bildirgec.org

haytaazrail

11 yıl önce üye olmuş, 15 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Kabak kafalı,dünyalar güzeli bebek:)

haytaazrail | 07 March 2010 16:21

Dvd den, “vanishing point” adıyla bir amerikan filmi izledim; Filmin başrolünde “trt” ekranlarında avukat petroçelli dizisi ile tanıdığımız, Barry Newman oynuyor..
Film, bir otomobil satıcısının, kowalski den bir imkansızı istemesiyle başlar. Kowalski, iyi bir sürücüdür, kendini özel hayatını ve kariyerini tekrardan rayına oturtmak uğruna teklifi kabul eder. 20 saatlik bir yol katedecek ve imkansıza yakın bir sürede, belirtilen saatte otomobili satıcının galerisine teslim edecektir.
Kowalski marşa basar; güneş ve renkler birbirleriyle çekişirken asfalt madeni donuk parıltısı ile Dodge challenger v-8 in altından kayıp gitmektedir.. Kowalski’nin tek dileği yağmurun yağmamasıdır.
yol boyunca “no rain no rain”diye dua eder. katedeceği eyaletlerin yerel radyoları, sokak çeteleri, militan guruplar o’nun kişilğinde adeta kollektiv özgürlüğün tadını çıkartırlar. Kowalski için zaman daraldıkça yasalar da önemini yitirmektedir.. trafik kuralları, hız sınırı vb. şeyler umurunda değildir. her eyaletin yasasını çiğneyerek, peşindeki yüzlerce polis ekibine rağmen yol almaktadır.. olay öylesine büyür ki, adeta tüm amerika bu serüvenin takipçisidir..
Federal güvenlik daha fazla bu duruma müsamaha gösteremez,
vakit gelmiştir; o vakit herşey kararır, herşey söner.. her canlı siner. Kowalski, son etapta, tek çıkış yoluna kurulan, iş makinalarından ibaret çelik yığınına çarpar.. o ana kadar, onlarca badireyi atlatan Kowalski için hayat bitmiştir..

canım sıkılıyor desem, canın çıksın derler

haytaazrail | 05 March 2010 09:42

Ne zaman güzel bir çığır açmaya meyletsem, birileri çıkıp şu fazileti berhava edip giderler..
bu cinnete öncülük eden zatlar nereden nasıl peydahlanır, hangi mübhem bir emrin beyanı hangi müchel bir hükmün tafsili ile yaparlar bunu, cidden merak ederim..yaptılar diyelim; hangi mükafata vesile olurlar acep?
kimseden ilm-i kamil olmalarını beklemek gibi bir muradımız olmadığı gibi, böyle bir zorunluluk da yoktur..
imdi,
canım sıkılıyor desem, canın çıksın derler..peki neydek usta? bir duygu düşmanlığı yaşanıyor alıp başını gitmiş.. müsamaha yok. ne yazalım.? kalemlerin birbirine meyletmesi, kaynaşması gerekir dedik, gereğini yaptık kıyamet koptu.. öyle ya, uzun zamandır yanlış adreslere giden mektuplar gibiyim; en haylaz tarafımı bulup çıkarıyorlar, hep dışlanan kapıcı çocuğu gibi muamele görüyoruz.. alışkınız. ne aforozlar yaşadık ne kavgalara girip çıktık,kangren olmuş nice cümleler kurduk.. ilahi koza.
şimdilerde yeni bir projem var; kitap yazıyorum. ciddi ciddi yazıyorum. ancak buradan birkaç yazarın iznini almam gereken “alıntılar” meselesi kafamı kurcalıyor.. nasıl yapacağımı bilemiyorum.hepsi de bana gıcık.kesin siktiri çekerler. bakalım deneyeceğiz iş oraya varsın..

ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

haytaazrail | 04 March 2010 09:50

çatışmanın tam ortasına düşmüşüz,
iki boş mermi kovanı gibi..
canhıraş kavgasındayız sokağın
ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

biz ise,
yol hazırlığı içindeyiz bir son seferin
uysal bir çocuk kadar boyun eğmişiz kaderimize
asi bir eşkiya kadar da hizipleşmişiz sanki..

oysa ki,
penahı yok metropollerin,
illegal bir eylemin masum sanıklarıyız işte..
sen bana ben sana sığınıyoruz ardımıza bakmadan
boğularak, kavrularak,yanarak..

bir yandan,
ak-pak alnımızı okşuyor rüzgar, anne eli yerine..
yitirdikçe bulup, öldükçe doğuyoruz her seferinde
arz ve sema şahit ki,
bu hengamede bile düşürmüyoruz aşkı yere.

kan ve anason kokuyorum intiharlarımda..

haytaazrail | 03 March 2010 14:44

sancılı şiirler doğuruyorum
her birinin adını sen koyarak..
oysa her çarşafta çıkmayan ihanet lekesi..
geleneksel yalnızlığın içinde,
kan ve anason kokuyorum intiharlarımda..

oysa, sicim kadar kendine sarılmış,
bileği kesik aşklara gülüp geçerken,
her taşın altında yosun tutmuş,
ölü çocuk cenazeleri ağıtlara şahlanıyor yine..
ben kendi ölümümü düşlüyorum ne güzel..
sen kendi ölümünü..
yaşamın sır gibi çözüldüğü yerde…

İçinde gizlediğin inci benim, yapıştım yüreğine…

haytaazrail | 02 March 2010 16:12

Üşüyen sözcüklerimin ucu yanık mektuplara dizilişi… Hasret türküsü kadar ağır, ezik ve hummalı bir özlemin kalp çarpıntısı. Güneşin Solgunluğunda açılan akşamsefası ve fasl-I baharın son girizgâhı… En büyük yeminin kefaret istemeyen bedeli, ben sana yazılıyorum sen tevhit ettikçe kaderi…

Uslu çocuk kimliğimin yaramaz ve sevimli kaçamağı… Anne teni, baba evi kokusunun vuslata döşenmiş taşlı sokağı… Komşu bahçenin yasak meyvesi, dizlerimi kanatma pahasına çaldım seni…

Gönlümün İpi kopan uçurtması, bıraktım rüzgârına yön tayinini… Savurdum özgürlüğüne ruhumu… Al sende birleştir beni… Gözde olmasan da özdesin, hatırdasın daima… Meleklerin kanadına yazılmış sevdam, tüm meşakkatinle istedim seni…

adam asmaca:)

haytaazrail | 01 March 2010 10:56

Adam asmaca oynuyoruz kayıtsızlığına gülerek hayatın. Ağzımızdan çıkan her harfle biraz daha boğuluyoruz, kendi kurduğumuz dar ağacında. Ağzının kıvrımında eskiden kalma bir dudak izi. Ruj gibi yapışıp kalan anıların tenindeki bellek yitimi. Sen hatırlamıyorsun ilk söylediğin harfi, ben unutmuyorum. Bulamadıkça cevabı olmayan soruları biraz daha bulanıyoruz şüphelere un gibi…

Eskicilere satıyoruz hafızamızda biriktirip, özenle sakladığımız geceleri. Kimse istemiyor, kimse üstüne almıyor, kimse görmüyor bu cinneti. Arka bahçemizde ölü aşklar her gece hortlamaya meyyal.Ben sana sarılıyorum, sen beyaz bir çarşaf oluyorsun geçmişe belenmiş bir suretle. Yakamozları kırpıyoruz denizde el ele, oysa çok ay vardı kuyudan çıkarılacak.

only bitter coffee..

haytaazrail | 26 February 2010 09:47

Sözler uçuşuyor, her zamanki sözler
avuç açtırıyor insana bir damlacık aşk için
“bana bak,bana bak” diyorum son durağım
“var mı lan ölümden öte ölüye bir işkence?”
Sözler uçuşuyor, yetim kalmış sözler..
saint george’ye mumlar, toprağa menekşeler dikiyorsun.
ben ise şapşal gönlümle bakıyorum,
şu siktiğimin mumları, ne zaman götüme girecek diye..

işte sana bir ölü..

so at my wake serve
only bitter coffee..

