………………………..Yazlık sinemaların kapanmadığı zamanlardı daha. İnsanların tahta sıralarda film izlerken gazoz ve beyaz leblebi keyfini doya doya yaşadığı, tahta sıraların bir tarafınızı acıtmasının neşenizi kaçıramadığı günlerdi. Akşamüstü güneşin kavurduğu toprağın bezginliğine, imdat çığlığını duyan bir çift el, bahçe hortumuyla yetişirdi. Doyururdu toprağı ve çiçekleri suya. İşte o mis gibi toprak kokusunun üstüne salınırdı sardunyaların kokusu, “biz de yandık, öldük, piştik aman ne sıcak” naraları içinde. Beyaz sardunyalar bağırırdı “önce bize suuuu tutuştuk aman ne sıcak”. Kırmızlar kızardı “biz daha çok susadık önce bize suuu…”
Süt ninem: Tamam kızlar size de su var, hepinize var kavga etmeyin. Allahın suyu işte bekleyin sıranızı kavga etmeden, derdi. Konuşurdu sardunyalarla. Tüm bitkilerle konuşurdu gerçi ama en çok sardunyaları severdi galiba. Pencere önünde sıra sıra saksılara dizerdi onları. Onlar ( yani sardunya hanımlar) en yakın dostu, sırdaşıydı sütninemin. Sabah camı açar hepsine tek tek günaydın dileklerini iletir yaprağını hafifçe okşar sonra eline sinen kokuyu burnuna götürür derin bir ohh! çekerdi. Bu kokuyu sevdiğim kadar bir de domates fidesi kokusunu seviyorum, ikisi de mis gibi kokar, derdi. Ama bence her ikisini de köyü ve eski günleri anımsattığından seviyordu bu garip aslında birazda kekrimsi kokuyu.
Tam da haziran da coşardı sardunyalar. Pencere önünde bahçede, balkonda, renk renk sardunya..Bir tek bizim değil tüm komşu evlerin her yanını sarmıştı sardunyalar. “Ben de beyazı yok bir dal ver de ekeyim” derdi biri, bir diğeri pembe sardunyaya talip olurdu komşu bahçede çay içerken. Böylece her geçen gün çoğalırdı saksı saksı sardunyalar.
O zamanlar pek de sevdiğim bir çiçek değildi açıkçası. Hatta kokusundan hiç haz etmezdim. Zaman içinde büyüdükçe öğrendim bahçesinde ve penceresinde sardunya yetişen bir evin büyüsünü. Zaman içinde kokusunu duydukça çocukluğuma dair sımsıcak bir an’ı ve bir anıyı taşıdı yüreğime hep.
Nerde renk renk sardunya görsem yazlık sinemeya giden yolda açan çiçeklerin akşam üstüne düşen kokusu sızlatır burnumu. Artık süt ninem yok ama, hala penceremde birkaç saksı sardunya onun hatırasına uzanan bir dal, bir koku, bir düş gibi tutuyor elimi. Ben konuşmuyorum çiçeklerle. Kendimle konuşurum daha çok o da içimden. Yalnızca her sabah penceremi açtığımda sütninemden öğrendiğim gibi “günaydın kızlar” diyorum pembesine, beyazına, alına…Hepsi birden koro halinde bağırıyor, üstelik bu selamlamadan memnun olmuş biçimde kıkırdaşarak, gülüşerek. Günaydın, ne güzel bir gün değil mi?
