Bir kaç metre boyundaki üzerinde bir çukuru olan sadaka taşı geçmiş zamanda hayırseverlerin ve ihtiyaç sahiplerinin şimdi çoğu yerdeki gibi kibir, övünç ,reklam ve utanma gibi kavramlardan uzak bir şekilde hayır olayının amacına uygun şekilde gerçekleşmesini sağlayan çok önemli araçlardan biriydi.

Hayır işlemek isteyen kişilerin gönüllerinden geldiği miktarda gidip bıraktığı paralar ihtiyaç sahiplerince lazım olduğu kadarıyla alınırdı, böylece hayır sahibi ile ihtiyaç sahibi birbirlerini görmez hem yardım eden sadakasını gizli yapmış olurdu hemde fakir kimseler mahçup olmazdı.Başa kakma, utandırma gibi insanı üzecek şeylerin de önüne geçmek için tasarlanmış sadaka taşları bir kaç semtte bir tane bulunurdu, böylece yapılan yardım göze batmaz her iki tarafın da içi rahat olurdu. Sadaka vermek isteyenlerin genellikle taşın oyuğuna para koymak için seçtikleri saat karanlık olduğu için yatsı namazın bitimi olurdu.Tabi sadaka taşlarının kullanıldığı dönemde her ne kadar insanlar yardımıyla övünmüyor, bu işi gizlice amacına uygun şekilde yapıyor olsa da ihtiyaç sahipleri de öyle ihtiyacından fazlasını almak veya yüzsüzce sürekli başkalarının hakkını da götürmek derdinde değillerdi.17. yüzyıl İstanbul zamanını kaleme alan bir Fransız bu sadaka taşlarının yanına bir hafta boyunca para almaya kimsenin gelmediğini belirtmiş.(demek ki gözlemiş adam, belki de onun gözlediğini görüp te almamışlardır:D)Prof. Dr. Süheyl Ünver‘in 1967 yılında kaleme aldığı sadaka taşı ile ilgili yazı.Taşların üzerlerine koyulan paralar kendilerini alacak ihtiyaçlıları beklerdi , bu oyuklar beş ile yirmi santimetre derinliğinde olabiliyorlardı ve gözden ırak yerde bulunurlardı. Bilinen bazı sadaka taşları:Karaköy Arap Camisi giriş kapısı, Cağaloğlu Hacı Beşir Ağa çeşmesi karşısı, Üsküdar Karacaahmet Fethi Ahmet Paşa Camisi yanı, Karacaahmet Aşçıbaşı Camisi avlusu, Aksaray Sofular caddesi, Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camisi , Kocamustafapaşa Hekimoğlu Ali Paşa Camisi avlusu, Üsküdar Doğancılar İmrahor Cami yanı, Süleymaniye Camisi avlusu, Ayasofya Müzesi girişi ve Sultanahmet Camisi.Madem eski zamanlardaki yardımların bile bir başka güzel olduğundan bahsettik o zaman Zimen Defteri’ni de (veresiye defteri) unutmayalım. Hani Ramazan ayı geldiğinde bazı zenginlerin kılık değiştirerek civar esnafa giderek sorduğu defter. Zimen Defterindeki borçları hesaplatarak tanıdığı veya tanımadığı borçluların hesabını sildiren hayırsever gizlice hayırını işlemiş olurdu. Borcunun kimin tarafından ödendiğini bilmeselerde dualarını eksik etmeyen fakirler ise belli bir süreliğine de olsa rahata ererdi.Askıda ekmek`Sağ elin verdiğinden sol el haberdar olmamalı`