Galata,yoldaşım ve sela vakti..

haytaazrail | 24 February 2010 17:39

Tevekkeli değil; duyguda ve ifadede inceliğin, belki de en güzel ilhamlarını istanbuldan almışlardır edipler..
Geçenlerde can yoldaşımla, Galata mevlehihanesine gitmeye karar verdik; Ne yazık ki, mevlehihane restorasyonda imiş.. Boynumuz bükük geri döndük..
Kule dibine indik, yıllarca evvel buralar namlı kabadayıların, mirasyedilerin, mabeyincilerin eğlence mekanları imiş. şimdilerde, antikacılar ve hediyelik eşyalar satan ufak tefek dükkanlar var..
Günlerden cuma idi. Hava açık, güneş olanca aydınlığını ve sıcaklığını bizlere saklamış sanki.. yoldaşım ayrı ısıtıyor o ayrı ısıtıyor.. Karşımızda Galata kulesi, bütün haşmetiyle çağırıyor bizi..
Deniz seviyesinden yüzkırk metre yükseklikten, nefs-i istanbulu ve haliçi temaşa ediyoruz; Şimdilerde tarihi yarımada denilen yer, boğaziçi, anadolu kıyıları, kızkulesi, salacak..
Birdenbire gök gürültüsü gibi bir ses dalgası yayılıyor kentin kubbesine; Nuruosmaniyeden, yeni camiiden, sultan ahmed’den, velhasıl 41 minareli emsalsiz siluetten, bir anda akan sela sesleri.. dört bir yanımızda uçuşan, martılar, güvercinler refakatinde derin ürperişler içinde sihirli bir aynadan seyreder gibi izliyoruz bu asude şehri..
Hayret! şu mevsimde rüzgar bile uykuda sanki, boğazın ve sarayburnunun akıntısı usul usul.. haliçin altın suları içinde pupa yelken çektiriler, yorgun mavnalar avare duraklar arasında dolaşıp duruyorlar..
Günümüzü pera’da sonlandırdık ama sizi her noktası ile kendine çağıran bu kentten uzakta ölmek vehmini konuşa konuşa evimize, boğazın karşı kıyısına doğru yöneldik..

en iyisi tiner çekmek şerefine..

haytaazrail | 07 January 2010 11:32

Adını bile unuttukları bir şehrin,
güneşi altında koşuyordu mülteci çocuklar..

sukutları isyan,

biri kız biri oğlan..

Bu şehrin, iskelet kokan sokaklarında mı?
“güzel günler göreceğiz” diyordu kız..
çekingen yürüyüşlü oğlan bilirdi ki,
ölü doğmuş,
gecikmiş bir cenazenin kalıntılarıydılar onlar..

şehir korkunçtu..
oysa bu şehirde,
kendi nehrinde kendini kirletenler de yaşardı..
parlak asfaltlarda, parlak arabalarda,
köpüklü şampanyalara ayarlı siperler kazarlardı..

kız dedi ki,
akacak mecra yok ben de bilirim..
yine bilmekteyim,
kalbi tacize uğrayanlardan da olsak,
bil ve boşverme sakın,
asla asla yıkılanlardan olmayalım..

Aşk’a hicret..

haytaazrail | 05 January 2010 13:34

Adettendir, sırtından zıbalamak adamı,
nadide kurşunlarla men(zil)lerine zil olmak..
Adettendir,
eceline adamın, hayasızca işemek..
yavşak ağızlarla feylosofça kişnemek..

adettendir,
kim vurduya gitmek, yerin taa dibine..
Bilirim, kentten- memleketten,
götten menkul, insan manzaraları..
bilirim, beis yok..

ve,
olup bitenden habersiz “sen”
ömrü ömrüme biçilmiş,
boynumu al dediğim “sen”
ve,
henüz, benden içeri girmemişken,
yokluğunda savaşa girdiğim,
kanayan yerlerim de cabası iken,
geldin işte, şahane yolculuğumun rehberi..