Nefesinle can bulup, sesinle can verecek bir tek cümlenin iki dudağının arasından dökülüp bana gelmesini öyle çok bekledim ki… Kaç saattir sürüyor bu intizar ya da kaç gündür, saymadım… Batan güneş, işte bir gün daha bitti haberini alay edercesine fısıldarken kulağıma, her sabah yeni bir umut ekleyip bir önceki güne, bekliyorum aynı musaberet ile… Belki bugün diye…Kahvaltımı sensiz yapıyorum… Tadı tuzu yok hayatın… Çayım hep acılara demliyor kendini ve hep boğazımda bir düğüm…Nasıl bir sessizlik bu gömüldüğün? Ömrümün yaşanılası anlarından çalıp hasrete eklediğin nasıl bir suskunluk?Oysa en suskun zamanlarımda sen dillendirirdin hasreti… Sen anlatırdın aşkın aşılmaz dağları aşan serüvenini. Hani yollar ayırmazdı bizi? Bir sevda masalına uyumuştuk, bir karabasana mı uyandık şimdi?Aynı yerden kaç kez vurdun beni… Ya da ben kaç kez izin verdim canımı yakmana… Yarası ağır, kanamalı bir hastanın can telaşı içindeyim… Kimse yok sesimi duyan… Ve sen kapatıp telefonlarını ‘banane’lerin umursamaz rahatlığı içindesin… Hani sevmiştin beni?Ne çok soru var aklımda belki de hiçbir zaman soramayacağım.Hesap soracak bir adresin olmasa da elimde, elimde kalanlarla beyan-ı hal içindeyim her gece… Hesabını tutmadım sihirli sözcüklerin. Yine de hepsi bir bir geliyor aklıma… Gecenin bir yarısı dilleniyor anılarım… Kulağımda söylediğin türküler…”Bir daha vursa idi nefesin nefesime…”Bir sonbahar akşamı akıp kalbimin içine, susturup hayır sesimi, durdurup isyana kalkan yüreğimi “Tut elimi can, bırakmam ölüm olsa” demiştin… Tuttum elini… Elin ateş olsa tuttum… Cüzamlı bir tene mahkûm olmuş gibi kaçtın benden… Özgürlüğünü arayan bir güvercin gibi uçtun elimden… Hani sevmiştin beni?Bir otogarın bilmem kaçıncı peronunda sana gelen yolları ezberleyerek, düşmüştüm yollarına… Yüreğine ayaklarımla geldim… Sen o yüreği ayaklarınla çiğnedin… Son öpücüğü alnıma koyup gittiğin günden beri, bir kelebek öldü sol yanımda… Ve hala sıcaklığı omzumda başının… Hala kırılganlığım bıçak ucunda… Bu da geçecek mi?Taş sokaklarında türkü söyleyerek, sendeleyerek, birbirimize tutunarak yürüdüğümüz kasabada, ayak izlerimiz duruyor mudur hala? Senden kilometrece uzakta penceresiz, nefessiz, sessiz ağlarken yokluğuna… Gel demiyorsun, sürgünde miyim yoksa?Sesini geceye katıp söylediğin türküler bensizliğinde dönüşmedi mi isyana? Ağıt oluyorum her gece, düşlerime düşen çocukluğumla beraber… Yalanlarınla büyütüyorum seni… Sen şimdi kim bilir kaçıncı uykusundasın vefasızlığın… Ninni sevgilim ninni…Bilmiyorum bu da geçecek mi?
yorumlar
musaberet = sabır?
geçecek.
kahramançayırlı evet müsaberet sabır demek
Çayım hep acılara demliyor kendini yine kahvekokusuyüreğine sağlık..bu da güzel
Zamanla herşey geçiyor.
çok güzel yinediğerleri gibi…
her yazdığını beğenerek okumaya başladımher yazını tutmaya başladımhadi hayılrsı:)
sezen aksu’yu yad etmeden olmaz:geçer, geçer bu da geçer daha öncekiler gibigeçer, geçer bu da geçer neler neler geçmedi ki
*_*
muhteşem!!!
gerçekten
gecenin bu saatinde okuduğum için minefesim kesildi..süper, süper:))
tutmaadan olmaz:)
ruhsal derinliği olan, güzel bir yazı çok beğendim
Bu yazının üstüne ben acı kahve istiyorum.. sen istersen geçer, gündemde tutuğun sürece geçmeyecektir..
Yazın güzel olabilir ama ben gidenin ardından ağıt yakılmasına, gidene değer verilmesine ve hala özlenmesine kızıyorum kahvekokusu
akonı, yazdığımız her şey yaşam felsefesimizi oluşturmaz. böyle düşündüğümüzü ya da bunu yaşadığımızı da göstermez..ben de böyle düşünmüyor olabilirim ya da böyle bir şeyi yaşamamış da olabilirim. benim edebiyat anlayışıma göre insan yaşamdığı hatta inanmadığı bir olayı, olduyu ya da durumu empati yöntemiyle kağıda dökebilmelidir.zaten birini çok sevmek, aynı ölçüde onun seni sevmesi, ayrılık ya da kavuşma herkeste aynı ölçüde aynı boyutta yaşanmaz.
