa böyle dikkatli bakmıştım. Örn. Onur Bistro , Onur House , Onur Beer Pub ve Onur Cafe gibi birçok örnekle karşılaştım.Kardeşim neden yurt dışındaki kafelerin isimlerinden birşeyler çalmaya hevesiniz var ? Neden Türkçe’yi yaralayarak bu işi yapıyorsunuz ki? Hiç mi utanmıyorsunuz dilimizi zedelemekten. Fransaya gidenler hep şu hikayeyi anlatmışlardı bana , ordaki insanlar ingilizce bilsede devamlı fransızca konuşurlarmış turistlerle.Bence bu örnek size biraz da olsa ders olmalı.Durum gerçekten çok vahim.Sen mekanın adını Onur bistro yapınca turistlerin ilgisini daha mı çok çekecek sanıyorsun ? Bir insan başka bir ülkeye gittiğinde o ülkenin kültürel özelliklerini , tarihi mekanlarını ve otantik lezzetlerini tatmak istemez mi ? Neden Baklava house yapıyorsun mekanının adını gaziantep baklavası diye belirtsen daha ilgi çekeceğini düşünüyorum.Bence bu durumun 1 nedeni var.Ülkemizdeki özenti insan sayısının çok fazla olmasıdır.Bu sorunun önüne nasıl geçeriz tam olarak bilemeyeceğim ama geçemezsek asimile olmaya son sürat devam edeceğimizden eminim.

İddaa’lı Top’lum

ayagizer | 09 June 2010 11:22

İddaalı Toplum
İddaalı Toplum

Yazının başlığına bakıp ilk etapta bu ne kardeşim diyebilir birçok kişi. Aslında bu başlığı anlayabilmek için sadece bu yazıyı okumamıza gerek yok. İçinde yaşadığımız topluma baktığımız zaman az çok nerede olduğumuzu, çevremizin ne kadar hızlı değiştiğini ya da ‘hızla döndüğünü’ hemen kavramak mümkün. Çok değil, daha 10 sene önce, yani daha dün gibi değil mi, 2000’lerin başı. Yani ‘Milenyum Çağı’na toplum olarak merhaba dediğimiz, ‘çağın’ bize mutluluk, değişiklik getireceği umuduyla; evet daha dün ‘merhaba’ demiştik. Aslında o günden bu yana toplum olarak çok şeylerin değiştiğini gördük. Neler görmedik ki; bir ‘Keriz’ niyetine yolunan halkın yaşadığı bir ‘Kriz’. 3’lü koalisyondan birden ‘Tek’e düşüp, ‘’durmak yok, yola tam gaz devam’’ denen bir toplum yarattık. Bu da bir umut oldu, ‘milenyum’dan çok şey bekleyen halk için. O kadar çok kaptırdık ki kendimizi siyasete, artık o eski tabirle kahvehanelere giren siyasi muhabbet, evimizin eşiğine atılan ve iş dönüşü koltuğunun altındaki ekmekle eve dönen adamın, alıp da ilk okuduğu iş oldu. Ne komik değil mi, bu satırları yazarken bile siyasetin buradan konuşulması beni bile tedirgin etti. Ama amaç, burada siyaseti konuşmak değil. Zaten haddimize değil, demokrasinin tam olarak uygulandığı(!) bir ülkede kalkıp bunu buralara taşırmak.

Safahât

sinjob | 09 June 2010 10:28

Safahât”, İstiklâl Şairimiz, Mehmet Âkif Ersoy‘un şiirlerini ihtiva eden, yedi kitaplık külliyatının adıdır.Safahât, aynı zamanda birinci kitabın ismidir ve diğer kitapların da ayrı ayrı isimleri vardır.

Bu Kitaplar:

  1. Safahâ : 44 şiir, 3084 mısra. İlk baskı: 1911
  2. Süleymâniye Kürsüsünde: 1 şiir,1002 mısra. İlk baskı: 1912
  3. Hakkın Sesleri: 10 şiir,482 mısra. İlk baskı: 1913
  4. Fâtih Kürsüsünde: 1 şiir,1692 mısra. İlk baskı: 1914
  5. Hâtıralar: 10 şiir,1314 mısra. İlk baskı: 1917
  6. Âsım: 1 şiir,2292 mısra. İlk baskı: 1924
  7. Gölgeler: 41 şiir,1374 mısra. İlk baskı: 1933
Mehmet Âkif Ersoy
Mehmet Âkif Ersoy

”Safahât” kelimesi dar anlamda,”safhalar,devreler,dönemler”;daha geniş anlamda ise ”görünüşler,manzaralar” demektir. Kelime sondaki ”elif” harfi yani ”â” harfi uzatılarak okunmalıdır.

Yayımlandığı ilk yirmi iki manzumenin,yayımlanan dergideki genel başlığı ”Safahât-ı Hayattan” dır.İlk kitaba, bu ismin verilmesi de bu sebeple olmuştur.

Meryem

menderes utku | 09 June 2010 09:36

Meryem,
İsa kadar üfürülmüş ruh
İncir kadar ballanmış şefkat
Kirlenmemiş çarşaflara düşen ak…

Meryem, bir deli esaret
Siyah bir zeytin tanesi gözbebeği
Çekirdeği etine kırgın.

Zeytin dalı kadar düşkün bir savruluş
Büyüttüğü onca bakış heba olmuş,
Analığı kefaret yetimliğine.
Meryem, sal çocukça düşlerini yüreğinin çöl kavrukluğuna
Çarmıh kimin ruhuna gerilmekte?

Ey Meryem,
Dilimin kilidine düşen anahtar
İçimdeki yaraları koysam avucuna
Parmakların sarmalasa kader çizgimi
Düşer miyim zeytin dallarıyla uykuna?

Yaşam sadece bir yoldan ibaret.

ayagizer | 08 June 2010 15:06

Her insanın hayatı boyunca döndüğü, dönerken de hayatını etkileyecek olan kararlar aldığı bir gerçek. 10 yaşındayken, 18 yaşına gireceği günü beklemek, 18 yaşındayken 25 yaşının olgunluğuna bir an önce varmak, 30 yaşına gelindiğinde ise geriye dönüp iç geçirmek, insanoğlunun kaçamayacağı gerçeklerden sadece bir tanesi. Hayata atıldığında önünde kocaman bir yol vardır. O yol hep düz görünür insanın zihninde. Halbuki ne keskin virajlar barındırıyor o yol. Aşk hayatında, iş hayatında, aile yaşamında mutlaka keskin virajlar yaşar. Burda %50 başarılı olma ya da %50 başarısız olma hakkı vardır. Çok keskin dönüp de başarılı olmuşsa ‘şans’, dönememişse ‘kader’ deyip geçiştirir kendini. Ama şunu bilmeli her zaman; önünde bekleyen o düz yoldaki keskin virajları ne hayat ne de kader belirler. Bunu belirleyecek olan yine kendisidir.

Gözünü kırpmadan inatla yürümeli insan...
Gözünü kırpmadan inatla yürümeli insan…