Gün güneşli, insanlar neşeliSende gel oyna susam sokağında.Sev dünyayı, açılır herkapıİşte susam sokağıBiz susam sokağı çocuklarıyız.Hepimizin çocukluğu bu sokakta geçti… Bizim nesilde var mıdır kurabiye canavarını bilmeyen?Birçok sevimli kahramanıyla gönlümüzde taht kurmadı mı?Kırpık, minik kuş, edi ile büdü, kurabiye canavarı, sayılar kontu, muhabir kurbağacık, manav zehra teyze, tamirci tahsin amca ve meraklı camdan bakan karısı…
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11, onikihiihiihih…şarkıları hep birşey öğretirdi, ben en çok kurabiye canavarını severdim. Güzelim kurabiyeleri yemekten çok heba ettiğini düşünür,nasıl da üzülürdüm:)duvarın arkasına saklanıp cebindeki kurabiyeleri afiyetle yere döken, mor kürklü, koca ağızlı sevimli bir yaratıktı kurabiye canavarı…
bir zamanlar kurabiyeydin şimdi kırıntı olduuunah düşmedin derken ufalanmışsın seeeen…Kurabiye canavarı şarkıyı söyler ve hepsi midede:)serçe parmak yukarıda,küçük ısırıklarla derken kafasını sallayarak kurabiye hebelebelelele diye yiyen canavar.susam sokağını izleyen her çocuk elbetteki bir kere onun gibi kurabiye yemeye çalışmıştır.Kırpık, susam sokağı’nda sokakta kocaman,içinden her türlü şeyin çıktığı bir sepetin içinde yaşayan yeşil “kırpık kırpık” tüyleri olan,sepetinin içini göremediğim için bana az daha kafayı sıyırtacak olan karakterdir. Ev niyetine kullandığı küfesi devlet malzeme ofisi gibidir, ne ararsan bulunur.Kendisi bütün işlerini sokakta geçen çocuklara yaptırmaktadır. Tahsin usta’dan ingiliz anahtarı ya da zehra teyze’den 2 kilo portakal isterse de onlar küfeye servis yapılır mutlaka.Edi ile büdü, programın en sevilen baş karakterlerindendir. yemek için hazırladıkları fıstık ezmeli sandviçlerine salatalık koyan ve beni şoka uğratan en komik karakterlerdendir. edi’nin yatakta, çoook susadım, ama çoook susadım sayıklamalarına büdü dayanamaz ve su getirir.Edi büdüden bir sayı tutmasını ister ve arkasından şu şarkı gelir:senin iki gözün bir burnun varbir elinde tam beş parmak vardört ayağı var iskemleninama altının yerini tutamaz hiçen sevdiğim sayı altıbazen büdü bir sayı tut derler banaben hep o sayıyı tutarııııııııııııııııııııııııımHepimizin bir zamanlar ensevdiği sayı 6 dır …Edinin önünde biri büyük diğeri küçük dilimli bir pasta vardır.Edi büyük dilimi kendi alır, küçük dilimi büdü’ye verir,Büdü: Ama Edi! Ben senin yerinde olsam, küçük dilimi kendim alır büyük dilimi sana verirdim.Edi:Dert etme büdü, zaten küçük dilimi sen yiyorsun.der ver bizleri gülme krizine sokarlardı.Edi: BüdüüüüBüdü: ….Edi: BüdüüüüüüBüdü: …Edi: BüdüüüüüüüüüüüüüüBüdü: Ne var edi!Edi: Uyuyor musun diye soracaktım.Büdü: Artık uyumuyorum Edi!!!Aynı evde yaşamaları ve aynı odada kalmaları nedeniyle fesat yetişkinler tarafından gay dedikoduları çıkarsa da, hepimizde yeri başkadır.veee shirli sözcüğümüz”haaayaaa hop tereyağlı ballı ekmek”
yorumlar
başarılı.
