….Rıhtımda gemileri izlerken ceketinin iç cebinden çıkarttığı küçük ajandaya bir şeyler karalamaya başlamıştı. Henüz kızın ona bıraktığı mektubu açmamıştı. Ağlamaklıydı yıllar sonra, kaskatı kesilmişti..Serdeki gururu ayaklar altına sererek ağlamayı seçiyorum. Hüznün, yokluğun şiddetli bin tokat ve munis duran benliğim hayata inat. Aynı şarkının damarlarında pıt pıt atıyorum… Zor bu sefer dayanmak. Darbımesel yazarlar ne anlar halimden. Ayakları birbirine dönük, nutku tutuldu tüm doğruların. Yüreğinin yüzüne el sürdüğüm, yılları harcıyoruz, bir tek anı kazanmadan. Nasırlaşacak süprizler naftalin kokan çekmecelerde. Şişesinin dibine vurduğumuz kaçıncı emanet sevince diyet ödüyor varlığımız bir bilsek…Ömrümüzü eksikliğimizle eskitecek gibiyiz, deliksiz uyumak varken huzurun kanatları altında, bıraktığımız yerden hayata başlamak için.. Atilla İlhan yeniden ölecek ! “hatırlamaların” sana ait anlam cennetinde utanıp küle döndüğü anlarda, içimde kımıldayacak tarifsiz duygular. Her şey susacak sana ait zamanlarda.Bana neler yaptırdığını görmeni isterdim. Sabahlarımı gecelerden nasıl ayıkladığımı, daldığım uzaklara hangi rüzgarların attığını.. Gözlerimde binlerce bulutla senin iklimine hasret, nasıl ama nasıl özlediğimi sıcağını.. Beraber konuşturduğumuz piyanonun, şimdi her notasında hıçkırdığını..words..Gülümsüyorum, koşturuyorum, yaşıyorum dimdik.. ve öyle katı, güçlü… Ama anlatamaz halimi hiçbir lisan, hiçbir insan. Sen bilmediğim dilde yanıtım..sen bu esrik ahvalde gördüğüm serap..sen taranmış düşler, bahçemde limon ağacı, sen açlık-tokluk.. Gözlerimden dudaklarıma süzülen yaşlar ispatıdır, bu kirpi narinliğinin. İçimde yıktığın duvarların ardına, bu insan pazarında kedi fare oyunlarına, insanların hesaplı bakışlarına, senin olmadığın bir dünyaya ait değilim..Ve usulca mektubu açtı..
Kavuran edaların..Bir meltem havası sesin..Aslan gözlerinde ceylan bakışları..Tebessümlerle dokulu bir yelpaze işte,ürkek aşk serinlesin.Bekle yalnızca, beni bekleKalbimiz ağrıyorkenve sen eve dönüş gibiyken..
yorumlar
ne denir ki ! müthiş bir yazı.harikasın dejavu.
katılıyorum…bu siyah beyaz fotoların beni öldürecek deja bu arada:) harika!
bu yazı, sabaha kadar fado dinletir insana..ne denir ki!
Koyduğum fotoğraflarla tarzımı oluşturdum hissine kapılmaktan kendimi alamıyorum. Eski filmler, siyah beyaz kareler.. @Mak dikkatin hoşuma gitti:) Patentini vermem, taklidini yapanı fena yaparım@morfik, teşekkür ederim. Rıhtımlarla seni yazıya başladım desene:)@Kopanım, fado dinleyelim yeterki ferdi tayfur dinlemeyelim arkadaşım. Eeee müzikal anlamda bir katkı bekliyorum sizden. Yine koyduğum link açılmıyor da !
başladım ne ya, bağladım olacaktıbrrrr
…
ah deja, yetmez. ne desem yetmez..
niye ferdi tayfur degil..cık cık cık..
yetmez deme morfik, dünden beri hayalci o kelimeye karşı antipati uyandırdı içimdearrogante ne olmuş, mahsuru mu var (:p)
mahsus yapıyorsunuz sanırım.
orhante hombre, olur mu hiçç
az gelir desem, kafi değil, noksan kalır, ifadesi namümkün , kifayetsiz..gene mi olmaz?
