Madem uyandın artık gitmem, dedi…Canım annem. İyiki varsın. Sen olmasan’la başlayan bir tek cümleyi kurmak yüreğimi paramparça etmeye yetiyor.Bugün ilk defa evdeyim. İlk defa yapılacak onca şey var diye düşünmedim. Hazırlamam gereken dosyaya bakmadım bile. Madem haftasonu, arkadaşlarla sahil manzarası eşliğinde, yurtdışındaki en aziz dostum olan türk kahvesini yudumlarım diye hayal dahi etmedim… Hastaydım ve yataktan çıkmam uzun sürdü.Aaaaa uyandın mı? diye sordu gülyüzlüm. Yemekmi yemek istersin önce, bir bardak sıcak çay mı?-Bende Nazan’a gidiyordum nerdeyse. Dışarda karşılaştık. Çaya davet etti. Madem uyandın, gitmiyorum. Karşılıklı içeriz…Gülümsedim. Meğer ne kadar çok yalnız bırakıyormuşum seni, diye geçirdim içimden.-Hayır anneciğim. Tabiki gidiyorsun. Zaten hep evdesin. Gitte iki çift lafın belini kırın. Hem sonra akşamki tiyatro oyunu için iki bilet var çantamda. Birlikte izleriz,başbaşa (göz atıyorum)Gülümsüyoruz…Peki diyor karşımdaki melek. Ama bir telaşki sormayın. Hemen gelirim, sen televizyon izle şöyle neşeli birşey bul,biliyorum pek sevmezsin televizyonu ama ya da dur bilgisayarını getireyim face midir nedir o na bakarsın. Gülümsüyorum.-Anneciğim geç kalıyorsun.-Tamam tamam çıkıyorumKapı tekrar açılıyor. Üstüne kilitliyorum kapıyı!!!!!!Üstüne kilitliyorum mu??Anneciğim gerek yok. Valla billa gerek yok. (kısık bir sesle)Hem belki deprem falan olur. (gülümsüyorum)Gözleri açılıyorAnneciğim hadi git artık…Çıkıyor nihayet . Yüksek bir sesle kapıyı kilitliyorum,yedek anahtar kapının yanında yerde,sen kalkma sakın yerinden hemen dönerim……Ne kadar şükretsem yinede az gelir ,varlığıyla yanımda olduğu için. Bu yaşıma geldim hala minik bir bebekmişim gibi üzerime titrer ve benim yapmam gereken onca iş hiçbirzman bitmez. Sabah kalkar işe giderim. İş dönüşü birkaç görüşme. Eve geldiğim zaman yemek ,çay vs. Odama kapanır çalışırım yine. Bazen gece yarılarına bazen mesaide uyuklayacak kadar. Haftasonlarım hep doludur. Muntazam bir ağı örer içimdeki örümcek. Her iş biter, herşey hallonulur, arkadaşlar asla ihmal edilmez, hala üzerime kapıyı kilitlemeyi düşünen meleğimin kırmızı gülü her haftasonu hazır edilip eve gelinir. Ama birşeyler hep eksiktir. Doyumsuzluk ruhumu sıkıştırırken, hep çalışmalı ,hep en iyisine ulaşmalı arzulu ömür törpüsü, beni yavaş yavaş kemirir, haberim dahi olmaz….Çay mis gibi olmuş. O rahat etsin diye eğlenceli birşeyler aradım tv de. Tabiki yoktu.( zaman zaman evlilik programlarını komedi filmleri gibi düşünsemde)face’ e baktım . Paylaşılan videolara değilde hiç bitmeyecek ciddi haberlere. Kapadım. Farkediyorumda ne çok zaman varmış gün içinde. Halbuki telaş içinde geçen dünlerim ve geleceğinden asla emin olamayacağım yarın, yarınlarım ne kadar farklı bugünden.Daha kısa bir süre önce geldim yurtdışından. Burnumda tüterdi ailem. Bir dahamı? Asla elbette derdim çok uzaklardayken. Daha varır varmaz İspanya fikirlerim beynimi kurcalamaya başlamışken, sesimi çıkarmıyordum hiç. O ses hala çıkmıyor ama düşünce hızla ilerliyordu.Bugün hakikaten farklıymış diğer günlerden.Londra’ daki iyi kalpli dostumun dediği gibi ”life is too short…”Ama kısalığından bu denli emin olduğum günlere,aylara, yıllara ne işler sığdırdım, ne ziyaretler, ne görüşmeler ,ne arkadaşlıklar, ne hazin aşklar…Bitmiyormuş kovalamaca. Bir türlü mutlu olamıyormuşsun . Yıllar sonra aniden hiç unutamayacağın bir çift göz beliriveriyormuş karşında dakika bile değil üstelik birkaç saniye. Yine hızla dönüveriyormuşsun içinde bulunduğun an’a. Ya da bir soluk asla alınamıyormuş bir bedende bir daha . Üzülüyormuşsun. Birgün bir daha ağlamam heralde dediğini unutup gözyaşlarına boğuluyormuşsun… Yeniden aşık oluyormuşsun, aşk sanıp aldanıyormuşsun…Anlamak zor olmuyormuş en sevdiklerin kalıyormuş yanında. Kapının usul tıkırtısıyla anlıyormuşsun…