ben en cok kirpigi severdim
İki de bir sağdan soldan bunları çıkarıp yaşlandığımızı hatırlatmasanız olmuyor sanki!
dağdan geliyor bir kız döne döneeeeeeeeeee!sür sür arabanı, gez sokaklarıııııneşeli keyifli tasasız çıkarhayatın tadınııııııı.arada kaldıııııımben aradaaasağımda bir canavarhahahaaaaasolumda bir canavarhohohoosıkıştırırlar benidümdüz edene kadarrrrrrr.bu benim önümmm dın dın dın dınve bu da sırtımmmm dın dın dın dınbu benim önüüüüüüüüüüüüm önüüüümve bu da sırtım sırtım.Bunlar ve benzeri birçok şarkı vardı hala ezberimde. Birde aklıma kazınan sözler vardı ‘tırtırlar asla ama asla kahverengi bot giymezler’ ‘geeeell balık balık balık’ ‘ben selma yeşilelmaaaaaaaaa’…..
harikaaaaaaaaa:):)ben cok merak ediyorum susam sokagini. keske simdi de koysalar da ben de izleyebilsem.
nedir bu susam sokağı ?
O bir fenomen!
usta @su gerçekten bilmiyomuş. yaşı yetişmemiş.
Duydum ama izlemedim
link veremiyorum bilgisayarım hata veriyor, ama ulaştırıyorum farklı yollardan hemen sugurcanıma
akonicim, izlemek mi istemedin yaştan dolayı denk mi gelmedi?
büyücü, resim harika, gözlere baksana:)
ayyyyy yerim ben onuuuuuuuuuu:):)resu ne zaman ulastircann. özeniyorum yaa herkes bayiliyor susam sokagina:(:( abim anlatiyo hep ama ben bilmiyorummmmmmm
evet yazıda yazdım,serçek parmak havada hebelebebe diye başlar:)küçükken kurabiye sevmezdim, ama sırf onun gibi yiyebilmek için yermiş gibi yapıp oraya buraya saçardım 🙂
hımmm
ayy ben bile istedim yaaa. kurabiye yapicam bugün:D:D:D
ben kurabiye canavarıyım demiştim. kız arkadaşım çok korkmuştu. ama bi önceki hafta brus li olduğum için olabilir. bi kere de tapınak şövalyesi olmuştum. o da etkilmiştir muhakkak.
bir de büdü güvercinleriyle satranç oynuyordu kopmuştum o sahneye:)
80 dönemi çocukları olarak;okuldan dönüp en çok severek izlediğim şeydi,hatırlattığın için sağol results:)
izledimm resuuuuu:):) cok siirnlerrr
of ben hiç sevmiyordum yahu. çok aptal geliyordu. amerikanın bizi zehirlemek için yaptığı bir şey bu diyordum kendi kendime.
çok özlemişim ben de, sabahın köründe kalkıp nasıl da izlerdik, en çok ediyle büdü, kırpık ve kurabiye canavarını severdim, bir de sayı saymayı:)
ilk defa izliyorum ama cok sirinler cafeci niye aptal olsunlarrr
zehirlendin mi cafeci?bu kadar faydalı bir çocuk programı hakkında nasıl böyle şeyler diyebiliyorsun anlamıyorum, sayı saymayı, süt içmeyi, beslenmeyi o zamanlarda bu kadar çocuklara öğreten ve sevdiren başka bir program var mıydı? başına taş düşse amerika diyorsun.
evet results;ben bayılırdım kurabiye canavarına:)))şeker ve cafe sizlere de tünaydın:)
tünaydin makaleci:)yaa evet cafeci sirin seylermis kacirdigima üzgünüm:(
şimdi büdü edi ye bir tabak dolusu kurabiyelerini emanet eder, gider, edi dayanamazbir tane yernasıl olsa anlamaz diye bir tane daha yerbüdü anlamasın diye kurabiyelerin yerlerini değiştirirbir tane daha yer, yine değişiklik yapar yerlerinde:)büdü gelir ve bakar 1 tane kurabiye kalmış:)onu da hemen edi kapar yine:)
:D:D benim cocuklugumda heidi seker kiz candy filan vardi. sirinler vardi. ama onlar pek sirin degiller.
