Otobüstesiniz. Vapurda, minibüste, belki bir toplantıda. Ortam sıkışık. Ayakta duruyorsunuz, biri gelip baya baya değdirip geçiyor. Ya da değdirmesin tamam, ama normal çarpma, sürtünme ya da temas sınırlarının üzerinde bir olay yaşanıyor. Böyle durumlarda o kişiye dönüp ” Evet, ben de sizden hoşlandım gerçekten. Ama ilk buluşma için bu yakınlaşma fazla değil mi?” demek istiyorum. Evet , evet bunu demek istiyorum. Hatta bir keresinde dedim böyle bir şey. Çok sesli değildi demek ki, adam duymadı. Yanımdaki arkadaş duyup, (duyup duyup, çok komikmiş bu ‘duyup’, sürekli tekrarlansın, gülelim eğlenelim hep) baya eğlenmişti. Acaba adam duysa ne olurdu, sonrasında neler yaşanırdı ise başka bir yazımızın konusu olsun. (aaa! aşkolsun, anlatsana kııııız..!)
Toplu taşıma araçlarında yolculuk zordur. Oturduğunda da yanındaki adam ile omuz omuza mücadele başlar. (- biz onu futbolda olur biliyorduk. – öyle biliyordunuz ama burada da oluyor işte. binmiyor musunuz otobüse, minibüse falan? – yok, biz zeplini tercih ediyoruz daha çok.) Sen iki yana sallanarak kendini arkaya verip, yerleşmeye çalışırsın. Adam kolunu bir öne atar bir arkaya. Ciddi bir mücadele başlar. Bu mücadele bazen dizler ile devam eder. Sen ittirirsin, o ittirir. Dizler birbirine iyice sürter sürter, ısınır pantolonlar alev alır. (- haaa, bak sen. demek otobüsten yana yana inen adamlar hep bu yüzden – yana yana inen adamlar mı? – ne var? gördüm ben) Böyle, konuşmadan uzun süre hem fiziksel hem de sinirsel bir mücadele içinde bulursun kendini. Ben sakatlananlar biliyorum ya da çok yorulanlar, kenara beni değiştir işareti yapanlar falan. Neymiş kardeşim bu toplu taşıma yahu.
Bazen de durup dururken, kıl olursun aynı araçtaki bir yolcuya sebepsiz. O sana bakar dik dik, sen ona. Kim kaçıracak önce gözleri bakalım oyunu oynarsın. Bazen ısrar eder uzun uzun bakar, adam da kaçırmayınca gözleri korkarsın. (- aha ,kaçırmıyor oğluuum bu gözleri. şimdi sıçtık işte. müsait bir yerde lütfen) Bazen dayanamaz huooppss hiişşşt alllooo hareketi yaparsın, göz kırpıp ağzını yan yaparak kafanı iki yana sallarsın, nedir olayın, ne bakıyon birader dermiş gibi. O da sana esas sen ne bakıyon y.rrağaaam dermiş gibi bakar. Sen ona adamın asabını bozma, z.kerim tahtanı dermiş gibi bakarak karşılık verirsin. O da gel lan dışarı hadi in lan, kim kimi z.kiyoo dermiş gibi bakar. Bu elektriklenme zaman zaman farklı sonuçlar da doğurur. Bazen iki adamın şehvetle öpüştüğünü görürsünüz köşede bir koltukta. Uzun uzun birbirine bakmakta inat/ısrar eden koca koca adamların ulaştığı acı sondur işte bu. Pistir yani toplu taşıma. ( – neeey, toplu taşıma mı? aman aman düşman başına. bizim bi mahmut abi vardı. – ee? – hibine oldu böyle böyle – yok artık)
Bu toplu taşımaya yönelik aklımda daha bir çok konu var. Onları da başka bir yazıya erteleyip, şimdi yeni bir konuya yelken açıyoruz. Koyun Adası seyrini bitirmek üzereyiz, uzakta Karaburun Kömür Burnu gözüküyor, yolu neredeyse yarıladık, Karaburun Feneri önündeyiz. Şaka lan şaka..;)
Yeni bir eve taşındım yakın zamanda. Adam/lar nasıl oturdularsa artık klozete, aşınmış tamamen o kapak. Mavi renkte normalde. Ama şu anda çoğu yer beyaz, krem vb. renklere dönüşmüş, dahası kapak da incelmiş. Otura osura eritmişler kapağı. Evde oturan eski kiracıları bulmak gerekse ya da teşhis etmek, (o ne be? niye teşhis ediyorsun oğlum adamı) götlerinden bulursun bence. Şimdi hepsi mavi kıçlarla dolaşıyorlar etrafta. (-beyefendi, götünüz mavi olmuş. – hiç sormaa, uğraştım çıkmıyor. – yoksa Öfkeli Şirin’in gazabına mı uğradınız, hah hah haaaa…!)
