bildirgec.org

ayrılık hakkında tüm yazılar

ELİMDEKİ GÜNEŞ

mavilikler | 01 April 2010 10:13

Sıcak bir günde, pırıl pırıl bir gökyüzünün altında yapılan balkon keyfi… Güneş kollarımı ve yüzümü ısıtıyor, sıcacık yapıyor herşeyi. Ve başta da içimi… Sanki tenimin içine sızarak içeridekileri de ısıtıyor. Sadece ısıtmakla da kalmıyor, okşuyor usul usul. Şefkatli bir anne gibi…

Dizlerimin üzerinde bir kitap… Duygularım üzerine yaptığım tahlil son bulduğunda, “Şimdi ne yapacağım?!” sorusuna yol açacak o boşluk anını onunla geçiştirebilirim istersem. Ama şu an bu soru hiç de korkutucu görünmüyor. Yapabilecek o kadar çok şey var ki! Gidecek o kadar çok yer…

Rüya Olsa …

astral | 29 March 2010 10:34

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

‘Donuk bakışlarıyla dut yemiş bülbülü oynamıyordu, olan olmuştu.’

– Ne oldu?

Asumanın yüz ifadesi günlerdir gülümsemediğinden olsa gerek, epey sert bakar olmuştu. Ya da sadece mimik kasları reflekssizleş miydi? Hangisi olduğunu bilmiyordu yazar ama konuya ara verilip anlatılacak kadar görülmeye değerdi. Bütün siniriyle devam etti Asuman:

– Ne oldusu var mı? Her şey o gittikten sonra oldu.

Zamanda Sarmaşıklar ve Aşk Bağları

astral | 26 March 2010 15:35


Yeni evine gelen Bek ile dışarı çıktık. Yaza girmek üzereydik. Muhteşem bir hava bizi sararken, çiçekler dallarında kudurmuş ‘Daha ne kadar güzel olabilirim!’ dercesine botanik bahçesine çevirmişlerdi dört bir yanı. Buraları çok severdim eskiden beri. Biraz uzaklara yürüdük. Belki kendimle karşılamak istiyordu bir yanım, diğer yanım ezilse de…

Uzaklara yürüdük, zamanında aşık olduğum bir adamla aşk bahçelerinden çıkıp, bağlardan geçip evimize ulaştığımız bir yer vardı. Hep kalacak sanırdım. Hep birlikte olacağız, hiç ayrılmayacağız. Gerçekten kuşkusuz inanırdım buna. Hiç şüphem yoktu. O vardı, sadece. Düş de değil, sadece gerçek yeterince güzeldi. Öyle zamanlardı.

mavi gözlü insanları sevmiyorum

lavinya76 | 22 March 2010 12:56

Babacığım;

Sen o sarışın Alman kadının peşine takılıp gideli tam 8 yıl geçti. Artık saçma sapan hediyeler gönderme diye yazıyorum bu mektubu. Çünkü gönderdiğin elbiselere sığamayacak kadar büyüdüm baba.

Sen son halimi hatırladığından ne kadar büyüdüğümü tahmin edemiyor olabilirsin ama ben sensiz bir zamanı tükettiğimi duvarlara attığım çentiklerden biliyorum. Önceleri eğlenceli gelmişti bir filmde görmüştüm bunu. Ama duvarda tek çizgilik yer kalmadığından beri canım hiçbir yeri çizmek falan istemiyor.

AŞKI YAĞMURLARA SAKLA!!!

il mare | 18 March 2010 09:27

Bu şarkıyı söylememek için, bir uyarı yazısıdır:

Biriyle bir şey yaşayacaksan eğer, mevsimleri getireceksin ilk aklına. Birini,ucundaki ayrılığı aklına getirecek kadar çok seviyorsan eğer,hesabını yapacaksın,onla olan vakitlerini olabildiğince az mevsime yayacaksın, ve mümkünse en soğuğuna… Bir ilkbaharda kimseyi sevmemelisin birkere… Cennet köşelerden biryerlerden rüzgarın ödünç getirdiği kokuları,her bahar yalnız duyumsayacaksın…Bu güzelliği sadece kendi başınayken tadacaksın,kendini bu yalnızlığa alıştıracaksın,en güzeli böylesiymiş gibi benimseyeceksin…Aksini yaparsan kurtulamazsın,aksini yaparsan yalnız kalmaya katlanamazsın ve en kötüsü hep yalnız kalmak istersin.Ya onla içine çektiğin kokuları,katlanılmaz da olsa yalnız yaşamak istersin ya da zaten başka hiç kimseyle…

Baharlar çok tehlikelidir aşk meşk işlerinde… Yaz da bir nevi öyle,bahardan nasibini almış ağaçlar,dağlardan gelen kokular,parıldayan maviler…Yazın da yalnız olmaya bakacaksın,olmazsan çünkü,birdahaki yazın da onla olmak zorunda…Ya olmazsa,giderse? O zaman işte, birliktelikten aldığın tadın çok uzaklarda olmasının getirdiği yalnız olma zorunluluğu çekilmez olur, bir başkası ise dayanılmaz…

boş duvara donuk tebessüm

astral | 17 March 2010 10:47

Ne zamandır konuşmuyordu. Kimse onu konuşturamadı, o gittikten sonra, yani onun pencereden atlayışını gördükten sonra…

