www.turkjapan2003.org adresinden alınmıştır, portre – neş’e erdok
murathan mungan’ın son öykü kitabı kadından kentler’in kapağı bilmem dikkatinizi çekti mi. o güzel kapak, yılların ressamı neş’e erdok’un bir resmi aslında. mungan, öykülerinin içeriğine en uygun resmi seçmek için epeyce taramalar yapmış erdok’un tüm ürünleri arasında. ne kadar yerinde bir seçim yaptığını, bilmem söylemeye gerek var mı…
neş’e erdok
1940 üsküdar doğumlu, erdok. i.d.g.s.a. resim bölümü neşet günal atölyesi’nden 1963 senesinde mezun olmuş. daha sonra ispanya’da escuela eutral de idromas`ta ve eseuela diplomética`da ispanyol dili, edebiyatı, uygarlığı ve sanat tarihi çalışmış. derken paris’e gitmiş, gelmiş, profesör olarak atanmış, birçok önemli, saygın ödül, nitelikli, çok hoş sergiler, rengarenk bir özgeçmiş velhasıl…mevzu resim olunca yazıya pek bir şey düşmüyor aslında. dilerim gözünüze hitap eder erdok’un resimleri.
jean genet
ayrıntı yayınları yer altı edebiyatı serisinden bu kez jean genet’nin hırsızın günlüğü’nü , yazarın kendi hayatından izler taşıyan bu nitelikli romanı büyük bir keyifle okudum. büyük de bir sürükleyicilikle. özellikle kitabın ilk altmış sayfasını nasıl okuduğumu kendim bile bilemedim. öyle de büyülü bir kitap, eğer önyargılarınızdan kurtulabilirseniz çok keyif alabileceğinizi düşünüyorum. bu akşamdan itibaren de georges bataille’in annem’ine başlayacağım. yayınevinin yer altı edebiyatı serisinde kırk bir kitap yer alıyor. sindire sindire hepsini okumak istiyorum, kısmet.
yeraltı edebiyatı’ndan: annem / georges bataille
metis yayınları, bu yıl cemal süreya şiir ödülünü kazanan mustafa erdem özler’in erdem devesi adlı dosyasını yayımladı. bir dahaki kitapçı ziyaretimde bu şiir kitabını da hemen edinip okumak istiyorum.hafta sonu kitapçıya girince, elif şafak’ın koca bir resmi (yeni romanını tutup başını eğdiği) ve kağıttan standı karşıladı beni. aşk’ı kendim alıp okumayı düşünmüyorum, bakalım. ama içimden sesler de dürtüklüyor yine güzel bir roman yazdı elif şafak mutlaka okunmalı diye. kararsızım.nuri bilge’nin üç maymun’unu sonunda izleyebildim. harikulade. perdeler, pencereler, kapılar açılıp kapandıkça demirkubuz filmi mi izliyorum oluyor insan ama ceylan’ın üslubu öyle güçlü ki bin kilometreden belli ediyor kendini. görsellik, oyuncu yönetimi (özellikle hatice aslan’ın oyunculuğu), replikler her şey tam puan. sanki demirkubuz’un senaryosunu ceylan filme çekmiş… hakikaten çok iyi. kasaba’da, mayıs sıkıntısı’nda, hele ki uzak’ta sıkıldıysanız bile üç maymun’da sıkılacağınızı hiç sanmam.
yorumlar
filmde yer alan küçük bir çocuk var, korku unsuru gibi yerleştirilmiş öyküye, ondan söz etmeyi unutmuşum,, o bile yerli yerinde,,
üÇ MAYMUN…üzerinde onlarca anlam yüklü sesler, yüzlerdeki çizgiler, anlış duruşlar…trenin irkilten sesi, yağmurun şıkırtısı, gök gürlemesi, derinden ezan sesleri, insan, araba , kanarya vs sesleri hepimize tanıdık gibi gelse de, filmi güçlendiren ve anlam katan ayrıntılar olmuş…Film adına yakışır bir biçimde, oyuncuların mimikleri, duruşları ve bakışlarından dökülen anlamla, sözün yerini sessizliğe bırakıyor…durağan ve sıkıcı yerler var şüphesiz; dakikalarca yüze odaklanarak çekilen sahneler zaman zaman tempoyu düşürüyor.ancak oyuncular yüz ve vucut dilini öylesine ustaca kullanıyorlar ki ikinci yarıdan sonra tempo, beklenen yüksekliğe ulaşıyor.beğendim…
hatice aslan’ın bu filmdeki oyunculuğu hakkında nasıl bir övgü edilebilir, inanın bilmiyorum.. niye bu iyi oyuncuyu bir sürü yönetmen hiçbir filmde kullanmadı. sinir oluyorum. eften püften insanların upuzun filmografileri varken niye kimse bu kadını oynatmadı filmlerinde?
thing, daha neler!!!!kadını överken o sahne aklımın ucundan bile geçmedi. zaten orada kadına şiddet, darp olduğundan kadının çıplaklığı ancak izleyiciyi rahatsız etmeli!.
ben kadının pek de bir yeri görünmüyor diye hatırlıyorum üstelik öyle psikolojisi yoğun bir sahneydi ki eyüp’ün sinirinden, kadına uyguladığı şiddetten kadına cinsel bir obje olarak bakmaya fırsat gelmiyordu bence.birkaç sene önce “gözlerimi de al” isminde ispanyol bir film izlemiştim onda da bu tür sahneler vardı, orada kadın çırılçıplaktı ama cinselliğin ya da erotikliğin diyelim esamesi bile okunmuyordu.ama fikirlerinize insan hak veriyor gene de. maalesef sinema izleyicimizin profili:(
aslında teşekkür ederim thing, hiç bu açıdan yaklaşmamıştım olaya, yönetmenin bir önceki filmi iklimler’e dikkat çekmek isterim..mayıs sıkıntısı ve kasaba’yı izlemiş olmalısın, oralarda sıkıcı taşra hayatını anlatıyordu adam(cinsellik içeren hiç sahne yoktu onlarda) hep ama, bir nevi u dönüşü mü yaptı diyorsun,,üç maymun da bahsettiğimiz sahneleri yönetmenin eşi ebru ceylan eklemiş olabilir mi, iklimler in senaryosunda da onun ismi vardı
sevgili buklet, üç maymun’u mutlaka izleyin. demirkubuz’un senaryosunu n.b.c. çekmiş sanki. görmelisiniz..
🙁
murathan mungan kadından kentler güzeldi , bir çırpıda okumuştum. uzun bir aradan sonra Türkçenin tadını aldım diyebilirim
mungan’ın başka kitaplarına da bakabildiniz mi hiç, ilginç şiir kitapları var, adam acayip üretken: öyküler tiyatro oyunları sinema deneme kitapları…