It’s a long way to fall…
Tim Buckley’in 1970 tarihli Starsailor albümünden ismini alan grup birçok müzik
eleştirmenine gore Britanya Popu geleneklerine uygun bir şekilde müzik yapıyor.
Radiohead- Oasis– Coldplay gibi gruplarla aynı kategoride yer alıyor. Albümü mercek altına aldığımızda gözümüze çarpan ilk isim daha oncelerde U2‘nun produktörlüğünü yapan Steve Osbourne.
Oldukça başarılı bir grup olan StarSailor
bu yıl çıkan ilk albümleri
Love İs There ile müzik tarihinde tukenmez kalemle ismini yazdırmaya başlıyor
gibi geliyor bana… Birgun Tv de muzık kanallarını gezerken sarsıntılı kliplerini
izlemeye başladım. Vokalistin şarkı soylerken bakışları ve çene hareketleri
ilgimi çeken ilk şey oldu. Hadi tamam vokal birine benziyor gibi ama ilk dinlediğimde
çözememiştim. Sonrasında tv de sesini bir yerlerde duydugumda ekran karşısında pür dikkat kesilmeye başladım ve albumunu aldım. Gunlerce haftalarca sürekli dinledim. Evet, vokal King Crimsona benziyordu.
“There’s a fever
On the freeway
In the morning
In the morning
And the lover
Smiling for me
While she’s falling“
Uzun zamandır bir gruba boyle tutulduğumu hatırlamıyorum. Ve bu adamlar gayet gençtiler. Vokalistleri ve grubun beyni olan James Walsh yanilmiyorsam henuz 21 yaşında ve 14 yaşından beri şarkı sözü yazıp beste yapıyor. 7 yılın birikimi ile can verdigi bu grup bir 10 yıl sonra ne olur hiç bilmiyorum. Ama siz de eger dikkatli dinlediyseniz 90’larda Mtv nin pohpohlamasıyla listelerde alacalı bulacalı acaip basit-ritmik-özensiz şarkılarla
yeni jenerasyonun diline dolanan gruplardan oldukça farklı bir grup StarSailor.
Birçok kişi yeni Raidohead diye cümleler kursa da en onların kendilerine has bir soundları oldukları kanaatindeyim. Hem Radiohead ne zaman eskidi ki yenisi olsun? Starsailor’ın Oasis den etkilendiği apaçık ortada… Kendileri de bir
kaç roportajında Oasis hayranı olduklarını söylüyorlar ama işte en takdir ettiğim yanları bu. Oasis hayranları ama Oasis gibi müzik yapmıyorlar. Onlar ne Oasis gibiler ne de Radiohead gibi.
Onlar ilk albumlerin de StarSailor olmayı başardı…
“You’re just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line foryou
I lose my right to a point of view “
Kesinlikle İngiliz zekasıyla mtv piyasasına pazarlanma safhasını kendi müzikal
birikimleriyle geçen grup abidik gubidik bir suru şarkıcı (sanatçı değil) ve müzik grubunun içinden kendi müzikal yetenekleriyle sıyrılıp kendi kulvarını yaratacak. Bu bloğu StarSailor u tanıtmak değil sadece u adamların farklı olduklarını yada belkide şu son zamanlarda müzik piyasasında ki laçkalıktan duydugum rahatsızlığı dile getirmek için yazdım. Fever – Love is There gercekten cok güzel şarkılar. Böyle dinlerken duvara bakmak ve kendi içine donmek hele…
“Can you feel it?
Love is here
It has never been so clear
You can’t love what you have not
So hold on to what you’ve got “
İlk dinlediginizde değil belki ama bir kaç saat sonra hala dinliyorsanız sözlerde
ki ve piyanoda ki duyguları yakalayabilirsiniz. Tum gece StarSailor dinleyebilirsiniz.
Onlar enim için İngiltere den cıkan son nifak tohumu;
StarSailor!
(Grup hakkında bilgi edinmek isteyenler grubun web sitesi ile ilgilenebilir. Site de tasarım açısından oldukça güzel ama umarım bundan sonraki yeni album
kapaklarında daha başarılı olurlar. )
yorumlar
yeni bir yazı yazmaya ama bende bu aralar, önceleri “vent” olan sonra aundiovent e dönüşen içinde incubus‘un solistinin kardeşinin de olduğu grubu çok beğenmekteyim.. özellikle de “underwater silence”…
ayrıca starsailor; “alcoholic” de pek hoş..
birkaç örnek verelim StarSailor’a..
ben de fena halde takılmış durumdayım StarSailor’a. TV’da ne zaman rastlasam kilitleniyorum, manasız anlarda şu iki dizeyi:
A line for me and a line foryou
I lose my right to a point of view,
zihnimde tekrarlarken buluyorum kendimi. Alcholic de öyle çakılmış durumda kafama. Sanırım her iki şarkı da belki müzikalitelerinin ulvi oluşlarıyla değil ama bir mood’u bir atmosferi çok iyi canladırabildikleri, sizi de içine katabildikleri için bu kadar etkileyici. CD almaya direniyordum, belki Coldplay gibi iyi çıkış yapıp ikinci albümde ne bu yaa dedirtebilecekleri endişesiyle. Ama galiba redx’in gaza getirmesiyle paraya kıyıcam.
misguided fool acıttı bi ara.
müziklerinin. bütün yaz dinledim. son şarkıya da dikkat çekmek isterim. coming down.