Akşamüstü suyunu unutmam hiç, bekletmem bu sıcaktan inleyen hanımları. Köküne, dalına yaprağına… Bir damla düşer yaprağın üstüne yavaşça sızar aşağı doğru, başını kaldırır sardunya, yaprağını okşayan köküne kadar inen bir sevdaya bahşeder tüm bedenini. Seyrederim tüm suyu köküne kadar çekip oh be, deyişlerini duymak için. Onlar gibi sevdalı olmak isterim hayata, aşka, güneşe ve suya…
yorumlar
Çok güzel anlatmışsın:)
ohhh! mis gibi çiçek kokmuş heryer. içim açıldı valla.yazında çok hoş olmuş. ne günlerdi yazlık sinemalar, sağa sola hatta elektirik direklerine yapıştırılan film afişleri sonra selvi boylum al yazmalım. kötü adam erol taş kötü kadın aliye rona.yazlık sinemalrda hep bir ağızdan yuh çekerdi millet onlara. kaç kaç geliyor kaç diyeni mi ararsın, yüksek sesle beddua eden kadınları mı arasın:)) battaniyede çocuk salllayan bile vardı o gürültüde uyumayan zrlayan bebek sesi. hepsi birden ne hoş bir armoniydi.yazlık sinemalar kapanınca o doğallıkda gitti sanki.nerelere gittim gene. uzak bi hayal şimdi bahçeli evler yazlık sinemalar ve bir dal sardunya verde ekeyim muhabbetleri. dönebilsek keşke o günlere.eline sağlık lavinya.
başlığıda çıkınca fark ettim ve aleykümselambizdende selam söyle:)
Lavinya, her zamanki gibi sıcacık yazın içimi açtı eline sağlık:)
film afişi dedim de:
hey gidi günler
merri, suizao sizin yüreğinizin güzelliği, sağolun…marconi; ne güzel anlatmışsın o günleri. gözümde canlandırdım okudukça. erol taş ve aliye rona’ya yapılanları hep tv proğramlarında izlerdim. taşlarlarmış yolda yürürken:) ben kıyısından köşesinden yakaladım o günleri. o da pek net değil bile zihnimde.paylaştığın anılar ve filim afişleri için çok teşekkür ederim gerçekten çok beğendim.
rica ederim lavinya.sende sardunyaydı yazlık sinemaydı derken beni eski götürdün.tv daha yok. sonraları trt ye kavuştuk ama haftada bir gün o da önce salı sonra cumartesi günleri türk filmi yayınlardı.o yüzden ay sinemaya yeni film gelmiş diyen koşardı. o tahta banklarda 2 saat film izlemek kolay değil.herkesin kolunun altında bi de minder olurdu. tepside çay gelirdi film izlerken vapurdaki gibi. çay seven çay içer kimi gazoz falan alırdı işte. kabuklu yemişde yasak mı değildi tü diye tüküre tüküre çekirdek de çitlerdi millet. ağlayanlar için selpak satılırdı filimin en acıklı sahnesinde.kimse susmazdıki nası filim izlemekse gitme kızım, kaç oğlum ay öldürecek saklan..falan uzar giderdi feryatlar. filim izlemek o zaman güzeldi sanki ben artık pek keyifde almıyorum sinemaya gitmekten:(
yazının başığındaki duygusallığı yazının kendisinde bulamadım.akıcı bir tarzla yazıldığı için hiç bir duygu katamamış konu yazarı yazıya.daha etkili bir yazı olabilirdi.
sacre , duygusallık beklentin başlıktan mı kaynaklandı acaba? gerçi başlıkta pek duygusal değil bana göre ama:) fikrini paylaştığın için teşekkür ederim.ben daha çok neşeli bir yazı olsun istedim olmamış demek
marconi, canlı tarih gibisin valla. aslında sen yazsan nostaljik yazıları ne güzel anlatırsın. bak en küçük detayı bile hatırlıyorsun.keşke yazsan o günleri, eski filmleri, sinemaları yani ne bileyim o günlere ait ne varsa işte zihninde
bi yazımda demiştim ya canım bir şey yazmak istemiyor aslında diye.aynen öyle.yazarım belki bir gün.hayatımızın en mutlu günleriydi o yüzden her şey aklıma kazınmış lavinyacım.iyisiyle kötüsüyle unutmak istesende unutulmuyor
hafif.org un tadı tuzu kalmamış.gereğinden fazla kaynatılıp tadı kaçırıılan çorba gibi olmuş.pilli pati,nevdalist,oguzkağan,kopanisti,puella v.s v.s..hafif.org un şah damarları terk eylemiş.yeniler ise halen büyük bir mecrada tutunmaya çalışan PR yazarları gibi çırpınıyor.eskiler dönsün.yeniler izlesin.eskiler sevişsin.yeniler öğrensin.