Bu yeni taşındığım evde zararsız, çok bacaklı -tırtıl misali-, uzun, pıtı pıtı hızlı hareketlerle yürüyen küçük böcekler var. (- acil ilaçlama, hemen hemen hemen. – tamam da seviyorum ben onları – bırak ya, böcek oğlum bu. bir gün kulağına falan girerse görürsün. – gözüme girerse? – o zaman göremezsin. – kulağıma girerse de göremem ki – sus beee) Neyse, bunlardan biriyle dün gece karşılaştık holde. Sonra sırtlarımızı birbirine verdik, sesli sayarak on adım uzaklaştık birbirimizden ve silahlarımızı çektik. Neyse kodum bunun kafaya ben terliği, öldü tabi garip. Sonrasında ise aklımdan geçenler şunlardı; “İşte dostum hayat böyle bir şey. Hııım, ne acayip değil mi yahu. Bir varsın, bir yoksun. Senin ömrün de buraya kadarmış. Nereden bilecektin. Bittin gittin şimdi.” Meğer böcek ölmemiş henüz. Kafayı kaldırıp sarsılmış bir vaziyette bana baktı ve ” Koyacaz oğlum senin götüne, sen duuu bekle bak neler olacak. Kaç kişiyiz biliyon mu sen biz bu evde? Bi daha görmiyim buralarda seni, sigigit şimdi” deyip pıtı pıtı uzaklaştı. Tabi böyle olmadı. Düşündüm sadece..(- bak onu iyi düşünmüşsün.)
Bitsin şimdilik bu yazı burada bence. Okuyana da acımak lazım ama değil mi? Bu kadar çok saçmalığı okuyan belki de bunun üzerine kafa patlatıp ne diyooo lan bu maymun deyü düşünen, anlam vermeye çalışan bünyenin yorgunluğu ve bunların sonucunda yaşadığı beyin cıklaması hesaba katıldığında yazının daha da uzaması okuyanlarımı kaybetmeme neden olabilir. Bu da beni derin bir elem içine sürükler. Emaaaan yearabbüüü..! Çok endişelendim.
yorumlar
Güldümm, hatta kahkaha attımm bile hemde çok uzun süre:)) Çokk çokkk güzel….
:).puhahahha..böylesi absürd böylesi komik olunur mu heç bu vakitlerde?..işimiz gücümüz var heralde..ellerin dert görmeye, dilin kaymak yiye.
yazıdan tamamen bağımsız olarak en kral şirin huysuz şirindir diyorum.
kahkaha ha. vay be..!linet, aos begenileriniz icin tesekkurler.manson, öfkeli şirin de yazıdan baya bagımsız zaten. bu arada en sevdigim sirin guclu şirin idi. (yekta kopan super seslendirirdi.) bir de şakacı şirini severdim.
arrogante sen bu performansla hayatta kaybetmezsin okuyucularını 🙂
Yaziyi tikladim, ve okumaya basladim. Daha ikinci satirda bu bizim Hombre’dir dedim. Ve sonuna kadar okudum. Sonunda baktim ki” gercekten sensin. Helal sana kardesim. Yazilarin tek kelime ile harika. Hatta harika ötesi ne varsa iste o.:)))
zeyynep, xnicox cok tesekkurler. bu tür yorumlar beni daha cok sacmalamam ı-ıhhm pardon boyle sanatsal süpersonik yazılar yazmam konusunda kamçılıyor..
🙂 :Dbencede…dolmusta tartısma olayına cok tanık oldum, ozelliklede ramazan aylarının ilk gunleri.- ben orucluyum. Yaklassmayınnyeni evde mutluluklar, mutualist bir yasamı tercih edin böceklerle.son olarak: öfkeli şirinin gazabı baslıgını gorunce benim aklıma gelen şirin, ferhatın şirindi:D
@lazybohem, evle ilgili dileklerin icin tesekkurler. simdilik hersey iyi gibi. ust kat komsuları biraz gürültülü sadece. onu yakın zamanda halledecegim. once ölcülü bir uyarı ile baslarız. sonrasına bakarız;)dedigim gibi toplu tasımaya ait anılar, konular ve olaylar genis ve derin. belki tekrar deginirim sonraki yazılarda.bu arada o hikayede öfkeli olması gereken bence şirin’den cok ferhat’tır diye dusunuyorum.