yetişebildiğim hemen hemen her bölümünde,ne zaman bir boşluk yakalasalar, gerizekalı çocuklar zıp diye hakan abinin etrafına toplanır hepbirlikte şarkı söylerlerdi.(evet hakan abiyi sevmezdim)ve-minik kuşun minik olmayışı-kırpığın hep bir sepette yaşaması-tırtılların asla k.rengi bot giyememeleri-dışarı çıktığım da neden heryerin öyle güzel ve şen olmayışını düşünüp üzülürdüm, kendimce.Büdü Bir Şeytan!
Ben en çok Edi’ye az kullanılmış “İ” satan ajan tipli herifi beğenirdim. Adam sessizce Edi’nin yanına gelir ve “Elimde az kullanılmış “İ” var. İster misin?” diye sorardı.
size bir c yapayım mı?
ne c si? nebilim?
susam sokağı efsanedir 80li yıllarda çocuk olanlar için.. okuldan gelip (şansıma hep sabahçıydım) bi miktar sokakta top peşinde koşturduktan sonra (yanılmıyorsam 4-5 gibi başlıyordu) hemen eve gelinir.. babane zoruyla eller yüzler yıkanır.. ve hemen tv’nin yanıbaşında duran tekli koltuğa yatarak (kol koyma yerlerine kafa ve ayaklar gelecek şekilde) kurulup susam sokağı şarkısı beklenir.. sonrasında da neşeli matematik diye bi dizi vardı galiba..hahaaa.. =)) neler geliyor düşününce insanın aklına; acar muhabir kurbağacığın profesörün adasından bildirdiği bölümler çok güzeldir.. salak prof. adadan hiç çıkmadığı ve dünyada neler olduğunu bilmediği için, faşır fuşur, ding dong masası gibi saçma sapan şeyler icat eder.. üstü örtülüdür.. büyük icat yapmış ya.. öyle örtüler falan.. sonra örtü açılır ve fakat çok zeki muhabir kurbağacık adamcağızın bütün hayallerini her seferinde yıkar:“..aaaa..!! profesör bu ding dong masası değil.. piyano..”kaliteli bir yapımdı.. muppet show desteği yadsınamaz elbette.. ama burada çekilen kısımları, seçilen konular, seslendirmesi.. herşey mükemmeldi.. şimdi olsa gene izlerim.. ama yapmıyorlar artık böyle şeyler.. masumiyetin, dürüstlüğün, fedakarlığın, sevginin böylesine güzel anlatıldığı bir program varmı şimdilerde..?bizim vardı..kayıp gençliğin susam sokağı vardı..başka da bir halt olamadık zaten..
@resultsbu türkiyeye geldiğinde ben ilkokul sondaydım. sayı saymayı biliyodum.
duygulandim şimdi,benden bahsedilmiş bol bol resimlerim konmuş yaziya,napsam nasil teşekkür etsem
ya bu resimlerden bazilari pek bir tanıdık ama hadi hayirlisi artik
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
🙁
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıyo hehe:)
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
büdü benm adamım:)edi nin o masum suratının yanında çok şeytan kalıo hehe:)
yav yazmayı kardeşim görünmüyor işte ahkamlar :)sanki ben görüyom…
bu yaziya aciyorum.
