Farzedin ki böyle bişii koşuyo peşinizden naparsınız ? aslında saçma bi soru tabii sizi görüp koşmaya başladıktan 5 bilemedin 7 saniye sonra olacaklar belli .
Neyse asıl konuya gelelim ; geçenlerde national geographic de bir aslan bufalo sürüsünü takip etmeye başladı ; böyle bişey işte,,,
amacı arkada kalan yavru bufalocuğu yemek ,,,ormanlar kralı denmiş bir kere pek güzel ama yine de temkinli ,saklana saklana takip ediyor sürüyü ,Bir süre sonra bufalo sürüsü bizimkini farkediyo vee ne oluyor tahmin edin ormanlar kralı kaçıyor bufalo sürüsü kovalıyor bu sefer . en sonunda bir ağacın üstüne tünüyor bizim kral, aşağıda bufalolar böyle hazin bir şekilde bitiyor ekşın ,,,
Sonra bu büyük kedileri biraz araştırayım dedim,tanıştırayım Bay kaplan
Kedigillerin en büyük üyesi kaplanlardır,üstündeki çizgilerle benekli olan diğer kedigillerden ayrılır . Karanlık sık ormanlarda yaşar ve gittikleri yol boyunca bıraktığı izlerden bir bir kaplanın aç mı tok mu , sinirli mi ,sakin mi olduğu bilinir, 20 sene yaşayabiliyorlar normal şartlarda,,,
Şahsına münhasır şarkısı bile vardır bu kaplanların. Surviver kulakların çınlasın rocky 1 in şarkısıydı eye of the tiger , yoksa 2 nin miydi?
Leoparlar,,,
bir diğer adı panter , tabii bizim pembe panterle hiç bir alakası yok fiziken (bu arada cnbc-e de salı geceleri pembe panter gecesi )
Avlanırken çok iyi saklanır panterler , avını ise jaguar gibi ağaçta yer ,sarı tüylü ,benekli ya da simsiyah olabilir (kara panter)
Puma,,,
Pek çok kişinin en sevdiği kedi pumadır .Yüzleri çok güzeldir.Pumalar çok iyi atlayıcıdırlar (benim jenerasyonun spor ayakkabı markası )
Çita,,,
Kediler arasında en narin ve en ince yapılı olan çitalar en hızlı kedilerdir bu özellikleri sayesinde ,Kısa mesafelerde saatte 100 km nin üzerine çıkar ,Gözlerinin altındaki siyah çizgi diğer özellikleridir,,,
yorumlar
bu dönem ödevleri biraz sıkıcı olmaya başlamadı mı? var mı hakkaten kediyle, pumayla, skutırla, çikolatayla bilmemneyle bu kadar gereksiz bi şekilde ilgilenen? ya da eğer sitedeki bu eğitici-araştırmacı ruh devam edecekse yeğenlerime söyliym ödevim.com’da boşuna vakit kaybetmesinler madem.
Birisi merak etmiş, araştırmış, link koymuş, yazmış. Ha belki linkler yetersiz, bilgi az, vs, denilebilir de, dönem ödevi bunlar diye bodoslama dalmak gayet anlamsız geldi. Gerçekten de keşke herkes kendi ödevini kendi yapsa… Ya da yapmasa ve yapmadığını saklamasa…
ben de kim müdahale edicek diyodum bu duruma, ağzınıza sağlık justine. Yalnız gözünüsevimin dediklerini de dikkate almalıyız, yani burada yukarıdaki kullanıcı ödevini herhalde gözünüsevimden aşırmış olacak ki epey hiddetlendirmiş kendisini. Blog sahibi kullanıcımıza günlüğüne 500 kere “Bir daha asla arakadaşlarımdan ödev aşırmıycam” yazması cezasının verilmesini talep ediyorum.
iki arada bir derede gelip ; laf geçirip giden ve hatta tarzım budur diyen süper ikili sahnede ,,,ne hoş sizi ve yüksek ironi sanatınızı icra ederken görmek , gözlerim yaşardı yalnız yoklama yaptım bir eleman eksik !
Runaway’in lafini ustume aliniyim dedim. Belki goz yasartisini hungurtuye cevirip biraz rahatlar kendileri. Ben blogu begendim ayrica. Ilkogretimden yeni arkadaslarin aramiza katilmasi, bu site icin taze kan demek. Ustelik sersemlikle karisik bir tur naiflik var burada. Mesela ‘…panterlar simsiyah da olabilir (kara panter)’ Ne guzel!
Genclik sonu buhranlarini metafizik ukalaliklar esliginde gazlayanlardan sikinti gelmisti. Bu blog sayesinde temel bilgilerimizi gozden gecirdik ve mesela neden kaplanin cizgisi var, leoparin benegi var diye dusunmeye basladik. Artik buradan baska yerlere gecebilir, mesela insan ironisine hayvan tepkisi ne olur konusunu incelemeye koyulabiliriz.
bi deli bi deliğe taş atmış..
ortada herhangi bir ironi, laf sokma vs yok, sadece berbat bir ‘köşe yazısı’ girişimi var. ancak yazı sahibinin, durumu kişisel bir soruna dönüştürüp “nesi kötü, siz her şeye kötü diyosunuz zaten, biliyorum ben sizi, sizsiniz kötü” türünde bir yol izlemesi siteyi daha da zor bir duruma sokar. hiç gerek yok buna. ikili mikili şeklinde yorumlar getirmek de ayrıca çok çirkin. mahalle kavgasına dönüştürmeyelim kıçıkırık bir kedi yazısını.
ayriyeten siteye ‘iki arada bir derede’ diil de her gün gelmem ve gerekli gereksiz onlarca ahkam girmem bu yazıyı daha iyi bir yazı yapmaz ne yazık ki.. saçmasapan bişi ne ki bu? herhangi bir ilkokul 3. sınıf öğrencisinin dönem ödevinden farkı ne bunun?
“ya ama emek harcamış kız yaa, en azından uğraşmış, bişi yazmış” gibi aptalca bahanelerle bu ‘köşe yazısı’ kakalanıyosa ve 13 embesilin oyuyla anasayfaya çıkıyosa buyursun çıksın. ama kimi üyelerin aklı eriyosa ve bunun kötü olduğunu düşünüyolarsa onların dilini kesemiyoruz, henüz böyle bir uygulamamız yok, diyorlar.
yalnız yoklamayı eksik saymışsın, iq’su 20nin üzerinde olan üye sayısı 3ten 4ten fazladır gibi geliyo bana.
Yazı sanatı derin bir hadise biliyorum biliyorum, hatta bu nedenle sevgili Justine’in “bu yazıda hiç bir şey yok” yönündeki saptamasına katılamıyorum. O içli bufalo hikayesi (ah yavru bufalocuk, ormanlar kralından korkma sakın), “Bay Kaplan”ın şuh paparazzi pozu (yaşadığı karanlık ve sık ormanın hemen çıkışında ki gölet değil mi o?) ve “Bakın bu da panter ama bizim pembe panterle alakası yok” cümlesiyle verilen “Ben Peter Sellers’ın amcaoğluyum” hissi yazıya sıcaklık ve şirinlik katmış bence.
Söz konusu yazının ilk okul seviyesinde olduğu hatta bir çok özenli ilk okul çocuğunun resimleri daha güzel ortalayıp dönem ödevi sunacağı kesin olsa da, benim asıl içimi bunaltan ve bu yaz tibete yapmayı düşündüğüm budizmle barışma turunu öne almama neden olabilecek noktası söz konusu yazının “ay dur bişi yaziyim, evet kedi olsun, tamam resim buldum, bilgi mi? ne bilgisi? ay bende uyandırdığı hisleri yazarım işte” türü bir boş vermişlikle yazılmış olması. Bu noktada yazıdaki emek eksikliğinin büyüklüğü sarsmakta beni. Kediler hakkında bir şey anlatmasa da moderasyonu geçmesi gibi kabus bir durumda, bu yazı bir çok başka kullanıcının
“ben pumaları seviyorum çünkü onlar en güzel, seviyorum işte.”
ya da
“hayır pumalar zebra yer (oha) ben zebra yemeyenleri seviyorum neydi isimleri? hah tamam kaplan” gibi yorumlarıyla zenginleşecektir.
