Yeni kokusuKıyafet türü birşeyi alınca hepimizin hissettiği bir koku vardır, bu tarif edilemez, güzel mi çirkin mi bilemeyiz ama o şeyin yeni olduğunu bize anlatır, yeğenim buna yeni kokusu diyor, yeni bir şey alınca yeni kokuyor der hep.Yalnız kıyafette mi, araba bile yeniyken daha başka kokar( araba kokusundan nefret ederim, hele bayanların kullandıgı arabalar araba parfümü kokar ya ben ya uyurum ya kusmamak için dua ederek beklerim)Kırtasiye malzemeleri de yeni kokusuyla bambaşkadır. Mesela hiç yazılmamış bir defterin sayfaları bir hoş kokar, kurşun kalemin bile kendine has kokusu vardır,yakınlarım kokulu, renkli silgi almıyor, gözleri çok korktu onlardaki katkı maddelerinden, ama beyaz silgi bile yeniyken yine de kokuyor, acaba kullanılmayan yeni olan herşey yeni mi kokuyor.Cevap evet, sıfır kilometre insan yani yeni doğmuş bebeğe bakın, ilk doğdugu zaman henüz yıkanmamışken bile kokar, buna bebek kokusu der, bayılırız. Oysaki doğarken kana, irine karışmıştır ama yine de mis kokar, çünkü kullanılmamıştır. Ne zaman hayat tarafından kullanılmaya başlar kokusu değişir, yeni kokusu gider, hayat ona sorumluluk yüklemeye başladıgı andan itibaren, mesela artık anne sütünden sonra ek besin yeme zorunlulugu, o sevmedigi sebze çorbalarına, anne sütünü özleten pürelere, yumurtalara başladıgı zaman bokunun kokusu tamamen farklılaşır. Artık yeni kokuyordur bebek, kakası sadece anne sütüyle beslendiğindeki gibi kokusuz değildir, ne kadar anneler, babalar hiç igrenmese, neredeyse burnuna sokası da gelse yinede ortada bir gerçek var o da bokun artık büyük insan gibi kokması.Bu hayatın insanı kullanmasına göre değişir, tıpkı defterin yazıla yazıla, sayfalarında ki yeni kokusunun değişmesi, azalması gibi insanda yavaş yavaş değişir. Ergenlik çagında vücutta ki hormonlar birbirine o kadar girerki insanın ter kokusu bile değişir. Sonra zaten hayat insanı kullandıkça insan da yaşamak için beslendikçe yedigine göre kokuları artar hiç onlara girmeyelim, ama artık yeni kokusu falan kalmamıştır.Oysaki tüm defterler, yıkanmaktan rengi solmuş çarşaflar, tepesi kemirilmiş kalemler bir zamanlar yeni kokusuna sahipti,insanlar da öyledir.Aslında kullanılmış olmayı( yaşamakta bir kullanılmaktır) yada eskimiş olmayı kabullenemez insanlar,mesela götlü göbekli herkes bir zamanlar hep dal gibi oldugunu anlatır, yaşlı kadınlar sürekli gençken ne kadar güzel olduklarından bahsederler.