bildirgec.org

ruh hakkında tüm yazılar

RUHUM

| 24 May 2007 10:40

Ruh…
Hergün…
Şekilden şekile girer…

Ruhsuz adamın sevgilisi yaşamaya devam eder..

darjeeling | 17 May 2007 17:25

Bizim kız yaşantısına böyle devam etmek zorunda olduğunu anladığından beri hayat daha da tatsız olmuştu onun için. Kızın kendine çektirdikleri sürekli aklına geldikçe kızdan uzaklaşan bir adam, omzuna binen ağır iş yükü yüzünden iyice cansızlaşan bir beden ve giderek ruhsuzlaşan bir kalp. Adamı böyle tanımlamak hiç te yanlış olmazdı. Kız karşı tarafın hevessiz geçen telefon görüşmelerinin ardından kendini mutlu edebilmek adına televizyonda yayınlanan dizilerin eski bölümlerine bakıp bakıp saçma esprilere gülüyordu. Kimse anlamamalıydı mutsuz olduğunu ve zaten anlamalarına da gerek yoktu. Hep bu dönemi aşacaklarını düşünüyordu. Bu kadar yorgun bir bedeni olmasaydı sevdiği adamın belki şimdi yanında olurdu kızın. Buluşur, kavuşur, sarılır, öpüşür,…..
Ne iş gününün bitmesine yarım saat kalması, ne yarının cuma yani son iş günü olması, ne dip boyasının gelmiş olması ne de cebinde ay sonuna kadar 40 ytl olduğunu bilmesi ve hatta bu boyayı bile yaptıramayacak olduğunu anlaması bile canını yakmıyordu.
Sevdiği insanın kendini görmek için heves bile duymaması kadar canını hiçbir şey yakamazdı. Gözleri doldu yine. İşyerinde ağlanmazdı. Evine gidince rahattı ne de olsa. Oraya sakladı gözyaşlarını.
Aşk lazım aşk, aşk..Şarkı sözleri geldi aklına.
Ne yapmalıydı? Beklemeli? ya da hareket etmeli? Yeni bir aşk arayışına girişmeli? Ya da adamda varolan aşkı alevlendirmeli?Bir sonraki güne kadar beklemeye karar verdi. Belki bir şeyler değişirdi bir günde..
Ne de olsa bu kız hayatınızda görebileceğiniz en iyimser, aşkına en bağlı, en sadık, aşkını en çok sahiplenen kız. Mütevazi davranamadı ve ‘keşke benden binlerce olsa’ dedi..

KÖPEKLER NEDEN EZAN SESIYLE HAVLAR

miyazaki | 14 May 2007 05:20

bu gece oturmuş şöyle keyif yapıp hafifte ahkam keserken ezan okunmaya başladı.oooo dedım saate bakarak gene sabahladım allah kahretsın.akşama kadar uyurum gene.havalarda düzeldi ya.sokağın köşesinden ezanla bırlıkte köpek ulumaları başladı.hep garip gelmiştir ilginçte bır ses tonları var.sankı bu dunyadan değillermiş gıbı.şöyle bı araştırayım dedım o da ne kımse bılımsel bır çalışma yayınlamamış.köşedekı tsm korosu bıtmeden hemen atladım bakalım bızımkıler buna ne dıyecekler dıye.genel kanı hemen söyliyeyim ezanla melekleri ve ruhları gördükleri gibi şeyler… burdanda seyredebılırsınız…
http://www.youtube.com/watch?v=ZCYaw5tGYAs

Yalnız Bir Kadın Olmak…

hypatia | 09 May 2007 09:40

Bu gece, kulağımda ki “Camdan Kalp” şarkısının hüznüne, mail kutuma gelen Sayın Ahmet Altan’ın yazısından bir alıntının, kalbime verdiği sızı eşlik ediyor.

