“Gelsene… Evde çayla üzümlü kek var.” Pencereye kaldırdığı yüzünde, boyundan büyük bir bezginlik… Sanki bu çağrıyı yapmamışım gibi…Çoktan vazgeçmiş gibi çağrılmayı beklemekten… Tekrar sesleniyorum: “Gelecek misin? Hadi, çayın altını yakıyorum. Hem yeğenime aldığım çok güzel bilgisayar oyunları var.”Hiçbir şey demeden, küskün küskün yaklaşıyor apartmana. Daire numaramı sesleniyorum. İlk gelişi olacak bu çünkü. Kapıya koşuyorum… Otomatı açar açmaz çayı ateşe koymak üzere yöneliyorum mutfağa.Çay ısınsın bir an önce, istiyorum. Sıcak bir şeyler lazım şu an. Hava fazlasıyla sıcak olsa da benim sözünü ettiğim türden bir sıcağı karşılamıyor. Bir çocuk gelecek az sonra kapıya. Terden sırılsıklam olmuş giysisi… ama hala üşüyen, bir türlü ısınamayan içiyle…Benim evimin karşısındaki kendi evinde hiç açılmıyor pencereler. O pencerelerden birinde bir kez olsun görünmüyor hiç kimse. Sanki tekbaşına dışarıda kalınca, kendi kendine birdenbire büyüyüverecekmiş… bir çocuk olmaktan kaynaklanan tüm tehlikeler O sözkonusu olduğunda sihirli bir değnek değmişçesine bir anda yok olup gidiverecekmiş gibi…Annesi O’na büyük saygı duyuyor olmalı! Bir çocuk olsa da, O’nun da sınırları olduğunu savunuyor muhtemelen. Zaten son yıllarda annelerin büyük bir çoğunluğu sınırlara çok saygılılar, malum! En çok da kendi sınırlarına… Aman ha!.. Kimse bir adım yaklaşmasın oraya. En çok da çocuklar… Çünkü en çok onlar aşmaya çalışıyorlar orayı. İlle de göstermek istiyorlar kendilerini. Varlıklarını bir an olsun unutturmuyorlar. Bir çocuk gibi(!) davranıyorlar.Oysa zaman yok çocuk olmaya. Çağ hız çağı… Çocuklar da ayak uydurmak zorunda bu hıza, hemen büyümeli! Yoksa çok gerilerde kalırsın bu yarışta. Olduğun yerde çakılırsın.Kahvaltı alelacele hazırlanmalı! Malum, iş mazeret dinlemez. Bir dakika bile geç kalmamalı iş yerine. Yarım yamalak bir şeyler atıştırmalı… Gazeteye şöyle bir göz atmalı… Evin erkeği bunları yaparken, dişi kuş da geri kalmamalı O’ndan. Acelede yarışmalı kocasıyla. Eşitliğe toz kondurmamalı! Baba nasıl yok sayabiliyorsa masadaki üçüncü şahsı, O da aynı yok sayma hakkını bulmalı kendinde. “Çocuk bir tek benim değil ya!” demeli içinden. “Ben de bir bireyim. Anne olmak rollerimden sadece biri. Bir tek ona saplanıp, diğer birsürü kimliğimden feragat edemem ben!”Küçük adam, kendisine biçilen ‘büyük adam’ rolüne son derece uyan vakur suskunluğuyla idare etmeli sofradaki dengeyi. Mesela “Neden hiç konuşmuyorsunuz?” dememeli. Sınıftaki o sinir kızdan söz etmemeli ya da. Hele hiç mızmızlanmamalı, aman ha! En kötüsü de bu olur çünkü. Sıkı sıkı kapatılmaya çalışılan gözler, faltaşı gibi açılır, “Bir çocuk mu var bu masada?!” diye… Dengeler bir anda bozulur.Yetişkinler, apar topar rollerden en az tercih edilenine bürünmeye girişir. Yüzlerine gözlerine bulaştırırlar rollerini… Ta ki masadaki çocuk, bu acıklı manzaraya daha fazla tahammül edemeyerek yeniden ‘büyük adam’ rolüne girinceye dek…
İşte o çocuklardan biri az sonra kapıda beliriveriyor. Yüzünde aynı bezgin ifade… Girip girmemekte kararsız, şaşkın şaşkın bakıyor. “Gel canım!” diyerek çekiyorum elinden. O’nu içeriye alıyorum.Üzümlü kekin kokusu mutfaktan odaya buram buram doluyor. Kokuyu derin derin çekiyor içine. Sıcacık bir gülümseme beliriyor dudaklarında. Yüzü ilk kez tüm gölgelerden arınıyor.Bilgisayar oyunları geliyor aklıma. Tam onların bulunduğu odaya yönelecekken, birden çakılıp kalıyorum yerimde. Bu çocuğa verecek en son şey olmalı onlar, diye düşünüyorum. O’nun ihtiyacı olan en son şey…Üzümlü keki getirmeliyim önce. Sıcacık çayı uzatmalıyım, ondan da sıcak bir tebessümle. Evindeki o pahalı oyuncaklar arasında bulunmayan, yoklukları yüzünden O’nda hep eksik kalan birşeyler bulup sunmalıyım O’na.”Bilgisayar oyunları…” diyor. Hemen susturuyorum. “Onun acelesi yok!” diyorum. “Senin evinde de bol