bildirgec.org

AtillaGenis

11 yıl önce üye olmuş, 32 yazı yazmış. 53 yorum yazmış.

Gündemi yakala seçim kazan

AtillaGenis | 02 June 2010 11:38

Yeni çağ bilgileriyle uğraşanlar bilirler, bu devirde zaman normalden çok fazla hızlı akıyor. 24 saatlik bir günü biz 16 saatlik algılıyoruz. Bu hızlı akışa ülkemin gündemide ayak uyduruyor tabi. Herşey ne kadar hızlı, ne kadar değişken farkındamısınız?
Ülkem insanı yoksulluk, güvensizlik, ve adaletsizlik çemberi içinde inim inim inliyor. Zamanın gereği olarak belkide bu zemini hazırlamış olan bir hükümet işbaşında. Ve bu hükümetin oyları hiçbir şekilde düşmüyor. Tam düşüyor diyorsunuz, bir bakıyorsunuz gündem değişmiş, ve yeni durum bu partiye oy kazandırıyor. O geçiyor, tam gene insanlar ne oluyoruz, nedir bu işsizlik, yoksulluk demeye başlıyor, ve anında teni bir gündem. E tabi tahmin ettiğiniz gibi o gündem tekrar bu partiye oy sağlıyor. Olaylara baktığınızda, inanın aşk-ı memnuyu on katlıyacak bir tv dizisi olacak şekilde gelişiyor herşey. Senaryonun bir yerinde, büyük değişime gidiliyor, ana muhalefetin statikocu, gelenekçi, sol gösterip sağ vuran, almanların dediği gibi ”klayne aba mayne” (almanca yazılışını beceremedim) yani ”küçük ama benim” prensibini benimsemiş genel başkanına bir komplo yapılıyor, ve bu başkan görevi bırakmak zorunda kalıyor. Ülkede bir heyecan bir sevinç, insanlarda bir umut başgösteriyor. Ve bu partinin başına, memur kemal kılıklı, özü-sözü doğru, dürütlüğü ve güvenilirliği ile bilinen, halkın içinden gelen, halka çok yakın bir lider seçilince, bu heyecan bu umut zirve yapıyor. Nihayet ülkede bir köklü değişim yapılacak, her devirde oylarını artıracak bir gündem bulan iktidarın ciddi anlamda gitme umudu doğuyori ve bu kitleleri çok heyecanlandırıyor. Anketlerde bu parti, çivi çakmış asla gitmez dediğimiz hükümet olan partiyle daha seçim çalışması bile yapmadan başa baş gelmeye başlıyor…kiiiiiii, birden bire, iktidardaki bu partininde yakın olduğunu bildiğimiz, bazı çember sakallı, amcalar, ablalar, filistine yardım götürmeye karar veriyor, hemde israil izin vermem demesine rağmen. Kahramanca gemilerlke yol alırlarken, ismi herzaman insan öldürmekle eş qanlamlı anılan israil ordusu, bu insanlara saldırıyor, bir kaçu ölüyor, çoğu yaralanıyor, diğerleri göz altına alınıyor. Ve işte yeni gündem. Ve bu hükümetin başında bulunan, kasımpaşalı jargonu ile belirli bir düzeye hitap etmiş ve o düzeyin komple oylarını almış, en kahraman başbakan, rekrar esip gürlüyor, bütün dünya onun konuşmalarını izliyor. İsraile(kesinliklede hakettiği) ağır laflar sarf ediyor, ve üşkem insanının tekrar o damarından kavrayıveriyor. Bu gün bir anket daha yapın bakalım, yeni sonuçlar ne olacak, ve bunu iki gün önceyle karşılaştırın. Ben komplo teorisyeni olsam, İsrailin, mevcut hükümeti tekrar iktidar yapmak için bu saldırıyı düzenlediğini yazardım, çokda haklı olurdum. Ülkemde insanlar iki gün içinde kendilerini yöenetcek mentaliteye karar verebiliyor, ve bu sürekli değişebilme eğiliminde. En son gündemi yakalayan seçimi alır. Sol partinin başına gelen memur kemal’e de nasihatimiz olsun haddimiz olmayarak, seçimden iki gün önce sende bir ülkyle anlaş, sana yarayacak bir gündem yaratsınlar. O zaman zafer kesin……

