“Günümüzde bir sanatçı bir soba borusunu imzalayıp sergilese, sanat piyasasını eleştirmiş değil, ona uymuş olur. (…) Bunun nedeni sanatın olumsuzlanmasına yönelik avangardist amacı yerine getirmemesidir. Bugün, tarihsel avangardın sanat kurumu karşısındaki isyanı sanat diye kabul edildiğinden, neo-avangard’ın isyankar edimi sahih olmaktan çıkar.”(1)
duchamp
Bu noktada avangardın tarihsel sürecine bakabiliriz;Peter Bürger avangardı tarihsel süreç içinde üç aşamada inceler;“Avangard kelime anlamıyla bir askerlik terimidir. Bir ordunun, birliğin öncü kolu anlamındadır. 1830-1840’ların ütopya döneminde siyaset diline girer. 1789 devrimi sonrası düşün hayatı, modernliğin fikir hayatını kurarlar. Sosyalist hareket, insanlığın bir sanat alemine ulaşacağını vaat ederler. Avangard terimi, bu toplumsal tasarının gerçekleşmesinde sanata verilen öncü rolü ifade etmek üzere. İlk kez Saint-Simon tarafından bu dönemde kullanılır. Bu hareketler 1848 Paris’inin yaşadığı şiddetle son bulur. 1789’da ortaya çıkan toplum hayalleri, sınıf savaşlarında tükenir. Bu süreçte Baudelaire bu sınıf savaşları sürecinde tanık olduğu şiddetin ardından ters yönde motive olur, sanatın ahlaktan ve faydadan ayrılamayacağını savunan Baudelaire, “sanatın amacı ahlaktan bağımsızdır” sözünü gündemine taşır.
avangard kuram
Bu süreçle birlikte, sanat artık herhangi bir hakikati, değeri ve savı, doğayı veya tanrıyı temsil etmez bir hal alır. Sanat sadece kendini temsil eder. Sanatın biçimi aynı zamanda onun içeriği olur. Böylece sanat hayattan kopmuştur. Kendine özgü bir iktidar peşine düşmüştür. Sanat düşünsel özerkleşmesine koşut olarak toplumsal işbölümü içindeki sınırlarını da yeniden tanımlar. Aristokrasi ve klasist zanaat geleneğinden kopar. Akademilerin disiplini altındaki, içine kapalı sergiler kamuya açılır, ama öyle bir an gelir ki ortam laçkalaşır ve her sanatçıyım diyen sergilerde boy göstermeye başlar.Aynı dönemde salonlar galerilere, karma sergiler kişisel sergilere doğru bir dönüşüm içine girerler. Modern sanat tarihi, müzelerle sanatın tarihini yeniden düzenlemektedir. Ve bir disiplin olarak üniversiteler kapsamına girmiştir. Kısacası sanat, modernist bir dönüşümle beraber kurumlaşmıştır. İşte Bürger’in deyimiyle tarihsel avangard diyebileceğimiz dada ve sürrealizm bu hareketlerin zirvesini oluşturduğu ikinci süreç bu nokta da başlar. İşte bu, sanatın kurumsallaşması karşısındaki bir harekettir ve sanatla hayatın bağlarını yeniden bağdaştırma arzusundan hareket eder.1848’in özgürlük, eşitlik vaatlerinde ve 1968’deki hareketlerde hayat ve sanatın bir an kavuşur gibi olduklarına, hemen ardından hareketlerin bastırılmasıyla tekrar kopuşlarına tanık oluruz. Sanatın kendine inşa ettiği modernizm ve sanatın kendine itiraz eden tarihsel avangard dediğimiz süreçte 1968 sonrası tarih olur.” (2)Ardından pop, op, fluxus, kavramsal-sanat, minimalizm gibi hareketlerle, sanatta neo-avangard diyebileceğimiz üçüncü süreci izleriz ki, bu dönemler asla tarihsel avangardla bir tutulamazlar. Sözde isyankâr ve alaycıdırlar. Ancak tüm olanlar biçimsel bir tekrardır ve olayların özü bir kere kaçmıştır.Anti-estetik olmak, sanat olmayanı çaba için üretilmiş dadaist kolajların, asamblajların, ready-madelerin bu evrede estetik düzeyde kabullenişine tanık oluruz. Metalaşırlar. Müzelere girerler. Entelektüel çevre tarafından kabul görür, reklam alır, üzerlerine eleştiri yazıları yazılmaya başlar. Sanatçılar kurumların düşmanları değil sorumluları olurlar; akademik mevkilere, sanat işletmelerindeki idari mevkilere kayarlar.