results gerçekten çok iyi olmuş hatırlattığın 🙂 ben de çok izlerdim susam sokağını. Birde Kurbağa Kermit vardı muhabir :))
Bende çok severek izlerdim Susam Sokağını. Birde muhabir Kurbağa Kermit vardı oradan aklımda kalan :))
kim ne derse desin çok şirindi… bence çokta faydalı şeyler anlatıyordu. şarkılar kafiyesiz olsa da nasıl da severdim:)
yazının geneline baktığımda; (özlem dolu vurguların cümleler arasında kullanıldığı stratejik noktaların da etkisiyle.) yaşlanmanın verdiği huzursuzlukdan ziyade (@nebilim), bu dönemin çocuklarının durumuna (belki samimi) bir serzeniş görüyorum.ama bu işler böyle yürüyor.şuan, eklemlerini rahatlıkla bükebilecek kadar genç denebilcek bir üst kuşağım (dayım, halam vs.),geniş bir aile pikniğinde çelik çomak oynayıp, bana ve benden küçüklere de bu oyunu oynatabildiklerinde gözlerinde gördüğüm anlam rahatlamışlıkla karışmış samimi bir serzeniş.pikniğin bitmesiyle başlayan yüksek binalar dünyasına bir serzeniş.arasında bir fark göremiyorum..üç sene sonra pokemonlardan bahsedeceklerdir böyle.herhalde.
yorumlar gözükmüyor:(
artik görünüyorrrrrr:D:D
yazı geri dönmüş,@pillipati, jeton yeni düştü:)@zeyynep, bak o aklımdan çıkmış, sağol hatırlattığın için,@johnsin, avatarından belli zaten:)@cafeci, sayı saymaktan başka birçok şey öğrenmişsindir eminim:)
ben?
2 yorum daha yazöıştım çıkmamış,@ma chahell, seni de yazmıştım ama hafif sorunlu:(pokemonlardan bahseden çocuklar, susam sokağını izleyemediği için, üzülüyorum, keşke tekrar koysalar yazmıştım
sen beni anladın mı?
sanırım anlamadım ma chahell, sadece “ben” yazmışsın, ne anlamam gerekiyor?
pokemonlardan bahsedecek olan çocuklar, pokemonlardan bahsettiklerinde, senin susam sokagından bahsettiğinde bünyene duhûl eden hissiyatın aynısını yaşıycaklar demek istedim..çelik çomak senin için ne kadar önemli ki..di mi?
her yerde aradım ama bulamadım susam sokağı cdlerini…benim en sevdiğim karakterler edi’yle büdü’ydü:)
ehehe çocukluğumun vazgeçilmezlerinden, kendimi hep kurabiye canavarıyla özdeşleştirirdim. Hey gidi günler hey annenin yakından izleme geç koltuğa uyarılarına rağmen televizyonun dibine kurulur heyecanla programın başlamasını beklerdim. kurabiye canavarının yediği kurabiyelere özenir tadına bakmayı hayal ederdim 🙂 -daha o yaştan oburluk sinyalleri çakıyormuşum- hele yerken o etrafa saçtığı kurabiye parçaları yok mu!!
