Öğretmenlerin hakkı ödenmez, öğretmenim canım benim gibi bir yazı yazmayacagım, bu öğretmenlerin hakkının ödenemeyecegini değiştirmez tabiki ama ben anılarıma yolcuyum bugün, kara önlüklü günlerime gittim, geldim, sanki zaman makinem vardı.

Tahtadaki hece fişleri gözümün önünde, gidip tuttum onları, artık kocamanım ,boyum yetişebildigi için rahatça elime alabildim, tahtada gerilmiş kınnap denen sert beyaz ipte asılı duruyorlar ve tahtada oldugu gibi tebeşir kokuyorlar.Heceler ellerimden dökülüyor süt, gel,di,git,iç,ders,mek,makKahretsin sivri çivi bulup getirdiğim ve üzerine kocaman ismimi (Mert) kazıdıgım sıraya, başkası kırmızı kalemle Ali yazmış, önce kazımış sonra yazmış, tam adımın üzerini kapatmış, ama hala Mert yazısı belli oluyor iyice baktıgımda.Dolaştım sınıfı, unutkan Yasemin yine ünite dergisinin unutmuş, zaten ondan başka eşyalarını unutan yok, elma, silgi, kaşkol hatta beslenme çantası.Zaten beslenme saatinden sonra elmasının çöpünü de sıranın altına koyar hep.Zil çaldı, el ile çalınan çan şekli zilin sesi beni kendime getirdi, acıkmışım, kantine gidip simit kuyruguna girmem lazım, ama yakamın bir iliği yine kopmuş, haftada iki-üç kere dikile dikile hali kalmadı, zaten ilik gitti annem onu dikiş ipliğinden oluşturuyor. Nasıl bu hale gelebiliyorsunuz diye hayıflanıp ta duruyor, oynamayalım mı? Geçen eve kapkara önlüğümde sırtımda kocaman bir ayakkabı iziyle gittigimde de patakladı beni, ne yapsam olay oluyor.Gri önlüklü önlüğüyle zili çala çala önümüzde, arkamızda dolanan kadın bana kafayı takmış, habire bana bakıyor neyse hemen yerimi alayım sıramda.Öğretmenim kaçık çorabıyla yine sahnede, ben ondan daha uzunum artık ama elindeki ince çubukla her an pataklacakmış gibi birşeyler söylüyor ve bagırıyor , az önce dövdüğü çocugu şimdi kucaklıyor.Ben ona kızgınım okumaya geçenlere herkes kurdela takar, bizimki değişik olsun diye karton elma verdi ödül diye, ben kocaman elmayı nereme takayım, kimse anlamayacak çalışkan olduğumu.Okulun havasını içime çektim son kez, bir daha ne zaman geçmişime yolculuk yaparım bilinmez, ortaokula geçince kızlardan gelen anket defterlerindeki , dergilerden kesilmiş ünlü resimleri ve ıssız bir adaya düşülünce yanında götürülecek üç şey türünden sorular için bir kere daha gidebilirim belki geçmişe.Otuzlu yaşlarda ilerlerken yokluğun varlığını öylesine özlemişimki, herşeyimiz yoktu ama pek çok şeyimiz vardı. Sürekli bağıran, çağıran ama nedense annemiz gibi bizi elleriyle besleyen kadını çok özledim, herkes bilir ilkokul birinci sınıf öğretmenlerinde ayrı bir babacanlık, anaçlık vardır, güven verir, pataklanılsa da kızılmaz, o annedir, babadır, tek tek ödevlere bakar,imza atar, eli öpülesidir, unutulmayasıdır, zaman yolculugu konulu hayallerde başrol oyuncusudur.