sacre; hafifin eski tadını bilmediğimden bu konuda pek bir şey söylemek mümkün değil ama merak ettim eskiler nerde neden girmiyor, yazmıyor?binblerce üyesi var gibi görünen hafifte yazan da okuyan da 50 kişiyi geçmez sanırım.zaman zaman arşive bakıyorum ama tabii bir kaç yıl öncesine. pek de aman aman yazılara rastlamadım ama ahkamlar yazıların çok ötesinde…hakiki fikir çatışmaları ve tartışmaları yaşanmış. eğlencenin ötesinde bilgi dolu bir yermiş.neden bu hale geldi o halde.ben geldiğimden beri hep aynı yazarları okudum.keşke gelseler. ama sevişmesinler yazı yazsınlar:)
hafifi hafif orgun hafif yöneticileri bu hale getirdi.keyfi üyelik silmeler üyeleri bıktırdı.hafif yöneticilerinin saçma zihniyetleri sayesinde bir dönem en baba yazarlara taş çıkartıcak bir mekan olan bu platform soytarı mekanı haline geldi.o gidenleri geri getirecek kadar da becerikli değiller zaten.üye sayısı bilmem kaç bin gibi görünür ama yazı gonderecen en fazla 200 kişi vardır pillinetwok sıtelerıne.hasan yalçınkaya yarattıgı eserle gurur duysun işte.
iyi de üyelik silmeler kavgaladan küfürlerden falan kaynaklı değil miydi? ben bir kaç yazara denk geldim isimleri hatırımda değil şimdi müthiş küfürleşmeler olmuş.belki o yüzden silinmişlerdir. ama gerçekten güzel yazanlar geri gelse keşke.çoğu zaman hepimiz arşivi karıştıryoruz güzel bir şeyler okuyabilmek için.yani en nihayetinde şurda bir kaç kişi kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz diyelim.
sacre allahaşkına millet birbirinin anasına küfrediyordu burda. tamam çok iyi yazanlar vardı. mefkud, ufakufak,şeytan,pillipati,kopanisti ve niceleri. kendiniz küstürdünüz be kardeşim. allahın günü kavga vardı kafa göz giriyordu insanlar birbirine. ben sakin halini tercih ederim doğrusu.ama güzel bir şeyler okumak ister gönül hepsi birden olmuyor demek.
kavgasız gurultusuz olmaz.kavga olacakki bir platformda farklı fikirlerinde oldugu bilinecek.herkes aynı fikri savundugu zaman yeryüzü çekilmez bir yer olurdu.kişisel üyelik silmelere kadar vardırdı olayı hasan yalçınkaya.kendi elleriyle yaratığı mecrayı kendi elleriylede bitimiş oldu.e şimdi bakınca şunaki haline pillinetworkun insan uzuluyor tabi.yazık.
kavga gürültü değilde samimi tartışmadan yanayım. millet birbirine neler diyordu. ana avrat dümdüz. domal şimdi geliyorum. yok senin gücün yetmez biz geliyoruz. milletin vajinası bile dldeydi ya. ama şu var ki mefkud illa ki mefkudneyse dilerim dönerler birgün.şu varki yeniler kavgayı pek sevmiyor küfür diye bir şey yok. e tabii hafifte eski hafif değil. o tartışmalardan biri burda bir kez yapılsa yenilerin dudağı pörtler
neeee vaijana mı?anladım hem güzel yazıp hem güzel küfür ediyorlamış kısaca.küfürlerini değil yazılarını okurduk bizde:)eskiler arada bir girirp nerde eski hafif diyorlar.yeniler eskiden habersiz zaten. çok methedildi merak etim iyice eski yazarları.arama motorundan söz konusu isimleri arayıp yazılarını okumak isterim doğrusu.sacre sağol çok önemli bir şeye vurgu yaptın aslında
bizde hasan yalçınkaya’ya sardunyaların sana selamı var diyelim.
ben hafife üye olmadan önce bayağı bir takip etmiştim. fikir yarıştırmak cesaret isterdi.
