İftar vaktine yaklaştıkça evde bir koşuşturma başlar, top patlamadan sonra hazır olmalıdır.Misafirin bol olduğu sofralardır. Bazen soğuk çorba içmen gerekse bile müthiş bir lezzeti vardır.Hurma ile açmayı tercih ederim, gün boyu hayal ettiğim tatlılar ise sanki hayal ederken yemişim gibi gözüme farklı görünür.Annem hep “karnın açken alışveriş yapma” derdi. Sebebi mucizesi bu olsa gerek. Annem bu işlerden çok iyi anlardı bana da anlatırdı ama ne kadarını tam hazmettiğimi zaman gösterecek. Şimdi annemden çok uzakta tek başına buruk bir sofrada zeytinle açılacak olan bir Ramazan’dayım.Aile her şeymiş, hayatın lezzeti hurma ile açılan oruçta değil de o sofrayı paylaştığın insanlarla berabermiş. Ne geri gelir o günler ne de ben gidebilirim. Hayatın elimden aldığı bir güzelliği daha yitirmeniz üzüntüsü içindeyim.Sahur için annemin hazırladığı hamur işlerinin kokusu burnumda tütüyor da iştahım kesiliyor, bazen kalkıp bir bardak su içip yatıyorum. Annemi ve o güzel eski Ramazan günlerini anmak ruhumu doyuruyor.
yorumlar
:((
gurbette Ramazan ancak böyle yaşanıyor.
Zenginlerin zenginlere ziyafet sofraları hazırlamasına karşıyım, davetlere karşıyım, yardım ayıdır Ramazan ayı..
haklısınız.hem yardım ayı hem de zengin, fakir bir sofrada olmalı.ailenin yanında olması da çok güzel olurdu:(
şimdilerle körler topallar birbirini ağarlar olayına çevirdiler.zenginler iş yemeği gibi bakıyor olaya.eskinin düzeni kalmadı, tadı da öyle.
bir arkadas vardi okuldan.ramazanda iftar cadirlarina giderdi yemek yemeye. sanki evinde yemek yemeye parasi yok. ne insanlar var ya
gerçekten yiyeceği olmayanlar da gururundan gitmez aç otururlar evlerinde.
dünya ne garip bir yer oldu!
eskiden sofraların bereketinin sebebi de buydu.
anneniz akşam menüde ne hazırlamış?
Annenden uzaktasın diye üzüldüm şimdi:(menüde domates çorbası, pilav ve taze fasülye vardı.
mercimek çorba, tavuk sote, fırın makarna 🙂
tarhana çorba, pilav barbunya.