İçimde bir taşın altına sıkışmışcasına durdurulamayan bir çığlık,
Hergün biraz daha özlüyor ölümlerini,
Oracıkta ezilmesini istiyor sana ait ne varsa hücrelerinin,
Biliyorum benden nefret ediyorsun.
Yo Yo aslında sen beni hiç umursamıyorsun bile…
Benim ismimin sonsuzluğu sıkışmış, ulaşmamışki senin buzlu sularına,
Belki de tam ulaşıcakken kirlettim beyaz düşlerimi.
Belki de en mucizevi son olacakken döndün pamuk sırtını bana.
Sen, günde bir kere dahi olsa bana gülen hayalin sahibi.
Sen, o hayale gülerek karşılık verenin sevgilisi.
Sen, asla bil-e-meyeceğin ve anlamlandıramayacağın bir yanlışa sürükleyen beni.
Sen, özür dilemeyi çok istediğim insan.
Sen sen sen, sensizliği bana hediye eden duyulmamış mukedderat.
Duy artık!
Sana benzeyen vakıalarla ilgilenmeyeceğim artık.
Bitirdim savaşlarını…
Yalnızca tarih yazmak için varolacağım!
özlem hakkında tüm yazılar
Aşkımın Tarifi
infine | 14 February 2010 11:54
Arçelik‘e aşkınızı tarif edin aşk pastanızı yapsın. Biraz tutku, bir tutam heyecan, bi çimdik özlem 🙂
Malzeme çok, dilediğini seç. Tüm malzemeler karışsın ve pastan ortaya çıksın.
Bak bakalım aşkı senin gibi tarif edenlerin en çok bulunduğu şehir hangisi?
Dününde Yitik Adam…
admin | 04 February 2010 10:59
Nasıl başlar insan dünden kalan özlemini anlatmaya? Dile gem vurmaz mı yüreğin bu sessiz çığlığı? İçten içe ağlamak değil mi bu? Çaresizlik değil mi? Geleceğe doymuş ama düne aç bir velet bedenimin taşıdığı. Düşüncelerimde var olan nefret kime bilmiyorum hiç. Geri gelmek istiyor ayaklarım. Sanki bu yol değil de zaman patikası üzerinde yürüdüğüm. Küçük bir veledim işte, geleceği tümden yaşamış da dünü unutamamış. Çaresizlik değil mi bu? İçten içe ağlamak değil mi?
Ölüm yok olmak değil her zaman. Ya da yok olmak ölmek… Mutluluğum budur benim. Dünün kulağıma bıraktığı o ince ses de yitebilmek. Gözyaşım aksın gitsin ne olur? O da dün olacak nasılsa. Özlemim o olacak. Vicdanıma döndüğümde yüzümü gün be gün, her ne ziyansa yüreğimde bileceğim ki tekrar özlemim olacak. Ölmek istemez ya insan, geleceğe özleminden hep. Bense geleceğe doymuşum madem, öyleyse ölüm yok olmak değil bedenimdeki bu koca velede. Geçmişte yok olmuş silik bir gözyaşıyım ne de olsa.
Gitmeyi ezberleyenleri durduramaz kapı kollarının tanıdık dokunuşları
kahvekokusu | 11 January 2010 09:33
www.fotolog.com
O gitti bir avuç tuz bırakıp kirpiklerime… Sırtımı yasladığım kayaydı şimdi devriliyorum yokluğunun üstüne. Zindan karası bir dehlizin yalnızlığını reva gördü, koynunda ısıttığı şiirlerimi ayaz bir geceye savurdu kül gibi… Yanık ve yarım bir sigara gibi kalakaldım, ne sönebiliyorum ne yanmamın anlamı var şimdi… O gitti aldırmadan alınmış hallerime, Süngüsü düşmüş bir savaşçı gibi kalakaldım ateşin orta yerinde… Kana susamış bir kurşun saplanıyor bu kez göğsüme… Kaç kez ölünür ki öldükten sonra?
Kefenime kan damlıyor vedalarından. Tırnaklarımla kazıyorum mezarımı, tırnaklayarak büyüttüğüm sevdayı gömüyorum içime… Layık mı bu sevda bu cinayete?
özlem yazısı
nazokiraze | 18 December 2009 18:47
Kış günü yazılmış yaz meyvelerine özlem yazısı.
Kışlık kavun olarak tabir edilen ,özellikle yılbaşı gecesi kavun yeme zevkinden mahrum olmak istemeyenlerin tavana astığı Kırkağaç kavunlarını bilmem ama ben kavunu özledim, kesmesi, zahmeti sırf zor geldigi için sevmedigim karpuzu bile özledim.(bir kavun içeceği subiya-sübye )
Çinde binlerce yıldır yetiştirilen kavun önce ülkemize ,sonra Avrupaya gitmiş olan bir meyve.Avrupa’da yaygınlaşması XIII. Charles tarafından Papa’nın sarayının bahçelerinde tesadüfen bulunması sonrasıdır.Fatih Sultan Mehmet’in de sevdigi tatlardan olan kavunun o dönem etli dolması yapılırmış( Evet kavunun ve elmanın etli dolması tüketilirmiş)
yağmurlu bir hava ve ilk özel kanal
nazokiraze | 16 December 2009 16:56
Yağmur başladı, yazı yazasım geldi ve bir şey araştırmak , yazıya uzun zaman ayırcak durumda hissetmiyorum kendimi, keyfe keder aklıma ilk geleni yazayım dedim, iyi ki camın kenarına koymuşuz bilgisayarı, yagmura daha yakınım, kararan hava ve yağan yagmur yazı yazma istegi uyandırdı. Her zaman derim şiir veya romantizm içeren yazıları beceremem, becerenlerden olsam bu hava ne ilhamlar verirdi bana kimbilir.