İstanbul Ağrısıkanatları parça parça bu ağustos geceleriyıldızlar kaynarkenşangır şungur ayaklarımın dibine dökülenseneğer yine İstanbul’sanyine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğimpancak pancak şiirler tüküreceğimdemek yine benlimandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyorkapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeleryahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkılarımavi asfaltlara çökmüşdiz bağlıyoreğer sen yine İstanbul’sankirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatansirkeci garı’nda tren çığlıklaıiyle bıçaklanıpintihar dumanlari içindeki haydarpaşa’dananadolu üstlerine bakıp bakıpağlayansen eğer yine İstanbul’sanaldanmıyorsamyakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsakulaklarımdan kan fışkırıncaya kadaryine senin emrindeyimutanmasamgozlerimi damla damla kadehime damlatarakkendimi yani şu bildigim attila ilhan’izehirleyebilirimsonbahar karanlıkları tuttu tutacaktarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyorimtihan çığlıkları yükseliyor üniversite’dentophane iskelesi’nde diesel kamyonları sarhoşdireksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförleruykusuz dalgalanıyorulan İstanbul sen misinsenin ellerin mi bu ellerulan bu gemiler senin gemilerin miminarelerini kürdan gibi dişlerinin arasındaliman liman götürenulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin miakşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlarneden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyorantenlerindennedenpeki İstanbul ya benya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boygümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbasya benim kahrımya senin ağrınağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığınçaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibiburgu burgu içime boşalttığıno senin ağrıno senineğer sen yine İstanbul’sanyanılmıyorsamkoltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğimsicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerinesatır satır okumak istediğimseneğer yine İstanbul’saneğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğimulan yine sen kazandın İstanbulsen kazandın ben yenildimkulaklarımdan kan fışkırıncaya kadaryine emrindeyimölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsaparasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsamhiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasayanılmıyorsamsen eğer yine İstanbul’sansenin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklargözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdanbir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektirulan bunu sen de bilirsin İstanbulkaç kere yazdım kimbilirkaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken1949 eylül’ünde birader mirc ve bensokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktıksana taptık ulanunuttun musana taptıkAtilla İLHAN
bir genç çocuğun beyle abartılı betimlemeler yapması pek hayra alamet gözükmedi bana.
O da bir şey mi arkadaşımAllah ne atlar yaratıyor
“ve allah yeni bir Ece Ayhan yarattı”. bunun müjdesi ağır geldi bana be yazarım.
Estağfirullah
dejavunun tum marifetlerini gorseydin:)ece ayhan bile yetersiz kalır 🙂
Estağfirullah
bu sözcüğü tevazu maksadıyla mı, özür dilemek makdasadıyla mı söylediniz?
beni sen al, yeminim var….
Ama ağır girdin damara be sed, dağıttın beni
sen beni dağıtınca böyle oldu… zaten bahane arıyordum, önüme düştü yazın…
Sed’im öyle diyorsan.. Sonsuzluğa gittim, dönemiyorum..
arada kaybolmak iyidir de alışkanlık yapmasa..
gel kaybolduğun yerden..
Dönmek istemiyorum ki…
guzelmis gercekten,tesekkurler seda
kal o zaman doya doya…
kim çaldı kalemini, kim yazıyor senin yerine.. hangi yazarla uyudun dün gece..hadi söyle, bişi oldu sana, nasıl bişi bilmiyorum, ama sen çok iyi yazmaya başladın:)
”senin olmadığın bir dünyaya ait değilim..”
abs, o. henry çocukluğumda iz bırakmış yazardır. Kimi okursam okuyayım aklıma hep o gelir.Teşekkür ederim, naçizane karalıyoruz bir şeyler..sed’im sen beni mi izliyorsun bir yerlerden:)
..
.
izliyor muyum ki, neden ki, niye ki …
tanıyor gibisin sed’ imilk koyduğun link çok ağır gelmişti bana dinlediğimde.Yersiz olacak yine ama bununla alakalı, sen çok güçlü bir bayansın ve bunu öyle iyi yansıtıyorsun ki
gelme üzerime diyorsun yani:)
yok gel, iyi geliyorsun:)
hadi bakalım…
Öyleyse..
Sırılsıklam aşık olduk iyi mi..sed, bul bi şarkı da dağılayım
sırılsıklam aşkmış, daalın leyn o zaman..
Diz çökmüş göz kapaklarım üstüneSaçlarım içindedir saçlarıHali var ellerimin halindenRengi var gözlerimin rengindenDüşmüş kuyusuna gölgeminFırlatılmış bir taş gibi göğeGözleri var açıktır her daimUykuyu haram ettirir banaYa güneşleri önüne katanYa o ışık delisi rüyalarıBir güldürür bir ağlatır beniSöyletir bilmeden ne söylediğimiPaul Eluard
Selam yeniden !
