2010 Yılını bir gün geride bıraktık, yeni yılın ilk gününü yaşadık. Değişen nedir, dün ile bugün arasında herhangi bir fark var mı? Dahası 2009 yılından 2010 yılına girdiğimizde neler değişmişti, sadece günlük olaylar,değişen yüzler, tetikleyen olaylar.Ne garip bir canlıdır insanoğlu, yeni bir yıl girdi diye seviniyor, neyi kutluyor bir yıl daha yaşlanmayı mı? Boşa geçen günlerin sevinci mi, umutla beklediği günlerin geleceği beklentisi mi?Biz asla dünyanın kuruluş tarihini günü gününe bilemeyiz, sadece tarihte bir başlangıç baz alınmıştır, Hz.İsa’nın doğum günü yıların başlangıcı olarak kabul edilmiş ve bugünlere kadar gelinmiş. Acaba 2011 yıl önce insanlık zamanı yaşamamış mı, ondan önceki tarihte yaşanan zamanlar yok mu sayılıyor? 01.01.0000 ne zaman başladı, 2000 yıl önce mi yoksa 5000 yıl önce mi yoksa daha önce mi? Bilinmeyen bir tarih, o zaman biz neyi kutluyoruz, bilinmeyen bir başlangıç tarihi ne kadar doğru olabilir. Televizyonlardan izledik, su gibi paralar harcandı, insanlar eğlendi, herkes mutluydu. Bu güzel birşey insanlar eğlenebiliyor, birkaç saat bile olsa dertlerden sorunlardan ayrılabiliyor. Dünya insanları yeni yıl başlangıcı olarak aynı tarihi belirlemiş, bunu kabullenmiş. Keşke sadece bir gün değil hergün yılbaşı günleri gibi sorunsuz olsa.Dünyanın kuruluş tarihi belirli değil ama insanlar eğlence adına bir gün belirlemişler ve eğleniyorlar. Bir hristiyan geleneği tüm dünya tarafından kabullenmiş ve herkes kutluyor. Anlamı var mı?Herkese nice mutlu, tasasız,sorunsuz ve sağlık dolu günler dilerim.
yorumlar
Ne kadar karamsar bir yazi..Ne Isa ne de Hiristiyanlarin gelenegi umrumda..Onemli olan yeni bir seneyi nese ile karsilamak, insanlar eglensin tabii ki..Nefret ediyorum boyle negatif sekillerden..Insan neselenecek gulecek ayrica herkes icin bosa gecmemistir yillar belkide, bunu dusunme yetisinden yoksun insanlar..Anlami yoksa aglayin yilbasi gecesi, selpaklar benden..
Ayrica 25 ve 26 Aralik onemlidir Hiristiyan alemi icin bu kadar cahillik olur..Yilbasi gecesinin onlar icin de bir onemi yok sadece eglenebilecekleri bir gecedir o kadar..Bu kadar ilgisizken cav cav konusmak gercekten cok sacma..
Hıristiyan ya da başka her hangi bir inanç için bu kutlamalar doğal olabilir ama İslamiyet için bu gece eğlenmek, farklı bir gün gibi, bayram gibi algılamak doğal değildir. Yılbaşı; Hıristiyan avrupada, budist çinde kutlanıyor ama bu kadar toplum yapıyor diye bu eğlenceği meşru ya da doğal görmek ne kadar tutarlı olabilir?Bu tür eğlenceler hurafedir bence. Din söz konusu olunca, temiz inançlar için hurafe yakıştırması yapanlar ne hikmetse değişen rakamlardan birşeyler bekliyorlar ve bunu dpğal olarak görüyorlar. 2010 ne ise 2011 de odur. Değişen ve nihayetinde eğlenilecek, sevinecek hiç birşey yoktur. Bu negatiflik değildir, eğer perfpektif tanımlaması yapılacaksa nötr yani rakamların değişmesiyle hiç bir şeyin değişmeyeceği düşüncesidir.Cahiliye devrinden kalma saçmalıklar ile sarhoş olup deli gibi gülmek; mutluluk, sevinmek değildir. Havai fişekler, içilip yerlere atılan bira kutuları, insanlıığı gizleyen maskeler, toplumu uyutmak için konserler… işte modern dünyada ‘insanlık’tan çıkarılan toplumun resmidir.
