bildirgec.org

annem hakkında tüm yazılar

Yedek anahtar kapının yanında,yerde…

admin | 20 March 2011 09:35

Madem uyandın artık gitmem, dedi…

Canım annem. İyiki varsın. Sen olmasan’la başlayan bir tek cümleyi kurmak yüreğimi paramparça etmeye yetiyor.Bugün ilk defa evdeyim. İlk defa yapılacak onca şey var diye düşünmedim. Hazırlamam gereken dosyaya bakmadım bile. Madem haftasonu, arkadaşlarla sahil manzarası eşliğinde, yurtdışındaki en aziz dostum olan türk kahvesini yudumlarım diye hayal dahi etmedim… Hastaydım ve yataktan çıkmam uzun sürdü.
Aaaaa uyandın mı? diye sordu gülyüzlüm. Yemekmi yemek istersin önce, bir bardak sıcak çay mı?
-Bende Nazan’a gidiyordum nerdeyse. Dışarda karşılaştık. Çaya davet etti. Madem uyandın, gitmiyorum. Karşılıklı içeriz…
Gülümsedim. Meğer ne kadar çok yalnız bırakıyormuşum seni, diye geçirdim içimden.
-Hayır anneciğim. Tabiki gidiyorsun. Zaten hep evdesin. Gitte iki çift lafın belini kırın. Hem sonra akşamki tiyatro oyunu için iki bilet var çantamda. Birlikte izleriz,başbaşa (göz atıyorum)
Gülümsüyoruz…

YAYLA ÇORBASI

lavinya76 | 28 March 2010 19:05

Bahar havasına aldanıp bir an evvel kışlıklarımdan kurtulmak istediğimden midir nedir feci şekilde soğuk almışım. İki gündür aç bi aç yatıyorum. Burnum tıkanmış, gözlerim şeşi beş görüyor. Ateşimi ölçüyorum, kendi kendime doktorculuk oynayıp, kendime grip ilaçları veriyorum. Pek faydası yok.

İki gündür boğazımdan tek lokma geçmediğinden canım müthiş derecede çorba çekiyor. Kalkıp yapacak halde değilim. Hiç olmazsa hazır çorba yapayım diye düşünürken telefonum çalıyor. Arayan annem. Kuzucuğum nasılmış, diye soruyor. Sesini duyunca ağlamak geliyor içimden birden ama üzülmesin diye sakin sakin “hastayım anneciğim, üşüttüm biraz” diyorum. Neden arayıp söylemedin, diye sitem ediyor. Sen yat dinlen ben hemen geliyorum, diyor.

PEMBE PATİKLER

lavinya76 | 19 March 2010 10:41

Vazgeçmeyi bilmiyor musun sen? diye azarlarken beni vazgeç dediğinde nelerden vazgeçmek zorunda kalacağımı bilmiyor gibiydi.

Kırgın gözlerle baktım yüzüne. Sesimin çıktığı kadar bağırmaya başladım. Nefes almaktan vazgeç, su içmekten vazgeç, yaşamaktan vazgeç demekten ne farkı var senin bu söylediğinin?

Artık telefonumun çalmasını beklemeyecektim mesela, ya da arayamayacaktım rehberden yalnızca bakacaktım numarasına. Belki özel numaradan çaldırıp sesini dinleyecektim. Ama merhaba diyemeyecektim normal bir ses tonuyla.

Arife

taha3045 | 26 November 2009 15:59

Bugün arife günü, bayramdan bir gün öncesi, çocukken en çok bugüne kalsın isterdim alışverişlerimiz, o zamanlar örgü pantalonlar, kazaklarla bayramlık hazırlayan canım annem, ayakkabı için alışveriş çıktığında ben arife gününe kalsın isterdim, bugün heryerde ayrı bir kalabalık ve telaş vardı. Şimdiki gibi bayram tatillerini Ege’de, Güney’de geçirmeyi düşünmeyenlerin de İstanbul’da olması daha da güzelleştiriyordu arife gününü.

Bir kere bahçemizdeki koyunla duygusal bağ kurdugum için bir daha asla eve getirilmedi kurbanlık koyun, kınalı koyunu eni konu arkadaş edinmiştim ve bayram sabahı ben uyurken yok oldugu için çok ağlamıştım , hele akşam yemeğinin o oldugunu öğrensem kimbilir ne olurdu, bana söylememişlerdi.

