bildirgec.org

ayrılık hakkında tüm yazılar

zehr-i girdap, akşamlar…

astral | 24 February 2010 10:38

Parada leke kadar izi yok şimdi bu akşamların… Şehvet-in meçhul tendi bir zamanlar; şimdi zehr-i girdap, akşamlar…

Nankörler denizinde dehlizler yorulur mu? Sır tutar mı denizde kayalar? Her anı sana birer kaya olarak döndüğünde hala akşamlar o kadar sakin midir; hani kendini gecenin kollarına huzurla bıraktığı akşamlar…

O saatler ki, -çok düşünmüşsündür- gündüzle gecenin ortası; şehvetle ızdırabın ortasıdır, aşk… İşte o kadar, işte o kadar.

İşte o kadar dediğin hiçbir şeyin, hiç de o kadar olmadığında, hayallerin leğendeki kağıt gemiden daha korunaksızdır.

Bir çocuk için bu eğlenceliyken senin ayaklarının yerden kaymasıdır ki, bir yandan da tutman lazımdır kendini; hiçbir şey çaktırmadan devam etmen gereken bir yaşamın vardır çünkü.

Çünküleri çoktan, çoktan geride bırakmak isterdin oysa ve en güzel günlerinin onunla geçmesini… O gitmişken ve yalan şerbetinde boğuluyorum demekten yorulmuşken; yaralı bir hücre gibi tedavi etmen gerekir kendini.

Yeni baştan, devamlı ve elbette zorunlu olarak; böyle olması gerekiyor. Oysa bütün zorunlulukları çöpe attığımız bir düzlemden gelmiyor muyduk, el ele… Güldürme beni, el ele mi?

Gölgeler Açık Veriyor3

astral | 23 February 2010 09:45

corbis.com
corbis.com

Can, pencereye doğru yaklaştı. Evin salonunda oturuyorlardı. Çokta büyük olmayan bir salonları vardı. Salonun en güzel yanı bembeyaz, salonu ışıl ışıl yapan tülleriydi. Güneş giren bir evleri vardı.

Tüller, mobilyalara uyum sağlıyordu. Sıcacık olumlu bir etki yaratıyordu eve girer girmez. Hem öyle yarım da değil aşağı kadar uzanan tüllerden.

Salonun üç tarafında da pencereler vardı. Can’ın sırtı dönük bir yandan dışarıya bakıyordu. Dışarı aydınlıktı, zamansa öğleden sonraydı.

Kedinin laneti..

pillibebekkuyuda | 22 February 2010 10:19

Kedimizi, hayvan bürosuna teslim etmeden önce, eşimin arkadaşı aramıştı o gün.

Hararetli bir telefon konuşmasından sonra açıklama yapmak için yanıma geldi..Bir arkadaşının kedisever bir kız arkadaşı olduğunu, hayvan bürosuna teslim etmekten vazgeçtiğini söyledi..Benim için hiç problem değildi, önemli olan bir an önce gitmesi, kısacası ondan kurtulmamdı..

Tam evimizin önünde siyah bir jeep durdu..İçinden bir kadın indi..Ve kapıya doğru yöneldi..

öpülesi bir gamze.. öyle işte!!

admin | 02 February 2010 10:37

yüreğimde gördüm seni bugün. baktığım yere yansıtıyordu seni. gülümsüyordun bana her zamanki gibi.gülüyordum bende sana karşılık olarak. gözümü kapatsam yok olacaktın biliyorum ama ordaymışsın gibi hissetmek ayrı bir huzur veriyordu bana, nerden geldiği bilinmeyen bir mutluluk dolduruyordu içimi.. gülüyordum.. gülüyordun.. hatırlaması acı olsada hatırlıyorum işte; birbirimize bakınca hep gülerdik ya hınzırca, o gelir hep aklıma ve her seferinde yine gülerim. sanki yanımdasın da bir muziplik düşünüyorsun bende merakla bekliyorum öyle hissederim.. ve bir tebessüm belirir yine sende ve öpülesi bir gamze gülüverir dudağının yanında. çakmak çakmak olur gözlerin hani içimi kıpırdatır ya işte öyle.. gülerim yine.. sonra bir hüzün belirir gözlerimde. hayalinde olsa karşımda saklarım senden, sende hüzünlenip kaybolma die.. öyle işte.. gidişini kabullenemediğimden midir nedir sanki varmışsın gibi yüreğim seni gösterir ..öyle işte..