:)) tamam de. varsa görüştüğün eski dostalarına selam söyle sardunyalarla birlilkte lavinyanın da çok selamı var. gelin de yeni nesil sizi tanısın de. sevgiler sacre:)
galantus; ne güzel işte ya. hep yazı değil fikirlerde çıksın ortaya. ben sevgili büyüklerimi davet ediyorum.gelip şereflendirsinler hafif bloğlarını
Mefkud burdan devam ediyor işine.
önceden öyleydi hafif.fikri olmayan kenardan izler fikri olan kütür kütür tartışırdır.sihirli bir deynek birden bire değiştirdi.fikri olmayan, ukala, yalaka, şımarık, bilgisiz, geveze, şapşal, bilgisiz ve kültürsüz bir yığın insan doluşmaya başladı.durum böyle olunca yazılardaki bayağılık yorumlardaki gereksiz beğeni ve yalakalık durumları git gide arttı.diyorlardıki;hafifin ömrü fazla kalmadı.ancak yöneticiler bu uyarıyı görmezden gelip uçkaata aldıkları reklamları dayamak için enseye enseye şaplakladılar.işte geldi sonuca.kürk yemiyor artık.düdük paranız olmasına rağmen ötmüyor.gunluk 5 yazı yayımlanıyor.5 yazının ikisi yanı kışye ait.toplam 20 yorum.20 yorumun 9 tanesi aynı kişi.felan filan.sardunya güzel bitkidir.bakmayı bilene değil ama.görmeyi bilene.
avalıanch eklediğin linki keyifle inceleceğim. sağol.sacre eskiden bi haber bu yeni üyelere fazla yüklenmeyizniz efenim bizim günahımız yok.tanıyıp bilmeyiz hiç birini.şartlar ve ortam değişmiş. bizde gldik böyle bir yerde bulduk kendimizi. hafif eski hafif olsa ben de meyndan da pek konuşmazdım sanırım öyle bilinçli yazar karşsınında fikir beyan edemeyebilirdim ama en azından öğrenirdim. sağol güzel katkın için. söylediğim de samimi idi . keşke gelseler. lütfen varsa görüştüğün selam söyle ve beklendiklerini bilsinler.
gelsinlerde seyretmelik olaylar çıksa. kalkamzsın pcnin başından. hey gidi hey
demek ki hafif artk çok durgun bir yer. ya hafta sonu yeni yazı bile çıkmadı eskileri okuduk durduk. doğru söz ne denir?
ne güzeldi o yıllar her evde bir sardunya olur. rafadan pişmiş yumurtanın kabuğu bir çubukla çiçeğe konurdu.. içim açıldı renk renk sardunyaları görünce
ne güzel anlatmışsın akoni:) herkesin hatırasında bir yerde var sardunyalar. yumurta kabukları vitamin olsun diye miydi acaba?
lavinya, yumurtalar vitamin için konuduğunu düşünmüyorum. çünkü tahta bir çubuğun üzerine geçirildi. belki nazar değmesin diye olabilir. hep böyle abuk sabuk şeylere inandırılarak büyütülmedik mi?
:)) ilahi.anladım şimdi. vitamin içinse benim de sardunyalarım var yapayım diyecektim.evet haklsın ülkemiz bir hurafeler cennetidir. sağol..
Lavinya, süt ninen de sardunyalar da püfür püfür bir ferahlık getirdi Hafif’e. İçimiz açıldı. Yine konuşturmuşsun ustalığını. Harika bir yazı olmuş. Ellerine, yüreğine sağlık!
mavilikler çok sağol canım. beğenmene çok sevindim.
Aslında küfretmeden kaliteli yazan, tartışan bayağı bir yazar var an itibariyle. Sadece şu sıralar yazmıyorlar olay o. Tabi bunda bir tetikleyicinin, kaliteli bir ortamın olmamasının payı var mı var.Neceff’i niye kimse anmaz bilmem. Eski değildi ama yazardı yani. Üyeliği aktif gerçi. Kendi ortalarda yok. Manson, puella, linet gibi.
hakkın var o da anılması gereken bir yazarımız. üyeliğini sildirsin sildrimesin hepsini geri istiyoruz avalıanch. sen bir liste hazırla benim aklıma gelmez şimdi isimler tek tek.hepsini çağıralım burdan özlendiklerini bilsinler belki gelir ha ne dersin?
ben sadece aklımda ilk kalanları yazdım.linet dehşet duygu aktarırdı mesela.manson ironiyi çarpardı yüzümüze.puella kuşak yazarları gibi etkiliydi.hepsi görürse bu yorumları belki kısık bir sesle -burdayız lan ama hafif.org u cididye almıyoruz-şeklinde bir selam verir belki.
sacre umuyorum öyle olur. güzel yazılar ve güzel yazarlar geri gelsin. teklifim ciddi idi özlediğniz yazarları yazın tek tek çağıralım.kendi görmese gören bir dostu söyler.haydi lütfen!
