kaybettiğim benliğimi ararken ruhumun derinliğinderastladım yine vaçgeçemediğim eşsizliğinekesmişken umudu aklımdan kalmışken sessizliğindeyoksun yine unuttuğum manasız gerçekliktegerçek hep yalanın hayat hep ölümün içindeysebenim yaşamım da bir rüzgardır bu sonsuzluk çölündesürükleyip götürdüğü bunca kum tanesinin içindebir sen yoksun anıların biriktiği bu kum tepelerindebir dakika bile durup düşünmem kovsan beni hayalindegitsem bile uyanamazsın bu uykudan soyut gerçekliğeuykularım düşlerim kabuslarım büyüyor hep seninlehep korktuğun ölüm ondan kaçıp saklandığın yerde
yorumlar
galiba kafiyeli şiire önyargım var
zorlama gibi olduğunda evet ben de öyle ama bu çok doğal bir şekilde ortaya çıktığı için seviyorum…
Uçuruma uzanan, alabildiğine geniş bir yoldaİlk bindiğim yerden sonra, kaçıncı duraksınSensizliğe susayan gözyaşlarımı, hala istiyorsanSadece, sana uzayan saçlarımı okşamalısın..
Sığınırım liberalizme köle olmuş oportunist palavralara..Anlamam uzun sürebilir marksizmin derin felsefesini..Aynı hedefe farklı yollardan gidenlere benzerim..Troçki’ye Mao’ya sonra Stalin beni ihanetle suçlar..Benim devrimim çoktan başlangıcını yapmış..Anlayamazlar.Yüreğimdeki devlet mekanizmasını yukardan aşşağıya parçaladımşimdi aşşağından yukarı tekrar örerim..
“kahrolası bir beklentinin uğultusundagel desen de gelemeyecek kadar sarhoşum şimdiöylesi fırtınaya tutulmuş ki ömrümüm takasıözlemin istila eder kelimelerimidilime dolandıkça isyan yüklü satırlarher harf kanatır içimdeki kederigecenin gamına inince şafağın gamzeleriağlar sevdam..yüreğim lirik bir bağ bozumudur şimdi..”
çok güzelmiş…