bildirgec.org

anı hakkında tüm yazılar

Bildirgeç’te 1 Yıl

positive | 08 May 2008 09:07

Hangi konuda olduğunu hatırlamıyorum. Google‘da yaptığım bir arama sonucu bu siteyi ilk kez ziyaret ettiğimde yapısal olarak çok garipsediğimi hatırlıyorum. Sağı solu bomboş ve tamamı küçük harflerle dolu bir sayfaya sahip bu site ne sitesiydi acaba?

Ne tepe var ne taban, ne de “buradayım” diye bağıran bir menü. Birkaç ufak anlamsız resim ve minicik yazılar dışında bir şey görünmüyor. İlk izlenim sonucu, forumların değişik bir versiyonu gibi bir şey olduğunu düşünüp google üzerinden gelmeme vesile olan cümleleri ve yorumları okuyup çıkmıştım siteden. Sonra zaman zaman bloglardan ve bazı yerlerden adını duyduğum bu sitenin yazarlarına para kazandırdığını da öğrendim. Acaba sahte mi gerçek mi düşüncesiyle pilli.com adresinde geçen açıklamaları, para kazandırma sistemini falan hep okudum. İşsiz olduğum o dönemlerde boş vakitlerimi değerlendirebileceğim, hem faydalı hem de zevk verecek bir site arayışındaydım zaten. Banka hesabım olmamasına rağmen üye oldum. Artık sistemi tanımam gerekti. Günlerimi harcadım ve sadece okuyucu oldum. Belki karman çorman bir site değil ama aslında anlamaya çalıştığım şey, sitenin genel içeriği, üye olan insanların neler yaptığı, neyi nasıl konuştuğu ve paranın nasıl kazanıldığı. Ama beni daha çok cezbeden, sitenin içeriği ve yayınlanan yazılarla yorumların kalitesiydi. Buradan kazanılan paranın, bir insanı normal bir işten alıkoyabilecek kadar büyük bir miktar olmadığını tabii ki tahmin ediyordum.

BİLİ BİLİ:)

