bildirgec.org

anne hakkında tüm yazılar

Saçıma Göz Kaçtı

bir ben eksiktim | 19 November 2010 11:25

elim kolum sağım solum sobe. bir hababam sınıfı edasında “neler oluyor hayatta?” diye sorgusu sualsiz koştur koştur dinlendirmek istiyorum anılarımı. ne zamandı, hangi ana tekabül ediyordu bilmem ama benim en sevdiğim çiçek bahçeden çaldığım eriklerdi. off onu tuza basıp katır kutur keyifle yemesi yok mu, değmeyin keyfime.

bir gün yolda bulduğum para ile 15 tane eti puf alıp miğdeye indirmeme ne demeli? Üstelik hepsini kakaolu şekerleme kaplamalısından almıştım.

Bebeğinizi Korumaya Anne Karnında Başlayın!

Beacool | 26 September 2010 16:19

BEBEĞİNİZİ KORUMAYA ANNE KARNINDA BAŞLAYIN!

Bir bebeğin sağlığı dünyaya gelmedende bozulabilir...
Bir bebeğin sağlığı dünyaya gelmedende bozulabilir…

Teknolojinin hızla gelişmesi bu sitenin müdavimi olan yüzlerce teknoloji severi memnun ediyor. Hemen hemen her gün burada tanıtılan ürünlerin birilerinin ilgisini ve kalbini çeldiğine eminim. Peki bu hız insan gelişimini nasıl etkiliyor?

YETMİYOR ARADA BİR GELMEK, HEP ORDA KALMAK GEREK, DOĞDUĞUN YERLERDE FİLİZLENMEK

pillihafif | 18 September 2010 18:26

Küçüktüm… Yalnız başına evde kalamayacak kadar küçük… Babam uzaklara her gittiğinde gözyaşlarına boğulacak kadar küçük…

90’lı yıllardı acının ne olduğunu bedenimde ilk hissettiğim vakit. Yine birkaç yıl sonrasıydı güven duygusunun ne olduğunu, kaybetmekle anladığım sancılar… Hiç aşık olmamıştım. Aşık olmak lükstü yaşadığım hayata ve bulunduğum coğrafyaya o yıllarda. Çalışmalıydım. Çok. Sadece çalışmalıydım. Babamın yardıma ihtiyacı vardı. Çok yardıma…

Günler hızla ilerliyordu. Uzaklarda buldum kendimi sonra. Sonra mı? Hep uzaklarda…
Öteki uzağa hasret …

HAYAT ÇAĞIRIYOR

mavilikler | 16 September 2010 12:41

Bırakmalısın artık O’nu! Bırak incinsin biraz… Canı acısın. Direnmeyi ancak böyle öğrenebilir çünkü.

Her zaman yanında olamazsın O’nun. Ne kadar uğraşsan da bir gün sen olmadan da var olmaktan alıkoyamazsın.

Bak O’na, mutlu mu şimdi? Güvenli bir yerde olması gülümsemesine yetiyor mu? Yaşıtlarının kahkahaları balkona kadar geliyor. Hayat koca bir şaka sanki. Onlar da durmadan gülüyorlar ona.
Kendisiyse aynı hayata çok başka bir yerden bakıyor. Bu balkonda otururken o kadar uzak ki her şey!

Çocuk da Yaparım Kariyer de…

firatocal | 04 September 2010 16:15

Çalışan annelerin vicdan azabını ortadan kaldıran araştırmalar, ‘’ Çocuk da yaparım kariyer de..’’ , yaklaşımının doğruluğunu bilimsel olarak da ispat etmiş oldu… İşi yüzünden bebek sahibi olmaktan korkan yada ailesine ve özellikle çocuklarına vakit ayıramadığı için hayıflanan ve suçluluk duyan anne adaylarının ve annelerin korkmasına gerek kalmadı…

Kocaeli üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalları ‘ nın, anneleri çalışan 3-5 yaş grubundaki çocukların ruh sağlığı üzerinde yaptığı araştırmaya göre, bu kesimdeki çocukların psikolojilerinin, anneleri çalışmayan çocuklarınkinden hiçbir farkı olmadığını gösterdi…

‘’ Çalışan anne sendromu ‘’, diye de bilinen şehir efsanesinin yanlışlığı da bu araştırmanın sonucunda ispatlanmış oluyor… Yani, özetle çalışan annelerin çocukları ile çalışmayan annelerin çocukları arasında sorunlu davranış ve ruhsal hastalık geliştirme açısından hiçbir fark olmadığı ortaya çıkmış bulunuyor…