Islamiyetle bagdastirilacak bir durum yok ortada..Gule gule eski yil merhaba yeni yil demek icin bu kadar negatif dusuncelere gerek yok..Insanlar eglenebilir konsere gidebilir..Ne kadar aklin basinda bu onemli..
İçki içen bir kişinin aklı başında olabilir mi? 🙂
Ya, hu cekerken kendini kaybedip haykiran insanin akli nerede ?
İslamiyet ile alakası yok derken; Din toplumun her alanında ve her anında olan bir kurumdur. Kişi dinsel yargıları bir zaman kesiti için hayatından çıkaramaz. Bugün yılbaşı; hadi içelim, deli gibi gülelim, 2011’den birşey bekleyelim ( değişen rakamlar, nasıl birşeyleri değiştirecekse(!)), sevinelim (sanki dünyadaki zulümlerin sona erdiğini kutlar gibi)… gibisinden bazı şeylerin dinsel yargıları yine aynıdır; o anda da günah günahtır, sevap da sevaptır.Yeni yıl ne anlama geliyor ki? Onun birşeyleri değiştirmeye yetisi yok ki, ben ondan birşey bekleyeyim, o geldi diye sevineyim. Eğer birşeylerin değişmesini istiyorsa insan; bunu değşen yıllardan değil, yılları değiştiren Yaradan’dan beklemeli bence.İkinci birşey ise; ölçülü olmak kaydıyla sevinmek, gülmek, eğlenmek makbuldür. Ama yeni yıl geldi diye sevinmek de mantıksız birşeydir. Eğer bizim insanımız, sevinecek birşey arıyorsa; Kurban ve Ramazan Bayramlarımız, Kandil Gecelerimiz var. İnsan hissedebilirse, en yüce huzur ve mutluluk o günlerdedir bence.
Ayyaş biri ile İlahi coşkuya ulaşmış birisini aynı çerçevede değerlendiremem. 🙂 Ama şu da var, her zikir çeken, bunu kalbi olarak yapıyor diye bir durum da yok. İnsanların kalplarini bilemem.
Lanet olsun, guzel islam dinini kullanan sizler gibi zihniyetlere..Din sanayiisi kuruldu ulkemizde ne yazikki..Ve insanlar dinle para kazaniyor..Yeni yil gayet guzel tombala oynayarak guzel yemekler yiyerek mutlulukla karsilanabilir..Ickiyi gelip gozumuze sokan bu zihniyet normal insan olmayi coktan unutmus belli ki..Anlayamiyor..Insanlarin dozunda eglenebileceklerini hayal bile edemiyor..Benim deger yargilarimi anlayabilecek kapasiteniz ve derin hayat anlayisiniz yok ..Tartismayalim bence..Herseyin asirisi zarar…
Hu çekerken kendini kaybedip haykıran insanın aklı Allah ile beraberdir.Sarhoş olup nara atan insan ise şeytan ın oyuncağı olmuştur.Yeni yılın bana getirdiği tek şey duvarımda asılı duran takvimin değişmesidir.Saygılarımla…
Ilahi coskuya ulasmak, boyle diyorsunuz..Camilerde yanimda bayilan insanlari, cigliklar atanlari, garip sallanmalari bizzat gormus biri olarak..Herseyin asirisinin zarar oldugunu dusunuyorum..Bir kez daha tekrarliyorum, aklin ne kadar basinda hayatini yasarken her anlamda bu onemli..Nokta..
