Modern hayatta insan çok yalnızlık çekiyor bu günlerde değil mi? Özellikle kent yaşamında derdini paylaşacak ,yanında moral olarak durması bile yetecek bir arkadaş lazım oluyor. Hele çocuksuz ailelerin sevgisini nereye vereceği belli olmayan insanların yardımına evcil hayvanlar yetişiveriyor.
Yalnız burada dikkat etmemiz gereken yanımıza seçeceğimiz hayvan türü. Eğer çalışıyorsak günlük bakımında sıkıntı olmaması için veya yalnız bıraktığımızda kimseye zarar vermeden bizi bekleyecek olan bir canlı bulmamız gerekir.
Bakım zor iş . Beslenmesi , uyuması,gezdirilmesi,tıbbi bakımı,yıkanması ve tuvaleti vb. gibi özellikleri ile takip edilmesi zordur. Dilerseniz bu bölümde evde beslemek için genelde tercih edilen bir hayvandan bahsederek devam edelim. Köpekler. Genel ifadelerle anlatalım.
bakımı hakkında tüm yazılar
sardunyaların çok selamı var…
lavinya76 | 07 June 2010 12:13
Yazlık sinemaların kapanmadığı zamanlardı daha. İnsanların tahta sıralarda film izlerken gazoz ve beyaz leblebi keyfini doya doya yaşadığı, tahta sıraların bir tarafınızı acıtmasının neşenizi kaçıramadığı günlerdi. Akşamüstü güneşin kavurduğu toprağın bezginliğine, imdat çığlığını duyan bir çift el, bahçe hortumuyla yetişirdi. Doyururdu toprağı ve çiçekleri suya. İşte o mis gibi toprak kokusunun üstüne salınırdı sardunyaların kokusu, “biz de yandık, öldük, piştik aman ne sıcak” naraları içinde. Beyaz sardunyalar bağırırdı “önce bize suuuu tutuştuk aman ne sıcak”. Kırmızlar kızardı “biz daha çok susadık önce bize suuu…”
Bir İlk Yaz Esintisi: Hanımeli
lavinya76 | 31 May 2010 11:09
Üçünü de severim bu çiçeklerin ama gönlümde yeri başkadır hanımelinin. Mis gibi kokusuyla sarhoş eder, sarıldığı çitin ya da bahçe duvarının üstünden nazlı nazlı gülümseyerek bakar gibi gelir bana hep. Gülümsediğini düşündüğüm tek çiçektir hanımeli.
Yazlık evlerin ve balkonların zarif sarmaşığıdır o. Gerçekten adı gibi zarif, narin bir kadın elini anımsatır çiçekleri.
Stop tamircisi Altan Yılmaz nam-ı değer stopçu altan
sgoktekin | 28 October 2007 18:56
İstanbul’da bulunan atölyesinde kendi geliştirdiği imkanlarla tamirat yapan, iyi işçilik sunduğu çalışmalarından dolayı tanınan ve haberlerde de yayınlanan bir başarı hikayesi yolunuz bir gün mutlaka ona düşecek gibi, izlemek için tıklayı
SORUYORUM…
guddicini | 06 September 2007 13:36
Yazmak istediğim konu, çalışan kadınların evlerinde eşleri ile rol paylaşımı iken bu bana, iletişimsizliği mi çağrıştırdı ki konuya buradan girdim bilemiyorum.Hayat erkeğe ve kadına farklı sorumluluklar yüklemiş. Gerçi hayat mı yüklemiş, toplum mu bunu, bu düzene getirmiş, tartışılır. Erkek evinin ve ailesinin geçiminden sorumlu iken, kadın evin temizliği, düzeni eşinin ve çocuklarının bakımı, onların beslenmesinden sorumlu olur hale gelmiş. Türkiye’de kadının iş yaşamına katılımının % 25.4 olduğu dikkate alındığında, çalışarak eşine maddi destekte bulunan bu kadınların ne kadarına evde eşi yardımcı oluyor ya da kaç erkek var ki eşinin üzerindeki yükün farkına varıp onu takdir edebiliyor merak etmeden geçemiyorum. Kadınlarımızın belli bir yaştan sonra baş gösteren sağlık sorunlarının ve bozulan psikolojilerinin, zamanında yıpranan sinirlerinin ve yorgun düşmüş bedenlerinin sonucu olduğunun bilincinde olan erkek sayısı kaç?
Aynı saatte eve gelen eşlerden biri iş dönüşü oturup TV izleyerek aynı zamanda dinlenirken bir diğerinin akşam yemeğini hazırlamak için koşturması bir taraftan da gecikmiş bir diğer işle ilgilenmesi adil midir?
Yemek sonrası sofrayı toplayıp bulaşığa girmesi ardından da yıkanması gecikmiş çamaşırları makineye atıp, ütü yapması, ve oldu ya yapmadığı takdirde de bir Pazar günü eşinden yıkanmayan çamaşırlar, dikilmeyen düğmeler yüzünden suratına tokat gibi çarpan “her şeyi benim mi söylemem gerekiyor, sen bilmiyor musun?” gibi içerisinde bu senin görevin, yapacaksın anlamı taşıyan bu söze içerlememesi mümkün müdür?
Şimdi soruyorum; Kadın bu ve benzeri sözleri hak ediyor mudur? Eşit şartlar da çalışan eşlerin görev dağılımı bu kadar dengesiz mi olmalıdır? Kendine zaman ayrılmasını ve hayatı renkli yaşamayı arzulayan bir erkek biraz dışarı çıkalım (sinema, tiyatro, yürüyüş, alışveriş vs. için) diye bir teklifte bulunduğunda, kadının dinlenmek ve bir sonraki iş gününe daha iyi başlaması için harcaması gereken süreyi, yapılması gerekli bir takım işlerle geçirmesi dolayısı ile kocasına eşlik edecek enerjisi ve isteği kalabilir mi? Ondan sonra kopuk ilişkiler, başına buyruk ve eşi yerine başkaları ile eğlenmeyi tercih eden bireyler, bir şeyleri düzeltmek adına emek verip sonuç alamadığında ne halin varsa gör anlayışı ile hareket eden eşler ve sorunlu çocuklar baş gösterdiğinde suçu kimde aramak gerekli? Ama kadın dediğin mükemmel olmalı, anlayışlı, özverili, cesur, fedakar iş hayatında dimdik ayakta durmalı gayet mesafeli, evinde gün boyu yaşanan strese rağmen güler yüzlü, işini eksiksiz yapan temiz, titiz, kocasının ve çocuklarının giyimine, beslenmesine ve bakımına gereken özeni gösteren demi ama.Ben bu işin içinden çıkamadım bazı şeylere göz yumup başa gelen çekilir demek mi, bazılarının gözünü açmak mı doğru olan. Gün boyu evde olan bir ev hanımı, akşama dek yeteri kadar çalışıp yorulan kocasından zor durumda kalmadığı sürece zaten bir iş beklemez. Bu bilinçle eşlerini yalnız bırakmayan erkeleri tebrik ederken ev işi yapmanın erkekliğine gölge düşüreceğini düşünen geri zihniyeti şiddetle kınıyorum.