Beyin cıklaması, sevdim bunu:)Arrogante yazıyı heyecanla okudum süperdi:)Otobüslerde yazın eğer sen oturan şahıs isen ve senin başında da çantasını arkaya doğru atmak yerine senin omzuna yerleştiren bir hanım kızımız veya cüssesiyle resmen abanıp rahatsızlık veren adamlar var ise hayli can sıkıcı bir yolculuk demektir, hele bir de demirlere tutunuyorsa ve terlemişse…Otobüs bomboş, gidiyorum cam kenarına oturuyorum, o bommmmboş otobüste gelip yanıma oturup yayılıyorlar sinir oluyorum. Erkeklerin bacaklarını 90 derecelik açıyla açıp yanındakileri sıkıştırmasına da sinir oluyorum. Hele bazı teyzelerin yanımda iki saat çanta karıştırırken dirseğiyle kolumu oymasından, alışveriş torbalarını ayaklarımın dört bir yanına koyarak hareketimi kısıtlayıp inmeme engel olmalarından ve kafamdan iki saat “şimdi buna ineceğimi nasıl söyleyeceğim” gibi düşünceler geçirtmelerinden hiiiç hoşlanmıyorum.Biraz dolmuşum galibaGünde 8 otobüs, eeee olsun o kadar..:))
@dejavu, günde sekiz otobüs mü? nasıl yani yaaa?anaaa.
heee yani yaabs şimdi buradan aşağı 1, aşağıdan oraya 2, oradan da oraya 3, sonra da okula son araç 4, birde akşam aynı istikamet geri vites..
senin de işin zormuş, asagıdan oraya, oradan oraya, oradan okula…uuu..!ben de universite doneminde ilk sene hergun bostancı-avcılar yapmıştım. sabah 05:45 aksam 19:30..
sarıyer-göztepedünyanın bir ucu be arrogante
bostancı-avcılar da hic fena sayılmaz mesafe olarak..sonra ben bu ne lan boyle deyip avcılar’da okulun yurduna gectim zaten.
:)Bu arada yeni evin hayırlı olsun, herkese çiçek dağıtıyorum sana da ev hediyesi alem bari
süngerrrr bobbbbbbb!!!!!!!!!!!!!!!
internette gorsellerde klozet ararken gormustum bunu. ama yine de tesekkur ederim dej. hatta dejekkür ederim..:P
:))o zaman fener stadından klozeti ve o enteresan bacaklı lavaboyu da görmüşsündür
evt..hepsi hafızamda.
ne var yani “bilmiyordum aaa” desen:)
hazır mısın? geliyooooor..!
bonus; o ne ki öyle? nasıl olur? aman yarabbi. kulaklarıma inanamıyorum. hemen gormeliyim bunu. super olmalı. 😉
bir arkadasın minibus anısı;havalar soguk, hasta oldugu halinden belli bir genc adam, minibuse biniyor ve sofurun hemen arkasındaki uclu koltugun soluna oturuyor. iyice sarınmış, atkı, bere, eldiven. soforun camı acık ve hareket ettikce camdan giren soguk hava hasta elemana geliyor. eleman sofore ” ben biraz rahatsızım da camı kapar mısınız?” diye soruyor. sofor ters bir sekilde kafayı elemana cevirip bir süre baktıktan sonra ” sen harbiden rahatsızsın” deyip önüne dönüyor. camı kapamıyor.
hemen sıcak haberi vereyim. dun aksam itibariyle klozeti degistirdim. vatana millete hayırlı olsun.dip not:bahsi gecen sıcaklık, klozete oturma ile ısınan klozet kapagından kaynaklı degildir.
