32 saatlik uykusuzluğun acısını çıkarıyor şuanda o.Bebekler gibi uyuyor.Bir tıkırtı,bir ses onu uyandırır mı diye çok korkuyorum.O yorgun çünkü bazen geceleri bazen gündüzleri çalışıyor.Zaman onunla belki de dalga geçiyor.Hayat 12 yıldır çalışan bu adamı sınıyor.Gücünü,dayanma kapasitesini sınıyor. Acaba daha ne kadar düzensiz bir hayatla boğuşacak, acaba ne zaman evlenmeye karar verecek,önüne sıcak bir çorba koyan annesi değil karısı olacak?Aslında cevapları sadece kendinde saklı bu adam bunları paylaşmayı hiç istemiyor,hep kaçıyor,konuyu geçiştiriyor,istemez görünüyor..Ama o da kendine,sadece kendine ait, bir evi olsun istiyor.Kadın kadar rahat ve açık sözlülükle ifade edemiyor bunu, evlenme teklifi yapacağı güne dek.İşte ben o uyurken bunları düşünüyorum.Uyurken bile onu çözmeye çalışıyor, hep iyi tarafından bakıyorum onun karakterine.Kötü düşünmek bana göre değil.Kimse kusura bakmasın.O uyur,ben düşünürüm.Ben geleceği kurgular,paylaşmadan mutluluğuyla yaşarım.O uyur,beynini ve vücudunu dinlendirir ben ise yordukça yorarım. Yıpranma payımı arttırırım çünkü hüznü severim ben,o sevmez.Ben sebep yokken hüzün yaratırım,şarabımı kadehe koyarım,ışığı kapatırım,bir mum yakarım, o yapmaz.O erkek,aslında o fazla erkek.Böyle görünmeyi bile sevmez,yaşamaya kalksa acaba neler olur.O öyle tutupta resimlerime falan bakmaz ben yokken,görüşeceğimiz gün elbet gelir,görürüm der,o fazla erkek. Ben ise şarabın en iyi resimlerle gideceğine inanırım,baktıkça bakarım,dokunurum resimlere.İşte o uyurken ben genelde böyle şeyler yaparım.Başka bir evde uyuyan bu insan acaba her gece yanımda uyusa ne yaparım diye düşünmekten alıkoyamam kendimi.Acaba tüm gece onu mu seyrederim yoksa ele geçirmişliğin zevkiyle bir süre sonra onu umursamaz mıyım?Böyle bir saplantılı aşk yazarının siz bile ilk şıkkı yaşayacağını anlamışsınızdır..Ben hüznü seviyorum.O uyurken ben mutlu olsam bile hüzün yaratır ve yaşarım.Sen uyu bebeğim,ben kurgularım…