Ahmetcandemir | 07 May 2008 09:09

İLKBAHARDA VİZELERDEN SONRA EĞİTİM FAKÜLTESİNDEN BİR ANI
Vizeler sonrasi, Eğitim fakültesi, ilkbahar
huzunlu yapraklarin ozlemle sevgilisini arar gibi saga sola telasla ucustugu, ruzgarin tatli sert bir eda ile kimi zaman serinleten kimi zamansa tokat gibi insanin yuzune carptigi yeşile burunmus bir ilkbahar gunuydu. Eğitim Fakultesinin ağaçları gec gelen baharin mahmurlugunu atmak icin silkinmis gibi duran haliyle sanki oldugundan daha buyuk gorunuyorlardi. Vizenin yaralari sariliyor tukenen umutlarin yerine yeniden yeseren umutlar geciyordu, topluca Vize olan evde herkes yatakta yatan mehmetin basina toplanmisti, Kemalettin sahte bir kizginlikla;
– ulen essek sipasi, millet kolundan, gogsunden baldirindan falan yaralanmis sen ise popondan! bak kardesin salihe aslanlar gibi omzundan yaralanmis. ulen nasi becerdin orandan yaralanmayi?
hafifce terlemeye basladi mehmet;
– simdi soyle oluyor, ben yedi kisi ile dovusurken….
– yedi kisiyle?
– ee tam sayamadim 4 de olabilir sonra arkadan….
– dort??
– tamam baba ya biri ile dovusuyordum bi baktim arkadan 8 -10 kisilik bir grup saldiriyor ani bir manevra yapip…
– mehmetttt duzgun anlat kafani kirarim bak!
– of baba ya tamam adamla dovusurken arkada bi ses var ulen noluyoo diye bi dondum ki herif batiriverdi bıcagıni, ondan sonra nasi kizdim var ya oyle bir savurdum ki bıcagı arkasinda biri daha varmis ikisinin kolu birden kesiliverdi!
– hay yalanina kopek sicsin diye araya girdi simdiye kadar konusmamis olan salih, ulan mudahale etmeyim rencide olmasin dedim ama essegin kulagina suyu kacirdin beee.
– nasi yani, adami da mi yaralamadın, diye sordu saskinlikla tugba;
– yok anne ya ben az ilerisindeydim, adam disli olunca hafiften uzayacakti bizimkisi, bi ara bos bulunup ardini donunce adam firsati kacirirmi, hemen savurdu bıcagı son anda yetistim ama engelleyemedim, sirtina girecekken poposunu siyirdi sadece.
kemalettinin kizdigi zamanlarda oldugu gibi tek kasi havaya kalkti;
– eeeeee???
salih yutunarak devam etti, Mehmet yorgani iyice kafasina cekmisti;
– sonra mehmet yere yatip “yandim anammm” diye bagirmaya basladi, bende adamla biraz dovustukten sonra yaraladım gitti
Kemalettin anladim babinda basini salladi:
– aslan oglum benim, tam bir doğanlar gibi savastin, bi de abin olacak su zibidiye bak
– neyse bey yarali zaten ustune gitme, olan olmus artik dedi tugba ve belli etmeden yatmakta olan mehmetin baldirina hatiri sayilir bi cimdik atti. mehmet kipkirmizi oldu ama “gik” diyemedi zor duyulur bir sesle;
– sa.gol … annecimm
Kemalettin sana sonra gosteririm bakisi firlatti mehmete ve kalkti:
– of sistim ben, bi dolasip hava aliyim
Salihde kalkti:
– baba hani abimi nasil evlat edindigini anlaticaktin
– almaz olaydim diye hayifsandi, neyse hadi yuruyelim beraber de anlatayim, dedi yururken.
la havle cekti tekrar, sinirini belli etmemeye calisarak;
– evladim, senin annen baban yok mu.
karsisindaki celimsiz cocuk boynunu yana buktu ve kaslarini kaldirarar ezgin ezgin konustu:
– benim hic ailem olmadikii abiiiii?,
– evlat az sesli konus anlasilmiyor.
– abi sesli soylersem acikli olmuyor ama?
– olmasinda zaten, aci benim mideme dokunur evlat, sen sesli soyle bakiyim.
boynunu bukup az duyulur bir sesle:
– yokk abiii!
– ne yok?
– hicbiseyim yok abiii!
– peki seni eve gotursem gelirmisin, melemen pisirirmisin benimle?
– cok isteriiimm, aylardir bisey yemiyorum abiii
– off 15 dakika da 15 sene yaslandim ya, yuru len sipa gidiyoz eve
– sana amca diyebilirmiyim abii
– de ulan de be ne dersen de
– peki baba diyebilir miyim amca size?
– hasbinalllaaaaaahhhhh!!!!!!

siyah süt neden doğan kitaptan yayımlandı..

kahramancayirli | 29 March 2008 11:40

elif şafak çok beğendiğim, takip ettiğim bir yazar. metis ise bayıldığım bir yayınevi. yayımladıkları her kitabı takip etmeye çalışırım, çok severim vs. elif şafakın son kitabı siyah süt neden metisten değil de doğan kitaptan yayımlandı..
iki ihtimal var. birincisi, metis yayınları, siyah sütü basmak istememiş olabilir. zira metis edebiyatın çok yüksek bir edebiyat eşiği var ve bence siyah süt o eşiğin altında.
ikinci ihtimal, yüklü bir transfer ücretiyle elif şafakın doğan kitapa geçmiş olması..bu ihtimalin doğruluğunu yazarın yeni romanında anlayabiliriz ancak. eğer yeni romanı da doğan kitaptan çıkarsa demek ki yazar doğan kitapa geçmiş demektir..
benim altıncı hissim, ilk ihtimalin daha güçlü olduğunu söylüyor, bekleyip göreceğiz..

Haşarı İlacı

aRRoGaNTe HoMbRe | 18 March 2008 15:08

Efendim, size konusuz konusuz yazılar yazdım son dönemlerde. Sonra bir durup düşündüm. Niye durduysam? Halbuki (‘Halbuki Takamuro’, Japon savunma bakanı, yuuuh. halbuse var bi de) Ne diyordum, evet halbuki ben durmadan da, hareket halindeyken de düşünme yetisine sahip (Yetiiiiiii, huuuuuu..!) bir modelim. Model 348-ARX. Evet, düşündüm ve size haksızlık yaptığıma karar verdim. En azından bu yazımda bir şeyler anlatmalıyım, bir konum olmalı, unutmamalı, sevgiyle anmalı dedim kendi kendime. Bakın bir anı anlatayım o vakit size. Valla laaan, bak aşağıda..!

bir daha yazmayayım diye yapıyorlar, biliyorum. ama sen duuu, daha duuu..!
bir daha yazmayayım diye yapıyorlar, biliyorum. ama sen duuu, daha duuu..!