Ruhsal yoldakiler nerede hata yapıyor – 3

AtillaGenis | 11 July 2007 11:41

”Ben size kendi nefesimden üfledim” diyor Tanrı din kitaplarında,
yani Tanrıyı içimizde barındırdığımızı anlayabilmemiz için ipucu
vermiş, ama biz genede Tanrıyı hep bizden ayrı tuttuk.
İnsanın içindeki bu tanrısal güç, bazı insanlarda, diğerlerine
nazaran daha ön plana çıkıyor, kendiliklerinden dürüst ve ahlaklı
oluyorlar. Bu insanlar (planları gereği) zamanı geldiğinde varoluşu
sorgulamaya başlıyorlar, biz bunlara ”aydınlanma yolcuları diyoruz”
Her insanın içinde aydınlanma potansiyeli fazlasıyla mevcuttur,
bilgiyi bilmenin farklı birşey, içselleştirebilmenin ise çok daha
farklı birşey olduğunu söylediğimiz gibi, bu potansiyelin herkeste
olması farklı, herkesin bu gücü ortaya çıkarabilme yetenekleride çok
farklıdır. Bu gücün içinde olduğunu bilenler aydınlanma yolunda
bilgi sahibidirler artık, ama bu bilgiyi içselleştirebilmekte
yatıyor asıl sorun. Tanrısal gücün içinde olduğunu bilmek, tanrı
gibi davranabilmek sorumluluğunuda getirir. Kali Yuga çağında,
bedenlerimiz ve beyinlerimiz negatif enerjilere açık olarak
doğuyoruz. Beyin bilgisayarımız sadece bu enerjilerle çalışabiliyor,
ve evrenden sürekli negatif tesirler alıyoruz. Bu bizi, agresif,
hoşgörüsüz, arsız, öfkeli, şiddete meyilli, hayvansal sekse meyilli,
ve tamamen asi varlıklara dönüştürüyor. Bu devirde egolarımızda
bizim kontrolumuzden çıkıp, bizi kontrol ediyorlar. Bu tanrısal
olmayan özelliklerimizin toplamına, yani içimizdeki Tanrısal olanın
karşıtına Şeytan denir. Her insan içinde potansiyel olarak, tanrıyı
ve şeytanı barındırır. Büyük inisiyeler ve peygamberlerde dahil,
aydınlanmanın belirli aşamalarında Şeytan size sürekli çelme takar.
Daha fazla ileriye gitmemeniz için elinden geleni yapar.
Peygamberlerin, ve bazı büyük inisiylerin bu savaşları sembolik
olarak din kitaplarında anlatılır. Şeytanı alt edebilip,
aydınlanmaya ulaşabilenler, gerçek büyük inisiyeler ve peygamberler
olmuştur, bizler bu varlıkların yanında henüz şeytanın oyuncağı
konumundayız.