Durduğu yerde sallanıyor ve bir de aynı noktaya bakıyordu. Bazen onu görüyormuş gibi birden tebessüm ediyordu boş duvara, sonra konuşmaya başlıyordu durgun daha doğrusu donmuş gözbebekleriyle… Sakin ve çok içten/ sanki bir mahzenden gelen sesiyle bir şeyler söylüyordu ona, belli belirsiz. Görüyordu belli ki, ya da o gördüğünü sanıyordu. Anlatıyordu ona, ne denebilir ki…

Bir tek ona anlattığı kelimeleri vardı. Odasına girdiğimde, yine aynı noktada sabitlenmiş bakışlarıyla, kollarını kendine sıkıca sarmış ve eğilip sallanarak hatta kendinden geçerek, gene söyleniyordu. Geldiğimi fark edemiyordu. Hiç birşeyi fark edemiyordu. Durdum kapıda, yasladım kapının eşiğine… Bir yanağında yangın bir yaş süzülüyordu sessiz ve belirsiz. Belli ki, çok seviyordu ama ne yapılabilirdi ki… Artık ne sevgilisine ne de bu mırıl mırıl konuşan artık başka bir dünyada yaşayan kadına; ulaşmak mümkün değildi, anladım…

Ama o kadın benim ablamdı ve başka bir yangın vardı, ona yanımdayken dahi ulaşamamanın yangını… Yanağımdan bir yaş süzüldü. O, ne beni ne yaşı fark etti. Doktorlar tüm bilmişlikleriyle şizofreni deseler de, şu an duyduklarım ne kadar mantıklı dökülüyordu onun dudaklarından… Dinledim sadece…

‘Suskun yollar tarihçesi olur ki zaman, içimin suyuna ayna tutar.

yetemeyen düşler

astral | 17 March 2010 09:30

Bir yok oluş seremonisi içinde seyir halinde deneyimler ve tüm deneyimsizliklerimiz içinde soluk alıp verirken, sanki yokmuş gibi duyumsarız bazen.

Akıl süzgecimizden geçirmeye yetemeyen düşler kurarız gün doğumundan az önce. Zamanlarımız vardır, yalnız kendimize sakladığımız; bir o kadar hüzün kokulu bir gül yaprağıdır dudaklarımız bazen. Bazen kokunu duymadan nasıl geçer zaman, bilemem.

Ben miyim bu anıyı saklayan torbalara koyup, geçmişten ve gelecekten saklayan? Ben miyim seni ıssız karanlıklara vermeyen gün boyu? Ben miyim seni kendimden dahi sakınan kadın?

YOKSUN…

sonbahar kizili | 06 March 2010 16:58

sevdaseli.net
sevdaseli.net

Şimdi neredesin bilmiyorum
Orada saat kaç bilmiyorum
Ben yine sensiz,
Benim yine uykusuz gözlerim
Sen uyuyor musun bilmiyorum.
Alışamadım sensizliğe
Alışamadım yokluğuna
Yalnız kaldım yalnızlığımla
Sen alıştın mı bensizliğe bilmiyorum.
Cevap vermiyor telefonun
Israrla çaldırıyorum
“Alo” diyen sesin geliyor kulaklarıma
Yokluğuna dayanamıyorum
Alışamıyorum hasretine
Sensiz kaldım bu şehirde
Sen bensiz ne haldesin bilmiyorum.
Hep gitmek istiyordun gittin işte
Mutlu musun acaba şimdi
Yalnızım yine, sensizim bu gece de
Yoksun, yoksun, yoksun işte…

GÜLÜŞÜNDE ISINMAK

mavilikler | 02 March 2010 09:40

Gülemeyeceğim, kusura bakma! Bugün de yine o günlerden biri çünkü. Gözlerimi kapayıp güzel rüyalara dalmak yetmiyor ne yazık ki yeni bir günü başlatmaya. Herşey aynı kalıyor yine. Dönüşü olmayan yollara girilmiş bir kere çünkü. İnsanlar yapmışlar çoktan seçimlerini.

Yani anlayacağın, birilerinin seçimleri yüzünden bu halde yüzüm… Seninle bir ilgisi yok. Sana böyle kapkara bulutlarla yüklü gelmeyi hiç istememiştim. Aksine tek isteğim; bir parça güneşti… Gülüşünde ısınmak için gelmiştim ben buraya… Bulutlarımdan birer birer arınmak için…

Perdeler Aralanıyorken…

faraza | 01 March 2010 13:48

öyle bir mahkeme var ki yüreğimdeki mezarlığın üstünde kurulu,
temyizimi yitirdiğim davalarıma bakan
aylarca sürdü karar alması
hakim benden yana değil
hakim yasadan yana da değil
lehime kanıtları yok etmiş bir hakim
suçlu bir hakim
davayı uzattıkça uzattı bu sefer
bir başka adam, bir başka hakim sanki
önceki davalarda verdiği hükümler gibi kesin ve net değil

akladığı dava değil de kendisi
düşünüp durdu bu sefer hindi gibi
bir düşüncesi var saklı, zorla aldım dilinden,
kulağıma fısıldadı;
onun yasaları bilmediğini, yasalardan bir şey anlamadığını, masum olduğunu, affedilmesi gerektiğini söyledi…