Ortaokula yeni başladıgım yıldı galiba, teyzemin kızı ile kapının önünde bakkalın çırağına sataşırken yukarıdan büyük teyze kızı çığırdı özel kanal çıktı televizyonda diye. Akşam mı, gündüz mü bilemiyorum, koşa koşa çıktık merdivenleri, Magic Box Star 1 kanalına uzaylı görmüş gibi baktık. Özel kanal bu dediler, sansür olmayacakmış, hatta o sıra Madonna’nın klibini verince kanaat getirdim , bundan kelli açıklı saçıklı birşeyler izleyecektik .
BİR TUFAN OLURUM SUSTUĞU(M) HER YERDE
elllllla | 27 November 2009 14:46
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
…
Yanlış adresteydik belki doğru.peki o adresi bizmi seçmiştik.yoksa birileri burda doğacak,büyüyecek,belli bir yerde yaşayacak yaşlanacaksınmı demişlerdi.eklemeleri,arada zaman zaman yer değiştirip mutlu olabilirsindi 3-5 günlüğüne!
ben çemberin dışında olmak istedim hep.
bana ait benim planladığım bir hayatta…
öğretmen ne olmak istiyorsunuz diye sorduğunda;
öğretmen,avukat,doktor,mühendis,hemşire diyenlere burun kıvırır ben pilot olmak istiyorum öğretmenim derdim kocaman sesimle.
ali ispiyonlardı…kitabımızda var öğretmenim.ordaki çocuğa bakmış.ne bilsin o uçağı yürütmeyi?
-yürütürüm işte,ne biliyon?
aliden alanen nefret ettim o günden sonra.komşumuzun oğluydu.annelerimiz iyi anlaşırdı.alinin babası iş hayatındaki bi takım sorunlar yüzünden tayin istemişti.kısa süre sonra okuldan,mahallemden ve yaşadığım şehirden ayrıldı.kendime aliden nefret ettiğim için kızmıştım.nedenini anlayamadan…
ali gitti…
yıllar geçti…
ben pilot olamadım…
zaten uçağada belli bi yaşa kadar binemedim korkudan.ama gökyüzünü hep sevdim.kuşları,uçakları,özgür olmayı,kanat çırpıp olmak istediğim yerde yaşamayı sonra sıkılınca ayrılmayı…
…
şimdiki aklım olsa
aliye uçaklardan selam gönderirdim.alırdı…
öğretmene asker olmak istiyorum derdi.oldu.canım arkadaşım.
arada hala sinirime dokunur telefonda.
-kız aklın hala havalarda mı?
gülüşürüz…
özlüyorum herşeyi…
çocukluğumu belki…belki istediğim hayal ettiğim gibi yaşayamamayı!!!
bu günlerde bir tuhafım…
gariplilk denen kuyudayım..
gidip saçlarımı boyattım,kestirmeye kıyamadım.lensleri atıp gözlüklerle idare etmeyi düşünüyorum bir süre…şu sıralar annem yanımda.ona sormadan gidip köpek aldım.adı haydut…
(zaten sorsam izin vermeyecekti)
eve almadı onu:( kapıcının oğluna verdik.
bir sevindirik bir sevindirik çocuk sormayın…
(annem gidince geri alıcam,çocuğun bundan haberi yok)
kahveyi abartıyorum…
nankörsün kızım sen diyor kuzenim arda…
nankörmüyüm?
galiba evet.ne yapayım?
bu günlerde böyleyim.hüzün denen garip bir kederdeyim…
…
okuluma zaman yolculuğu
taha3045 | 25 November 2009 09:46
Öğretmenlerin hakkı ödenmez, öğretmenim canım benim gibi bir yazı yazmayacagım, bu öğretmenlerin hakkının ödenemeyecegini değiştirmez tabiki ama ben anılarıma yolcuyum bugün, kara önlüklü günlerime gittim, geldim, sanki zaman makinem vardı.
Tahtadaki hece fişleri gözümün önünde, gidip tuttum onları, artık kocamanım ,boyum yetişebildigi için rahatça elime alabildim, tahtada gerilmiş kınnap denen sert beyaz ipte asılı duruyorlar ve tahtada oldugu gibi tebeşir kokuyorlar.Heceler ellerimden dökülüyor süt, gel,di,git,iç,ders,mek,mak
Çizgiyi Aştığında Zaman
Colpadan | 11 November 2009 17:34
Geçmişi düşündükçe içim sızlar bazen
Ah o eski şarkılar, gençlik ve aşk
Özlemle baktığımda nostaljiden
Dindirmez hüznümü mercanköşk
BU DA GEÇECEK Mİ?
kahvekokusu | 02 November 2009 15:16
Nefesinle can bulup, sesinle can verecek bir tek cümlenin iki dudağının arasından dökülüp bana gelmesini öyle çok bekledim ki… Kaç saattir sürüyor bu intizar ya da kaç gündür, saymadım… Batan güneş, işte bir gün daha bitti haberini alay edercesine fısıldarken kulağıma, her sabah yeni bir umut ekleyip bir önceki güne, bekliyorum aynı musaberet ile… Belki bugün diye…
Kahvaltımı sensiz yapıyorum… Tadı tuzu yok hayatın… Çayım hep acılara demliyor kendini ve hep boğazımda bir düğüm…