ölü bir kan damlası ölü bir yaşam!

Leb i Nar | 17 January 2010 15:02

Bir yaşam vardı içimde sana dair, seninle birlikte oluşturduğumuz. Ayrılık yoktu hiçbir zaman. Hayalleri sen kurardın ben ikimiz için inşa ederdim. Zemin sağlam omalıydı ve sen bana güvenirdin. Adımlar atardık beraber. Bazen küçük, bazen büyük. Çukurlar çıkardı önümüze atlar geçerdik ya da düşsekte sallamazdık. Çünkü kurtarırdık birbirimizi. destek olmak böyle bir şeydi heralde, birbirimizin elinden sıkıca tutmaktı… uçmayıda öğrendim seninle. bulutlara çıkardık seyrederdik altımızda akıp giden yaşamı. bazen umarsızca bakardık hayatın akışına, bazen tereddütle. korkardık elbet ama yansıtmazdık birbirimize. bakışlarımız buluştuğunda sıyrılırdık bu duygudan ve gülerdik ve mavimsi pamuktan uçağımızı sürerdik başka semalara…
şimdi bakmaya korktuğum bir hayatın enkazı var içimde. hiç yıkılmayacağını sandığımız beraber attığımız o temeller nasıl yıkıldı, tereddütle ama cesurca baktığımız o hayatın akışına nasıl kapıldık, kimler kopardı bizi, nelere yenildik..
şimdi o enkazın içinde dolanırken bazı sesler geliyor kulağıma.. seni seviyorum diyor bir ses fısıltıyla.koşuyorum , yakalamak istercesine sesi takip ediyorum ama .. sonrasında bir çığlık yükseliyor .. bu ne acı bir ses.. kendimi görüyorum.. sana çağırıyorum korkak ve anlamsız bir halde.. elimi uzatıyorum belki tutarsın diye ama ne çare, boşlukta sallanıyor bir yaprak gibi elim yanıma düşerken.. bakıyorum kendime .. bu hale nasıl geldik, nerede kaybettik bizi, neredeydik kaybolurken tutamadık elimizi.. nerede.. ve içimde bir yaşam sana dair eskisinden farklı.. bir mezar.. ve ölü bir kan damlası , ölü bir yaşam..

Yavaş Yavaş Tükeniyorum

canalperozturk | 13 January 2010 14:52

Çaresiz iç çekişlerimde, pişmanlıklarımı düşünürken
Sensizlikle boğuşmaktan yoruldum artık
Önceleri sensizde sevebileceğime inanırken
Yokluğunun acısını bastırmayı beceremedim
Yürüdüğüm her yol, yuttuğum her lokma, yaşadığım her dakika seni acımasızca hatırlatırken
Hayalperest gönlüm hala döneceğini umut ediyor
Bu hayatta kalan tek tutunacak dalım umutlarımken
Yine senli bir rüyadan, sensiz uyanmaya korkuyorum
Bu aşk gelgitlerine ne kadar daha dayanabilirim bilemiyorum ama
Yüreğim hala ilk günkü gibi sapasağlamken
Ben yavaş yavaş tükeniyorum

sevgilim…deryada mısın? semada mısın?

