40 yılı aşkın süredir mutfak piyasasında kendisinden söz ettiren italyan asıllı “scavolini” markası Türkiye’de Depa A.Ş. tarafından temsil ediliyor. Modern, klasik ve country tarzlarında mutfaklar bulabileceğiniz markanın renk yelpazesi de çok geniş. Özellikle son dönemlerde yeniden görmeye başladığımız pop sanatından da etkilenerek,
Amerikan pop-art akımının önde gelen temsilcilerinden Claes Oldenburg aslen İsveç kökenlidir. Hayatımızda yer alan öğeleri gözümüzün içine sokacak kadar büyüterek bir yerde onları alaya alan sanatçı 1929 yılında Stockholm’da doğmuştur.(uzun zamandır bu yazıyı yazmak istiyordum Oldenburg eserlerinin ve sanatçının sıkı bir hayranı olan kızım sayesinde bu sanatçı hakkında sürekli okumak durumunda kaldım )
Pop Art deyince akla gelen ilk cevap “popülist anlayış”tır; oysa ki Pop Art imgeleri tematize eder ve hatta hafif bir mizah anlayışı ile bulunma (varlık) sebeplerini ortaya koyarak sorgular. Pop Art, İngiltere ve Amerika’da 60’lı yıllarda ortaya çıkmış sanat akımıdır. İngiliz pop sanatı, Richard Hamilton, Peter Blake, Roger Coleman gibi sanatçılarla tanınır. Amerikan pop sanatında aynı dönemlerde Jasper Johns, Robert Rauschenberg, Andy Warhol, Roy Lichtenstein ve Claes Oldenburg gibi sanatçılar bu tarzı temsil eder.
Pop Art, sanatın her dalı ve günlük yaşam imgelerinin genel anlamda en çok yaklaştığı; gerçek manada ise birbirinin en fazla düşmanı konumunda olduğu bir tarzdır. Kimi zaman imgeleri kimliksizleştirir, kimi zaman ise imgeleri güçlü ironiyle sorgulatır. Gitgide daha fazla büyüyen tüketim çarkı içine fast food’dan tutun da sinemaya kadar birçok marka girer.
60’lı yıllara imza atmış olan Kennedy’nin, “… aya adım atmış olacağız” sözü, televizyonun başına sabitlenen yaşamlar, Nasa’nın deneyleri, yürüyen yollar, galaksiler arası düşler ve başka oluşumlar, beyaz perdede ve çizgi filmlerde yansımalarını bize göstermiştir. Fütüristik bu eğilimler giderek daha bir belirginleşir. Tüketim kültürü dünyayı sarar ve endüstri geleneği ile gelen yaşam kültürünü sorgulayan pop sanatçıları felsefelerini kolâjla anlatırlar. Bu, aslında son derece parlak, renkli, gerçekçi ya da tam tersi düşünen yaşamdan bir kadrajdır.
Walter Elias (Walt) Disney, (1901-1966) Chicago’da dünyaya gelen, Amerikalı çizgi film ustası. Resim ve karikatür eğitimini tamamladıktan sonra bir reklam stüdyosunda çalışan Disney, burada resim sanatçısı Ub Iwerks ile tanışır ve birlikte Hollywood’da bir şirket kurarlar.
Disney‘in sinemaya girişi, 1924’de “Alice Çizgi Film Diyarında” adlı bir dizi çizgi filmle olur. 1928’de otel odasında bir delikten çıkan fındık faresinin verdiği ilham ile Iwerks tarafından çizilmeye başlayan Mickey Mouse (Miki Fare) tiplemesi ile de çok büyük başarılara imza atar.
“Günümüzde bir sanatçı bir soba borusunu imzalayıp sergilese, sanat piyasasını eleştirmiş değil, ona uymuş olur. (…) Bunun nedeni sanatın olumsuzlanmasına yönelik avangardist amacı yerine getirmemesidir. Bugün, tarihsel avangardın sanat kurumu karşısındaki isyanı sanat diye kabul edildiğinden, neo-avangard’ın isyankar edimi sahih olmaktan çıkar.”(1)
Bu noktada avangardın tarihsel sürecine bakabiliriz;
Peter Bürger avangardı tarihsel süreç içinde üç aşamada inceler;
identity5, kullanmanız için pop art eserleri basan ve isterseniz bunu çerçeveleyip size yollayan bir site. 100 yıl ömürlü olduğunu ileri sürdükleri baskılar 270$ ile 650$ arasında fiyatlarla çerçeveli ve çerçevesiz olmak üzere çeşitli boyutlarda. 100 yıllık baskıyı yapabilir misiniz bilinmez lakin benzer işleri yapıp kullanmak neden olmasın?.