Tebrikler LAVINYA76 anlatım güzel konu seçimi güzel…Şöyle bir önerim olabilir, keşke görselliği bu kadar çok kullanmasaydın Sardunyaların güzelliklerini yorumda okuyucular paylaşsaydı veya sen…Etkili bir tek fotoğrafla süslemen daha iyi olurdu sanki yazı akışını bozuyor fazla oluşu…
Yukarıdaki yoruma katılıyorum;Yazılarınızı resimli romana çeviriyorsunuz.. Sardunyalarla yeşilçam afişlerinin ne alakası var anlamış değilim..Sardunyaları merak ediyordum,okudum bilgilendim.Daha sık sulamak lazım,anlaşılan o!
ivan ya güldürdün gene beni:)) ben zaten bu yazıya bol bol link ekledim senin için.balkonda sardunyam var dedin diye:)bak böyle normal normal eleştiri yapınca sevimli bile oluyorsun gözümde
maltoferfol görselleri abartığımın farkındayım. hatta dediğin gibi yazıyı bastırmışlar.ama ben bu yazıya görsel seçerken hepsini çok beğendim.kıyamadım hiç birine:)) durum bu yani.ivandenisoviç ve maltoferfol eleştirleriniz dikkate alınacak sevgiyle:)
elbette buyursun gelsinler. belki bu yazı buna vesile olur.
siz yazıyı okumadınız mı ivandenisoviç?yazlık sinemalardan da söz ediliyor yazıda.afişleri o yüzden ben ekledim. aynı şeye bakıp farklı şeyler görmek bu olsa gerek
Evet haklısınız, bendeniz sardunyalara odaklandım bu yüzden olabilir..
geçen gün üç tane fasulye ektim,büyüdü yeşerdi,sonra aniden kurudular.bak şimdi aklıma onlar geldi,yazık oldu:)
sınjob, sulasaydınız kurumazlardı
suladım ya,su mu vermedim,gübre mi vermedim,kurudu gitti…
:)) sinjob konuşmamışsın. konuşucaktın onlarla. sevgini anlatacaktın. günaydın dedin mi? iyi geceler dedin mi? demezsen büyümez tabi cık cık cık:)))
ivan, ha şöyle halkın arasına karış, bak ne sevimli oluyorsun böyle:))
ahh lavınyaa, milleti gaza getireceksin bir çiçek kadar olamadık diyecekler:)))
:))) haksız mıyım ama akoni. olamadık demesinler olmaya çalışsınlar o zaman:)
haklısın, çiçek gıbı olmaya çalışsınlar
çiçek gıbı koksunlarr
ne güzel bir tabir çiçek gibi olmak. şu görsellere bakıyorum da ne kadar masum bir güzellik. biz de onlar gibi olabilsek keşke masum, sevimli..
aleykümselaaamda çıkaramadım kimdi sardunya hanım kimlerdendi:))ekledğin link çok nefis sezen aksu..şahane sölemiş son sardunyalar üüüüüüffff
o yorum yazıyı okumadan başlığa ve şarkıyaydı.yazı güsel görseller içimi açtı.eline saglık lavinya76
Bugün kavaklarla konuştum, pamukçuk topluyorlar diye biraz dertliler.Penceremdeki Bayan Sardunya,İntihar etmeye karar vermiş.Bana bir mektup yazmış.İstiyorum ama yapamıyorum yardım eder misin.Kazara saksısını aşağı düşürmemi istiyor.Hadi sen gittin,Aşağıda biri varsa ne olacak.Hiç düşünüyor musun?Yok.O intihar etsin de,Aşağıdaki kişinin önemi yok.Hadi diyelim ben seni ittim..İyi de sen kendi kendine ölmüş olmuyorsun ki,Ben seni öldürmüş oluyorum,Durup dururken neden katil olayım.Bu çiçekler de bir alem.Hiç anlamıyorsun.Bahar geldi ya,Açamadı diğerleri gibi..İlk düşünce intihar,Ama böyle başkası yapsın intiharı.Hayat işte.