Zenginleştirme görevini üstlenecek olan bireylere başarılar dileyip ahkamımı bitirerek akıl sağlığımı koruyorum.
anlayan gelmiş zaten ama seninde süper satırlarını özlemişim ne iyi ettin .
Yazıyı savunur bir cümlemi göremedim yazdığım ahkamımda justine ; ahkamındaki kim kötü ,siz kötü ,böylesiniz siz gibi bir yol izlenmesi fikri sanırım içgüdüsel bişey senin bilinçaltında (genelde yazdığın ahkamlara bakılacak olursa hepsi birbiriyle aynı sen kendini tekrar etmekten sıkılmıyor olabilirsin ama ben senden çok sıkıldım justine )
Yeni trend bu mudur yani bi bok yazmiim ama yazana bok atiim egomu tatmin ediim , süslü cümlelerimin ardına buram buram ironi kokan satırlar hah oldu işte gibi bişey mi . Madem bu siteyi kalkındırmak istiyosunuz engin bilginizle , usta kaleminizle yoğunluğunuzu bu siteye verin ! biz ıq su düşüklerde şu fani dünyada iki satır doğru dürüst şeyler okuyalım .
Biriniz hepiniz hepiniz biriniz için olduğundan (bkz.voltron)tüm kılıç kalkan ekibine ithafen,,,
tarzınızdan yazarın vic vega veya RunawayBride olduğu tahmin edilebiliyor olsa da genel olarak site içinde bence yazarın, yazının hafiflemesinden sonra ahkamlara müdahil olmasının etik açıdan doğru olacağı kanaatindeyim. Cinlik yapmayın diyorlar.
Sn justine, sanıyorum ki yazıyı puanlamada farklı düşündük ama teşbihte hata olmamış!!
justine “ancak yazı sahibinin, durumu kişisel bir soruna dönüştürüp “nesi kötü, siz her şeye kötü diyosunuz zaten, biliyorum ben sizi, sizsiniz kötü” türünde bir yol izlemesi siteyi daha da zor bir duruma sokar.” demiş ki, justine’e cevaben ilk yazıyı yazmış olmamadan dolayı, ben de üstüme alınıp, yazı sahibi olmadığımı belirtmek istiyorum. Ve ayrıca benimle-aynı-şekilde-düşünmüyorsa-embesildir-morondur, zaten-ben-en-harika-değil-miyim-öyleyim tarzında ahkamlardan ise rahatsız oluyorum. Adab gibi hepimize malum konulara ise burada girmek gereksiz.
Eleştirilmek nedir ki? Eleştirilecek kadar kişiliksiz miyiz diyorlar.
birileri bişiylerden hiç vazgeçmiyor bu sitede.
böyle bir yaratık tarafından kovalanmaya başlanırsa zikzak çizerek kaçılır. yani teorik olarak. pratikte denemedim. bikeresinde köpek kovalamaya çalışmıştı, ısırdım kaçtı.
sitenin yönetimine bayqağı bir katkıda bulunmuşum :)) oy verdikten sonra öyle dediler.
Runaway bi kıyak geçersin artık 🙂
leoparı vardı galiba bi ara. anadolu jaguarı mıydı yoksa?
bi de anadolu kaplanı var onu görünce de kaçarım ben. içeri aldılar kendisini galiba.
bi de vaşak var, zannediyorum o da büyük kediler sınıfına girer, keşke yazıda ondan bahsedilseymiş. dağ aslanı da doğada az görülen bir hayvandır.
anasayfada şekil itibariyle pek hoş durmadı. yazarken bunu da hesap etmek lazım. büyük resimleri devamı’na koymak daha mantıklı. böylece anasayfa yüklenirken 12K daha az beklemiş oluruz ailecek.
“13 embesil” den biriyim.
Ayrıca iq testi de 120 çıkmıştı.
Ve son olarak kedigiller her zaman ilgimi çeker. Kedigillerin çoğu ağaçlarda beslenir. Hem avından artanları saklamak için (sonraki günler için) hem de leş yiyicilere kaptırmamak için.
bana karşı bu kadar dolu olduğunuzu bilmiyordum sevgili runawaybride. ama her nedense sıkılmış (rahatsız olmuş?) olmanız bende bir ferahlık hissi, ne blym bir deja vu, bir özüne dönüş, nası derler, adeta bir karma hissiyatı uyandırdı, ‘ya annee yaaa, ben çok sıkıldım bu kızdan, bişi söylesene şuna yaa, söyle evine gitsin’ seslerini duyar gibi oldum. ilk kez karşılaştığım bir durum değil bu. ama yazınız hala kötü.
yeni trendi bilemiycem, onu ulusal yayında yurduma ses getirenler belirlesin, ben eski usulden anlarım, iyiyse iyi, kötüyse kötü. zevzeklikten, boş konuşuktan, kokuşmuşluktan, ama en fenası da kendi balon egosuna iğne batıran biri olduğunda karşı tarafı ego tatminiyle suçlayanlardan hiç hazzetmiyorum.
siteyi kalkındırmak konusunu tartışmak çok hoşuma giderdi, fakat bu konuda muhatap olacağım kişi maalesef siz değilsiniz madam. ‘beceriyosan daha iyisini otur da kendin yaz’ gibi aptalca bir polemiğe ise tamamen kapalıyım, kusura bakmayın. bu konuyu aklı başında üyelerin takdirine bırakıyorum.
bakıyorum, evet, yazınız hala kötü.
psychedelic: vic vega bizi andı. nerden geldi aklınıza? köşe yazarı, yazısını yeterince üstlenmiş zaten. gerçi ‘yazımı savunur bir cümle göremedim ahkamımda’ diyerek yazısına ihanet eder gibi olmuş, fakat bunu bir anlık şaşkınlığına bağlıyorum. puanlama konusunda ise farklı düşündüğümüzden pek emin değilim, her ne kadar layık bulamasam da böyle bir şamatanın anasayfada patlaması beni pek eğlendirir.
gözünüsevim: size ne oldu anlayamadım? durduk yerde gücenmişsiniz. oysa ki ben sizin ahkamınızı farketmemiştim bile. ama ‘ben de, ben de’ diye ısrar ediyosanız, peki, hakkınız kalmasın. ‘benimle-aynı-şekilde-düşünmüyorsa-embesildir-morondur’ saptaması embesilliğin ve moronluğun tepe noktası olmuş, zira sitede aynı fikirde olduğum veya olmadığım halde beğendiğim pek çok şey ve pek çok üye var, o yüzden burdayım. ‘adab gibi hepimize malum konular’ ise çok mühim, neden girmeyelim, buyurun girelim, sağolsun paşa babam beni isviçre alplerindeki saint lazarus d’anvers de sapelbot leydiler okulunda okuttuğundan dolayı bu konuda kendime çok güveniyorum, fakat zaman zaman kendimde bir anglosaxon kabalığı da hissetmiyorum değil.
dipnot: gördüğüm kadarıyla sizin 13 kişilik buffalo sürünüzün yanında bizim kılıç-kalkan ekibi pek sönük kalmış. ekibi biraz büyütmek veya en azından voltron’a 5. gücü bulmak lazım.
vermiştim, moderasyon haksa; oy verenleri(ne yönde olursa olsun)embesilize etmemek lazım.cumartesi pazar giremiyom nete, kıvıllamayın konuyu
tek ayağı topal kaldı geçen sene araba çarptığında.
aha bu, karabaş. mahallenin 15 yıllık ihtiyar köpeği. artık bilge kabul edilir ve diğer hayvanlar tarafından sayılır.
bu, tarzan, o da kangal-kaniş arası kanıbozuk sokak köpeklerinden. bıyıkları en pala olan sokak köpeğidir.
son olarak da, aslan; o da top gibi obez bir kedi. ağaca bile çıkamaz ama birsürü köpeğin façasını fena bozmuştur.