Gözler, tüm gerçekleri söyleyen ve baktığınızda acı ve mutluluğu görebileceğiniz, duyguların saklanmasının en zor olduğu yerdir. Hele ki bir kadının gözlerinde…
Zihnimin kabul ettiği tek gerçektir, mutlu ve mutsuz kadını gözlerindeki ışığın ele verdiği. Mümkün değildir ki sevgiye doymuş bir kadının gözlerinin içinin parlamaması, şevk ve heyecan dolu olmaması, enerjisi ve kahkahası ile gururla gezinmemesi. Ne acıdır ki, sevgiye hasret bir kadının gözlerinin feri sönmüştür. Bakışları donuk ve hissiz olabilecek kadar tepkisizdir. Tüm heyecan ve isteklerini yitirmiş, ertelemiş ve hatta unutmuştur. Amaçları da, kendi ben’i gibi kaybolmuştur. Sadece ve sadece yaşamın gereklerini yerine getirmek için hareket etmeye başlamıştır. Kırgın ve kırılgandır. Artık yıkılmış umutlarını bile hatırlamamaktadır.

DALGA – 2

AtillaGenis | 05 April 2007 12:42

DALGA – 2 Çok boyutlu Ruh özleri…

Aşağıda 45 yaşında bir kadının hipnoz seansı kaydedilmiştir. Deneğimiz bir kolejde fen bilimi öğretmenidir. Deneğimiz Tampada bulunan metafiziksel bir kiliseye bağlandıktan sonra hayatında değişik sıradışı fenomenler gelişmeye başladı. Kilise evine 40 mil uzaklıktadır.Bu tarz olayların başlaması çok kafa karıştırıcı bir durum arz etmektedir. Kişinin zihni sorgulamaları ve merakı giderek artar.

Bu kadın, beni Tampada’ki bir kitap satıcısının tavsiye etmesi ile buldu. Telefonumun telesekreterine komik bir mesaj bırakarak yardıma ihtiyacı olduğunu ifade etti. Hikayesi bilindik bir durumdu.

iskelet’in ölümü!…

koza 68 | 20 March 2007 13:32

Böyle sonlar olmamalı…

Kapılar kapalı, kimsede anahtar yok!…

Telefon sessiz hiç çalmıyor, belki de numarayı bilen yok!…

Nelere sahipti ! Neler kaybetti ?…
Ya da hiçbir şeye sahip değildi, o nedenle de hiçbir şey kaybetmedi…

Milliyet’in iskeleti bulunan şekerci Faruk ile ilgili haberi; Yün çorapları,pijaması ile sandalyede iskeleti bulunan “insan”…

Haber bana, Çehov’un ; Raşild’in Kemanı’ndaki Yahov’u hatırlattı; Yahov, boşa giden yaşamını, bağırıp çağırarak, etrafa göz dağı vererek geçirir…Sonunda bir şey yapamamanın verdiği çaresizlik, umutsuzca çırpınışlar ve düzenin ona verdiği zenginliklerin bir anda birileri tarafından çalınıp götürülüşü…
Şekerci Faruk’un neler yaşadığını bilmiyoruz,belki de Yahov’un yaşamına benzer bir yaşamı oldu….Ya da çok daha farklı, çok daha dramatik şeyler !…

Yalnız olamamanın şu büyük mutsuzluğu

znosurprises | 03 March 2007 17:39

Yalnız olamamanın şu büyük mutsuzluğu… La Bruyére

Birtakım sırlar söylenmeye gelmez.İnsanların her gece yataklarında çırpınarak hortlaksı günah çıkartıcıların ellerine sarılıp gözlerine acıma dilenerek bakmaları kalp kırıklığından boğaz düğümlenmesinden ölmeleri,açığa vurulamayan sırların korkunçluğu yüzündendir.

Ne yazık ki ara sıra kişioğlunun bilinci ağır bir ürkü yükü altında kalırki artık onu ancak mezara taşıyabilir.Böylelikle cürümün özü aydınlığa asla çıkmaz.İnsanların içinde olan bedenim ve algılarla ortaya çıkan bedenim arasında gidip gelmek sadece benim yanılsamam.

i ear dead people

winmaker | 12 February 2007 13:36

EVP, yani elektronik vızıltı fenomeni, kulağımızla duyamadığımız fakat ses kayıt cihazıyla kayıt yaptıktan sonra frekansı bir aşağı iki yukarı yapınca ortaya çıkan ve ölü insanlara ait olduğu iddia edilen seslerdir. 20’li yıllarda edison bir muhabirle söyleşi yaparken ölülerin sesini kaydedebiliyorum diye uydurmuş, insanlar inanınca şaka yaptım diye lafını geri alıp konuyu kapatmış fakat bundan yaklaşık 30 yıl sonra bir film kaydı sırasında yönetmenin dikkatini çekmiş ve böylece evp tekrar hortlamış. ki yönetmen bu andan itibaren görevi bırakıp kendini kulağımızın alğılayamadığı seslerin dünyasına adamış.