Ben küçükken…Bak ya anlatamıyorum. Aklıma yine bir şey geldi. Sen küçükken kaç yaşındaydın diye de embesil bir soru vardır ya, küçük çocukları ambale etmek için sorulur.(ambale de ne acayip bir kelimeymiş) Ulaaan esas sensin o ambale, küçücük çocuğa o soruyu sorduğun için. Ambaleeee. Ayıp be ayıp. Kaç yaşında adamsın, eğlencene bak. O çocuk sana şimdi senin ben muğa koim, böyle soru mu olur, allağaaan gerizekalısı dese iyi mi olur?

Bellek Haritası

| 08 February 2008 13:14

bellek haritası
bellek haritası

national geographic türkiye internet baskısı güzel bir çalışma yapmış ve hafıza konusunu ele almış.

anıların bellekte nasıl kaldığına yada nasıl yitip gittiğine dair güzel bir çalışma olmuş.
bellek konusunda olumlu-olumsuz son derece uç noktalarda yer alan şahıslara yer verilmiş.

en güzeli de bellek haritası adını verdikleri multimedia sunum. beynin çalışma prensiplerini basit bir dille anlatmışlar.

AŞKI BEKLEME SALONU-3

makaleci | 10 January 2008 09:16

—Geliyor musun?

Adamın uzattığı eline çabucak bir göz attı. Elini vermeyecek olsa geçmişte yaşadıklarının oluşturduğu anı mezarlığından yaşayan bir ölü olarak kalacağını hissetmişti. Elini uzatacak olursa da kendisini şimdiye kadar hiç kimseyi sevmediği kadar sevdiğini iddia eden bir adamın rotasına girecek, belki yağmur, soğuk, ayaz yüzü görecek ve bu yolculuğa çıktığı bu güne lanet edecek veya kimbilir belki de ılık bir güneşin ısıttığı yüzünde belirecek kocaman bir gülümseme ile bu adama teşekkür edecekti…

KURBANLIKLAR

Korsanemmi | 13 December 2007 09:58

Önümüzde bir bayram var. Kurban bayramı. Çocukluğumdan bu yana bayramın ilk günlerini evimden çıkamadığım, çıkmak zorunda kaldığım günlerde de gözlerime kulaklarıma söz geçirmeye çalıştığım, görmek, duymak istemediğim manzaralardan kaçmak istediğim bayram günleri. Her yıl tekrarlanan bu kabus gibi günler beni derinden etkiler. Mahalle sokaklarında, bahçelerde, avlularda böğüren, kesilen, derileri üflenerek soyulan, işe yaramayan organları üstünkörü toprağa gömülen, daha sonra etcil mahalle sakini hayvanların umarsızca, sinekler arasında kalan kutsal kurbandan artanlarla beslenmeleri.

99 Depremini 12 Yaşındaki Çocuktan Dinlemek

xcrescentx | 07 December 2007 08:20

Güzel bir yaz gecesiydi yada milyonlarca yıldız güzel olacak diye bizi kandırmıştı o süslü ışıklarıyla. Gece 3 sularında birisi beni sarstı uyandım kimse yoktu balkondan baktığımda karşı apartmandan da bakanların dışında. Fakat halen birisi beni sarsıyordu. Korkmamıştım ne olduğunu anlayamamamdan dolayı. Sonra bağırdım. Sesim yoktu şaşırdım tekrar denedim. Bu kadar gürültü nerden geliyordu ve neden hala ayakta durmakta güçlük çekiyordum? Kendi sesimden yoksundum…

———————————————————————————————————

olumlu enerjinizi gönderin

astral | 26 November 2007 14:31

Bir arkadaşım dan diye kalp krizi geçirdi. Ardından da beyin kanaması…

durup dururken. 82 doğumlu ve hiçbir sağlık sorunu yokken. şimdi yaşamla mücadele ediyor.

olumlu enerjinizi gönderin ona. yaşamasını dileyelim. ruhunu vermesin, mücadele etsin. doktorlar umut yok demişler; fakat bilirim ki, umut her zaman olabilir.

ankara’da zincirleme trafik kazasında pres olan arabayı gördüm ve sadece yaralanmış o arabadakiler, o kadar…

dua edin. istanbul’da bir Can, yaşasın… enerjinizi gönderin ona. burada kalsın..