“Benimle-aynı-şekilde-düşünmüyorsa-embesildir-morondur” saptamasının “benimle-aynı-şeyleri-beğenmiyorsa-embesildir-morondur” seklinde değiştirildiğinde hala geçerliliğini koruduğunu belirtivereyim.
vaşaklarla ilgili duyduğumda çok şaşırmıştım .Amerikanın bir eyaletinde bilmemne dağlarında Vaşaklar Chanel 5 in kokusuna dayanamıyormuş ve bu yüzden peşlerine düşen avcılar , vaşakların pek düşkün olduğu yaban tavşanlarına Chanel5 sürüp tuzağa atıp bekliyolarmış ve vaşak başına da bayağı iyi para alıyolarmış ,,,
Ve justine yine kendini tekrar ediyosun bence sende sıkıl kendinden .Demişsin ki bana ^^’yazımı savunur bir cümle göremedim ahkamımda’ diyerek yazısına ihanet eder gibi olmuş, fakat bunu bir anlık şaşkınlığına bağlıyorum^^ Bir daha oku istersen ahkamımı justine , ben senin sürekli şaşkınlığına vermek istiyorum ama olmuyor ; ‘yazıyı’ diyorum ahkamımda çünkü moderasyondan çıkmadan kullanıcı adı gizli ya ondan (kılıç kalkan ekibini pek enterese etmesede bu durum ) Her iki ahkamımda da yazının bana ait olduğunu belirten en ufak bir ima yok zira sen başkasının yazdığı bir şeye de böyle gereksiz ahkamlar girsen ben yine aynı tavırla sana cevap yazarım sevgili justine .
^^zevzeklikten, boş konuşuktan, kokuşmuşluktan, ama en fenası da kendi balon egosuna iğne batıran biri olduğunda karşı tarafı ego tatminiyle suçlayanlardan hiç hazzetmiyorum ^^
kendini kendi cümlelerinle anlatmışsın işte yukarda Zavallılık bu başka bişey diil
ben çok beyeniyorum.
Hoşlanmadığım, hafif’in ön sayfada, hafif denilemiyecek(sığ denilebilecek) bir belgesel yavrusuyla, façasının bozulmuş olması.
Ama mükemmel bir içeriğe sahip olsaydı da, eksi verirdim bu yazıya. Çünkü insanla ilgili bu kadar konu varken, kuşun köpeğin gözüme gözüme sokulmasından hoşlanmıyorum.
Mesela ben şimdi araba markalarından bahsetsem; “aha bu ford, 8 silindirli, çokbeygir, aha bu da mersedes, onun da var bi o kadar silindiri…”
bu yazı geçer miydi acaba moderasyondan. yoksa konu hayvanlar olunca biraz daha romantikleşildiğinden mi oluyor?
Pekala, onu geçiyorum da, şu tartışmaya bakalım bir; bu sığ yazının moderasyonu geçmesi, aşırı olumlu düşünmenin, ‘eh, hafifte de her konudan birşey olur, özgürlük azizim özgürlük’ yaklaşımının sonucudur. önemli olan iyi anlaşmak ve arkadaş kalmaktır.
ama zaten hafif’in profilini bu moderasyon belirlediği için; moderasyonu geçen yazının da nereye gideceğine karışılmaz. ileri geri konuşmak serbesttir tabii ki. justine ve ingilizanahtarı da, olaya “komedi” adı verilen üslupla yaklaşıp, fikirlerini belirtmişlerdir. bu yazı hakkında da en sofistike ahkam o kadar olur.
embesil yargısını yalnış buluyorum; ehem… neyse ya, geçmiş işte yazı moderasyonu, hadi üzerinde düşünüp tartışalım biraz şu hayvanların
kırk, aykü’su kırk, çabalamakta..
justine kopartmakta..
oky ise eğlenmekte..
baba ankara’daki evinin bahçesinde kaplan beslerdi. komşular tırsmış biraz. rica ettiler gönderdi adam kaplanını.
anadolu panteriymiş. chanel 5 ve vaşak hikayesi de burada. google’da aratınca lank diye çıktı.
ben o kadar eski olduğunu zannetmiyodum ,,,benim de bir aslana sarılmışlığım vardır ama yavruyken tabii .Medrano sirki gelmişti çook eskiden istanbul’a orda .
r.bride’in bozulmasina anlam veremedim ben, neticede daha once bir cok blog/gunluk hakkinda hissettiklerini pek de nazik olmayan bir dille belirtmis idi, benzer bir uslup kendisine karsi kullanilinca boyle alinmaya pek de hakki yok bence.tamam kotu bir blog oldu seklinde bi kabullenme olayi kapatirdi pekala.
Bi de bazi ahkamlarda kullanilan hafiften dalga gecerek elestirme, bi nevi ti‘ye alma turu fena degil aslinda,kolay da degil ki zaten, dolayisiyla sitede bu tur bi ahkam modasi baslar endisesi yersiz bence.
Zaten soyle bol virgullu bi blog yapayim iki uc de resim serpistiririm araya, bi kac satir da yazi sokusturduk mu araya tamamdir dusuncesiyle kotarilmis bir blog yukaridaki elestirilerin hepsini fazlasiyla hakediyor.
Bi de moderasyon nedir ki kankalik muessesesinin oldugu yerde??
onun için gizli zaten. ama hafif yine de kankalığın o kadar derin olmadığı bir yer şimdilik.
Benim önerim, moderasyon sınırının biraz yükseltilmesi.
eğlenceli olmuş yaa :))
akşam eve gdince bidah okuyayım.
kendimle guru duyuyorum. ilk defa doğru düzgün bir iş yaptım. .))
kullanici adi gizli evet de, ben bu blog’a bakar bakmaz sak diye cikarttim kimin yazdigini, herkesin bi uslubu var. -1 de verdim ama yazarindan oturu degil sadece kalitesinden dolayi.
bi de kankalik muessesesine karsi falan degilim, olsun olmasin ilgilendirmiyor beni. sadece insan tanidigi birinin bloguna [ki eger anlarsa onun yazdigini] daha bi pozitif yaklasabilir onu anlatmak istedim..
Bazen bazı bloglara eksi veriyorum bir bakıyorum ki anasayfada çıkmış.Demek ki benim basit yada önemsiz gördüğüm bir şeyi başkaları önemli görüyor.Bir çok kıvıl blogu önemsiz ve (bana göre) gereksiz gördüğümden hiç takip bile etmiyorum.Zaten herkes her konu hakkında aynı düşünemezki.Bu yüzden Justine’nin çıkışını hoş görmedim.Senin önemsiz gördüğün bir şey başkalarının nazarında önemli ve paylaşılmalı olabilir.
Eğer blogu yetersiz görüyorsanız bilakis kötülemek yerine sizde eklemeler yapıp dahada güzelleştirebilirsiniz. Ha diyorsanız ki bana ne bu konudan o zaman eyvallah derim.
Bu bloga artı veren biri olarak yapılan hakaretlerden alınmadım.Runaway da alınmasın diğer arkadaşlarda, alınacak bir durum yok ortada biri embesil dediği için embesil olmazsınız.Yada alının birleşin ve dalın anahtarla justiye:)
ve biktim bu sitedeki “boyle olmamaliymis, soyle olmaliymis! Yeri burasi degil! Gereksiz..vs vs” gibi kurulan cumlelerden. Gidin atin kendinizi yuksek bi’ yerlerden.
bu sitede herşeyi bu arkadaşlara beğendirmek mi gerekiyor, yani bunlar sonuçta buraya oylarla çıkıyor, beğenmezsen bu tür blog girenleri gözün görmez olur biter ya da okumazsın, ya da yeni bir blog girersin üstün bir şahesermi demeliydim, ve orada tartışırsın,,
Her yere girip herkese embesil, şöyle salak böyle salak demekte karizmalık sayılıyor ya pes doğrusu, bu siteye her gün girmek mi herkesi azarlama hakkı veriyor bazı insanlara, görende harvard üni. blog uzmanlığı ana bilim dalı başkanı gibi birşey zanneder. Yani “hafif” gözüm görmesin, ya da bana şu tür blogları göster gibi birçok özellik koymuş, allahta okuyup okumama gibi bir irade vermiş, size de bizden çalınan zekayı vermiş, daha niye bu serzenişler ?
bence herhangi bir yazı yazılacaksa, kriter önemlilik-önemsizlik değil de, yeterlilik-yetersizlik olmalı… çünkü ilgi alanları haylice geniş; haliylen kedilerle de araba silindirleriyle de yakinen ilgilenen birileri çıkar. o yüzden bence yazarken yöntemimize ve yeterliliğine dikkat edelim. vs…
anadolu parsı senin dedigin. anadoluda daha önceleri yaşamış bir panter/leopar türü. hatta hala anadolunun bazı dağlarında yaşadığı öne sürülür. bu ve bu. bi de bilgi edinmek isteyen saygıdeğer moderatorlar(!) icin bu.
