Yeni evine gelen Bek ile dışarı çıktık. Yaza girmek üzereydik. Muhteşem bir hava bizi sararken, çiçekler dallarında kudurmuş ‘Daha ne kadar güzel olabilirim!’ dercesine botanik bahçesine çevirmişlerdi dört bir yanı. Buraları çok severdim eskiden beri. Biraz uzaklara yürüdük. Belki kendimle karşılamak istiyordu bir yanım, diğer yanım ezilse de…Uzaklara yürüdük, zamanında aşık olduğum bir adamla aşk bahçelerinden çıkıp, bağlardan geçip evimize ulaştığımız bir yer vardı. Hep kalacak sanırdım. Hep birlikte olacağız, hiç ayrılmayacağız. Gerçekten kuşkusuz inanırdım buna. Hiç şüphem yoktu. O vardı, sadece. Düş de değil, sadece gerçek yeterince güzeldi. Öyle zamanlardı.Bek ‘Nereye gidiyoruz? dedi.
‘Sana bir yer göstereceğim bayılacaksın. Buraların en güzel yerleri hala nasıl bir yer seçmişiz, valla bravo. Aynı akıllılığı birbirimizi kaybetmemek de gösteremedik’ dedim. Sustu. Neden bahsettiğimi sezer gibiydi.Bazı günlere bir masal belki bir tılsımlı koku sıkılmıştır; masal gibi şiir gibi konuşmaktan kendini alamazsın, istesen de olmaz. Öyle günlerdendi.‘Asılı kalmış bir anının yanından geçiyorum Bek, dostum benim. Etrafta sarmaşıklar, ıslak, yağmur sonrası hep böyle güzel kokardı buralar; büyülüydü zaman. Bazı zamanlar öyledir, tamamiyle büyülü. İçinde salt aşk vardır, ne katılmıştır ne riya o zamanlara. Hatta kutsaldır desek yeridir.’Bek sessizce dinliyordu, kimi zaman sadece dinlemenin insana en iyi ilaç geleceğini bilenlerdi. Belki de en doğru mesleği seçmişti, psikologdu. Devam ettim anlatmaya ya da dilimden sözcüklerin dökülmesine izin verdim…
‘Etrafta çiçekler her zamanki gibi muhteşem. İlk buraya geldiğim zamanı hatırlıyorum. Ne kadar güzel bu evler demiştik. Sonra her zamanki gibi el ele emlakçıya gidip, biz o evlerde oturmak istiyoruz dedik ama umudumuz yoktu. Muhteşem bir aşk yuvası buldular bize.Duvarlarına resimlerimizi astık, sarmaş dolaştık. Resimlerin altındaysa birbirimize yazdığımız mektuplar şiirler asılıydı. Şimdi asılı olansa sadece bir anı, bu kadar.

(www.corbis.com adrsinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adrsinden alınmıştır.)

Kafamı kaldırıp balkonuna bakmaya cesaretim yok. Buldu mu benden sonra o mutluluğu, bilemem.Bek, ‘Çok yaşlanmış diyorlar’ dedi. Ben de görmedim ama duyuyorum. Karman çoktan tamamlanmış olmalı ki Tuğba’cığım, bu şehir ne kocamanmış ki; karşılaşmadınız geçen beş yılda…
– Doğru söylüyorsun. Bek baksana bilirsin o ufak kızı o zamanlar, sana o zaman da anlatırdım; ilk tanıştığımızda on ikisinde olan küçük kız çocuğunun şimdi yirmi ikisinde olduğuna inanamıyorum. Bir kız gördüm saçları kıvır kıvır, büyümüş bilmiş adımlarla salınarak yanındaki çocuğa kur içindeydi. ‘O mu, değil mi? bilemedim. Zaman dedim, sadece zaman.Bizim yatağımızda yattığı için kavga etmiştim sevgilimle, ne saçma çocukluklarım varmış. Oysa şimdi olgunlaşmış olsam da bu olgun halimin yüzde birini dahi çekmeye niyetlenmiyorlar, benim zamanında niyetli olduklarım. Baya çekmiş beni aslında buradan bakınca öyle görünüyor.Bek’in alem anıları vardı. Tam kendinden bir şey anlatacak dedim ve unutulmaz güzel bir hikaye olacak diye beklerken; yapmadı:
‘İnsan ne kadar çocuk olabiliyor değil mi? Afacanlıklarımız sadece bu da böyle yaşandı diye anlattığımız hikâyelerde kalıyor sonuçta Tuğba ve bu hep böyle olacak… Belki şu anı dahi anlatacağız ve sadece anıda kalacak. Hayatın kendisi bu, geçip gidiyoruz.Gözlerim daldı derinlere…Bir psikoloğun bıdı bıdı yapma tehlikesini göze alarak kafamdan geçenleri paylaştım Bek’le…
‘Yıllar öncesinin hataları gözümün önünde. Bitmeyen sorgular, şurada şunu yapmışım, ne kadar yanlışmış. O bana şurada şunu yaptı, bak orada anlamıştım aslında bittiğini. Side’deyiz, bana sürpriz bir tatil hediyesi.Zaman üç yıl öncesi gibi değildi. Bakışları benden öteydi, yanındaydım ama değildim. Yanındaydım ama yalnızdı. Yanımdaydı ama yalnızdı. Neden, ne oluyor; bir şey var dedim.Paronayaklık yapma dedi. Doğrudur belki, ben saçmalıyorumdur dedim. Beş ay sonra benim dediğim doğru çıktı, bitmiş; biz okeye dönüyormuşuz. Ortaya bir okey (abla) çıkınca da el açılmış, bitti denilmiş.Şimdi asılı kalmış bir zamanda asılı kalmış bir anı sadece.‘Pişman mısın, özlüyor musun?’ dedi Bek. Bunu arkadaşım Bek olarak mı yoksa psikolog olarak mı sordu anlamadım ama yanıt aynıydı.
‘Ne yaşandığına pişman olduğum ne de bittiğine… Tamamlanmış karma. O dönem çok güzeldi bitti ve bitti; bu kadar. Her bitmesi gereken şey gibi son buldu işte.Çiçeklerin dahi ömrü var be güzelim. Tarih kadar hatrı yok şu aşkın. Herkeste farklı kalıyor nedense zaman.Onda bende farklı tılsımlar bırakırken -tende derinde- bir gün bir koku duyarsın; ansızın, kaçıp sıyrılacağın hiçbir yer yoktur. Hiç düşünmüyorum derken onunla sevişirken bulursun kendini.(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)