son sardunyaları ben de çok severim
ohh be nihayet birileri şarkıyı fark etmiş:))osghur teşekkürler eklediğin şiir için.çok hoştu gülümsetti:)
şarkı mı vardı lavinya, niye demedin:))
:)) ilk görselin altındasezen aksu son sardunyalar
toygar ışıklı-son sardunyalar
Geçen yıl parmak kadar bir daldan sevgiyle büyüttüğüm fuşya sakız sardunyamdan sonra ikinci görseldeki sardunyadan aldım bu yıl.Ama henüz bir karış boyu.Herkes pozitif enerji gönderirse benim sardunyam da öyle olur mu ki?:) Tabi ben de gıda takviyesinde bulunurum bu arada.
witamin eklediğin link şahane;benim eklediğim sardunyalar başka idi bu da çok hoş canım benim.ne hoş sardunyaları sen de seviyorsun demek. bakımı ile ilgili yazı aralarındaki linklere serpiştirdim bir şeyler belki işine yarar.tüm site adına söz veremem ama ben tüm pozitif enerjimi gönderiyorum. sardunyaların benim görsellerdeki sardunyalardan daha çok büyüsün inşallaaaah, kudursunlar, çoşsunlar saksılara sığmasınlarrrrrrrr aminnnnnn:)))
bişey diiiil lavinya:)beğen yeter
Teşekkür ederim lavinya.Ama saksılara sığsa iyi olur.Yerde olunca bahçede kışın ölüyorlar.
işte bu yavru sardunyam.Bakalım kocaman olabilecek mi.Kocaman olunca da çeker buraya eklerim artık.Hafif sardunya güzeli seçilir belki:)
witamin ay cidden yavruymuş:)) ama ne güzel açmış baksana. maşalllaaaaaaahhhhh!!!!akoni’m demişti ki yukarda bir yerde, eskiden sardunyalara nazar değmesin diye bir çubuğun üstüne yumurta kabuğu dikerlermiş.isterse dene.ama valla bu güzel sardunya hanımın resimlerini o büyüdükçe ekle buraya, biz de takip edelim. gerçekten çok sevinirim. eh hadi güle güle büyüt inşallah, darısı tüm sardunyaseverlerin başına olsun:))eğer nazlanırsa büyümeye ikinci görseli göster, bak el alemiin sardunyasına de, kesin utanır ve büyür bence:)kattığın güzellik ve renk için teşekkür ederim.
Su, sardunya ve soru…Bir türlü kıvama gelmemiş bir su yazısı ikinci kez yazıldığında suyun kıvamı nasıl olup da bahis mevzuu olur?Soru, su ve sardunya ile başlar yazı. Soru kipinde yazılacak bir yazıya başlar yazıcı. İnsana mahsus olanca hafiflikle üzerine bir kez düşülen; ama olanca ağırlığıyla üzerine düşenin üzerine düşen bir dünyada, artık ne üslup endişesi, ne istifham sanatı. Ne sözcük oyunu, ne “edebiyat” tutkusu. Sadece merak, sadece acının arkası, ki sardunya bu muydu?Merak: Ağustos sabahında su sardunyaya dokunduğunda, kokusunu salan sardunya mıdır, yoksa su mudur? Her şey ezelde söz verilip sonra bir kez unutulduktan sonra, ilk kez hatırlandığında. Öyleyse bir kez yitirilip de bulunmuş olan bir kez daha yitirilebilirlik ihtimali taşındığında. Yani bir kez hatırlanan bir kez daha unutulduğunda. Su unutuş mudur? Sardunya su mudur? Öyleyse sardunya unutuş mudur?Su ile soru arasında, oyalanma ile bulma, hatırlama ile unutma arasında o incecik sınır, tam şakak üzerindeki damara dönük silahın namlusu.Bir silahın namlusunda ölüm sudur.Su, sardunya ve yağmuru eksik bir soruya dair cümlelerini bir defterde biriktiren zakir, yağmurda nasıl yürüneceğini bilmiyor mu? Hilal görününce öğretir su. Bir şeyler kirlenmiş gibi hissediyor mu? Temizler, ölümden yakındır su.