bol vardır onlardan. Ben onlardan çok daha güzel birşey vereceğim sana. Çok güzel bir masal anlatacağım.”Bana sanki hiç duymadığı bir kelimeyi kullanmışım gibi, çok uzaklardan bakıyor. “Masal mı?!” diyor. “Ben bebek değilim ki!.. Büyüdüm artık.””Evet, bebek değilsin kesinlikle. Ama hala masal dinleyebilecek kadar da küçük bir yaştasın.” Pencerelerde hiç görünmeyen annesi beliriyor zihnimde. Şık giysileriyle yine bir yerlere koşturuyor. Hemen ekliyorum: “Büyümek için bu kadar acele etmene gerek yok. Başkaları büyümen için ne kadar acele ederlerse etsinler… Boşver! Sen bulunduğun yaşta kal. Çocuk olmak çok güzel bir şey çünkü.”Kek ve çay servisinin ardından, çocukluğumdan kalma bir masalı aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya başlıyorum hemen. O kadar çok eksik var ki, onları tamamlayabilmem için yeni baştan bir masal yazmam gerek… Hiç zorlanmıyorum bu işte. Çünkü herşeyin gerçekleşebileceği sınırsız bir özgürlük alanı var önümde. Kahramanıma istediğimi yaptırabilir, istediğim sözcükleri söyletebilirim. Masal kahramanlarını sever çocuklar. Onları dostları sayar, sözlerini dinler. İşte ben de bu durumdan yararlanıp O’na söylemek istediğim herşeyi birer birer söyletiyorum kahramanıma. Tanımadığı sözcükler kullanıyorum bol bol. Sevgiden, şefkatten, iyilikten söz ediyorum. Anne ve babasından öğrenemediği ne varsa yığıyorum önüne. Sil baştan bir anne baba yaratıyorum kahramanımdan. Anlattıkça yüzündeki huzursuzluğu dağıtıyor, tatlı mı tatlı bir gülücük konduruyorum oraya.Az sonra kapıda geçirirken, “Sakın çok uzaklaşma!” diyorum O’na. “Yoksa merak ederim seni. Bir yere gideceksen de seslen. Ben hemen gelirim pencereye.”
yorumlar
sen çayı koyadur içini ısıtmak için. yazın benim içimi ısıttı mavilikler.ah çocuklar, küçücük boylarına minicik omuzlarına yüklenenler. bir de masallar hala inanasım geliyor yaşıma inat. içim ısındı, için ısınsın:)
Sağol canım. Az önce hayranlıkla okudum yazını. Yazımı beğendiysen ne mutlu bana!
ah görselinde başka sevimli,yazında başka güzel mavilikler. ne güzel bir gün hoş yazılar okuduk hep:)
çok sevdim bu yazıyı
Marconi, Nazokiraze çok teşekkürler…
Hayat ne kadar güzel,yaşamak çok keyifli, kuşlar,böcekler, çiçekler hepsi uyum içerisinde yaşıyorlar,bahar geldi,insanlar birbirlerini seviyorlar,harika.harika.harika..
Sen hangi konulardan bahsetmemizi isterdin Onnupro? Alaylarına maruz kalmamamız için bize bir öneride bulunabilir misin?
ne alayı, cık cık cık..
Cık ki ne cık. tanıyamamışsınız hiç.
ben bahar böyle olurum..
Valla, seni bilmem Avalianch ama ben çok belirgin bir alay ifadesi hissettim o yorumda. Öyle böyle değil yani. Onnupro, yazımın çok kötü olduğunu söyleseydi bu kadar olumsuz etkilenmezdim. En azından ciddiye alındığımı düşünürdüm çünkü.
Ayrıca, yazıyı sonuna kadar okumamış galiba Onnupro. Çünkü herşeyin güllük gülistanlık olduğu, çiçekli, böcekli türden bir yazı değil bu. Tersine çok ciddi, çok gerçekçi birşeyden, günümüzün yalnızlığa terk edilmiş çocuklarından söz ediyor. Ucu Cem Garipoğlu’na bile dayanabilecek kadar vahim sonuçlara neden olabilir sevgisiz, yapayalnız geçirilen bir çocukluk… Bilmem, anlatabildim mi?
Onnupro yazıya bir eleştiri yöneltmekten ziyade baharın üzerinde yarattığı o duyguları paylaşmak istemiş. Bunu sizin blogunuzda yapmış tavrınız çok sert. Onnupro’da çok kırılgan birisidir. Rica ederim daha fazla üstelemeyin. Onu da bu siteye küstüreceksiniz korkarım.
Hep bu pbk yüzünden.
Özenle yazılmış içten bir yazı. Noktalama işaretleri zaman zaman yazının önüne çıkıyor olsa da!Bu kadar noktayı koymaya üşenmez misiniz?Eleştirilere baktım,kısmen haklılık payları yok değil;Bakın insanlar börtü böcekten haz etmiyorlar,yığınla sorun var çözüm bekleyen.Belki de insanlar bu güzel tabiatı bu kadar güzel yansıtan yazarlardan daha sosyal içerikli yazılar bekliyorlar..