Ajdar’ı tanımayanınız yoktur; yok eğer varsa da ne mutlu o kişiye, çünkü aşağıdaki link’e tıklama ihtiyacı duymayacak ve hayatına devam edecek.
Diğerleri “Nâne, nâne” ile hayatımıza giren bu makine mühendisinin son marifeti “Çikita muz“u izlemeden geçemeyecek, bundan sonra yediği sebze meyveye başka bir gözle bakmaya başlayacak.
Doğu ile batının, tekne ile Rus kızların, Ajdar ile Çikita’nın birbirini kucakladığı bu videoda alt metinler, alegorik anlatımlar aramamak elde değil. Bu arayışta yolunu kaybedeceklere selâm olsun.
Modern sanatın öncülerinden Marcel Duchamp’ı daha iyi anlamak için interaktif bir site.
marilyn monroe portresi üzerinde pop art çalışmaları yapılabilir… andy warhol’un sesinden renk seçimi de var.
posteri kürsüye bıraktım…herkese büyük geçmiş olsun…gazamız mubarek olsun…nice mutlu proje teslimleri nice mutluluklar bizim olsun…bağardık çağırdık kızdık!! eğlendik geçti gitti geriye ne kaldı bir yudum kahvenin ağızda pıraktığı peltemsi tadı pürüzlü hissiyatı oda olmasa zaten dişlerinide kimse fırçalamıyacak..neden sonuç ilişkisi kurmayada çalışmıorum ama hiçkimsede bigün çıkıp yav iyi güzel çalışıonus edionus okadar çizionus alın gençler buda size ikramım(bir adet ipod:P) demedi…hep içimde kaldı..ama olsundu böylede mutluyduk mutlu olmayada devam edices zaten…yannız buradan yetkililere sesleniorum “sanmayınki gökkafes hep erekte duracak, her güzel şeyin bir sonu vardır-ereksiyonun-da”…bir anarşik mimari örneği olarak yerin altına göndereceğim kazıkları hepinizin huzurunda yarın maçka parkında akşam namazına takip yollucam…sakınha üşenmeyin hepinizi bekliorum…birlikten güç doğar demişler bakarsınız bir romada biz yakarız…zaman problem deil biz zippoları atar kaçarıs, yangın kendini yakar..biz yeniyi yapmaya gideris ateş kendini fırınlarken…dedikki yeni bişiler olsun madem “yeni” bizde post-bilmemne die bişi sıkarıs ucunada balon bağlar kuyuya atarız lakin dibe vururmu onu bilmem ardından bizde atlarıs olmadı kuyuya fekat biz vurucaz dibe orası kesin..ama olsun su çekmek güzelken kuyudan bide dibinin güzelliklerinide görmek lazım demeli…iç dış ilişkisi kurup yumurta sarısından koltuk yapmalı adını konsept koyup ona buna kaktırmalı…lakin kimse dürüst olupta ben bunu yapıorum kılıfıda yok ama işinize geliosa demio..olsundu ozamanlarda güzeldi bu zamanlarda…madem pop-art geldi bende saçmalarım…teknolojiyle gelen yenillikler hernekadar modern olmasada winampta büyük marifet dorusu ellerine saalık yapanların…benimde elime sağlık hiçbişi yapmadıım için..sizinde elinize sağlık kalkıp tahtayı sildiğiniz için lakin konuşanların isimlerini ben deftere geçmiştim üzgünüm hoca gelince masasına bırakcam..kimse gücenmesin bu bana verilmiş nacizane bir görev hududları ne kadar dar olsada bende bıraktığı hissiyat aksine okadar büyük..görev bilinci başka..laf söyledim balkabağı..aydında bi lokanta var inanılmaz kabak tatlısı yapio..yarın ölmessek haftasonu gidelim..yielim..