Ben dinci değilim 🙂 dinin siyaset ve ekonomide araç olarak kullanılmasına da karşıyım. Eğer dini kullanarak rant sağlayan varsa da bu toplumda, bir vatandaş olarak haram olsun derim.Ben devletin, laik yapıda olmasını sonuna kadar savunurum. Bence laiklik, dinin siyasetin elinde yozlaşmasının önünde en büyük engeldir, dinin koruyucusudur. Ama vatandaş olarak; ben laik değilim. Devletin dini yoktur ama benim bir dinim vardır. Benim hayata bakışım taşıdığım dini inanca göre şekillenir. Eğer içki içmek haramsa, ben içmem. İçkinin şu kadar dozu helal diye bir durum yoktur. :)İkincisi yeni yıl ya da yılbaşı ne anlama geliyor ki, ben o günü farklı bir günmüş gibi göreyim. Yılbaşı sistem tarafından 01 Ocak olarak tanımlanmış ve toplumlar da sürü psikolojisi ile öyle kabullenmiş. Bu tanımlama İlahi bir tanımlama değildir. Egemen toplumların geleneğinde, kültüründe öyle yer ettiği için 01 Ocak yılbaşıdır. Mesela, çin takviminde de başka bir tarih yıl başı olarak tanımlanır. Türk geleneğinde, kültüründe ise 01 Ocak diğer günlerden farklı olarak değerlendirilmez. Tarihimizin hiç bir yerinde bu günün özel bir gün olarak kutlandığı bir durum yoktur.Bir başka unsur da; yılbaşında eğlenmek için bir sebep yok. 31 Aralık 2010 ne ise 01 Ocak 2011 de odur. Arasındaki fark varsa da; ancak 01 Ocak ile 02 Ocak arasındaki fark kadardır.Normal insan olmak diye bir durum yoktur. Kişi ya ‘insan’dır ya da değildir. Bunu belirleyen de; kişinin varlığını diğer yaratılanlardan ayıran ‘düşünce’ ve ‘inanç’ gibi iki temel unsur üzerine hayatını kurmasıdır. Dürtülerin ya da maddesel tutkuların esiri olan bir kişi insani varlığını yitirir.
İlahi coşkuya ulaşan kişi için; aklının yerine duyguları geçer, sarhoş birisi içinse; aklının yerine dürtüleri geçer. İlahi coşkuda insan; maddesel sınırların ötesine geçerken; sarhoş birisi de dürtüsel tatmini maksimize etmek için maddenin içine gömülür.Yine söylüyorum, zikir kalbi bir olgudur, kişinin bunu ne kadar içten yaptığı, ne kadar göstermelik yaptığını bilemem.
Ben de bu tartışmalar ne zaman başlayacak diye merak ediyordum. Her sene her sene yazdım, artık sıkıldım. Bana ne ya, herkes nasıl istiyorsa öyle görsün.Ben bunu sevdiğim insanlarla bir arada eğlenmek için bir vesile olarak gördüm. Hiçbir özel anlamı olmayan herhangi bir günde nasıl eğleniyorsam öyle eğlendim. İçki içtim, keyif aldım. Sarhoş olmadım, ama olabilirdim de. Canım çekerse başka bir gün yine dostlarla bir olur yine felekten bir gün çalarım. Kime ne? Neyin kavgası bu şimdi?
“Yilbasinda eglenmek icin bir sebep yok”, bu cok kisisel bir dusunce..Sana gore yok bana gore var..Ayrica, yukarida dini gunlerden bahsedilmis..Huzur ve mutlulugun bu gunlerde bulunabilecegi soylenmis, Huzur ve mutluluk insanin kendi psikolojisiyle ilgilidir..Nasil iyi hissederse mutlulugu odur..Blinmesi gerekir ki;Avrupali, Islamiyet adina bayram sayilan gunlerde Muslumlara izin verir..Ayni hakki sana bir musluman tanimaz..Sonra ertesi gun gelir bayramini kutlar..Bir hiristiyan sana dininin geregi yapman gerekenler icin olanak saglarken sen ona karsi acimasiz elestiriler getirebiliyorsun..Tekrar ediyorum 25-26 Aralik onemlidir onlar icin..31 Aralik varsin dunya gunu olsun ne olacak ki..Bir yil bitmis yeni yil gelmis ne guzel..