Sadece kendimizi kontrol edebiliriz ama bunun için bir başkasının kontrolü altında olmamamız gerekir..
geçecek….
Geçmeyeceeek.
herkesin geçtiği kendine
Geçen geçene.
geç bunları anam babam geç bunları
her ne kadar geçti, gitti denilse de izi kalacak
On puan on puan on puan, yüz puanla şampiyon oldun akoni..
bence duygusal ritminin yanısıra çok reel bir boyutu var yazının..yaşanır çekilir…ve bazen öyle bir ana gelir ki yazarın dediği gibi geçmişte yaşadığınız acılara bakarsınız..hafiflemiştir ızdırabınız…o zaman dersiniz ki…bu da geçecek mi? yalnızca kadınlar telefon beklemez, yalnız kadınlar terk edilmez..şu satırları ruhumun en derininde duydum…çünkü yaşadım..geçmiyor tam olarak..hafifliyor…önemini yitiriyor ya da..saygılar:))
akoni, on numarasın gerçekten:)) bir yaranın bile izi kalırken bir sevdanın kalmaz mı dostlar? yastıkta kokusu kalır, ruyada hayali kalır, sokakta ayak izi kalır..kulakta sesi kalır..üstüne sinen sıcaklığı kalır…kalırda kalır..allah allah ben de ne güzel kelam ettim dostlar:))
…
ben dün gece üye oldum..yazarın diğer yazısındaki tartışmaya katılmak için..bu sabah tüm yazılarını okudum..hepsi mükemmele yakın…ha mükemmel var mıdır o da tartışma konusu edilir..yazıyı nasıl tutyoruz, yardımcı olursanız sevinirim.
teşekkürler viyolanist. başlığın solundaki yıldız tıklıyorsun.
🙂 güzelmiş.
her neyse geçecek mi dediğin geçmesinki sen hep böyle duygu dolu yazılar yaz
zehir gibi kana karışan ve panzehiri olmayan sözleriyiki buldum seni
DAĞ RÜZGARIKaderde senden ayrı düşmek de varmışDoğrusu bunu hiç düşünmemiştim…Seni tanımadanHele seni böyle deli divane sevmedenYalnızlık güzeldir diyordumAl başını, kaç bu şehirdenUfukta bir çizgi gibi gördüğün dağlaraRüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere gitGit gidebildiğin yere git diyordumOysa ki, senden kaçılmazmışYokluğuna birgün bile dayanılmazmış.Bilmiyordum…Yine de dayanmağa çalışıyorum işteBir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyenGeçen bulutlara sesleniyorum ellerin diyeRüzgar güzel bir koku getirmişseSaçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorumYaşamak seninle bir başka zamanıBir başka zamanda seni yaşamakHerşeyden önce senElbette senMutlaka senİster uzaklarda olİster yanıbaşımda durSen ol yeter ki bu zaman içindeBen olmasam da olurSeni bir yumağa sarıyorum yıllardırBitmiyorsunÇaresizliğim gün gibi aşikarSu olup çeşmelerden akan güzelliğinİnceliğin ışık ışık yüzüme vuranSen güneş kadar sıcakTabiat kadar gerçekSen bahçelerde çiçekler açtıranSudan, havadan, güneşten yüce varlıkSen, o tek sevgi içimdeSen görebildiğim tek aydınlıkBir nefes de benim için alHavasızlıktan öldürme beniBulutlara, yıldızlara benim için de bakSusadım diyorsamBir yudum su içmelisinBen yorulduysam sen uyumalısınEllerim sevilmek istiyorSaçlarım okşanmak istiyorDudaklarım öpülmek istiyorAnlamalısın.Ağaçların yeşili kalmadıGökyüzünün mavisi yokBu dağlar o dağlar değilRüzgarında kekik kokusu yokKim bu çaresiz adamBu kan çanağı gözler kiminKaç gecedir uykusu yokGündüzü yokGecesi yokYokYokAnladımSensiz yaşanmaz bu dünyadaİmkanı yok.
yazının beni götürdüğü yer işte bu şiir
sen mi yazdın güzelmiş
bu şiir bana şu şarkıyı anımsattı 🙂 müebbet yemişsen işin zor af çıkacak diye bekle işin yoksa haluk levent haluk levent biliyorum ki hiç alakası yok ama anla işte
sımulten ümit yaşar şiiridir. unutmuşum yazmayı kalısın. haluk levent şarkısı da güzel gitti üstüneben anladım:)
kalısın ne yahu haklısın
Ömrümün yaşanılası anlarından çalıp hasrete eklediğin nasıl bir suskunluk?…ne kadarda güzel bir cümle buemeğinize sağlık…hissederek yazdığınız o kadar belliki.ya yaşayarak ya yaşanılana şahit olarak.geçmez dediğimiz herşey geçiyor ama.ya durmadan ağlayarak ya zamana bırakarak…
yorumlar için teşekkürler. ayrıca şiir için de öyle osghur:)elllllla sağol:)
olsun olsun öyle kalsın sonumuz benzemesin amen
geçiyor ama acıtarak… tüketerek..her defasında..