kharis | 11 January 2010 19:02

bir sevgilim olsun istiyorum
yanlızca benim olsun
başka tenlere tuzu karışmasın sadece benim hıhım…
hayatında en sıkı bana sarılmış öyle çok sevse yüreğinin en temiz köşesinde bir tek beni keşfe çıkarsa yaşanmamış rüyalara …
ben anlasam gözlerindeki aşkı, acıyı, tutkuyu bir bana baksa…
sadece onun gözlerinde hayat bulsa inşa edilse mesrur hoyratlığı kalbimin…
çok dil biliyorum ben ama onun gözlerinin dilinden bir ben anlasam…
saatlerce konuşsak onlarla..
bir rüyanın tasviri gıbı tutkulu olsa..
pamuk elleri olsa sonra avuçlarımı avuçlarının içine alan..
öyle baksa bana işte öle tamda öyle
kirlenmemiş hıhım evet çocuk sevdasında ellenmemiş…
ve bir mevsim geçse bir sözünde ve her sözünde bir sene,
yaşlanmasa duygularım yaşasa sadece…
kimsesiz değil kimse o gelse evet artık gelseeee
yüreğimi sakladığım yeri bilse
kuytusunda dolaşsa önce usul usul…
dokunsa kenarına yakamoz gibi ışıltılı..
doymuyor olmuyor söylesemde bilmiyor
ne sevdası benden büyük ne kücük ayrılığı
kavrulmuş yanıyor içimdeki yalnızlığı,
al artık burdayım gel artık o sensin bil artık,
evet benim…
hıhımm küçük sevdan benim evet..
gör artık
artık sen olma biz yeterli söyle, hadi söyle
biz olsun.
ikimiz olsun..
hıhımmm tamda böyle olsun.
yaralarımda ıslak ıslak esen nefesin..
can versin bedenime duymasın ama kimse
seni sakladım ben hep içimde
hıhımmm hadi öyle yap sende
ben hazırım artık…ey sevgili!
hadi bekletme daha fazla gel semalarına…

Gitmeyi ezberleyenleri durduramaz kapı kollarının tanıdık dokunuşları

kahvekokusu | 11 January 2010 09:33

www.fotolog.com
www.fotolog.com

O gitti bir avuç tuz bırakıp kirpiklerime… Sırtımı yasladığım kayaydı şimdi devriliyorum yokluğunun üstüne. Zindan karası bir dehlizin yalnızlığını reva gördü, koynunda ısıttığı şiirlerimi ayaz bir geceye savurdu kül gibi… Yanık ve yarım bir sigara gibi kalakaldım, ne sönebiliyorum ne yanmamın anlamı var şimdi… O gitti aldırmadan alınmış hallerime, Süngüsü düşmüş bir savaşçı gibi kalakaldım ateşin orta yerinde… Kana susamış bir kurşun saplanıyor bu kez göğsüme… Kaç kez ölünür ki öldükten sonra?
Kefenime kan damlıyor vedalarından. Tırnaklarımla kazıyorum mezarımı, tırnaklayarak büyüttüğüm sevdayı gömüyorum içime… Layık mı bu sevda bu cinayete?

İnadına Seviyorum

canalperozturk | 10 January 2010 17:26

İnadına Seviyorum

Bu aralar günler geçmek bilmezken
Geriye dönüp baktığında ne çabuk geçmiş zaman dedirtiyor insana
Sürekli şımarık bir çocuk gibi mızmızlanırken
Sensizde yaşanabiliyormuş
Seni düşünemeden yaşanmıyormuş ama

Her gece seni düşünürken,
Sen kalbime biraz daha yaklaşırken
Yüzün gözlerimin önünden yavaş yavaş yitip gidiyor
Yüzünü unutmamak için sık sık resimlerine bakarken
Anlıyorumki giden sen değilsin
Yavaş yavaş biten umutlarım,
Unutturuyor yüzünü bana

saniye, okyanus, kadın

astral | 06 January 2010 17:07

Karşımda yeni aldığım Atatürk’lü bir saat. Saniyesi duruyor, tüm saat duruyor. Kalkıp saniyesini gevşetiyorum tekrar çalışıyor, sanırım ilgimi istiyor; erkekçe bir kapris olmalı. Saniyeler küçük ve önemsizdir. Lakin saniye durunca saat duruyor. Zamanı sorgulamak duruyor. Zaman duvarda asılı kalıyor, geriye kalan saniyeden öte sadece bir iki çubuk oluyor. Artık ne akrebin önemi ne yelkovanın adı kalıyor. Kalkıp ya ilgi göstermek gerekiyor ya da duvardaki saatin sadece asılı duran bir objeye dönüşmesini yadırgamamak.

Saniyeler önemsizdir, küçüktür; paylaşımsız olacak kadar küçük ve mütevazidir kimi zaman ama saniye dediğiniz o ince çubuk durursa akrep çalışmıyor; zamanın durması akrebe değil saniyeye bağlı, o küçük paylaşımlarda/ o küçük zaman aralıklarında/ önemsenmeyecek kadar küçük zaman aralıklarında/ çoğu zaman hiç de önemsemediğimiz zaman aralıklarında.