Bu konunun tartışılmasından neden rahatsız olunuyor ki? Birileri inanır-inanmaz, burada kimsenin inancı sorgulanmıyor. Bizim yaptığımız yılbaşı olanark tanımlanan bir zaman diliminin tutarlılığını sorgulamak.İçki konusunda da ise; içki yüzden aileler dağalıyor, nice insanın hayatına mal olan kazalar oluyor, cinayetler işleniyor, insanların sağlığını bozuyor… Bunun üzerine konuşmak, tartışmak mı saçma, yoksa bu konunun tartışılmasından rahatsız olmak mı?İçen içer, kimse karışamaz ama özgürlük adına her toplumsal davranışın meşru olarak görülmesi de sorgulanması gerekiyor.
Konuyu tartışmaktan rahatsız olmamın sebebi konununun kendisinden kaynaklanmıyor Hboztoprak. Sadece, bu konuda söylenmedik söz kalmamış olmasına rağmen insanların temcit pilavı gibi aynı şeyleri önüme sürmesinden rahatsız oluyorum. Yılbaşı kutlamalarının Hıristiyanıkla bir alakası yok. Tamamen farklı bir ritüelden geliyor, falan filan. Uzun uzadıya yazmayacağım çünkü gerçekten sıtkım sıyrıldı. Bu konuda tek diyebileceğim, benim canımıın kutlamak istediği.İçki konusunu da tartışmaktan kaçınmıyorum. Ama tamamen aynı sebeplerden, bu konular açılınca sadece sıkılyorum.İçki içmek ailelelerin dağılmasının sebeplerinden sadece biridir. Hatta çoğu kez, tetikleyici sebep değil, sadece körükleyici sebeptir. İnsanı, normal hayattan alıkoyacak şekilde içki içmeye sevkeden sebepler sadece alkolün bağımlılık yapma etkisiyle açıklanamaz. Asıl tetikleyici sebepler tespit edilip düzeltilmeye çalışılmazsa, içki olsun olmasın, aileler yine dağılabilir. Falan filan… Bu konuda da söylenmemiş bir şey kalmış mıdır acaba?Benim kavgam konuların kendisiyle değil klişelerle. Daha önce binlerce kere duyduğum klişelerin burada da tekrarlanmasında. Ha, burada bu konulara ilk defa giren genç arkadaşlar varsa, onlar bana kulak asmasın, lütfen devam etsin.İşin sonunda, herkes neye inanıyorsa ona inanmaya devam ediyor. Önceden neyi doğru biliyorsa onu doğru bilmeye devam ediyor, nasıl yaşıyorsa öyle yaşamaya devam ediyor.
İçki içenin aklı başında değildir, haramdır. Yapmayın, etmeyin, içmeyin. Onun yerine üzüm yiyin, aynı şey..