Evet, üç noktayı haddinden fazla kullanıyor olabilirim Ivandenisoviç. Yalnız anlayamadığım, Onnuppro gibi senin de börtü böcekten söz ettiğimi iddia etmen. Allah aşkına, tabiatla ilgili tek bir satır getirsin biri önüme, kafamı keseyim. Ayrıca tabiattan söz etmek kadar da doğal ne olabilir ki! Hafif’e yazı göndermek için belli birkaç konuda mı yazmak gerkiyor ille de? Be bu siteye üye olurken böyle bir şart koşulduğunu hatırlamıyorum. Ama madem bu kadar büyük bir allerji var bu tabiat meselelerine, en azından bu yazımda tabiatla ilgili sayılabilecek tek konu havanın çok sıcak olması. Bu kadarı da rahatsız edici olmaz sanırım.
mesela tarihten yazmadığım önemli kadın kalmadı hala börekçi , muhallebici nazo derler bana burda :D:D
Haklısın Nazokiraze. Önyargıyı yok etmek kadar zor birşey yok bu dünyada.
Sizin külliyatınızı incelemedim. Öyle nitelendirdiklerine göre benden daha iyi tanıyanlar olabilir düşüncesi ile ortak oldum bahsi geçen fikre.Tabiatla ilgili yazmanın ne sakıncası olabilir? Elbette olmaz.Hafta sonu yazılarınızı tabiata ayırsanız belki de daha hoş olabilir..
Ivandenisoviç, sanırım börtü böcek derken tabiattan çok duygusal yazılar yazmamdan söz ediliyor. Bence hepimiz bu sitede kendi tarzımızla ve tercihlerimizle var olmalıyız. Böylece farklı seslerin yükseldiği, çok daha renkli bir site yapmış oluruz Hafif’i. Yine de samimiyetin için teşekkürler…
siyaseti anlatanlar var, aşkı yazanlar da var memlekte meseleleri herkesin dilinde birileri de börtü böcek yazsın. yazsın ki içimiz açılsın değil mi?
mavilikler yazı çok uzun geldi okuyamadim şimdi daha sonra okuyacağım ama tüm içtenliğinle yaptığın yorumları gülümseyerek okudum
evet okudum, şunu söylemeliyim ki; çocuklarin konu edildiği bu gibi hikayeler, filmler beni hüzünlendiriyor mavilikler, öyle ki; flu bir sis perdesinin arkasindan çok geride kalmış anılar canlanıyor, o yüzden, dedim ya; bu konular bana göre değil
çok beğenerek okudum eline sağlık. ayrıca bana mutlu değil, hüzünlü bir hikayeymiş gibi geldi bu.
Suiza, bilmeden canını acıttım galiba. Yazı yazmanın en zor yanlarından biri de bu. Anlattıklarınla birilerinin, geride bırakmak istediklerini hatırlatabiliyorsun. Ne olur kusura bakma.Süper Hero, çok teşekkürler…
mavilikler görselin hatıra defteri gibi ama yazı güzeldi:))
ÇOCUK GÖZLERİNedendirKocaman kocaman bakarÇocuk gözleri….Öğrenmek için midir olanlarıAnlamak için mi gerçekleriÇocuk gözleriSoru sorar gibi bakarAhhh… o çocuklarVe…onların anlamlı gözleriNe çok şeyi söylerBazen acı içindeBazen sevinç içindeEvetttt….çocuk gözleriBaşkadır düşleri,düşünüşleriNeyi arar neyi bulurHiç belli değilÇözemez ki dünyanın haliniMasum ve sevimlidir halleriHepsi tek tek güzelAyrı ayrı anlamlıHer biri bir değerUzanacak eller beklerAhhh…hepsi ayrı mükemmelYaradana özel…Çocuklar ve onlarınKocaman,kocaman bakan gözleriNasıl da güzelDikkatinizi vererekBiraz bakar mısınızO zaman belki anlarsınız….
körlerle sağırlar birbirini ağırlar…ay ay tebrikler, kırmızı kurdeleler, pembe kurdeleler ve konfetiler…buyrun biraz daha şampanya koyayım size, hem de MUMM dur haaa.hafife almayın.
Çok teşekkürler Osghür. Yazıyı beğenmene sevindim.Kakavanpapagan, yorumun yazıdan çok da hoşlanmadığın izlenimi veriyor. Bu yüzden yazıyı tutanlar arasında seni görmek büyük sürpriz oldu. Tuttuğuna göre beğendiğin sonucunu çıkarıyor ve sana teşekkürlerimi gönderiyorum.
Ayrıca harika bir şiir yollamışsın Osghür. Yazan herkimse, çocuklara gerçekten değer veren biri olmalı.
netten beğendiğim şiirleri pcde arşivliyom ama şairin adı yazmıyodu bunda.bende bilmiyom yani:(
üzümlü kek olsada yesek:)
“SESİMİ DUYAN VAR MIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII?”