Sadullah Paşa Yalısı ,Sadullah Paşa’ya babasından kalan, Onun da kardeşlerinin hakkını ödemek şartıyla tek başına sahip oldugu muhteşem bir yalı. Ancak hakkında tüm boğaz yalılar için anlatıldıgı gibi anlatılan o kadar çok lanet hikayesi var ki , ancak kulaktan dolma şehir efsaneleri çıkartılacak olursa Sadullah Paşa’nın hayattaki akrabalarından birinin ve bu yalıyı korumak için kurulan bir vakıf tarafından çıkartılan kitabın anlattıklarını göz önüne alarak bilgi edinebiliyoruz.
Tanzimat Dönemi’nin önemli devlet adamlarından biri olan Sadullah Paşa pek çok dil bilen bir aydındır, başarılarından sonra Viyana sefirliğine atandıktan sonra ülkesi ve ailesinden ayrı kalmak, ülkesine dönmek için izin alamamak kendisinde bir bunalım başlatır, hizmetçisiyle ilişkiye giren paşa onun da hamile kalmasıyla iyice çıkmaza düşer.İntihar kararı alan paşa gaz hortumu ile intihar etmeye çalışsa da başaramaz ve kurtarılır ama çok kısa süre sonra ölür.1999 da vefat eden Sadullah Paşa’nın gelini Münevver Ayaşlı bir kitabında onun intihar etme girişimine asla inanmadıgını , ölümünde başka sebepler olduguna inandıgını belirtir. Sadullah Paşa’nın ölümünden sonra paşanın eşi Necibe Hanım şuurunu kaybeder ve öldügü zamana kadar her gün pembe elbisesini giyerekeşini bekler, bunun nedeni gençken paşanın O’na pembenin çok yakıştıgını söylemesidir.Paşanın ardından büyük oğul Asaf Bey’de babası gibi sefirken ve yine evliyken yaşadıgı bir gönül macerası yüzünden intihar eder.(1895) Kızı Nazlı Hanım ise dört çocuktan sonra , diğer oğlu Nusret Sadullah Bey’de ilk eşinden üç cocuk sahibi olduktan sonra boşanır, bu evlilikten olan çocuklarından biri Emine Tevfika’nın akli dengesi yerinde değildir, hiç evlenmez ve tüm varlığını belediyeye bırakır. Paşanın kızı Nazlı hanım boşandıktan sonra ölene kadar hayata küskün olarak yaşar.Nusret Bey’in ikinci eşi Münevver Ayaşlı, yalının uğursuz olduguna inanır ve oturmak istemez.İntihar eden Asaf Bey’in torunlarından Seyfullah Bey Mısır’dan bir prensesle (Emel Esin) evlenir ama çiftin hiç çocukları olmaz. (ayrıntılı bilgi)Ayşegül Tecimer’in kiracı olarak oturdugu yalı, onun kaçakçılığını yaptıgı tarihi eserlere de evsahipliği yapmıştır, eserlerin burada saklandığı biliniyor. Polis baskını bu yalıya yapılmıştır.Sadullah Paşa’nın oğlu Nusret Paşa’nın gelini Vanda Ayaşlı Esen ise geçtigimiz yıllarda kimsesiz yaşlıların mallarına el koyan bir çete tarafından aç bırakılarak öldürüldü, oğlu kaçırılarak işkence edildi yalı ise 6.5 milyon liraya satıldı.Ayrıca yalıda bulunan para, pırlanta ve Sadullah Paşa’ya ait belgeler de çalındı. Yalı Adalet Bakanlığı’na devredildi.(bilgi)“Hâlâ çığlıklar gelir, Boğaz yalılarından” Sadullah Paşa YalısıLanetli yalının kabusu
yorumlar
böyle daha detaylı olsaydı keşke o hikayeler, sadece gönül macerası olarak değilde daha detaylı anlatsaydın. resmen dedikodu istedi canım.
amma ben seviyorum böyle yalıların üzerinden anlatılan şehir efsanelerini.