Dışarıda tanıdığım bir çok kişi, bu iki bayramda da çalıştı.İkincisi; kabul etmesem de benim herkesin inancına saygım vardır. Hoşgörüsüzlük, hangi inanca yönelik daha fazla yapılıyor, tarafsızca bakan herkes görür. Ben yılbaşını Hıristiyan geleneği olduğu için değil, İslam ile çeliştiğini düşündüğüm için meşru görmüyorum. Nitekim, budistler, ateistler v.s. kişiler de bu günü kutluyor. Bir de, batıdaki bu çakma medeniyete duyulan hayranlığı anlamıyorum ya, neyse 🙂
Mutuluk olgusu salt psikolojik olduğu için mi bazı günlerde mutlu olacaksınız diye dayatmalar yapılıyor? Şu günü-bu günü diye insanların duyguları ve hatta birikimleri sömürülüyor?Mutluluğu tanımlayan bazı değer sistemleri, tatmin odakları mevcuttur. Bu toplumsal hatta bireysel olarak değişir. Kimi kapitalist, kimi dürtüsel, kimi markasal, kimi düşünsel, kimi de inançsal tatminini sağladığı zaman mutlu olur. Salt dürtülerinin ve maddesel kazancın mutluluk kaynağı olarak görüldüğü bireysel anlayışta, dinsel günün mutluluğunu yakalanabilmesi zordur. Bir de her mutluluk gerçek anlamda bir mutluluk/huzur değildir. Mutluluk sadece gülmek, eğlenmek de değildir.
Öncelikle iyi seneler,Sonralıkla yılbaşı şuna uyar buna uymaz yok sanki başka tanrının çocuklarının geleneği imiş, yok aynı tanrı farklı ritüelmiş felan…Ulen insanlar baharın gelişini bile kutluyor.Meksikada ölüler bayramı var, ancak dünyaya mal olmadı?Bu oldu, hepimizin ağacı var…Karşı olanların götüne girsin!
Bence daha çok tetikleyici oluyor. Sadece aile hayatı için değil, tüm alanlarda. İçki içip araba kullanan kişiye, hangi eğitimi verirseniz verin o kişi aynı davranışı sergiler. Nihayetinde içki, kişideki düşünme yetisini geçici olarak ortadan kaldırır. Bu durumda kişi hangi eğitimi alırsa alsın, aynı sonuç ortaya çıkacaktır. Bu ailede de aynıdır.Ben kimsenin günah bekçisi değilim, kimsenin davranışına karışıp yapma-etme diyecek konumum yok. Dinsel boyutu bir kenara bırakılsa bile; içkinin asla savunulacak bir yönü yok yine..
Kapasiten bu kadar sanırım, kullandığın sözlere dikkat et, sabrımı zorlama…
Bazi konular din degil psikoloji basligi altinda toplanir..Aciklamalari bu yonde yapilir..Bana gore, bazi gercekleri Allah la butunlesme olarak aciklayip icinden cikarken alkolizm gibi bir gercegi haramdir seklinde aciklayip kolayca icinden cikmak dusunce yapisini belli eder..Bilime ihtiyacimiz var..Bilmeye ihtiyacimiz var..Ateistler dinsizle vb putperestler..Dunyada farkli dini inanclar altinda yasayan insanlar icin hak ve adalet adina dinsiz e bile ihtiyacimiz var..Bu konu cok derin aciklamak cok zor..”Disarida tanidigim bir cok kisi bu iki bayramda da calisti”Ben holdingleri bilirim, gerisini bilmem..Dinine bakis onemlidir..Bir yabancinin haram diye uzattigi eli havada birakir tutmaz isen..Tuttugunda bundan duyacagin zevki beyninle engellemek onemlidir..Herkesin dini kendine yoruma acik..Saygiyi elden birakmamak ahlaki bir durum..
Sevgili kabız toprak, sanırım sen güzelliklere tümden karşısın.Önce bir erkek arkadaşına sor, yatakta alkollü kadın mı? minvalli…Yada git hayatının deneyimini yaşa sonra gel konuşalım capacity-capability gibi kavramlardan.
Bana ne ya, içen-içer; içmeyen içmez. Kimsenin inancı hakkında ahkam kesecek değilim, buna hakkım yok. Ama şu da var ki; dini bir kenera bıraksak bile alkolizm ya da basit tabirle içki içmek savunulabilir bir davranış formu değildir.İnanmayan olmasaydı, inanan olmazdı. Nihayetinde herşey zıttıyla var olur. Ama toplumun özüyle çelişen toplumsal yapıları, gelenekleri topluma örnek, ideal olarak sunmak da bana oldukça saçma geliyor.