öncelikle şunu söyleyeyim, başından sonuna sıkılmadan dinlediğim ender albümlerden biri olmasına rağmen, bazı noktalarda yanlış şeyler var,..
albümde kullanılan piyano, aslında ingiliz gruplarında son zamanlarda iyice alışkın olduğumuz, görüntüyü kurtarma amaçlı yaylı ya da piyano kullanımından farklı değil,.. travis, coldplay gibi melankolik, easy listening, radio rock yapan gruplarının artık ingilrete’de refleks olarak Q tarafından desteklendiğini de bilmek gerekir,.. (ancak Q’nun ukala bir dergi olduğunu, yerin dibine batırdığı parçaları, Q compilation cdleri içine koyup dergiyle dağıttığını ya da sattığını unutmamak da gerekir) ancak zaman zaman bu melankoli, o kadar basit ve iğreti duruyor ki, bu sığlığı örtbas etmek için beşinci kişi, yani produktor kaçınılmaz oluyor, ki bu aşamada süper bir manevrayla steve osbourne kaptan köşküne oturtuluyor! sadece U2 değil, happy mondays, curve gibi isimleri de yaratan kişi olan osbourne, harika radyo hitleri yaratarak pek güzel kotarmış işi,..
iyi şarkılardaki formül hep aynı albümde, akustik başlangıç, şarkıların sobnlarına doğru gümbürdemeye başlayan klavye,.. sonuçta da 90’ların kalıplarına pek sadık, fazlaca yeni birşey sunamayan bir müzik çıkıyor ortaya. bir yerde okuduğum eleştiriyi buraya yazmakta sakınca görmüyorum: “starsailor, orta karar bir zekaya sahip her ingiliz gencinin kurabilecegi bir grup,..”
ancak şu da gözden kaçacak gibi değil, bizim damarlarımızda akan arabesk kana hitap ediyor çokca, yani starsailor damardan veriyor hüznü amiyane tabirle.
melankolik yalnız zamanların, pek de tekin sayılamayacak, ancak tindersticks dinleyecek kadar da haysiyetli olmayan genç erkeklerin müziği starsailor,..
müziğindeki süregelen standart-ortalama grup örneği olması gerekirken, yön göstericilik bayrağını Amerika’lılara kaptıran İngiliz’ler tarafından yeni jenerasyon olarak sunulan müzik.
Dinlenildiği coğrafya değiştiğinde anlam kazanıyor olabilir ama peşine takılıp gidilecek müzik değil.
Gerçi henüz çok gençler şöyle bir beş sene sonra tam kıvamada gelebilir.
İlk ayakta süpriz at. (Gerçi diğer ayaklarda sağlam tiyolar var ama dediğim gibi zaman gerekiyor.)
İlk albüm ve 21 yaşa gore oldukça başarılı. başarılı demem bu adamların muzik kanallarından inmemeleri yada muzık dergilerin de bir şekilde gundemde olmaları değil. hatta bence cok fazla popüler olmadan bu işi yürütebilirler. önemli olan müzik şirketlerine gore müzik yapmamaları. Trendlere kapılmamaları hatta peşinden koşturan 3 ay sonrada sönen trendler yaratmamaları.
oh, müzik şirketlerine göre, trendlere göre müzik yapmamaları mı? son on yılın ingiliz radyo müziğinin sentezidir starsailor, orjinal hiçbir öğe barındırmamakta, kar amaçlı müziğin hasını yapmaktadır. ama severim işte, ne yapayım,.. tindersticks de dinlerim ama, serinkanlıyımdır yani!
olduğunuz blogunuzu aldık, tozlu klasörler içinde sonsuzluğa terkedilmiş misguided fool mp3 dosyamızı tekrar playlistimize ekledik, bi daha hatta bi daha dinledik, ı-ıh diyip gerisin geriye o tozlu klasörlere gönderdik onu.
eywallah bende seviyorum.. çok özel bir muzik yapmiyorlar ama ben onlarin diğerlerinden farklı oldugunu düşünüyorum. (Ki ben bu tarz müziğede pek yatkın değilimdir.) Onların Trend müziği yaptığını düşünmüyorum.
dinledim bir zamanlar baya yuksek dozda..guzeldir starsailor..
Kesinlikle katılıyorum… Neredeyse arabesk denilebilecek hüzün sertliğine sahip parçaları var. Bazı parçaların birbirine çok benzemesine rağmen bence dinlemesi oldukça keyif verici bir albüm olmuş, “Love is here”. “Tie up my hands” de favori şarkım…
h2000‘e geliyolarmış.. h2000; 20-21-22 haziranmış.. benim 21 ve 22sinde mezuniyetim varmış.. sadece 1gün gidebilecekmişim.. lütfen çok iyi gruplar gelmesinmiş de; saçmasapan bi yerdeyken ben küfretmeseymişim.. gelirse de gidebileceğim gün çıksalarmış keşke de “yoksa şansım döndü mü?!?” deseymişim..
h2000‘in sayfası biraz güncellenmiş.. demirciköy biraz küçük galiba, ama olsun en azından daha yakın.. 2 gün gidebilecem;))) ama eğer sadece bu gruplar geliyorsa, geçen sene daha iyi değil miydi?!
“ay oley” ne be ahaha. güldüm bak ahahahhaa.
ay oley!
moby‘de geliyomuş.. hem de sınavımdan 2gün önce..
oysa ben başlığa “AY” oha yazmıştım, güldürmek için.. neyse bi dahaki sefere..;)
GELsinnnerrrrr