Böyle bir yalıda yaşamak isterdim 🙂
get yahuu bu gaddar denize sufur yalularu sevmiom.hele bogazda oww.Allah korusun.Bu yaluda paso dalga yiyo devamlu bakum istiyo…hep su giriyo icüne.
linklerde var biraz daha ayrıntılısı galantusum cevizli lokumum başka yok 😀 sen öğrenirsen uzun uzun yaparık dedikoduyu
lanetli yalı veya köşk hikayelerine bayılırım.
şemsi paşa pasajı
Kapalıçarşı..
Hatunun her gün o pembe elbiseyi giydiğini gözümün önüne getirdim…Elbise kirlendiğinde ne yapıyordu acaba… Belki de ruhsal dengesi sarsıldığı için kirlendiğini farkedemiyordur. Belki de ertesi akşamüstü tekrar giymek üzere gecenin bir vakti alelacele yıkıyor, balkona asıp kurutuyordu. Çocuklar ne yapıyordu acaba annelerinin bu durumu karşısında… Mesela hiçbirinin aklında o elbiseye mavi mürekkep dökmek gelmiş midir…Belki de anneleri gittikçe dengesini yitirirken onlar kendi keyiflerine bakıyorlardı. Zavallı hatun her akşam köşe-bucak pembe elbiseyi ararken öylece izlemişlerdir. Hatta aralarında dalga geçmiş bile olabilirler.Şu anda çok sinirlendim.
tahmin hakkımı, kadını o elbiseden tüm uğraşlara rağmen vazgeçiremediklerinden yana kullanıyorum ve de evet, bir süre sonra uğraşmayı bırakıp, hayatlarına devam etmiş olabilirler. o elbiseden birkaç tane diktirmiş olabilirler.kuduz, hava çok güzel.
Evet yahu, hava çok güzel!… Sevgilimle buluşmak, kırlarda tazı gibi koşmak istiyorum.Elbiseye gelince… Tüm uğraşlara rağmen pembe elbiseden vazgeçirememiş olabilirler evet. Ama mutlaka yöntemleri yanlıştı. Mesela pembe yerine mavi ya da sarı bir elbiseyi ısrarla kadıncağıza dayatmak istemişlerdir. Kardeşim anlamıyor musunuz, pembe olacak işte…Sarı ya da mavi yerine mesele önce pembenin tonlarını deneyip yavaş yavaş mesela hafif leylakımsı, morumsu tonlara doğru çaktırmadan götürebilirlerdi renk durumunu. Derken günün birinde kadıncağızın ruhu bile duymadan, bir bakmışsınız mavi elbise giyivermiş, pembe sanarak…Yani öyle birdenbire olmaz azizem. Alıştıra alıştıra.Hem ilk yorumumda bir öneri sunmuştum… Mürekkep de dökülebilirdi elbiseye…
cancağızım mavi elbise giymesi, ruh halinin düzelebileceği anlamına gelmeyebilir. daha bir inatla pembe diye tutturabilir.
Doğru; ters tepebilir mavi. O halde önerim şudur: Kocasının eskiden yazıp sakladığı bir mektupmuş gibi yalının bir köşesinde Sadullah Bey’e ait bir kağıt bulunabilir. Numara yani. Bu mektupta ‘Pembe de yakışıyor; ama sanki sarı, krem ve mavi daha bir yakışıyor gibime geldi’ denebilir.
kuduz maalesef, her insan bu kadar ayrıntılı, ince düşünemiyor. kalp kırmadan bu gibi şeyleri yoluna koymanın yolunu bilemiyor.
nazokıraze bu tip yazılar sana çok yakışıyor.helal
teşekkür ederim rahatsızdım 3-4 gün ara verdim tekrar aranızdayım:D
şükürler olsun
geçmiş olsun
Nazogelinnnn, sana tavuksuyuna şehriyeli çorba yolluyom :-))
iyileşti artık bol yemekli yazılar görürüz yine
eline sağlık harlemim yer fıstığım , karabiber ve limonu unutma.sontren saolun efenüm
yalıyla ilgili bir haber.
çok güzel bir yazı teşekkürler