Bu el uzanıyor mu acaba? Tarihin neresinde böyle içten samimi bir el uzandı? Yabancılardan uzanan hep namlular olmuştur, bugün olduğu gibi. Bu korku psikolojisi ile tüm algılarını şekillendirmek değildir, yanlış anlaşılmasın. Sadece tarihsel bir gerçekliğin unutulmamasıdır.
İstersen sana hiç yaşamadığın deneyimlerden yaşatayım, ne dersin? Burada saçmalamak kadar kolay mı, öğrenirsin.
Adabınla konuş benimle…
HBOZTOPRAK DİYOR Kİ, (03 Ocak 2011 12:17)Din toplumun her alanında ve her anında olan bir kurumdur. Kişi dinsel yargıları bir zaman kesiti için hayatından çıkaramazHBOZTOPRAK DİYOR Kİ, (03 Ocak 2011 12:57)Ben devletin, laik yapıda olmasını sonuna kadar savunurum. Bence laiklik, dinin siyasetin elinde yozlaşmasının önünde en büyük engeldir, dinin koruyucusudur.Nasıl olacak o iki iş bir arada..Ben de bayılırım böyle kişilik çelişiklerine..Bence tarihi de bırak günümüze bak..İnsanca yasamak çok güzel, sen doğruysan dinle de, ahlakla da paralel gidiyorsun zaten. Çizgin dünyanın heryerinde aynı..Hiristiyan aleminde de yılbaşı gecesine karşı olan çok; içki içilmesini eleştiren, hatta atılan havai fişeklerden dolayı yan komsusunun evine polis gönderen, gecesini yorganı kafasına cekerek geçiren bir sürü hırıstıyan var.. Eglenen gençler ve çocuklar sadece , yasam böyle birşey işte..Herşey zamanında güzel..Bunlar senin gibi hayalden değil, yasarayak anlatılıyor, gerceklık derecesi % 100..
Yakalaa ama gözünle
Bireyin dinini yaşaması ile devletin laik olması çelişen bir durum değildir. Devlet ve toplum iki ayrı kurumdur. Bunların birbiri ile etkileşimi vardır mutlaka ama birbirine karşı koruduğu bazı değerlerde vardır. Din topluma ait olan, toplumun sahiplendiği bir olgudur. Toplumda birden fazla inanç öğesi bulunabilir. Laik devlet bu dinsel öğelere aynı nazarda bakar ve bu inançların gereğinin icra edilmesi için gerekli koşulları oluşturur. 25-26 Aralık’ta Hıristiyanlar dinsel ritüellerini gerçekleştirebilir, nitekim bu laik devletin sorumluluğu altındadır. Aynı zamanda kişiler inandıkları şekilde giyinerek çalışabilir, okuyabilir, bu da laik devletin sorumluluğundadır. Müslüman ya da her hangi bir inanca sahip olan birisi hayatının her alanında ve her anında inançlarına uygun olarak yaşayabilmelidir.
Global olarak bir ahlak sistemi mevcut değildir, mümkün de değildir. Örneğini verdiğin Hıristiyan profili istisna da olabilir, nitekim haram olan herşeyi yaptığı halde Müslüman olduğunu söyleyenler de vardır. Belki de dini bir etiket olarak görmemek gerekiyor. Hangi dine mensup olursa olsun, yapması/yapmaması gereken birşeyler vardır. Din öyle içine her hangi birşeyin konulduğu boş bir etiket değildir.Bir de; eğlenmek, gülmek, sevinmek ‘mutluluk’ kavramını açıklamak yeterli midir? Mutluluk da sistem tarafından belirlenen bazı ritüellere ve tatminlere endeksleniyor sanırım. Kazan, yen, tüket kısaca herkes gibi ol ki mutlu olasın gibi bir durum çıkıyor ortaya.