NEFS

z gezmen | 14 January 2007 14:39

Bedenimiz nefs’imiz için araçtır,nefs’in ana kumanda merkezi beyindir.
Belirli bir cismani şekli yoktur,gördüğümüz de, tat aldığımız da,gülüp
ağladığımızda,acı ve zevk duygularını yaşıyan ”nefs’imizdir”.
Biz nefs’in esiriyiz,nefs biziz,insanın kendisi istemedikçe şeytan hiç
bir kimseyi doğru yolundan çıkaramaz.Biz Allah katında şeytan’dan
ve cinlerden üstün yaratıldık.Yapmış olduğumuz her taşkınlık ve kötü_
lüğü bedenimize yaptıran nefs’imizdir.
Allah katında ilk defa biz nefs olarak yaratılırız,orada o nefs’e oyun se_
çenekleri sunulur(Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden başka
bir şey değildir,En’am-32.ayet)kız ya da erkek olarak doğuşunun be_
lirlenmesi bu nefs’ten istenir.
Allah katında her şeyin yazılı olduğu bir ana kitap vardır,bu kitap’a (Lev_
hi Mahfuz)denir.Levhi mahfuz’un içinden kendin için bir zaman birimi
seçersin yaşam kader’ini tayin etmiş olursun.
Kurallara göre tüm bu berzah aleminde yaşadıklarını unutup sıfırdan
başlıyacaksındır,oyun halinde iken sana hazırlanan tuzaklara bilgin ol_
madan katlanacaksın ve doğru yoldan çıkman için her türlü hile yaşa_
mında sana uygulanacaktır.
Bu oyun seneryoları Kuran’ı Kerim’in indirilmesinden sonrası için ge_
çerlidir.Oyun sahalarımızın tüm evrelerinin yazılı olduğu ana kitapta
zaman tersine işliyordu,orda doğum topraktan oluyordu(Adem)gibi
bedenimizin ana rahminde doğup toprağa girmesi,kıyamette ise
topraktan doğması gerekiyordu,bu yüzden doğum anneden gerçekle_
şiyordu.
Toprağı düşünün,tohum için mi? vardır,deniz balık için midir?,çamur so_
lucan için midir?bunların hepsi bir birini tamamlar.Bedenimiz nefs’imiz
için vardır,dünya ise bedenimiz içindir.Bunca yaratılan düzen içindeki
sistem sonrasında ise nefs için ya mükafat ya da ceza vardır.
Gözlerimiz ışığın yansımasını algılar,dünya sihirbazın ilizyon sahnesi_
ne benzer,Güneş doğmaz ama doğar gibi görürüz,Ay’dan yansıyan
ışığı nur sanırız,ama o güneşin ışığıdır.Dünya büyük bir hapisanedir
bizler kendimizi özgür sanırız.Kendimizi tanımadan varlığımızı savu_
nuruz.Nefs’in kendisini algılama yeteneği yoktur,bedenin sinir uçları
beynin algılama noktaları onun kullandığı ögelerdir.
Dinimizde nefs’i terbiye etme,onun aşırı isteklerine karşı gelme ve sa_
bır öğretileri vardır.Nefs’in kullandığı araç bilincimizdir,güdüsel bilinç,
Akıl nefs değildir,nefs ”aklın öğrencisidir”çoğu zaman onu dizginleyen
yanlışlıklar yapmasını engelliyen dogru yola çeviren aklımızdır.
Akıl=Allah’ın bize hayat veren ruh’un ismidir.
Nefs=Bu dünya evresinde verilen yaşam süresi içinde ”akıl” kılavu_zuyla eğitilmeye çalışan yaramaz çocuktur.
Aklımızda evrenin tüm kozmik bilgileri mevcuttur,uyanıkken hayal kur_
ma yeteneğimiz onun eseridir.Zaman kavramı onun nezlinde yoktur,
o bize Allah’tan emanettir bizleri yaşatandır.
Sözün kısası bu bedeninizin içinde büyüyen bir nefs ruhu var mükafat
onun, ceza da onun, o sizsiniz,nefs ölümü tattığında hatırlamadığınız
her şeyi hatırlayacaksınız o güne hazır olun!!.