Anneme özel hediye….

serasu | 29 May 2009 09:42

Etiket: Annem,Kadın,Anneler günü
O kadar mutluyum ki anlatamam.Annemin bir sokak üstünde oturuyor olmama rağmen onda aklım kalıyordu.Bilirsiniz işte…Katiller,hırsızlar ortalıkta fink atıyor.Annemde yaşlı ve tek bir kadın.Sanki onu kendi evimde hayatımda bir yere sığdıramıyormuşum gibi hissediyordum.İster vicdan denilsin,isterse anaç bir ruh fark etmez fakat hiç huzurum kalamamıştı artık.İki buçuk yıllık evliyim.Eşimle nasıl bir paylaşım yapıp bu durumun üstesinden gelebileceğimi bilmiyordum.Ama artık çok rahatım.Bu karar bizi ne doğrultuda etkileyebilir bilmiyorum neticede o benim annem.Sadece garip geliyor şu anlık .Bunu ona söylediğimzde tam bir anneler günü hediyesi oldu.Ona bir japon gülü hediye ettim.İki renkti.Birisinin benim olduğunu,diğerininde eşim olduğunu söyledi.Çok sevindi anlatamam.Yeni bir evli çift için hızlı bir karar gibi geldi önceleri ama gece kafamı yastığıma huzur içinde koyamadıktan sonra neyi mantıklı gelir ki hayatın insana .Eşimden de Allah bin kere razı olsun .Gerek istekli gerekse isteksiz benim yanımda oldu.Kırmadı beni.Annem zor bir bayandır ama gün görmüş de bir bayandır.Şu an iç huzurum o kadar iyi ki .Onlar bizi bu hallere kadar getirmek için çabalamamış mı?Biz ne kadar onlar için çabaladık .Evin de bir suyunu verebilecek insanı yokken çocuk yapmışlar ne fayda.Çok fazla ben merkezcilik insanı bitiriyor bence.Neticede bizde yaşlanacağız.Sonumuz ne olur kim bilir?Önceleri herkes korkutucu bakmama sebep oldu.Çok erken bir karar diye A

canımın diğer ve bütün yarısı

gulsey | 07 May 2009 10:57

Gelirken sayısı belli olmayan, ne umutlar besledik,
İlk attığımız naralar da kim bilir neler sakladık.
Gözlerimizi açtığımız an, onun merhamet dolu bakışlarında,
Uçsuz bucaksız olan ummanına , üryan daldık.

Uykusuz geceler sabaha bağlanırken,
Nefeslerimiz an be an kulağında çınlarken,
Gelecek kaygısı taşımadan, dün, bugün, yarın demeden
Rahat kollarında güneşi gördük.

Hep yanımızda olacak, beraber yürüyeceğiz,
Beraber tırmanacağız, sarp merdivenleri,
Önümüzde biriken çakıl taşlarını ayıklayacak usanmadan,
Ve belki bir gün ansızın, çekip gidecek.

http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg
http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg

Gidişine bakıp kalacak, gözlerinde boğulan gözlerimiz,
Damarlarımızda akan kanı donacak,
Gözyaşlarımız, ta yüreğimizin derinliklerine akacak
Yara alacak üzerine titrediği canımız.

unutulan lezzet gramafon

gulsey | 16 April 2009 15:24

Anneciğimin hayatta çok fazla arzuları olmamıştır.Evlatları onun en büyük arzusuydu.Geriye dönük baktığımda eskilerin bizden daha şansız olduklarını düşünüyorum. Gençliklerini evlat ve koca için harcadıklarını,önlerine gelen neyse ve ne kadarsa onunla yetinmek zorunda kaldıkları hepimizce malumdur.Eğlence anlayaşı Bedia Akartürk ve gramafonuydu.Annemin televizyondan hiç hazmetmediği tam aksine vazgeçemediği taş plakları vardı.Onlar salonumuzun baş köşesini işgal ederlerdi.Dolabın üzerine itina ile gramofonun revaçta olduğu yılların ünlü sanatçıları Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren’in plakları dizilirdi.Sıra hiç bozulmaz altında ki dantel örtü hiç kırışmazdı.Şimdiye döndüğümüzde gramafonun ne olduğunu bilen gençlik çok azaldı.Benim gibi merakı ve tutkusu olan bir ebeveyne sahip gençler hatırlayabiliyor.