Robert Rauschenberg
Bu profil ise tarihsel avangard olarak adlandırılan avangardın ilk hareketlerinin rolünden ciddi anlamda bir kopuşun göstergesidir. Kısaca, avangardın sanatın özerkleşmesine ve kurumsallaşmasına karşı olan tavrını, neoavangard tam tersi yönde yaşamaktadır.(1)BÜRGER, Peter, Avangard Kuramı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s.109(2)BÜRGER, a.g.e., S.9-29 arasındaki sayfalardan özet olarak alıntılandırılmıştır.
yorumlar
Joseph Beuys’uda yeri gelmişken ansak fena olmaz.
güzel hatırlatma, beuys’la ilgili söylemek istediklerim var. başka bir yazının konusu olsun.
Duchamptan sonra bende ayrı bir yere sahiptir. Yazarsanız severek okuruz.
robert rauschenberg için daha önceki tarihli bir yazımdan
avangard kuramını. gazetenin yorum sayfasını okurken “avangard” kelimesini bilmediğiminden araştırmaya başlamakla tanımıştım.
Bu süreçle birlikte, sanat artık herhangi bir hakikati, değeri ve savı, doğayı veya tanrıyı temsil etmez bir hal alır. Sanat sadece kendini temsil eder. Sanatın biçimi aynı zamanda onun içeriği olur.ayrıca buradaki ifade “sanat sanat için mi? sanat halk için mi?” tartışmasında “sanat sanat içindir” iddasını desteklemektedir.evet sanat kendisi için varlığını başlatır. bu haliyle elittir, kimi zaman uçuktur ve hatta anlaşılmaz. kimi zamanda ayakları yerden kesilir, kimse onu tutamaz. bu haliyle kendi sanat camiası dışında eleştiriye ne kadar açıktır işte bu düşündürücüdür. bu durum sanatı nasıl hadım eder ve vermeyi istediği mesajı ne derece yarı yolda bırakır gözlemlemek gerekir.sevgi ve saygılarımla…
Takipçinim…Yalnız ve ancak bu kuramı/kavramı açıklarken gözden kaçmaması gereken bir şey var.Fikir külliyatını taşıyan biçimsel öğeler plato’nun idea kavramını ortaya atışı beri aynıdır. Estetik nihayi gerçeklik oluşan/oluşturulan.Kavramsal sanat/dadizm/avantgarde yaklaşımlar hepsi aynı noktadan hareket eder, “Felsefe”… Aranan içerik ve öz aktarımı tamamen günlük bir nesneden olsa dahi kurguyu ön plana çıkarıyor ise alkışa tabi kalır. Koleksiyonerler konuyu herzaman prestige açısından ele aldıklarından sapla saman birbirine karışır. Kendinden emein olmayan veya teşvik bekleyenlerin galeri karşısında takındıkları tavır (ablam vb.) onları hazin sona sürükler.Kavramların ve akımların pek çoğu sanatçıların üretken değil post-living zamanlarına denk düştüğünden pek çoğunun başlangıç tarihine bile şerk dümek uzlaşıların üzerine uzanmak anlamını taşır.Sonrası ise bunların nasıl olup sanat ile sanatçı ile yangöz muamelesine tabi kalmalarını seyrederiz. Hani bir laf vardır modernisler akademilerin arka kapısından çıkmıştır yollu. Alın vurun diğerine…Ardılı zaman sorgusu hep var. Bu temel nirengi üzerinde eşya ile/öğe ile/fikir ile bir kurgusal mantık kaotikte olabilir inşa ediyor ve belki hiç emek sarf etmiyor iseniz bedenen (sosyalizm’in getirisi emeğe saygı en büyük handikaplarından birini oluşturur) bu yüceltilebilir ve estetize edilebilir bir zihin nüvesi olur/mümkünlenir gib…Kavramlar değil fikirler/çarpıcılıkları ve buna benzer yönleri ayırır eserin kalitisini… Herkezin sanatçı olduğu olgusunu kabullenir isek eğer ayırım “Kalite”dir. İşin iyisi kötüsü gibi. Sanat’ı apayrı biryere değil insanın hayatının tamda merkezine tuvaletine kadar götürmüştür Marcel Duchamp örneğin… “Merdivenden inen çıplak” ayrıca geleceği şekillendirmesi açısından günümüz insan hafızasına göre füturistik bir yaklaşım ve kompozisyon imgesi uyandırır.Tam da dertlerini oluşturan nokta işte. Nedir? Ne değildir? Alabildiğine soru…
Bilgi için teşekkürlerafrican mangoafrika mangosuafrika mangoafrikan mangoafrika mangosu hapı
teşekkürlerelektronik sigaraelektronik sigara fiyatelektronik sigara ego-t
Bilgi için teşekkürlermatbaakatalogkatalog tasarımkartvizitpromosyon ürünleri
Bilgi için teşekkürlererkek çantaspor çantaspor çantalarıçanta markalarıbayan çanta modelleri