Her hiçe dedi ki, ‘Sen de kalabilir miyim?’- Neden?- Hiçe karışmak için.- Peki, sen ne istiyorsun?- Yarat, sadece sev.- Bu kadar mı?- Evet, bu kadar, sev.- Tamam.
Her Hiç’in karşınında durup sakince gözlerine baktı. Gözlerinde onu gördü, yüzde yüz güven vardı, bir şey demenin gerekmediği zamandı.Sessizce ‘Tamam’ dedi, içlerindeki ses dışa karışmadan… İçteki sesle, sakince, el ele tutuşan iki insan gördü insanlar. Ama bilmiyorlardı ki, birbirine yüzde yüz güvenen iki insan yürüyordu yeryüzünde ve onlar görmüyordu.Hiç toprağa karıştı, gökyüzüne karıştı, hiç oldular. Artık hiçine önemi vardı? Onlar her olup hiç yaratan ve koklayandı, içtendi, yüzde yüzdü.Yürüyen iki sevgili gördüler sokakta. Hiç ve her yollarına giderken ellerini sımsıkı tutup, hiç bırakmadı. Bu masal bitmedi. Gözyaşı hiç olmadı. Kadın hiç üzülmedi. Adam ona hiç ‘Git!’ demedi.
Sokakta birbirini sımsıkı saram iki sevgili gördüler. Baktılar. Hiç ve her bir arada mutluydu, sessizdi ve artık geride kalan; ‘geride kalan’ sözünü hiç etmek içindi her şey.Yazıların anlamını temizleyendi. Herdi. Hiç olmadı. Karıştı gökyüzüne. Yüzde yüz güven toprağa akandı.Sokakta sarılan iki çift gördüler, sıradandı, oysa onlar sessiz huzurun anlamını bulandı. Öncesini anlayan ve yüzde yüz güvenin adıydı.Sokakta iki sevgili gördüler. Onlar el ele tutuştu. Bu masal hiç bitmedi. Bu, masal olmadı. Bu masal, olmadığı için de bitmedi.
Kadın adama güvendi yüzde yüzAdam kadına güvendi yüzde yüzSokakta sırnaşan, mırmırlaşan, iki insan gördüler gün batımı… Sıradandı. Sıradan olmayan, masalı düşe döken, dize getiren yüzde yüz güven diyen; ellerin sessizce kavuşmasıydı. Bu masal hiç bitmedi. Piç olmayan bir masaldı.
‘Ellerini ver’ dedi kadın.Adam yüreğini uzattı.