Ruhsal yoldakiler nerede hata yapıyor – 2

AtillaGenis | 10 July 2007 13:18

İnsanın düşüşünün ilahi plan gereği olduğunu söyledik. Bu planın
amacı nedir? Ben yüzlerce yanıt verebilirim, bu yazıyı okuyan herkes
yüzlerce yanıt verebilir, ama bunların hiçbiri doğru olmaz. Çünkü
ben varoluşu anlayabilmemi sağlayan beynimin sadece yüzde onunu
kullanabilen bir varlığım, ve yüzlerce cevabı olabilecek herkeste bu
kapasitededir. Ne olursa olsun hiçkimsenin söylediği doğru değildir.
İnsan ilahi planı oluşturan gücü kavrayabilecek kapasiteden çok
uzaktır. Söyleyebileceğimiz tekşey, bu olayın Ademin yasak elmayı
yemesiyle ilgisi yoktur, o sadece bir semboldür. Bu sembol üzerine
yüzlerce ahkam kesmek mümkündür, ama hiçbiri genede doğru değildir.
Burada aslolan şudur, insan mükemmel şekilde yaratılmıştır, öyleki,
ölümsüzlüğe sahiptir, evrenle, ve geldiği ruhsal planla iletişimi
sorunsuzdur, ve hatta bulunduğu ortramdaki bütün varlıklarla
(ağaçlar, hayvanlar, ve bütün canlı yada bi,ze göre cansızlar)
iletişimi mükemmeldir. Ama ters çevirilip aşağıların aşağısına
atılmıştır. Artık evrenle ve geldiği ruhsal planla bağlantısı yok,
ve artık bulunduğu ortamdaki varlıklarla bağlantısı yok, ve bundanda
öte, hemcinsleriyle bağlantısı yok. BİR bilinci kaybolmuş ve tamamen
dualitenin içinde yokolmuştur.Süper bilinç hali, kendini en alt
bilince bırakmıştır. Çünkü Kali Yuga çağı başlamıştır.
İnsan yaşadığı dünyayla (gaia) enerji iplikçikleriyle bağlı olduğu
gibi, evrnle, ve gezegenlerlede aynı sistemle bağlıdır. Ve
gezegenlerin pozisyonlarından bire bir etkilenir. Ben astrolog
deyilim ama astrolojinin, her ne kadar ”astroloji, astronominin
fahişe kızıdır” şeklinde yakıştırmalar yapılsada, astronomiden daha
önemli olduğuna inanırım. Şöyleki, astroloji ile insan önce kendini
tanır, yıldızların ona çizdiği kaderden az çok haberdar olur, ve
bundan sonra bu bilgiyle astronomiyle uğraşması daha sağlıklıdır.
Buda yakın zamanda olacaktır.
Bize Kali Yuga çağını getiren yıldızların konumudur, binlerce yıl
önceden yıldızların bilgisine sahip olan VEDA lar, bize bu günleri
verdiğim linklerde okuduğunuz gibi, sanki yaşıyormuş gibi
anlatabilmektedir. Bu bilgiler EZOTERİK dediğimiz bilgilerlede bire
bir örtüşmektedir. Ve her ikisininde vaadi, bu çağın sonlanıp,
yıldızların yeni konumlarıyla bu çağın biteceği ve ”Altın Çağ”
denilen, insanın yenişden yükseliş dönemine gireceği çağa
geçeceğimizdir. Biz bu döneme ”GEÇİŞ” yada ”YÜKSELİŞ!! diyoruz.
Maya takviminin 2012 yi göstermesiyle bu tarihe büyük önem
atfedilsede, bu dönemin 2022 ye kadar süreceği bilgileri var.
Şimdi tekrar konumuza dönersek, Kali Yuga iyi olan herşeyi bozma
çağıdır, düşüş çağıdır, ve ve dejenerasyon çağıdır. Hiçbir sağlıklı
bilgi dejenere olmadan bu çağda varolamaz. Şamballa rahipleri, bu
dejenerasyonu yönetirler, ve gene kadim bilgilerin bize dediği, bu
çağın bitimine doğru Agartha rahiplerinin ortaya çıkıp, şamballaya
dur diyecekleri üzerinedir, çünkü ilahi plan gereği onların görevi
başlayacaktır.
Altın Çağa böyle geçilkecektir.
İnsan enerji iplikçikleriyle bire bir dünyaya bağlıdır, ve insanın
bu son delilik döneminde, aynı frekansta olan dünyada delirecektir.
İnsan hastaysa, dünyada hastadır, insan iyileşince dünya
iyileşicektir. İnsanın şu an ne kadar hasta olduğunu, çevrenizdeki
insanlara bakarak, yada yarım saat haber dinleyerek
anlayabilirtsiniz, dünyanında bu hastalığa nasıl cevap verdiğini,
küresel ısınma, ve diğer afetlerle birebir deneyimliyoruz.

Yorgan Kaydırma Tekniği

AtillaGenis | 25 June 2007 16:14

Sevgili dostlar, sizlere olan hizmetlerimin ardı arkası kesilmeyecektir.
Bütün çabalarım en doğru yöntemlerle sizi aydınlığa ulaştırmak
üzerinedir. Bildiğiniz gibi son dönemde New Age denilen yeni enerci
döneminde, hemen hemen hergün yeni bir öğreti, yada şifa tekniği ortaya
çıkmaktadır. Bunu ortaya çıkaran çok aydınlanmış varlıklar,
aydınlıklarının karşılığı olarak, bu enercilerin ticaretiyle kısa
yoıldan köşeyi dönmekte, hatta bazıları uluslararası ün bilem
kazanmaktadır. Peki siz kimin kızından aşağısınız? Sorarım size, sizin
neyiniz eksik? Siz hala neden bir yeni enerci çeşidi bulup, bu enerciyi
yayamadınız, da köşeyi dönemediniz? Neden biliyormusunuz dostlarım,
çünkü tekniğini bilmiyorsunuz. İşte bu Atilla arkadaşınız kalan
saçlarını süpürge ederektene, bunun tekniğini öğrenmiş, ve ücretsiz
olaraktana sizinle paylaşmaya karar vermiştir. Kendisi için bişey
istiyosa namerttir. Herşey evrenin en yüksek hayrınadır, e hepimizde
birer evren olduğumuza göre, herşey kendimizin en yüksek hayrınadır.
Hayırlara vesile olmasını dileyerek tekniğe geçiyorum. [önemli not, bu
tekniği yerine getirip başarıya ulaşanların, kazançlarının yüzde onunu
kredi kartıma aktarmaları, evrenin kuralları gereğidir, yatırmayanı
evren cezalandırır. Ben kendim için hiçbirşey istemem, bu tamamen
evrenin isteğidir.]
Tekniğimizin adı : Yorgan kaydırma tekniğidir.
Şimdi öğretiye geçiyoruz…

The Secret (sır) kitabı ne anlatıyor?