Cemal Gülaş’ın dia ve kısa filmlerini görmüştüm, ekibiyle beraber anadolu pars’ını bulmayı koymuş kafasına. bir an gözüküyor gibi oluyor filmde, bir gölge koşup ağaçların arasında kayboluyor, ama pek de net değil… yani, cidden pars mı yoksa başka bir hayvan mı bilemedim…
tarzınızdan yazarın vic vega veya RunawayBride olduğu tahmin edilebiliyor olsa da..
canımın içi, iltifat ediyorsun ama, utandırıyorsun beni,..
ilgi alanları geniş… diyorlar
Benim ilgi alanım da bu işte. İnsanların neden kendilerini ilgilendirmeyen şeylerle ilgilendikleri.
Bunun sebebi; ingilizcede “amusement” denen, türkçede iyi bir karşılığı olmayan meret oluyor.(bulan bana da söylesin)
Ama ben dikkati kuştan, köpekten, insana doğru çekmeye çalışıyorum. Onun için de bu blog, yetersiz olmanın yanısıra önemsiz de. Arabalarla modelleriyle ilgili blog da aynı derecede önemsiz olurdu gözümde, cep telefonları da.
http://www.hafif.org/article.php?article=10677
Ama şu hızlı gençliğin ıslahı blogu şeklinde yapıldığında;
(link vermeyi bilmiyorum afedersiniz.) O zaman birşeylere değer oluyor. O yazıda, araba yarışlarıyla ve kazalarıyla ilgili bir dökümanter değil; insanların araba yarışıyla ilgisini anlatan bir yazı.
Ben kafamı bilgisayar hafızasına dönüştürmek istemiyorum. Hiçbir koşulda kimseye hiçbir faydası olmayacak verileri, sırf ilginç oldukları için kafama nakletmek istemiyorum. Bunun yerine, beni düşündürecek, yeni bakış açıları kazandıracak yazılar arıyorum.(fazıl say yazısı örneği. birşey kazandırmadı henüz, düşündürdü sadece)
Bu arada, kendime hobi olarak, diğer insanları da buna ikna etmeyi seçtim. Köşe yazıları da yazcaktım ama evde unuttum.
Tam isabet, düşünebilmekten daha önemli bir kazanç düşünemiyorum. Burada da olduğu gibi soru sorabiliyorsak bir şeyler var demektir. En azından sanat sözcüğünü duymuşluğumuz var! O zaman buradan yola çıkarak neden sanat, kimin -ya da ne-için sanat, kediler nasıl oluyorda 4 ayak ütüne düşüyor, keçi eti niçin motoru bozuyor sorularını sorabilme yetisini kazanabiliyor insan. O zaman da veriye ulaşabilmek için meraklı olup (bkz:hafif logosu) araştırıyor ve bazan yeni bilgilere -tesadüfen de olsa- ulaşılabiliyor.
evet anadolu parsı. bütün kedi ailesini saydım herhalde onu bulana kadar:)
senin verdiğin linkten bulduğum başka bir linkteki habere göre hakkari civarında kalmış 8 10 tane anadolu parsı/leoparı namı diğer “Panthera pardus tulliana.” trabzon’da görülmüşlüğü de varmış çok eskiden. (kaynak: babam.)
nasıl oluyorda bu sitede nasıl bloglar yazılması gerektiğine karar verebiliyor…
sanirim bir tur psikolojik travma yasaniyor, semptomlar soyle: “hey bakin ben buradayim, hepinizden farkliyim, kimsenin göremedigi/düsünemedigi seyleri görür/düsünür ve söylerim. Sadece çok onemli seylerle (her ne iseler) ilgilenir, insanlari aydinlatir (!), hizaya girmelerini, akillarini baslarina toplamalarini saglarim. Bir konu beni ilgilendirmiyorsa saçmadir, aptalcadir, benim ilgilendigim herhangi bir sey ile ilgilenmeyen embesil, yetersiz, gereksizdir. Bakin iste buradayim ben, bensiz bir Dünya düsünemiyorum.” Tedavi edilebilecek birsey mi bu bilmiyorum ama, bir konu sizi ilgilendirmiyorsa görmezden gelirsiniz, yok ilgilendiriyorsa ama eksikler varsa ya o eksikleri tamamlarsiniz ya da tesvik etmeye calisirsiniz yazari, insanlari birseye ikna etmeye calisiyorsaniz, dogru bildiginizi dogru bir sekilde ifade etmeye calisirsiniz; aptal ya da embesil olduklarini söylemek kimseyi ikna etmeyecektir bunu bilirim. Ve ortaya gecerli bir fikir ya da alternatif koymadan her söylenene muhalefet olmak da ucuzdur, kolaydir ama degersizdir.
justine’in çıkışı runaway bride’ın site polisligi gunlerinden kalma bir kıl olmanın şimdi ortaya çıkışı…
yazının altındaki 44 ahkamı gördükten sonra, artık kabloludan çıkan discovery channel ın yerine bunları okurum da o eksikliği gidermiş olurum(ohaaa) diye düşünmüştüm..
Yahu benim anlamadığım böyle bir yazı var ve konuyla ilgili olanlar yorumları okurlar veya yorum yaparlar ama burda sırf kökü geçmişe dayalı olan(yorumlardan öyle çıkardım) kişisel bir kavganın hesaplaşması yapılmış ve birçok kişinin olmasa da en azından benim canım çok sıkılmış..hatta en ilginci de birisi böle konu mu seçilir insanlar dururken hayvanları tartışıyouz falan demiş herhalde o mantık discovery’i kablodan çıkarıp history(bu arada bu da güzelmiş bayağı)’i koymuş..yazıyı beğenmeyip ve şöle olmalıydı diye bir derdiniz varsa başka bir blog yaparsınız,yok “konu bu olmamalıydı insanlar varken ben arabaları yazıyomuyum” diyosanız zaten bişiy diyemiyorum size “ya sev ya terket” gibi bişiy oluyor bu dediğiniz…
Sonuç olarak diyeceğim:
Kişisel hesaplaşmalırınızin getirdiği yazıları okumak zorunda değilim..kişisel hesaplaşmalar diye bir blog hazırlayın orda yok şurası şöle olsaymış,dönem ödeviymiş şuymuş buymuş yazın ne yazıyosanız…
Bakiyorum herkeste hersey icin ‘bi anlam bulma’, durumunu ve laflarini rasyonalize etme telasi basgostermis. E normal; sokak kedisi hassasiyetleri, temel formasyon eksikligi, dilbilgisizligi, ‘egregious egotism’, veya fevkalade kotu bi bencillik veya hod-numa, hod-sita ve hatta hod-perest vaziyetler varsa ancak boyle olabiliyor. Hep diyorum; bu ego meselesi bizde son 20 senedir bir ‘olus- durus’ olarak diil, bir ‘satis-sunus’ olarak belirdi. Dolayisiyla, bugun ozellikle 20’li, 30’lu yaslardaki insanlar kendini tasiyan, kendini bilen, kendine donebilen, kendine yeten ‘bir’ler, ‘kendinde sey’ler olamadilar. Bu kepazelik, bizim ulkenin her alandaki geleneksizligi ve hafizasizligi ve bunlarin gundelik hayattaki bicimsizlikleriyle birlesince, kaymakli ekmek kadayifi halini aldi. Bu Hafif aynasina yansiyanlar, bizim iki aradaki bi derede cimdigimizi gosteriyor.
