Bu şarkıyı söylememek için, bir uyarı yazısıdır:
Biriyle bir şey yaşayacaksan eğer, mevsimleri getireceksin ilk aklına. Birini,ucundaki ayrılığı aklına getirecek kadar çok seviyorsan eğer,hesabını yapacaksın,onla olan vakitlerini olabildiğince az mevsime yayacaksın, ve mümkünse en soğuğuna… Bir ilkbaharda kimseyi sevmemelisin birkere… Cennet köşelerden biryerlerden rüzgarın ödünç getirdiği kokuları,her bahar yalnız duyumsayacaksın…Bu güzelliği sadece kendi başınayken tadacaksın,kendini bu yalnızlığa alıştıracaksın,en güzeli böylesiymiş gibi benimseyeceksin…Aksini yaparsan kurtulamazsın,aksini yaparsan yalnız kalmaya katlanamazsın ve en kötüsü hep yalnız kalmak istersin.Ya onla içine çektiğin kokuları,katlanılmaz da olsa yalnız yaşamak istersin ya da zaten başka hiç kimseyle…Baharlar çok tehlikelidir aşk meşk işlerinde… Yaz da bir nevi öyle,bahardan nasibini almış ağaçlar,dağlardan gelen kokular,parıldayan maviler…Yazın da yalnız olmaya bakacaksın,olmazsan çünkü,birdahaki yazın da onla olmak zorunda…Ya olmazsa,giderse? O zaman işte, birliktelikten aldığın tadın çok uzaklarda olmasının getirdiği yalnız olma zorunluluğu çekilmez olur, bir başkası ise dayanılmaz…İlkbahar ve yazda yalnız kalırsan zaten,sonbahar ve kışta onlasın ve iki mevsim arasında yolları ayırmışsın demektir.Biriyle olacaksan eğer,sonbaharda olacak,kış gelince ayrılacaksın. İlkbahar gelmeden kapıya, kolları sıvayacaksın,elini çabuk tutup işi yaza bırakmayacaksın… Ne kadar güzel koku varsa soluyabileceğin taze renklerden yayılan, ne kadar güzel yer varsa ayağında sandaletlerin,üstünde dökülen bir t shirt,başında demode bir şapka ve kemik rengi kocaman güneş gözlüklerinle dibine vurup fotoğrafını çekeceğin, hepsini işte,yalnız yapacaksın… Onunla yaparsan çünkü, birdaha yalnız kalamazsın..Birdaha başkasıyla da yapamazsın..Onunla yaparsan, sakin bir bahar gününde, kafanı dışarı çıkardığında selamlaştığın tomurcuklar onu getirmez de kimi getirir sana?Yolda yürürken saçlarının yarattığı rüzgarın,yanından geçtiğin bahçenin çimlerinin kokusunu burnundan kalbine akıtacak olması,onu hatırlatmaz da kimi hatırlatır sana?Birlikte arşınladığınız güneş içmiş yollar,maviyle komşu topraklar,onun adını kulağına fısıldamaz da, ne söylerler sana?Ne gerek var şimdi bunların hepsine? Bu dünyada olduğun için , Allah’a her günü için şükredeceğin,gözünün değdiği,elinin dokunduğu,burnunun soluduğu her koku için seni bu dünyadan olabildiğince geç alması için yakaracağın iki güzel mevsimde,sana,ruhuna özgürlüğü getiren bahar ve varisçisi yaz mevsiminde, gelip seni bulacak bir ayrılığın birlikteliğine ne gerek var ki?Sonbahar,kış öyle mi? Kimse olmasa da,kimse olmamış olsa da, sen camına vuran yağmurlarla zaten hep o gelmeyeni ama gelecek olmasını umut ettiğin birini beklemez misin? Kışın esip savuran fırtınalar sana hüznü çağrıştırmaz mı hep,inen kar taneleri aşkı getirmez mi aklına beyazca,masumca…Elbette,hüzün demektir sonbahar,kış…Koşulsuz şartsız hüzün yaşanır bu mevsimlerde.Bir ayrılık olsa da olmasa da..Elemin zaten yaşanacağı,depresyona her halukarda girileceği bu mevsimleri,hiç olmazsa dengesiz ilişkilerle ve onların mutlak gelecek ayrılıklarıyla süslemek,hüznü kederi şu iki mevsime sığdırmak,hiç yoktan ,nasıl olsa gelip bizi bulacak hüzünlerin ardını desteklemek olur bir nevi,birdahaki senenin sonbaharında,kışında bir ayrılığın yasını tutarak daha da anlamlandırmak olur bu 6 ayı…Yani işte,acı ve aptal hatıralarla mutlak bir mevsimi karalayacaksak,bu elbet ya kış olmalı ya sonbahar…Ama ilkbahar,yaz öyle mi?Bunlardan hangisi, bir ayrılık acısının koyu renklerine boyanabilecek kadar kirlenme lüksüne sahip??? Bunlardan hangisi, sana cenneti yaşatan yeşilin kokusuna odaklanman yerine, bu yeşili zamanında kiminle soluğunu düşündürtecek kadar arka planda kalmayı hak eder??? Kısaca hangisi,o an yaşadığın,senenin sadece 6 ayı seninle olabilen tarifi olmaz duyguların, aşkın aptal ve acı veren hissiyatlarıyla karışımına sahiplik edecek kadar hafife alınası mevsimler???Elbette ki hiçbiri…Aranızda ilkbahar ve yazını yalnız geçirmiş birileri kaldıysa eğer, ve bu yaz da yalnız olacaklarsa eğer, lütfen kendilerini şansız addetmesinler.Dünyanın en kocaman şansları eteklerinde toplanmış demektir, hayatın büyük bir tuzağı olan aşk saçmalığının(! :s) geride bıraktığı küllerin çekilmez kokuları, parlayan güneşin,mavinin ,yeşilin,doğanın tüm harika renklerinin şov yaparcasına sergiledikleri harukulade işbirliğinin şekerli kokuları arasına karışmayacak demektir.Sadece kendilerine ait,kendilerinin istedikleri gibi yönetecekleri koca iki mevsim, avuçlarının içlerinde demektir.Yani ben demek istiyorum ki;Aşkının başlangıcını bir sonbahar ya da kış mevsiminde yapıp henüz ilkbahara yaymamış olanlar var ise;Henüz geç kalmış sayılmazlar, bir ileri görüşlülük edip Nisan ve Mayıs’ı hala kazanabilirler….:))