yell
yell

Bayılıyorum bu reklam repliğine…Yahu, bizim apartmanın neredeyse tamamı manyak. Ben dahil! Hepimizin türlü türlü manyaklığı var. Ama severiz birbirimizi. Sokağa, bakkala, yürüyüşe çıkarken karşılaşsak birbirimize kapıları tutar, geçmek için öncelik veririz. Sonra da asansörü buram buram kokutan, yaz günü sürülen pis ağır parfümler için birbirimizin ardından söveriz…- Evet, niye böyle yaparız ki, canım kardeşim?- Bilmiyorum, asabiyiz, komple tikiz, bir şekilde sövmeden edemeyiz.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Asansörün kapısına da ayrıca söveriz. Çünkü koku çıksın diye kapıyı aralık bırakamazsın. Mübarek teknolojinin getirip kendini sattırması sayesinde iki yıl önce kendi kendine kapanır hale getirildi. Cepten paralar su gibi aktı. Ona da sövdük tabii…Otoparkı paylaşamayız, yaklaşık kapasitesinin dörtte üçü kullanılabiliyor. Bunun sebebi; ya birbirimize kızıp araçları geniş geniş parketmemizden kaynaklanıyor ya da yönetim toplantıları sonrası edilen kavgalar sebebiyle kimilerimiz kızıp küsüp araçları sokağa parkediyor. Yani o zaman da otopark boş kalıyor. Çöp kamyonları, sucular ya da tüpçüler mutlaka geçerken araçları iki çizikle işaretliyor, sokağa parkettiğimiz için… Bunu kasıtlı yaptıklarına eminim. Çünkü biliyorum, onlar da manyak!Geçende kandil simidi yaptık, mahlepli falan… Dağıttık apartman sakinlerine. Birbirimize tabaklar geri gönderilirken tabii ki nezaket usulü dolu idi. Evde yapılmış börek, sütlaç, daha olmadı satın alınmış ço(tt)oprenslerle dolu olarak geri geldi hepsi. Yılbaşıları yine keza, içeriz, birbirimize şaraplar göndeririz, birbirimizi davet ederiz, iki tek atılır, eğlenilir, yenilir, içilir, yerler pisletilir. Ertesi günü illa ki; çöpünü kapıcı gelsin alsın diye kapısının önüne bırakan kapı komşusuna yine sövülür. Kimisinin eline yapışmaz, gider atar çöpünü ama genel sövergeçer kelimelerimiz arasında topluca o da nasiplenir salyalı, tükürüklü laflarımızdan…Bu böyle… Kimse kimseyi evinden attırmaya çalışmaz. Söver geçeriz. Hayat işte… Kimi nereye gönderebilirsin ki? Fezaya giden astronotlara rica mı edeceksin? “Abi bi zahmet şu amcayı da al, gezdir, getir. Gözü gönlü açılsın. Bastonuyla etrafa yanlışlıkla dokunursa artık idare ediverin” mi diyeceksin?Apartmanın hayvanatı da bir tuhaftır. Yabancı biri ya da misafir asansöre bindiğinde sırasıyla birinci, ikinci, …ncı katlardaki köpekler havlamaya ya da ulumaya başlar. Kızgın damlarımızda illa ki; dolaşan kedilerimiz eksik olmaz. Onlar da kargalara savaş açar, birgün biri kafasına gagayı yedikten sonra anlayacak, bekliyoruz.Birgün yerde uzanmış aptal kutusuna bakarken dairenin kapısı bir gümleme ile esnedi. İkinci yumruğa, bir nara “Aç kapıyı diyorum sanaaa!” diye eşlik etti. Zaten kapının esnekliği üçüncü bir yumruğa kanımca dayanmayacağından ailecek derdini şişelere boşaltmış, şişeleri de boşalan derdinin yerine doldurmuş kapı komşumuza yardımcı olmak için kapıya seğirttik. Adamı karga tulumba kendi kapısının önüne iteledik, o mütemadiyen hayali kapısı açılsın diye havayı yumrukluyordu. Hanımı hepimizi içeri aldı. Hep beraber kahveler yaptık içtik. Adamı ayıltmak için soğuk sularla onu kendine getirdik. Takip eden haftasonu ailesiyle pikniğe gittiler, güle oynaya döndüler.Kuzey Yarımküre’de nasıl ki yosunlar ağaç diplerinin güneyinde bitmez ise (bu önemli bir bilgidir, birgün kaybolursanız karışmam, demedi demeyin) insanın içindeki sövme isteği de güneyde bitmez. Yani insan kuzeyinden söver, güneyinden de sever (fazla soru sormayın, bazı şeyler açıklanmaz, anlatılmaz, yaşanır).O yüzden “Sen Şimdi Niye Böyle Yapıyorsun ki Güzel Kardeşim?”. Gül gibi geçinip gidiyoruz işte şurada…