elim kolum sağım solum sobe. bir hababam sınıfı edasında “neler oluyor hayatta?” diye sorgusu sualsiz koştur koştur dinlendirmek istiyorum anılarımı. ne zamandı, hangi ana tekabül ediyordu bilmem ama benim en sevdiğim çiçek bahçeden çaldığım eriklerdi. off onu tuza basıp katır kutur keyifle yemesi yok mu, değmeyin keyfime.

bir gün yolda bulduğum para ile 15 tane eti puf alıp miğdeye indirmeme ne demeli? Üstelik hepsini kakaolu şekerleme kaplamalısından almıştım.

benim en büyük savunma ve saldırı mekanizmam dişlerimdi. acımadan ısırırdım alimallah! yeterki kafamın tasından bir kısa devre olsun. küçük sigara poşetlerinde avladığım ve sonra serbest bıraktığım arıları unutmamak gerek tabi ki.çok iyi hatırlarım yaz ortasında dağdan kar getirmişlerdi kamyonla. ne mi yapılıyor o karla. cüzi bir fiyata satılır o kar ilgililerine ve üzerine pekmezi dökersiniz. hmm mis gibi pekmezli karsampaç olur size. işte o gün heveslendiğim mavi üzerli çizgifilm karakterli naylon çizmemi giymemle dışarı koşmam bir olmuştu. sonrası ne mi? bir posta dayak! ayaklarımın ısırılması da cabası tabiki (annem tarafından!) valla hiç sormayın, hepiniz bilirsiniz ki her annenin içine testere serisinden biri kaçmıştır muhakkak o_Oneyse efem, yine günlerden bir gün şahsına münhasır yaramazlık peşindeyken gözüme kestirdiğim ilk şey komşuya yurt dışından gelen krem kutusu oldu. koca kutuyu hem komşu çocuğun hem kendimin saçına başına, eline yüzüne sürterek kardan adama çevirdim. tabi annemler tarafından basılmamız, komşu kadının kremi şampuan sanması ve annemin bunu banyo esnasında anlamış olması o_O. gülmekten yere yıkılmıştı kadıncağız.sormayın anacım, çelimsiz, çiroz, hiç bir şey yemeyen ben ne yaramaz, ne şeytan kaçkını bir velettim.