yer gök kitap

kahramancayirli | 24 March 2009 16:45

muzikdinleyelim.info adresinden
muzikdinleyelim.info adresinden

Bu sıralar Nil Karaibrahimgil’in yeni albümü Nil Kıyısında’daki şarkılarla yatıp kalkıyorum desem yalan olmaz. Özellikle de Çok Canım Acıyor ve Duma Duma Dum’a bayıldım. Yeni albümünün müzikleri nefis, sözleri belki eleştirilebilir ama şarkı söyleme biçimine yakışıyor gene de naif sözleri.
Levent Yılmaz’ın yeni şiir kitabı, Afrika yayımlandı. Bugün ilk işim Afrika’yı alıp okumak olacak.
Georges Batailles’in Annem kitabını yer yer soluksuz okudum. Yalnız cüretkar, yürek isteyen bir kitap bu. Hem yazan hem okuyan açısından. Ama çarpıcı edebiyat metinlerini seviyorum diyorsanız, Ayrıntı Yayınları – Yer altı Edebiyatı serisinden çıkan bu kitabı da öneririm size. Cinsellik hakkında yeni ufuklar belki de delikler açabilir zihninizde. Uyaralım.
Octave Mirbeau’nun Oda Hizmetçisinin Günlüğü, yine bu seriden yayımlanan bir kitap. Sırada o var. Muhtemelen onu da bugün alıp haftasonu okumayı planlıyorum.
Hikaye olmadan olmaz. Yusuf Atılgan’ın her öyküsü tekrar tekrar okunası.

çorba iki

kahramancayirli | 09 March 2009 17:40

www.turkjapan2003.org adresinden alınmıştır, portre - neş'e erdok
www.turkjapan2003.org adresinden alınmıştır, portre – neş’e erdok

murathan mungan’ın son öykü kitabı kadından kentler’in kapağı bilmem dikkatinizi çekti mi. o güzel kapak, yılların ressamı neş’e erdok’un bir resmi aslında. mungan, öykülerinin içeriğine en uygun resmi seçmek için epeyce taramalar yapmış erdok’un tüm ürünleri arasında. ne kadar yerinde bir seçim yaptığını, bilmem söylemeye gerek var mı…

amel&iyat

gkaraarslan | 17 January 2008 15:31

uzun yolculuklar çok yoruyor insanı.bizim memleket burdan 15 saat sürüyo,uçak da gitmiyo. neyse biz genciz dayanırız da ya analarımız babalarımız derken annemde son yolculuktan sonra bir bel ağrısı başladı.zaten ara ara sıkıştırırdı ama sert bir yere yatar ya da iğnedir, fizik tedavidir derken geçiverirdi.bu sefer böyle olmadı. bir buçuk aydır annem uyumuyo biz de uyumuyoruz. ayağında uyuşmalar başlamıştı. sol ayağının son 3 parmağında his kaybı olmaya başlayınca doktora gittik.büyük ihtimal cerrahi yöntemin gerekli olduğunu ama fiziğe giderse az bir umut geçebieceğini söylendi. fizik için randevu verecekti güzel devlet hastanemiz… hala aramadılar… allah onlara muhtaç olanları korusun. insan gerçekten zevkleri için değil sağlık için biriktirmeli, doktor şans işi belki de ama kesinlikle PARA her kapıyı açan.sonra istanbula gidildi, hemşerimiz olan bir beyin cerrahı ve güzel bir hastane bulundu.ve ameliyat haftaya dendi. 10 sayfalık sorulardan sonra dakikalık kontrollerle annemi hastaneye yatırdılar. sanki hastane değil de beş yıldızlı oteldi. ameliyat mikroskobik yöntemle olcaktı.yani çok küçük bir kesikten kamera yardımıyla deforme olan bölgedeki ödem halledilecek ve sinirlerin arasından taşan ve patlayan etler törpülenerek temizlenecekti. 45 dakiaka sürecekti.böyle de oldu. doktor kavonozda etleri de getirdi gösterdi. artık iş annemin kendisini toplamasında ve bundan sonraki hayatını titizlenerek geçirmemesine kaldı.ameliyat olalı bu cuma 2 hafta olacak.baya toparladı. bende artık hafife yeniden merhaba diyorum.