AtillaGenis | 10 May 2007 11:57

The Secret filmini izlemediysemde kitabı okudum. Çekim yasası
ayrıntılarıyla anlatılıyordu. Yabancı olan herşeye düşkün
olduğumuzdan, çekim yasasını anlatan Türk yazar Nil Gün’ün kitabı ilgi
çekmemişti, ama yabancı bir yazar yazınca, en çok satanlardan oldu bu
kitap.
Çekim yasası, ezoterik bilgilere azda olsa erişmiş kimselere yabancı
gelmez. Çünkü insanın yaratıcılığını anlatmaya çalışır ve yaratan
olduğunu anlatmaya çalışır. Bu yeni çağ bilgilerindeki ”BEN
TANRIYIM” ın karşılığına denk gelir, ama yüzlerce yıl önce bunu
Mansurun ”en-el hak” diyerek zaten beyan ettiğini unutmamaız gerekir.
Yani bilgi yeni değildir, sadece bu dönemde tekrar insanların ilgisini
çekmeye başladıki, buda içinde bulunduğumuz dönemin gereğidir.
Çekim yasası düşüncelerinizi kontrol etmeniz gerektiğini, doğru
düşündüğünüzde, düşüncelerinizi yaratabileceğinizi, imajlarınıza,
fiziksellik kazandırabileceğinizi söyler. Buda yeni bir bilgi
değildir, yeni çağla bilgileri içinde çok sayıda bu tür olmakla
beraber, bir hadiste ”düşüncelerinizdende sorumlusunuz” der. Demekki
araştıran akıla yeni bir bilgi yoktur. Yani bu güneş altında
söylenmemiş hiç bir söz yoktur.

Bir Melek olun

AtillaGenis | 02 May 2007 10:59

Bugün, her birinizden başka birinin yaşamında bir melek olmanızı istiyorum. Ve burada, bu bir arkadaşa, ya da bir yabancıya en basit şey, en küçük bir jest olabilir.

Bugün, yaşamınızda ilerlerken, etrafınıza bakın ve başka biri için yapabileceğiniz küçük bir şey olup olmadığına bakın, onlara verebileceğiniz bir hediye. Güzel bir şeyler söyleme, dikkatle dinleme, sevgi dolu bir jest yapma fırsatını arayın. Bir yaşamı aydınlatmanın/mutlandırmanın yollarını arayın. Ağır bir yükü hafifletmenin yollarını arayın.

Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bir gün harcayın, kendi yüklerinizin tahmin edilmeyecek boyutta kalktığını görürsünüz. Minnettarlık gülümsemeleri, minnettar bir yabancının sürpriz bakışı, bu şeyler sizi yükseltir ve kendi kaygılarınızdan uzaklaştırır.

İÇİNDEKİ KÖLEYİ ÖLDÜR

AtillaGenis | 29 April 2007 16:35

Annunaki, bir pirimatla kendi dölünü labaratuar ortamında birleştirdi, ve işçi sınıfı olacak ilk insanı yarattı. Buna LULU dediler. Daha sonra bu insanlar çoğaldı, bunlara KARABAŞLAR yada KARAKAFALILAR diyorlardı. Yaratılmış olan için, yaratmış olan elbetteki tanrıydı, onlarda bu tanrıların köleleri, hizmetçileriydiler, böyle yetiştirildiler, böyle eğitildiler. Tanrılar havalarda uçuyor, korkunç mucizeler gerçekleştiriyorlardı, onlardan hem çok korkuyorlar, hemde çok saygı duyuyorlardı. Onlara hizmet edebilmek onurdu onlar için. Bu katıksız saygı, annunakilerin insan kızlarıyla evlenmelerinden doğan yarı tanrıların kırallıklarındada devam etti, ve insan içsel olarak köleliği onur olarak kabul etmiş ve genlerine böyle işlenmişti. Kırallar, padişahlar, sultanlar geldi geçti, diğer halk bu zümreye kölelik yaptı hep.