Çıkılan yolculuğun sonunda avuçlara dolan, kor ateş. Üstelik avuçları daha başlangıçtan böyle köz doluyken. Yolcu neyin yolcusudur? Yarı yolda yakaladığında beni, ben diye başlayan soru, içilmemiş sular, köz dolu avuçlar. Bunu anlayınca soru su mudur?Acının içe bakan yüzü önce. Vehim. İki nokta üst üste. Korunmuşluk, bir vehim. Seçilmişlik, bir vehim. Her an sınav, doğru da, ruha dokunmazsa sardunyanın doğrusu, cezadır zannolunur. Sardunya mükafat, sardunya ceza mıdır? Had midir, kısas mıdır?Kışın soğuğunda yanan alnını serinletir zakir. Yazın sıcağında donan alanını ısıtır zakir. Alnına değen ilk damla sudur. Çenesinden damlayan son damla sudur. Bir damla. Damla damla bir hilal uykusuzluğu.Sabahı bulur gözlerinden yaşlar akıtan zakir. Bin bir Fettah. Bin bir Vedud. Bin bir Nur. Bin bir gündür çilesi garip dervişin, bin bir gecedir. Derviş de, zakir de, ikisi de uykusuzdur, susuzdur. Çile hücresinde ve parmakların ritminde. Bini bin birinciye bağlayan hece. Sabır. Bir damla su mudur ki yerine koyulmazsa o, her şey boşlukta sallanır durur.Suyun eski imla üzre mazisini harfleri arasında saklar da sabır, S-AB-IR, o ki Sabır’dan suyu çıkardığımızda geriye kalan yalnızca Sır’dır. Sır. Kendi iradesinin gücü kadar güçsüzleşen refakatçiyi temin eden sır; hastaya vermediğinin su oluşu mudur? Yoksa su vermediğinin hasta oluşu mudur? “Su uyur, düşman uyur”. Hicran hastasının uyuyamadığı gecelerde düşmanlaşarak uyuyan, nasıl olur da su olur?Yatağından boşanmayacağına duyduğum güvenle, bir balkonun kenarına dizilmiş sardunyaların arkasından bakarken ufka dolan denize. “Denizler taştığında” diye başlayan apaçık cümleleri okuduğumda duyduğum korku neyin korkusudur?Yanılgı, kalbin, kendi yaşantısının yazıldığına dair duyduğu güvende. Birbirinin aynı iki rüya bile kayıtlara geçmemişken, birbirinin tıpatıp aynı olan yegane, iki damla sudur. Ama yağmur başladığında bozulur çehreler. İlk kez kaçırılan bir vaktin sorumluluğu, teyemmüm varken, nasıl olur da susuzluğun olur?Beyhude değilken korkuya, suya, soruya, kuşkuya, tutkuya ve sardunyaya dair seslerin böyle bir arada bulunması. Hep “u”. Uğuldayarak aktığından su. Oysa “bu değildi niyyetim bu”.Dönüp de geriye baktığımda daha niyetinde boğulduğum su, vakti geçmiş bir bengisu mudur? Hu de bakalım, bir kez olsun hu!Su ile başlayıp soru ile biten bu yazı: Sırrı yazıcısına da meçhul. İşte öyle! Sardunya? Hikaye!Çekip gider yolcu. Bildiğini zannettiği yolun bilinmedik yolcusudur. Yol sudur, yolcu sudur.Korku sudur. Yaşam, ibtidası su, nihayeti sudur. Ölüm budur.Bir ceylan içmeye eğildiği suyun kıyısında boğulur. Önce dizlerine değer su. Sonra? Gerisin geriye mi? Değil işte! Neyi gizlememiş, neyi örtmemiş ki su?Nazan Bekiroğlu