Televizyon seyretmek eskiden güzeldi diye düşünüyorum. En azından gözünü para hırsı bürümüş medya patronları oluşmamıştı daha. Bahsettiğim yıllar çok eski yıllar değil bir 10 yıl gidebiliriz mesela. Çok geçmişe gidersek televizyonun biraz rengi kaçıyor ve siyah beyaza bürünüyoruz. Zaten tv’nin tadı sanıyorum ki 10 yıl önce çıkıyordu. Çizgifilmler olsun diziler olsun hepsi birbirinden güzel ve çileden çıkarıcıydı.O zamanın dizileride güzeldi. İnsanı bağlar ama izlerken işten güçten etmezdi. Son bölümleri Rosalinda gibi trafik kilitletmez, asmalı konak gibi sinemada yayınlanmazdı. Tadında bırakırlardı. O zamanın komedi dizileri için ise fazla hayal gücüne gerek duyulmazdı.
Yalan Rüzgarı
Normal halkı canlandırmak yetebilirdi. Her gün yaptığı şeyleri tv de izleyen insan diziyi beğenir dizide kendini bulduğu için dizinin başarılı olduğunu düşünürdü. Şu sıralar bundan yararlanan tv dizileri “7 den 70 e herkes bir şeyler bulacak bu dizide” sloganlarıyla yayına başlıyorlar.Bir at çiftliğinde geçen bir diziden herkes ne bulabilir kendine veya ütopyanın pembe boyalı yerebatan sarayına benzeyen mekanlarından ne anlayabilir ki insan? Hangimiz parmaklarımızı oynatarak yokuş aşağı hızla gemi azıya almış bir bebek arabasını durduruyoruz? Hani kendimizi bulacaktık biz bu dizilerde?Bir ata binmek için 2 tane 1 ytl ve bir sopadan oluşan düzeneklere ihtiyaç var mıdır? Romanları dizilere uyarlamak ise ayrı bir furya oldu son günlerde. Aman bu yapımlardan biri tutmaya görsün hemen ardından ne kadar roman varsa hepsini dizi yapıp süreriz piyasaya.Her neyse efendim bahsedeceğim konu eski diziler. Belki konusu şuan için çok sıkıcı ama o zamanlar ne de heyecanla izlerdik karakterlere sinir olur boğazlarını sıkasımız gelirdi.Küçük beslemeyi döven kadının kafasına poşet geçirip boğmak isteyenler bir araya gelse politikacılar “bu kadar insanı bulduk bari nutuk atalım” derler.Üvey babanın Lamia ve Semiha arasında yaptığı ayrıma göz yumamayan bir vatandaşımız gibi Halil’i boğazlayama yeltenenler de bolca mevcuttur ülkemizde.İşte ufak ufak özetlerle 10 yıl önceki diziler…Baskül Ailesi
baskül ailesi
Tür:Komedi
Oyuncular:Şafak Sezer, Dolunay Soysert, Gamze Gözatan, Dursun Ali Sarıoğlu,Defne Yalnız ve Şoray Uzun
Konu: Zayıf bir baba şişman bir anne ve 3 anneye çekmiş çocuktan oluşan bir aile ile kapıcı ve pazarlamacı arasında geçen bir dizi. Ailenin annesinin ve kızlarının yemek yeme alışkanlıkları yüzünden başlarına açılan işler ve rejim yapma istekleri anlatılmıştır. Zayıflama aletleri kullanmaya merak salan aileye her gün envai çeşit ürünle satışa gelen pazarlamacı arkadaşta diziye renk katan diğer bir karakter. Fakat fazla uzun sürmemiş 13 bölümde bitmiştir. Hala bazı dizi kanallarında yayınlanmaktadır.
Jenerik müziği çok güzeldir…Canısı
Dizinin resmini bulmakta bir hayli zor. En anlamlısı buydu.
Tür:Dram,Arabesk
Oyuncular:İbrahim Erkal, Emine Ün, Tanju Gürsu, Sedef Bildik, Canan Perver ve Engin Koç
Konu: Fakir çocuk ve önce fakir sonra zengin olma yolunda emin adımlarla ilerleyen kız arasında geçen bir hikayedir. İbrahim’de zengin olma yolunda ilerleyecektir ama tekere çomak sokan “dolandırıcı plak şirketleri” vardır. Ortada bir zengin çocuk daha vardır ve esas kızımızın masör olmasını fırsat bilerek hep “sırtım ağrıyor mine masaj yapar mısın” diyerek esas kızı esas oğlanın elinden alma çabası içindedir.