şimdiki çocuklara yazık valla…
budur
80’li yıllarda çocuk olmak…1980li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş, Kenan Evren´i, Erdal İnönü´yü, Özal’ı tanımış olmak, Ajda Pekkan´ın Alo, Michael Jackson´ın Pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak demek.Voltran Voltran Voltran,tunder tunder tunder cats demek , depozito toplamak adına kola şişesi biriktirmek demek , peynirli tombi demekSopaya torba takip yakarak koşmak demekAdile Naşit`ten masal dinlemek demek.Korhan Abay, Cenk Koray, Metin Milli, Ersen ve Dadaşlar demek.Clementine, He-man, She ra, >>Transformers,susam sokağı demek.Okula siyah önlükle gitmek demek.İhtilal çocuğu demek,Köle İzaura demek, Ziyaretçiler demek!!!!Acidçi misin metalci mi demek… Moruk demek,Herild yani demek, Hey corc versene borc talebine olmaz maykil bende de yok cevabını vermek,Geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek…Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak. Hem eski hem yeni olmak demek.Biraz gözü açık bir 80’li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir. Mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek, cumhurbaşkanı denince Turgut Özal’ı hatırlamak demekKoltuk altında topla okul bahçesine yalnız giderken “nasılsa oynıycak birileri vardır” diyebilmek demekEti kemik geçiyor demek; odanın ortasına çarşaflardan çadır kurup oynamak demekrenkli küçük poşetteki kolanyaları patlatmak,horoz şeker demekEvden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocukluğunu yaşayabilmiş,son dönemin bir üyesi olmak,“Ne” sorusuna “zınk” cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak, 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak, sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.Tipe bak demek, Fon müziği Laura Brannigan’dan Self Control olan günler.Bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı,el değmemiş bir hayat demek…Sonrasında biz büyüdük ve kirlendi dünya demek.pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek.parliament gece sineması demekSesi açip kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demekResimli futbolcu kartları demek, süper babaanne demek, fantayla kolayı karıştırmak demek, mahalle kavramı demek.Anket ve hatıra defterlerinin olması bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak, mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen kokulu silgi, leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulohop, ayak bileğine takılarak çevrilen top, sek sek oynamak, bayramda mahalleye dağılı şeker toplamak, müsaitseniz annemler size gelecek demek.TRT´nin yayın akışının bitmesiyle çalan İstiklal Marşı için ayağa kalkarak, marşı hazır olda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz “biiiiiiiiiiiiip”sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.Annelerin Çernobil yüzünden çay içirmemesi, Challenger’ın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek..Kenan Evreni Atatürk zannetmek demek. Yazlık diskolarda içeri alınmamak demek, bunun için ağlamak ve içeride her nedense- You are in the army now- şarkısında sarmaş dolaş dans eden abi ve ablalara bakarak özenmek demekGorbaçov´un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek, anneye “Zeki Müren´e teyze mi diyim amca mı diyim” diye sormak,Kenan evren´in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken Çankaya köşkü basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak.İlkokulda Halley, Petrol ve Komancero şarkılarını uydurma sözlerle söyleyerek dans eden Tolga Han özentisi sefil dans grupları kurmakAldım çantamı kolumaaa, çıktım Dallas yoluna, ben Babi´yi beklerken, Ceyar girdi koluma şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek. Ali-Ayşegül Atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım. biz biz olalım yemeklerden önceeee, lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim, fırçalayı p onları tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmakVideocudan American Ninja, Kartal, Kan Sporu ve Evil Dead gibi filmleri kiralamak demekApartmanın çatısına 5 metrelik anten takı p üstüne de tencere kapağı bağlayan bir abinin sizi TV önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırarak anteni ayarlamaya çalışması . “oldu oldu” diye camdan kafayı çıkarı bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek. Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl >>demek… TRT 1´de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek, Türkiye’de yaşamış son mutlu kuşak olduğunu hüzünle hissetmek demek… Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden de farklı zevkler aldığının farkına varmak demekÇok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da çivisinin çıkışını görerek büyümek demek…….mail gelmişti -kim yazmış bilmiyorum-, çok sevmiştim ve bu bloga yakışacağını düşündüm
Bu mail mi? Kim attı bunu. Çok şaşırdım ya. Valla bende bu saçma sapan şeyleri yaşadım Ama bikaç tane eksik şey var.Salonda annenin dayağına rağmen çoraptan top yapıp ter içinde kalıncaya kadar oynamak. Annenin terliği bumerang gibi kullanıp seni yere indirmesi demek. Kutu kolayı ezip top oynamak demek. Milyonları arkadaşından keptiğin tasolara değişmemek.O günleri hatırlattığın için teşekkür ederim @esrikgemi
sağol ama teşekkürü results’a borçluyuz.. o başlattı ..:))
harikasın esrikgemi, sana borçluyuz bunları hatırlattığın için :))
Renkli yayına geçiş döneminde pazar sabahları renkli verilen kovboy filmlerini dört gözle beklemek demek..21. caddeyi izliycem diye gözlerin kapansa da uyumamak demek..Bay yanlışla doğru ali nin repliklerini ezberlemek demek..Çocuga aşu olmaz zeytune zeytunee diyen metin akpınarlı zeki alasyalı aşı kampanyalarına gülmek demek…Her sabah okula giderken gece gizliden apartmanlara yazılan dev sol sloganlarını okumak demek..Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda koşarken mutlaka taşlara takılıp düşüp dizler her daim yara bere içinde dolaşmak demek..Caddelerde traleybuslerin çıkardığı kıvılcımlara ve çat çat sesine şaşırmak demek ..Televizyona takılan atari sahibi olunca prestij sahibi olmak demek..