Derim ki, embesil durumumuzu kabul edelim, cekirdek citlatarak tv’mize bakalim ve bize ne olacagini bekleyelim. Bizi bizden iyi taniyan ve ifade eden Batili icin prototip bi malzeme olmaya calisalim. Kendimizi incelenmeye deger veya muhtac bi konuma sokalim. Onlara surekli ‘did yu layk torki’ diye sorarak kendimiz ve ulkemiz hakkinda bilgi almaya calisalim.
Kendimizi kitle, halk, ‘sokaktaki vatandas’ veya daha iyisi hayvan gibi hissedelim ve surumuze donelim. Runaway’e bize boyle bi imkani sagladigi icin tesekkuru borc bilelim. Vasati durumlar icinde debelenmekten ve surekli ebelenmekten daha iyidir. Rahat ederiz hic diilse. Yoksa bi ‘manasi yok bu gafletin’.
kubrick ahkamını okuyunca, konuyla da ilgili olması nedeniyle, Discovery için Telekom’a mesaj atalım derim…
fikir sahibi olmak için html bilmeye gerek yok. önce bunu bir anlarsan daha sağlıklı konuşulabilir sanırım.
bu forçunsiti şeysini sadece ben mi görüyorum acaba diye merak ettim.
(tek doz, fazlası yoldan çıkarıyor)
embesillik mertebesi: bu teenage alınganlıklar yok mu, anlaşılır gibi değil. günlük dilde kullanılan ‘embesil’ tabirini “tıbben zekası gelişmemiş, zekaca geri” olarak algılamaya literatürde ‘oha!’ deniyor. oysa ki ‘embesil’ kelimesi, ezbere ve fabrikasyon yaşayan, sürüye ait olma ihtiyacında olan, alışkanlıklarının ve çoğunluğun etkisinden çıkamayan, çıkmak da istemeyen, budala olarak da telakki edebileceğimiz stereotip varoluş şekline verilen addır. takdir edersiniz ki insanların hayatlarını bu şekil altında sürdürmeyi tercih etmeleri benim kabahatim değil. dolayısıyla kızacağınız kişi de ben naçiz justine değil, sistemin kendisidir. bunları size benim söylüyor olmam ne kadar utanç verici, liseden bunları bilerek mezun olmanız gerekiyordu.
defol, gözüm görmesin: böyle de bir seçeneğim olduğunu zahmet edip hatırlatmış olmanız çok nazik fakat lüzumsuz bir davranış olmuş. benim tercihim, sanal veya gerçek, her zaman her şeyi görebilmekten yana olduğu için egonuz her elinizde patladığında, düşünme-cümle kurma mekanizmanız her tıkandığında acil durum dolabınızdan bu küflü öneriyi çıkarmayın, siz de dahil kimsenin ihtiyacı yok bu öneriye, olmasın da zaten.
yeni nesil kimlerin eseri olacaktır: yeni üyelerin, yeni olmalarından kaynaklanan bir heyecanları ve gaza gelme huyları olması doğal tabi. ‘doğru bildiğini doğru şekilde ifade etmek, teşvik etmek, eksik tamamlamak, alternatif sunmak, işaretleri izlemek, mutluluğa giden yolu bulmak, en güzel ibadet sevgi olmak vs vs..’. beyinlerde gereksiz yer kaplayan, boş düşünceler bunlar, geçin bunları. yukarıda bahsi geçen ‘köşe yazısı’nın rezalet olduğunu anlamak için başka bir alternatife ihtiyacınız varsa, yazan kişinin de daha iyisi için teşvik edilmesi gerekiyorsa, sitenin ana damarlarından biri tıkanmış demektir. böyle bir yazı en fazla çiğnenir, tükürülür ve üstüne kusulur. “ali ata bak, ali ata ot ver, atla ali atla, zıpla ali zıpla” hoşgörüsüne sahip değilim, keskin çözümlerden yanayım, bu çözümlerin de o çok arzu ettiğiniz resimli cici bici blog-notlar veya madde madde yapılacaklar halinde sunulması gerekmiyor. hafif arşivinde bulunan yazılar, ahkamlar, falanlar filanlar alternatife ihtiyaç duyanlara yeter de artar bile. yok, eğer “ama yani bunlar ne ki, bunların hepsi aynı muhalefet, hatta duble muhalefet yani” diyenler çıkıyosa hala, onlar zaten yeryüzünün ot olarak addedilen florasını oluştururlar, ki üzerlerinden sadece yürüyerek geçmek lazım, yapacak başka bir şey yok.
‘kendini tekrar ediyosun, sıkıldım senden’: gerek fotokopi yoluyla, gerekse de mitoz bölünmeyle çoğalan ve primitif yaşamlar sürdüren klon canlılara, aynı hareketleri ve aynı kelimeleri sürekli tekrarlamanın uzun vadede çok büyük faydalar sağlayacağı tezini savunan bir ekolün üyesiyim ben. ilk aşamada fazla bilgi tahmili beyinde ciddi hasarlara neden olabiliyormuş, aşırı yüklemeyin dediler. ani değişiklikler ise beyinlerindeki zaten pek naif ve hassas olan ana sigortayı yakarak, klonun gri hücrelerinin tümden kaybına sebep olabileceği için elimden geldiğince vanayı kısık tutmaya, kapasitenizi en asgari düzeyde geliştirmeye çalışıyorum, fazlasını talep etmeye hakkınız yokmuş bildiğim kadarıyla.
bütün bu iyi niyetime ve samimiyetime rağmen, tavrımdan ve ifade şeklimden hala çooook sıkılanlar ve tez zamanda sona ermesini şiddetle arzu edenler olacaktır. ne diyebilirim, avucunuzu yalayın, iç sıkıntısına iyi geldiği söyleniyor.
birisi size embesil dediğinde hemen literatüre koşup bunun ne anlama geldiğin hemen araşatırıp onun sözlük karşılığını bulun. hatta literatüre bile bakmanıza gerek yoktur, kurbağa sindirim sistemiyle birlikte zaten size bu lisede anlatılmıştı. (çok yazık bu vatana! okuyorsunuz ama hiç!) kelimenin tam anlamını bilmeden ileri geri konuşmamalısınız, eğer böyle yaparsınız o jargonu kullanana bütün çevreler sizi ayıplar ve kınar. aslında burada size hakaret edilmemekte bir anlamda teşhis koyulmaktadır. bu artık her alanda hayatımıza giren internetin, tıp bilimine yaptığı yeni katkıdır. online-medica blog teşhis-tedavi. ewet,ewet teşhis ve tedavi yanlış duymadınız. bu online medica-blog o derece ileri bir teşhis yöntemidir ki ta buradan html,asp..vs kullanarak derdinize de derman olmaktadır. mesela yukarıdaki örnek tedavi de hastaya bir doz poliüretan reçetesi yazılmıştır. hastalığın seyri ve ilaca vereceği tepkiye göre ilerleyen aşamalarda tedavinin sürdürülüp sürdürülemeyeceğine doktoblogger karar verecektir.
bu yeni yöntemin tıp iliminde kullanılmasında büyük katkıları olan justine doktoblogger daha önce bendenizin de espri anlayışı ile ilgili teşhise de girişmiş. beynim ile yer elması arasındaki benzerliği ortaya çıkarmıştı. ancak ya bendenizin durumunun ciddiyetinden ya da tahlil kısmı henüz sonuçlanamadığından tedavi aşamasına geçememiştir. bütün iyi niyeti ve samimiyeti ile yaptığı çalışmalardan dolayı kendisinin bir hastası olarak teşekkürü bir borç bilirim.
Yoksa embesilsiniz, vatan hainisiniz, şusunuz busunuz…
Ne kadar da benziyor faşizm denen şeye!
bir belgesel olmuş 🙂
bende bu teenage hassasiyeti var arkadaslar. Çok hassasim ve bu hassasiyetin embesillikten kaynaklandigini anlamis bulunuyorum, sitede bulunan acimasiz ama samimi doktorlarin yardimi sayesinde! Bir insanin ayni zamanda embesil’in literaturdeki anlamini bilecek kadar kültürle donanmis ama ayni zamanda da “sürü olmak” gibi bir tanimlamanin hakaret olmadigina inanacak saflik veya beni inandirmaya calisacak kurnazlik mertebesinde olmasi derin saskinliklara gark ediyor beni. Simdi liseden kalma bilginizi tazelemek için kelimeler arasina konulan virgüllerin (örnek: embesil, yetersiz, gereksiz) kelimeleri birbirinden ayirmak için kullanildigini, ikinci ve üçüncü kelimelerin birincinin anlami olduguna isaret etmedigini hatirlatayim.