Haha nev chester bennington çakması vay be 40 yıl düsünsem aklıma gelmezdi.Bir araştırmacı kardeşimiz tarihlerini araştırıp lafımı azıma sokabilir onun bileceği iş. Ama büyük ihtimal somewhere ı belong daha erken cekilmiştir 🙂
bakışlarda küçümeyiş okuyorumyalnızım, bedbahtım, tesellisizim.gökler sağır, sesim boğukve lanet okuyorum talihimekıskançlıktan kuduruyorumkiminin ikbaliniaczimden utanıyorum.hazlarım iğrendiriyor beni.o zaman sen geliyorsun aklıma,ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mestiçim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorumneşideler söylüyorum hayata,göklerin eşiğindenbana ne toprağın çirkinliğindeninsanların zilletinden bana ne?hatıran öyle sonsuz bir hazineve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum!en mağrur hakanların tacınıhor görüyorumWilliam Shakespeare
bu nasıl siir cevirisi boyle,cok guzel olmus,sagol bilge morfik
iste sevgi boyle bir sey
fotonküp al sevgini terket burayı 🙂
avarel desme yaramı:))sevgimi bulabilsem ne isim var burada,
Bu akşamMartılar yine savruldu göklereBeyaz mendiller gibiAşk deyip susamadı kalbimizYıldızlar düşünce karanfillereBir yağmur iner gibiKaranlıkta düşünceli bir yüze benziyordu denizİçinde bahriler, inciler, mercanlarve denizin üstünde bütün ihtişamıyla baharEğil de sevgilim gözlerime gözlerime bakHayaller kurmakla geçti ömrümüzün yarısıDaima saadete açıldı ellerimizMütebessim yarınlar aydınlık günler düşündükHayat ne kadar güzel, dünya ne kadar büyükve ne kadar şaşırtıcı yirminci asırve yirminci asırda yaşarken mesut olmakhakkımızdırEğil de sevgilim gözlerime gözlerime bakDüşünürüm de bazan neler çektikNasıl acı kahredici bir rüzgar aldı biziKimler gitti gelmediKimler boğdu gençliğini dört duvar içindeAvuçlarında kan, gözbebeklerinde ümitAğrımaz mı kalbim, söyle ağrımasın mı..Minareleri akşam güneşiyle pırıl pırıl bir şehirNeşeli küçük insanlar mektepliler geliyor aklımaGel sevgilim gel rüzgarın üzüm gözlü kızı gel yanımaKaranlıkta düşünceli bir insan yüzü gibi denizİçinde bahriler, inciler, mercanlarve denizin üstünde büyük ihtişamıyla baharAtilla İLHAN
Giz SesBir rüzgarda buldu seni bir rüzgarda yitirdi,penceresinden baktı sine sine yağan uçarı yağmurave essin dedi, bir daha essin, sen çünkü bana eşsizsin,gökyüzünde karmaşık bir sözdizimiydi kurduğu esinperisinin — çekti sinesine koydu bulutlardan bir tortuyu,uzan dedi, uzan Enis, tam bir gece için biriksin sesin.Enis Batur
Farid Farjad- Taghtam deh çaldı durdu kulağımda morfikAma yutup tarzı hiçbir sitede bulamamamdan mütevellit paylaşımını yapamıyorum.
mutevellit olmayan paylaşımıyla paylaşırız..hemen dinliyorum.
FUGUE IXBelki de her an kanatlarını sınamaları gerekMartılara bakıyordu ara vermeksizin.Anlayamıyordu: Neden boşluktabir yükselip bir alçalarakyeniden bozulacak bir dengearamakla geçiyordu vakitleri?İşi gücü düşünmek ve düşündüklerineinanıp yeniden düşünmek olanbir arkadaşı, “belki de her ankanatlarını sınamaları gerek”demişti ya, gene de arıyordukendi sorduğu soruya yakışabilecekbütün karşılıkları: İşi gücü düşünmekve düşüncelerine inanmadığı içinonları bir eldiven gibi ters çevirmekti.Martılar da öyle yapıyorlardı zaten:Bir yükselip bir alçalıyor, bozulacakbir denge için altın nokta arıyorlardı.
hiyeyyt uleyynn !darlan darlan da darlan
birden daralım kayboldu sanki. 🙂
Aşk düşünceleri içine mi düşersönmüş volkanların?Öç eylemi midir bir krateryoksa yeryüzünün bir cezası mı?Denize asla ulaşmayan ırmaklarhangi yıldızlarla sürdürür konuşmayı?Pablo Neruda
hambalaley yambaleyo ama kopuktu kopuktu zincir
Hieyt. Açın şunu 🙂
GeceÇocukluktan artakalmış coşkularla’mi’ telinden çalmak senikapıp da kaçırmak yorgun ezgilerden………………..Mazhar Candan
antoloji. com böyle noktalı veriyor hep:)
tesadüf ki mazhar candan da aynen böyle noktalı yazmış. 🙂
İçinde kalsa patlardı demi mörf. Açıcam azımı kötü olcak ha :)Now some men like the fishin’ and some men like the fowlin’And some men like ta hear, ta hear cannon ball a roarin’Me I like sleepin’ specially in my Molly’s chamberGece gece diyesim geldi bunca şiirden sonra.
bücürük, tahtaya çabuk. 🙂