İbrahim Erkal dizide de İbrahim ismi ile oynamıştır.Canısı’dan sonra hiç bir şey aynı değildir. Doğan marka arabaların arka camlarında fosforlu harflerle Canısı yazmaktadır ve İbrahim Tatlıses “bebeğim” diyene kadar orada kalacaktır.Üvey Baba
Üvey Baba Halil
Tür:Dram,küçük Lamia’ya yapılan eziyetler 🙂
Oyuncular:Şemsi İnkaya, Sibel Gökçe, Betül Aşçıoğlu, Burçin Abdullah(lamia), Melike Öcalan…
Konu: Dizinin asıl amacı çocuklara üvey anneleri veya babaları tarafından yapılan eziyetin sonlanmasını istemek. Fakat bir romandan uyarlamadır aynı zamanda. Kemalettin Tuğcu’nun meşhur romanı Üvey Baba dizi olarak insanlara anlatılmaktadır. Alkolün kötü olduğu, insanı girmek istemeyeceği durumlara soktuğu ve daha bir çok kötü yanının vurgulandığı bir dizi.
2000 yılında yayına giren dizinin tekrarları hala dönem dönem yayınlanmaktadır…Hepsini bir anda anlatmak imkansız zira dizileri hatırlayabilmek için bir kaç bölümlerini izlemem gerekiyor.Küçük Besleme ve Çiçek Taksi ile devam edeceğiz…
yorumlar
son 9 aydır hiç tv açma tuşuna basmadım.Tv kanallarının taraflı olması, gerizekalı yarışma programları ve birbirinden saçma diziler ve eski filmlerin ısıtılıp önümüze koyulması beni iyice tiksindirdi.dergiler ve internetten, haber ve ilgi duyduğum konulara daha iyi ulaşabiliyorum ve yeni çıkmış filmleri daha türkiye ye gelemden izleyebiliyorum.Tv izlemenin ne mantığı kaldı ne de zevki kaldı.
zaten amaç da bu sanırım. milletin tv den soğuyup kendini geliştirmesi yani.
neden insan kendini bulmak isterki bir dizide ya da filmde? ben tam tersi kendimi bulamadığım, bilmediğim şeyler izlemek isterim.hayal gücüyle kendine hayran bırakacak bir çok senaristimiz var, fakat onlar da “halk kendini bulmalı” engeline takılıyorlar.halk kendini izledikçe cahilleşiyor, gelişemeyen bir toplum oluveriyoruz…
bende kendimi bulmak istemem zira hayretler içinde izleyeceğim bir yapım her zamna ilgimi çekecektir.Ama sanırım bu insanların toplumsal gelişimi ile alakalı bir durum. Önceleri reklamlarda slogan olarak “herkes bunu kullanıyor” vardı yani topluluğa uymak “aynı” olmak vardı.Oysa şimdi “farkı hissedin” sloganlarıyla gençlerin bağırlarına girmeye çalışan bir medya var yani topluluktan sıyrılmak “farklı” olmak var.Önceden dizide kendini bulan adam şimdi de ben ne yapacam kendimi bana başka bir hayat göster diyor…
yalan rüzgarı, hala devam eden ”show” veya ”soap opera” kavramlarını üstüne garip bir şekilde çıkmış garip bir oluşum mesela…! yeni bölümlerini gördüğümde gözlerime inanamamıştım
yunus bülbül ve szer güvenirgilin başrollerini oynadığı bücür cadı üzerine dizi tanımam.ben köfteci abbasta, şehriye’de ve zeliş’te kendimi buldum.
Üvey baba tv ile bağımızın kopuşunda bir milatdır.Ayrıca Kaan girgin’in plastik gülüşleri ve abartılı oyunculuğuyla içimi sıktığı ayrı dünyaları tek geçerim sevgili manson
kara melek vardı ya, cuma akşamları yine star yayınlardıEce uslu ve öbür hatunun ilk dizileriydi sanırsam. Yalan rüzgarına bin basardı, çok fena şeyler oluyordu o dizide
kara melek benımde aklıma geldi onuda yazdım bugun yayına girer herhalde yeni gönderdim…
üvey babayı izlerken kemalettin tuğcu sanardım o üvey baba Halil’i. Sonra içten içe kin besler derste adı geçtimi kötülemeye falan çalışırdım 🙂
sanardım değil culture, sanırdım…lütfen!
tereddüte düştüm yazarken. Uyarını dikkate alıp hayatımın geri kalanında sanırdım yazacağım teşekkürler 🙂