Yine literatüre bakilirsa fikir tartismakla insanlari asagilamaya calismanin ayni ya da benzer kavramlar olmadigi görülecektir. “Lise bilgilerinizle ahkam kesiyorsunuz” tarzi bir yaklasim da en hafif tabiriyle bana eglenceli anlar yasatmistir, bunu yadsiyamam ama nedense insanlarin tartisma sekillerinin, zeka, kültür ve bilgi düzeyleriyle paralellik gösterdigine inanirim. Ayrica su “sistemin” zavalli bir ferdi olarak Justine ya da baska birine kizmak gibi bir düsüncem olamaz buna cüret bile edemem!
Evet bazi cümleler, insan beyninde gereksiz yer kaplarlar, hele ki bunlar gereksiz uzunlukta bir ahkam seklinde zuhur ederlerse, gerçi burada beyinde biraz yer açmak için gereksiz bilgi ve düsüncelerden bir kismindan kurtulma cabasini gözlemliyor ve anlayisla karsiliyorum. Ama insanlari dogru yola getirmek için sert ama sefkatli baba/anne tripleri de zerre kadar saygi ya da sempati uyandirmiyor “naçiz” bünyemde.
herkes anadolu panteri gibi.
Parçalıyor…
burda konu bi anda justine’e dönmüş. hatta justine’in üslubunu sevmeyenlerin direnişi haline gelmişte diyebiliriz. sevenler olarak ise, yarın saat iki’de ombinbeşyüzelliiki numaralı blogda toplanıcaz, herkesi bekleriz.
konuya dönersek, şöyle bir sorunsalımız var, örnekle anlatayım:
diyelim ki ben koala’ların hastasıyım, yaşadıkları ortamlar, yıllara göre dünyadaki koala sayısı, zehirli olmasına rağmen neden okaliptüsün koalalara bir zarar vermemesi gibi konuları içeren ve bir belgeseli aratmayan yazı hazırlıyorum diyelim. derken moderasyonda koalalarla ilgili üstünkörü hazırlanmış bir yazı görüyorum. ondan sonra dağlara taşlara haykırmaz mıyım “adaletin bu mu yalan dünya” diye.
bu nedenle herhangi bir yazı hazırlarken daha titiz davranmak lazım.
bu sitede hangi konuda, ne tür yazılar yazmak gerektiği ise zaten blog gönderirken tepede asılı duruyor, es geçmemek lazım.
bi yazi gordugunde eksi vermek gibi bi hakkin var sonuçta di mi? Ve daha iyisini yapmissan (senin verdigin ornekten devamla) zaten insanlar üstünkoru olani diil seninkini sececeklerdir
Justine Hanim’in yazisi karsisinda 6 yemis Gassaray durumuna gelen arkadaslarin hala debelenmeleri icimi parcaliyor. Lutfen yapmayin. Hele ‘bizim ne haddimize’ veya ‘kendisinin bir hastasi olarak’ seklinde ifadesini bulan kontr-ironi denemeleri daha da acikli. Runaway bile susarken, hemcinslerimin hala kuyruk ve aci problemleri yasadigini gormek insana fena geliyor.
‘Peki abla embesiliz’ falan diyip defansa cekilinecek ve daha uygun bi kontr kollanacak. Tabi plansiz olmaz bu isler. Once mykil, tiviti, sopar, vivaldi, thelaw gibi en yetenekli ve keskin klavyeli arkadaslar justine’e saldiracak. Bu aslinda bizim taraf icin sadece bir optik ustunluk yaratacak olsa da, justine fazla sessiz duramiycak. Piyon kirismalarindan sonra kotu konumda kalacak olan Justine bi muddet daha direnc gosterecek. Iste o anda ben baska bi nick’le devreye giricem ve yeniyetme bi Hafifci olarak son ve oldurucu darbeyi indiricem. Justine baska bi siteye gocmek durumunda kalicak.
Bu tabi gorunurdeki plan. Yani halka soyledigimiz sey. Gercek plan ayri. Ben size isaret vericem, bekleyin.
“ali ata bak, ali ata ot ver, atla ali atla, zıpla ali zıpla” hoşgörüsüne sahip değilim, keskin çözümlerden yanayım, bu çözümlerin de o çok arzu ettiğiniz resimli cici bici blog-notlar veya madde madde yapılacaklar halinde sunulması gerekmiyor. hafif arşivinde bulunan yazılar, ahkamlar, falanlar filanlar alternatife ihtiyaç duyanlara yeter de artar bile.
kim oluyorsun sende bu kadar haddini aşabiliyorsun justine ?
ve ne hakla benim köşe yazımın altını gereksiz ,boş ,hakaret dolu cümlelerle dolduruyosun ?
kimsin ? neyisin bu sitenin ?üyesi dimisin e ne bu ben kurdum ben .ıçarım ayakları ,,,
köşe yazısı benim ,eksik diye eleştirirsin ; ahkam yazarsın eksik diye link verirsin .bak resimler büyük dersin düzensiz dersin . ama konu senin ilgi alanlarına girmiyosa .iktir olup gidip başka şeyler okursun .
Eleştiriyle hakaret arasında dağlar kadar fark vardır
nedir bu ya şuraya bak zeka abidesi justine herkese hakaret ediyor millet de kendini savunuyor , yazının başına bak sonunda geldiği noktaya bak ,,,
kendi kurduğunuz dünyada aynanın karşısına geçip (ya da birbirinizin) en akıllı benim ,bu insanlarla ne işim var benim ,ah bu üstün zekamı nerelere kullansam ,süperim süper diye mastürbasyon yapmaya devam edin ulu kişiler ; dünyadaki en büyük zavallılık her şeyi bildiğini iddia etmektir
yukarda ^^Bi de bazi ahkamlarda kullanilan hafiften dalga gecerek elestirme, bi nevi ti’ye alma turu fena degil aslinda^^ böyle birşey denmiş ahkamların içinde böyle yazmak ince bir zeka ister ; ben yapılan saldırılarda ne yazık ki herhangi bir zeka pırıltısı göremedim,,,
Bu sitede zaman zaman rastlanan “Blogla hiç ilgisiz yüz milyon ahkam” olayını anlamakta güçlük çekiyorum, ama bunun çok nahoş/mide bulandırıcı bişey olduğu farketmekte hiç bir güçlükle karşılaşmıyorum, çok sinirceli, problemli, sıkıntılı, gergin bi durum, hayret bişey ama moral bile bozucu.
yapmak degildi aslinda amac belki ama sonuct böyle bir noktaya geliniyor. Aslinda biraz yukarda zikredilen kontr-ironi (bayagi afilli bir lugat parcalamasi ama ironi de tek basina yeterli olurdu, hem de daha az yer kaplardi diye düsünüyorum:) çok iyi açıkliyor bu durumu. Yani dikkate degmeyecek bir blogla ilgili bir polemik baslatip hizla kivillar arasina girmesini saglamak amaç açisindan bir ironi olusturuyor. Bu da amacin kendisi ile ilgili soru isaretleri getiriyor ki, 6 atmis fenerbahce gibi debelenmem ondandir.
abi, hem benden alıntı yapmışsın hem de adımı yazmamışsın çok alındım. lütfen biraz daha dikkat. üzülüyorum sonra. 🙁
Siz de diger bazi arkadaslar gibi ahkamlarinizi once bana yollayin thelaw. Ayip diil. Ustelik ucretsiz servis. Cumleler arasinda bulunmayan baglantilari kurup size geri yolluyorum; sentaks problemlerini ve ‘afilli’ gibi yanlislari gideriyorum; anlamsiz esprileri yenileriyle degistiriyorum. Boylelikle ‘kendinizi’ daha iyi ifade etmis oluyosunuz.
yanlisi mantik hatasindan daha az engel olur kendini ifade etmeye. O açidan sentaks problemi evladir mantik probleminden. Ucretsiz servis vermek de fevkalade ince bir düsüncedir, lakin servisi saglayacak ve destekleyecek bir zemin olmasi lazimdir arkada. Yine de böyle bir misyonu kendi kendinize ustlenmis olmaniz takdire sayan bir durumdur.
oluyorum yoksa bana mı öyle geliyor?
yoksa şizofreni mi?
doğru söyleyin doktar bey…
ne kadar ömrüm kaldı?
gövdeyi götürüyor. yanılmıyorsam şu an itibarıyla 65 ahkamın sadece 10 kadarı blog ile ilgili. bu, bu ya da bu gibi.