bu liste bitmezz 🙂 bitmesin hatırlayalım bu güzellikleri 🙂
yazı güme gitti biraz esrikgemi arıza vardı, okunmadı bir süre…
“..türkiyede yaşamış son mutlu kuşak..” acı ama gerçek sanırım.. paylaşım için sağol @esrikgemi.. kim yazmışsa helal olsun.. her bir kelimesini birebir yaşadım.. hiç bir cümlesi abartı değil.. eksiği çok.. bir bunun kadar daha eklenir belki o yıllarda yaşadıklarımıza.. şimdi güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.. ama işyerinde ağlayamasam da gülebileceğimi de sanmıyorum yeni nesli izledikçe..bize “kayıp kuşak, kayıp gençlik” diyenlere sormak lazım; 80lerin çocuklarından daha masum ve sapına kadar gerçek bir kuşak var mıdır diye.. hiç bir ideolojiye çılgınlar gibi bağlanmadan sadece çocuk ve genç olmayı başarmış ve çoğu hala çocuk kalmış başka bir kuşak var mıdır diye.. geçiş döneminde olgunlaşan bir nesil olduğundan, ne eskide ne de yeni de tutunamayan, ne eskiler ne de yeniler tarafından kabul görmeyen ve bu yüzden hep boşlukta kalan başka bir kuşak var mıdır diye.. bu kabul edilmeyişin acısıyla hırçınlaşmayan, çünkü eskiyi de yeniyi de yaşamış olduğundan her ikisini de anlamaya çalışan başka bir kuşak var mıdır diye.. bitmez sorular ve isyan cümleleri.. kayıp kuşağın yaşlılığında anlatacağı çok şey olacak torunlarına.. belki onlar anlayacak bizi 2 kuşak geçtikten sonra.. zor ama.. umut işte..
küçük yaşta anne oldum ama oğlumla susam sokağını seyrederek beraber büyüdük… unutulur mu hiç….
Yağmurlu, kasvetli bir hava,Şaşırdım yolumu karanlıkta,Bana söyler misiniz nasıl gidilir…Nasıl gidilir…Nasıl gidilir….Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Asla bitiremeyeceğim bu şarkiyi… dannnnn…Sen bana yardımcı ol allam yareppim, durduk yerde kaç gündür susam sokağı şarkıları söylemekteyim…
baharın gelmesinden olsa gerek, cemre ters tepki yapıyor demek ki bazı bünyelere. ben de kaç gündür şu salak saptal şarkıyı söyleyip dolanıyorum anlam veremediğim bir şekilde:dooooo, bir küüüüülah doooondurmaaaaareeeeee, masmavi bir dereeeeemiiiiiii, deniiiiiiizde biiiir geeeeeemifaaaaaa, gemide bir tayfaaaaaaaasoOOOOOOOOOOl, papatyalı bir yoOOOOOlbu yalnızlık başa da topluma da bela anlaşılan 🙂
Enee, bende bi problem var sandıydım..Yağmur altında gitmek, tehlikeli ve hoştuuur.Dikkatli olunursaa, eğlencesi bol oluuur…