BİR PAZAR GÜNÜ

cememr2000 | 09 August 2010 14:59

BİR PAZAR GÜNÜ
Pazar günleriyle ilgili sıkıcı, karamsar düşüncelerimi sizlerle paylaşarak, içinizde belki güzel bir Pazar kahvaltısı sonrası biriken azıcık yaşama sevincini de yok edecek değilim.Yine de samimi olmak adına; Pazar günlerini sevmediğimi, bu sarı sayfaların, kırmızı defterin, bej rengi masanın, soğuk gri kasvetli havanın, kendisi siyah, yazdıkları mavi pilot kalemin şahitliğinde ilan ediyorum.
Yazdıklarımdan da anlaşılabileceği gibi; kendime dost tuttuğum nesnelere dikkat edilirse yahut şöyle söyleyeyim; kendime nesneleri dost tuttuğuma -insanları değil- (bu tire çizgilerini de pek severim parantezleri hiç sevmem. Çünkü parantezler bana, biri konuşma yaparken, kinayeli fısıltılarla birbirlerinin kulağına bir şeyler söyleyen, seyirci kalabalığından iki kişiyi hatırlatır. Özetle parantezler; hain, sinsi, dedikoducu ve düşman gelir bana. Tire çizgileriyse daha çok edebiyatçılarca tercih edilen, anlatılmak istenen şeyi daha da iyi anlatmak kaygısıyla kullanılan masum, yardımcı -belki de boyuneğici- dostane noktalama işaretleridir.) Konumuza dönersek nesneler, özellikle yazma nesneleriyle, beslediğim bu yalnızlık, hayatımın büyük bir bölümünü kapladığından, eskiden pek sevdiğim, şimdilerdeyse çokça hazzetmediğim bir eski dost…
Hele hele Pazar günleri bu eski dost, hiç çekilmez olur çünkü Pazar günleri aile günleridir. Pazarlar aileye ayrılır. Hava güzelse sabah erkenden –erken demekle dokuz on sularını kastediyorum-eşofmanlar giyilir, saçlar atkuyruğu yapılır, spor ayakkabılar ayağa geçirilir, güneş gözlükleri takılır ve bahçeye inilir. Bu süreçte; bagajı açık bekleyen bir araba, aile sakinlerine öfkelenen, uflayıp puflayan bir baba, “Hadi, geç kalıyoruz” diyen bir anne, sıklıkla görülen figürlerdendir. Böyle bir günü anlatan bir öykü ya da roman yazmak isterseniz- belki de ben istiyorum ama sanırım cesaret edemiyorum-bu figürleri çekinmeden kullanabilirsiniz.

TEK BİR KİŞİ GÖRSE

mavilikler | 31 July 2010 15:09

Biri ağlıyor kapının ardında… Belli belirsiz sesler duyuluyor. İki kişi mırıl mırıl konuşuyor sanki.

Biri az önce ağlayan… Diğeriyse ağlamaya son verip konuşmayı başlatan olmalı.

Seslerden daha genç olanı ağlayana ait. Kelimeleri hıçkırıklarla bölünüyor hala sıklıkla. Bazen bu aralar iyice uzuyor, yeni bir ağlama nöbetine bırakıyor yerini. Diğer ses, yani olgun olanıysa hep aynı sükuneti korumayı sürdürüyor inatla. Duymuyor sanki ağlamayı. Duymayınca gözyaşları yok oluyor sanki.

yüreğinin götürdüğü yere gitti…

lavinya76 | 20 June 2010 11:02

Ne zaman anne diyecek olsam aynı anda babam düşer aklıma… Ne zaman annemi aramak için bir hamlede bulunsa işaret parmağım geri kalanlar uzanır istemsizce babamın numarasına… Aramam, arayamam…

Herkes özel numaradan ayrıldığı sevgilisini arar birkaç saniye sesini duymak için, bense babamı… söyleyecek önemli bir şeyim yoksa konuşmam, konuşamam….

İçimi kaplayan duman sağanak yağışlara dönüşür de bir türlü güneş açmaz ruhumda…
Ben kendi güneşimi doğuramam…

çamurdan kamyon

lavinya76 | 17 June 2010 09:39

Güneşin en tepeye çıkıp ortalığın sessizliğe gömüldüğü vakitlerdi. Köpek bile ne gelip geçeni ne başka bir şeyi umursamıyor badem ağacının kupkuru toprağa düşen gölgesinde şekerleme yapıyordu.

Çamura belenmiş minik parmaklarına bakarak yaşını hesaplamaya çalıştı. “Hani bana parmağına” gelmeden bitirmişti saymayı. Başını sola doğru hafifçe devirip, büktü boynunu. Daha çok vardı okula başlama yaşına.
Köpeğin uzandığı ağacın gölgesine o da oturdu. Ay çekirdeğini kemirmeye çalışan kuşlara bir taş fırlattı… Git şurdan pis kuş, o bizim yeme onu!