Bu bir cevap yazısı değil başlığına bakmayın.
Biliyorum iyice gereksizleşti bu polemikler ama ben olayı tamamen dışından izliyorum aslında. Her ne kadar eleştri adına bi link vermiş olsam da yukarda bu benimsediğim bir görüş değildi. Sadece Hızlı Gazeteci‘yi eskiden çok seven bir insan olarak böyle bir fikirde var, bazıları da aynı bu eksende tartışıyor demek istemiştim.
Baby700 keskin kalemler arasına beni soktuğun için teşekkür ederim ama ben henüz hafif için o kadar yaratıda bulunamadım. Ayrıca daha ilk denemelerimde (çok vakit de geçmedi) Runaway ilk eleştrisini! yapmıştı bana “Bunlar ne boktan linkler. Kendin bile anlamıyorsun.Nesin sen anlamadık” diyerek. (Linke gerek yok)
Halbuki bugün burada şöyle yazıyor:
“Eleştiriyle hakaret arasında dağlar kadar fark vardır.Köşe yazısı benim ,eksik diye eleştirirsin ; ahkam yazarsın eksik diye link verirsin .bak resimler büyük dersin düzensiz dersin . ama konu senin ilgi alanlarına girmiyosa .iktir olup gidip başka şeyler okursun.”
İşte ben, çifte standart derken, rahatsızım derken, böyle üslup olmamalı derken bundan bahsetmiştim.
Benim eleştrim samimiyetle tarza, yoksa eski bir yara 🙂 sebebiyle Oh olsun bile dedim ilk anda boş bulunup.
Hafif’in temel sorunlarından biri bu galiba. Birileri İkitelli köşeyazarı jargonundan vazgeçmek istemiyor, birileri de bıktık bundan diyerek geri kalanları bıktırıyor.
Bu ahkam bile buna çanak tutuyor. Umarım bir daha da böyle bir ahkam kesmek ihtiyacı hissetmem.
sen ne diyosun arada ikide bir, ben de onu anlamıyorum yaw?
onun oyuyla çıktı da moderasyondan onda şey ediyor öyle galiba. ömürsün yaNSIma:)
bu arada burada çitanın ayak izini bulma şeysi ve bilgi falan var.
:))))))
bravo. yine de ararlarda blog ile ilgili bir şeyler söylemeyi sürdürüyor.
linklerinin ne kadar berbat
olduğunu kendin de kabul etmiştin ve o konuyu kapatmıştık ?
hepiniz aslan,kaplan bilumum kedigiller kesildiniz..yeter be..bitsin bu anlamsız polemik..
Not:
Psychedelic discovery böyle bir istekte bulunmuş herhalde..ayrıca history channel da fena deil bence..kont drakulaydı,2.dünya savaşıydı çin seddiydi derken ekran başından kalkamamaya başladım..
a lütfen kubrick kızma çocuklara
gerçekten kaplan muhabbeti olsa daha mı güzel olurdu?
Justine’e bir çift lafım olacak. Hani gururlu bir üye vardı da gururuyla oynamıştın. Seni uyarmıştı da sen kendisine kahkhalarla gülüp alay etmiştin hatırlıyor musun? Bak daha 1 yıl geçmeden söyledikleri nasıl da çıktı. Eğer o yazıyı küpür kestiysen tekrar tekrar oku, utan.
kedigiller burada da yer almış…
Duvar Kağıdı ister misiniz? Ya da biraz daha bilgi(!)…
olmazsa sizi buraya davet edeyim.
Runaway lütfen artık konuları saptırmaktan vazgeç. Linkti berbattı, kötüydü, .oktandı mesele bunlar değil.
Problem işte bu yazım tarzı. Benim rahatsız olduğum işte bu üslup, bu hazımsızlık, bu çok bilmişlik. Ben sana kazdığın kuyuya kendin düştün diyorum, sen bana “Dur bir dakika ben daha büyüğünü kazayım gel beraber atlıyalım” diyorsun.
Hayır aynı hatayı tekrarlamayacağım. Bahsettiğin yazında evet bu mim kötü olmuş demiştim, şimdi senin çekmek istediğin yöne de geliyor ve tamam hepsi berbattı diyorum.
Mutlu oldun umarım.
Çünkü daha fazla siteyi inceledikçe aslında büyük çoğunluğun bu ve benzeri yazılarla doldurulduğunu görüyorum. Artık umarım değil; bu kesin olarak, bu konudaki son ahkamım olacak.
Runaway bile susarken demistim ki, kendileri dayanamayip mahalleli agizlarini acmislar. N’olur yani siz de su yazdiginiz seyin gayet ..ktirici oldugunu kabul etseniz de, bu konuyu kapatsak. Yok. Aslinda disi kedilerin diger disilere tahammul gosteremediklerini biliyoruz. İnsanlar dunyasinda da boyledir. Runaway Hanim da tirnak gostermisler. Ama karsisinda bi Smilodon (kilic disli kaplan) var. Yani genetik acidan pek sansi yok. Tek care bi Thylacosmilus (kilic dislinin guney amerika versiyonu) erkeginden yardim istemek. Neden? Zira bu sonuncunun agiz acikligi daha fazla ve fazladan bi tirnagi daha var. Gecenlerde paraya kiyip ABD’den bi parca Thylacosmilus geni getirttim; kanser riskine ragmen kendime enjekte ettim. Simdi diil justine, karsima Kizil Maske bile ciksa farketmez.
Diyecegim, anlasabiliriz. Karsiliginda bana her gun bi evcil kedi kellesi getirmenizi rica ediyorum. Bu tarihoncesi genler ancak evcil kedi beyni yenerek rejenere edilebiliyomus. Prospektusunde oyle yaziyo.
Yan etkileri ayrica konusuruz.
ben tam size kedi kellelerini verirken beni de parçalayıp bi güzel mideye indirmek olmasın sevgili baby700 ; tarih öncesi gen filan falan güzel ama bende kaynamiim arada sakın aman derim
Runaway Bride bayan mıyıdı şimdi.
Tüh, 28 yıllık ömrümde hiç bir bayana karşı böyle sözler sarfetmemiştim.(Gerçekten)
Üzüldüm şimdi, kendime ihanet etmişim.
Demek erkek muhabetti daha kolay oluyor ki böyle rahat laflaşabildim.
Bir bayanın katışıksız erkek duruşuna karşı nasıl bir üslup takınılmalı acaba?
Ahhh matmazel. Anlamalıydım. Runaway&bride.
Ama hiç de kaçak döğüşmüyor bu gelin.
(+artı+art+artı
Bu Polonezköy kahvesinin sohbetine doyum olmasa da girdiğimiz köşesinden; hayatın Ctrl+z’si icad edilmediğine de göre henüz:
En alası bu sohbeti sık kullanılanlardan çıkarıp refresh yapmak hafif’le ilk tanışmamızı.