Bunu bir hafif yemeği organizasyonuyla kutlamalıyızKop ayarla şunları
akşam sıcak klozet değiştiren arrogante gündüz neler yapmaz diyorum
beni daha mutlu eden sey, hemen hemen her yazımda yorumu bulunan sayın kopanisti’nin bu yazımı da bos gecmemesi oldu. dun usenmedim, baktım yazılarıma. 1-2 yazıda yok sadace kop yorumu.
deja; kop, sevmiyor öyle organizasyonları, bırak ortam yaratmayı oraya gitmez bile!
deja; kop, sevmiyor öyle organizasyonları, bırak ortam yaratmayı oraya gitmez bile!
arrgante bak arkadaşım şu hesap özetine : bkz yorum adedi,
Kırmaz gelir bence makkop var mısın yok musun
mak, nerden biliyosun diyorum
deja’nın teklifine varım diyorum
çilek’ler organizasyon yaparken fikrini belirtmiştin, aklımda kalmış…
çok naziksin kop
çilek’ler organizasyon yaparken fikrini belirtmiştin, aklımda kalmış…
hafızan iyimiş mak, dün dündür bugün bugünür diyorum
peki, sustum.
ha öyle mi, peki….
arrogante susasın için demedim rica ederim,mak, fikirler değişebilir, uygun olursam katılmak isterim, sonuçta beni paralayacak kişilerle tanışmak zevkli olur
paralayacak mı, hayırdır kop, seni kim paralayacak?
paralamak kelimesi gecince aklıma karagöz geliyor benim. karagöz olabilir..
e vardır paralayacak olan, karagöz meselâ
PC’yi ilk acip Hafif’e girdigimde senin yazilarini arayip buluyor, bir daha, bir daha okuyor gülüyor rahatliyorum. Sagolasin kardesim. Iyi ki varsin.)))
eyvallah xnicox..degerini hic kaybetmeyen, defalarca okunsa agızda/dimağda aynı tadı bırakan yazılar yazmak icin cıktım ben yola. evet, hep insanları nasıl mutlu ederim, gunlerine nasıl ışık tutar, neşe katarımın hesabını yaptım. (neşe katarı, sevgi pınarı) yuzlerine kondurdugum o tatlı gulumsemeyi hayal edip, mutlu oldum yerimde..:P (kıs kıs kıs)
🙂
Yakisir kardesime…
Resu, nerelerdesin yaw? Hic görünmüyorsun bu ara? Ya da ben mi körüm?
yokum nico, arada bakıyorum sadece o kadar, yazmıyorum, yazamıyorum maalesef 🙁
Valla senin özlemedim dersem yalan olur Resu. Senin gibi dobra biri her zaman gerekir buraya. Sakin uzaklasma kardesim. Zaten ne konusacak adam kaldi ne bilmem ne. Anladin ya…
a-aa..! dusunulse bile dile getirilmesi hos degil. aşkolsun..:P ama dobralıktan dem vuran biriyle celismedi bak. “ne dusunuyorsam o arkadas..!”
Seni kastetmedim Hombre, sen en has arkadassin.)
yok degilim..;)
geçen arkadaşım anlattı. bu arkadaş yazının ilk paragrafında bahsi gecen arkadas. o da arızalı benim gibi.biniyor otobuse, kapının yakında bir yerlerde duruyor. inmeye yakın bir adam seslenip, “düğmeye basabilir miyiz?” diye soruyor bizimkine. o da ” tabi, getirin parmağınızı düğmenin üstüne. beraber basalım.” diye cevaplıyor. adam anlamıyor, suratına bakıyor. acıklama yapıyor yine bizimkisi, ” basabilir miyiz dediniz. o bakımdan. soru basabilir misiniz olmalı galiba.” diye. sonra adam ters ters bakmış inmiş otobusten..bu da boyle bir anı işte..(anı mı? anı içimizde, içimizde..)
:))Arkadaşın da malzeme bol, yazmaya devam arrogante keyif alıyorum okumaktan ama bak otobüsüm kaçacak şimdi
Arroganteee çok ilginç birşey oldu bugün. Aynen senin o arkadaşının yaptığı şeyi bulunduğum otobüste gençler orta yaşlı bir adama yapmaya kalktı. “Buyrun beraber basalım” dediler. Ama adam arkadaşının hikayesindeki adam gibi sakin ve ılıman değildi ne yazık ki, otobüste ergenekon darbesi oldu herkes indirildi kafa göz dağıldı gencin. Olan benim emirgan keyfime oldu..öyle şettireyim dedim bu yazı otobüs maceralarının mabedi gibi oldu da:)
insafsızmış onlar. ne var yani saka bu yahu. ama bu tur bir sakayı yaparken, uslup da onemli tabi. eger dalga gecer tarzda yapıldıysa olay degisir.uslup zaten ne onemli seydir. aynı cumleyi iki farklı uslupla soylersin. ama karsı tarafta uyandırdıgı etkiler ak ile karadır.