Tekrar merhaba hafif (En azından kendi adıma)
kırk yılda bir bakıyorum her seferinde pişman oluyorum. tamam yazı çok kötü ama tartışma daha kötü olmuş. eğerki siteyi adam etme endişesi varsa kökünden ve birlikte halletmeli. ciddi projeler üretmeli. ama dahada kötüsü herkeste bir ego derdi başlamış. ben yaşca hepinizden büyük bir abinizim ancak ben bile egomdan şüphe etmeye başladım. yalnız runawaybride arkadaşa şunu hatırlatmak isterim: _sen başkasının yazdığı bir şeye de böyle gereksiz ahkamlar girsen ben yine aynı tavırla sana cevap yazarım sevgili justine_ diyor kendisi. olur. üstelik çokda şık bir hareket olur. ancak bayağı bir zaman önce şurada justine arkadaş gariban bir şiir yazarını parmağına doladığında gülmekten karnınıza ağrılar girmiş. peki başka kurbanlar bulduğunda hiç tepki gösterdiniz mi _hayır arkadaşım sen burda yanlışsın_ diye? sırf kendi yazınızı aslanca korumak için bu kadar savaşmış olmayasınız? öyle gibi görünüyor. şu ego meselesini daha objektif ve dürüstce düşünmek lazım. iğneyi kendine çuvaldızı başkalarına derler eskiler. ayrıca çok kızdığınız üye arkadaşınız ilk ahkamında çokda kırıcı birşey söylememiş. çok büyütecek bir durum yokmuş ortada. eğlencelide yazıyor, yalnız galiba bu kez eşeğin kulağına biraz su kaçırmış. birbirinizi tanımıyorsunuz diye bu kadar ileri gitmemek gerek. herkes birbirinin değerini bilsin. yazı yazan, kitap okuyan fazla insan kalmadı artık.
ben bu sitede yeni sayılırım şimdiye kadar bu blogda ahkam kesenlere nazaran. ilk geldigimde kıvıllara baktım soyle bi gezinti yaptım sitede ve dedimki ‘ya cidden güzel yer, hem çeşit bol hem seviye bol hem o bol hem bu bol (salı pazarı mı lan bu!) hatta şu an anasayfam hafif. ama su sıralar bakıyorum da cok gereksiz, bi amac tasimayan ne biliyim boş sözler fazlalaşmaya başladı. daha önce kendime diyodum buraya yeni geldigimde ‘ulan sen amma boş konuşuyon’ diye. bunun sonucu olarak da şu an 1 kişinin gözü seni görmüyor’ diyorlar. (ee o kadar gereksiz ahkam girersen olacagı bu!) bakıyorum da bence sizler* (sizler* kim?) benden koltugu devralmak icin can atıyosunuz. yani şu konu üzerinde o kadar incir cekirdegini doldurmayacak laflar. şişkinlikten sayfa acılmıyo.(dialup)
geçelim bunları varsa ilgilenen gelsin okusun blogu. ilgilenmiyosan sanane be kardesim.
*sizler: justine, ingilizanahtarı, baby700, şopar A.Ş, NAgsHead, TiViTi, thelaw , olhor …
isim veriyorum evet. çünkü bu arkadasların kendilerine haksızlık yaptıgı kanaatindeyim.
(biliyorum.. hepsi boş laf. listede ben de olmam lazım)
şunu demek istemiştim.
Ben de ilk okuduğumda benzer düşünmüştüm, ama üşenip yazmamıştım, yani olay şu: Justine kişisi, RunawayBride kişisinin kadın olması nedeniyle böyle güçlü bi ağzının payını verme dürtüsü yaşamış olabilir mi? Kadın kadını sevmez mi?
belden aşşa furmayn
BOKS!!
Herkes 101. ahkama kadar içini boşaltsın, tam yüzbir olunca bir daha kimse yazmasın.
Olur mu?
BOKS!!
ben de saf saf cevap yazmıştım. Meğer ortada kişisel çekişmeler, hesaplaşmalar ve daha neler varmış neler… Ben sanırım öğüre (b)öğüre kaçacağım.
Çorbada benim de tuzum bulunsun dedim.
ne saçmalıyosunuz ya? ne kadın kişisi, ne hesaplaşması? zevzekleşmeyin, kendinize gelin.
tenzilat: nasıl hatırlamam 118’i. gözyaşlarıyla koşarak ayaklarına kapanmak ve 3 yılımı asistan olarak kendisine adamak istiyorum. uyarmıştı gerçekten, boşuna kalbini kırmışım.
run.a.b: bu hale gelmeniz üzücü olmuş. bir sonraki aşamanın “bana bak yelloz saçını başını yolarım, fazla konuştun sen ağzını cart..” olmasından korkarım. neyse buraya kadarmış. bir sonraki araştırmanıza sokak kedilerini de eklemenizi talep ediyorum, kullandığınız jargonla süper gidiyor.
iyi ki hakaret etmiş justine, ki kimse ne dediğine bakmadan üslubu hakkında vıdı vıdı edebilsin ve kendilerine yöneltilen rahatsız edici verileri algısının dışında bırakabilsin.
embesil kelimesinin sözlük anlamı ne olursa olsun “gerizekalı”yla bir olarak kullanıldığı bariz bir gerçektir ve hakaret ettiğin de başka bir hakikat oluyor bu durumda. haa, hakareti haketmek var, laftan anlamak var. vay bana küfür eden sen misin diyip, bunu merkez alarak geri taarruza geçmek var. var da var…
tabii, burdan yola çıkmak, kediyi köpeği neden enteresan bulduğunu açıklamaktan daha kolay. kedinin köpeğin bize faydasını sorarsam birşey çıkmayacaktır. sanırım tek cevap, ee, ne var ki, aha, bu blog, şu blog bir de ötekindekilerin bize faydası mı var?
herneyse, hayvan resimlerine bakmak beni sarmıyor. fakat, runawaybride bahsettiği haddi kendisi aşmış bulunuyor. hat, sınır tanımamaktan yanayım ama madem terbiye mevzusu açıldı, benzer bir biçimde karşılık verelim;
göremediğin zeka pırıltılarına örnekleri, kendi köşe yazında gösterebilir misin? işte böyle pırıl pırıl parlıyor benim yazım dersen memnun olacağız.
kimseden farklı ve üstün olduğuma değin bir ifadem olmadı fakat, gerçekten hepimizi kuş-köpekten daha fazla ilgilendirmesini dilediğim konular var. bu fikrim de kimseye bir hakaret içeriği taşımıyor.
hakaret sorun değil benim için, isteyen istediği zeka geriliğini atfetsin bana, sebepleriyle birlikte tabii, ama bu kadar alınmaya yatkın bir toplulukta küfretmek sadece daha fazla gürültüye yolaçıyor gördüğüm kadarıyla.
birilerinin “istemiyorsan gözün görmesin, siktirgit…” tavrı daha çok, kendilerinin görmek istemediği birşeyler olduğunu belirtiyor. onların gözlerini bağlamaları daha faydalı olabilir. böyle bir durumda benim önerim bu olmaz ama, birilerine birşey önerirken, kendiniz de uygulamayı(ve neden uygulamadığınızı) bir düşünün.
Herneyse, artık bu blogu, hayvan resmi seyretmek isteyenlere terketmemizin zamanı geldi ve geçiyor bence.
(justine hanıma, “[email protected]” resmini yollasana bana)
bu ahkamlar iyi olmuş altına.
günün kahramanı justine; vahşi ve çevik hareketlerle girişmiş. ben güzel kısmından da emin olmak için fotoraf istedim yani, yanlış anlaşılmasın…
iyi de o hayvan hep aynı yönde koşuyo. mesela benimki kuzeye koşuyo ben de güneye koşarım sonra ama sonra diğer yarım kürede yer beni, tamam vazgectim
buldum ben eğilcem üstümden atlıcak
Ahkâmcının, vahşi, çevik ve aynı zaman da güzelini severim…
Böyle heyecanlı bir maç görmedim. Ben yalnızca çitalarla ilgili gördüğüm bir belgeselden bahsedeceğim. Çitanın hızlı koştuğunu biliyoruz. Saatte 75 km bir hıza ulaşabiliyor. Yalnız bu hayvancağız avını yere yıktıktan sonra soluk soluğa kalan nefesi düzelsin diye o kadar beklemek zorunda kalıyor ki, sırtlan, çakal, aslan vs. gibi hayvanlar bunun avını yanına kadar gelip alıyor ve sürükleyip götürüyor. Çita sesini bile çıkaramıyor, mala gelsin cana gelmesin diye bir kenara çekilip siniyor. Bilmem siz gördünüz mü?
okumaya başladığımda ne diyo la bu dedim içimden ama sonunu iyi bağlamışsın hocam ….